Eğitim
  • 4.1.2003 13:46

MUMCU, YÖK BAŞKANI'NIN SÖZLERİNİ 'ENFORMATİK MANİPLASYON' OLARAK NİTELEDİ

ZAFER ÇAKMAK ANKARA- Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Kemal Gürüz'ün kendilerine yönelik eleştirilerini bir enformatik maniplasyon olarak niteleyerek, "Bunları umursamıyorum. Statükodaki yerlerinin tartışılmasını istemeyecek küçük bir azınlık olacaktır" diye konuştu. Eğitim Sen tarafından düzenlenen, yükseköğretimin sorunlarının tartışıldığı toplantıya Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, çeşitli öğretim üyeleri derneklerinin üyeleri ve sendika temsilcileri katıldı. Mülkiyeliler Birliği toplantı salonunda gerçekleştirine toplantının açış konuşmasını yapan Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Türkiye'de eğitim sorunlarının giderek artmasına karşın bu sorunlara çözüm üretilmediğini, bunun yerine eğitim sorunlarının çözümünün başka bir alana havale edildiğini kaydetti. Toplumsal bir hak olan eğitim hakkının yine toplumsal kaynaklara dayalı olarak karşılanması gerekirken, son 20 yılda kamu hizmetlerini özelleştirme yönünde gelişen sürecin, bugünkü Hükümet'in programına da aynen yansıdığını savunan Dinçer, eğitim sorunlarına çözüm bulmanınpiyasa ilişkileri içinde daha fazla yer almakla mümkün olabileceğinin savunulduğunu belirtti. Özel üniversitelerin desteklenmesi ve onlardan kontenjan satın alınması ile burslar ya da kredilerin, yoksul aile çocuklarının eğitimini finanse etme yolu olarak değerlendirilmesinin, var olan eşitsiz ve adaletsiz gelir dağılımını meşrulaştırma amacını açığa çıkardığına işaret eden Dinçer, "Bu yaklaşımlar eğitimin kamusal hizmet ve hak olduğu yönünde toplumda yerleşmiş kanaatin yıkılmasına neden olmaktadır" dedi. "HERKES İÇİN PARASIZ EĞİTİM İSTİYORUZ" Eğitimin bilimsel ve laik yanını zayıflatma girişimlerinin yoğunlaştığı dönemlere bakıldığında eğitimin nasıl bir kıskaç altında tutulduğunun daha iyi anlaşılacağını vurgulayan Dinçer, din derslerinin zorunlu hale getirilmesi ve İmam Hatip Liselerinin mantar gibi çoğalmasının ya askeri darbe dönemlerinde ya da bu dönemlerin hemen ardından gerçekleştiğini belirtti. Eğitim sorunlarının çözümünün, toplumsal kaynakların toplumsal ihtiyaçlara tahsis edilmesiyle, eğitim hakkının da dahil olduğu tüm insan haklarına yönelik taleplerin kamusal alanda çözüme kavuşturulmasıyla mümkün olabileceğini belirten Dinçer, "Bizler, herkes için parasız, tüm öğrencilere eşit bir şekilde sunulan, nitelikli, kamusal bir eğitim hizmeti için mücadeleye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Üniversite topluluğunun sorunlarının giderilmesi için hazırladıkları önerileri de sıralayan Dinçer, yükseköğretimin sorunlarının üreticisi olan YÖK'ün ortadan kaldırılması, üniversitelerin özerk ve katılımcı demokratik bir yapıya kavuşturulması gerektiğini vurguladı. DİNÇER, ÖĞRENCİ AFFININ TÜM KAMU ÇALIŞANLARINI KAPSAMASINI İSTEDİ Dinçer, AK Parti'nin açıkladığı Acil Eylem Planı'nın eğitime ilişkin bölümleriyle ilgili görüşlerini de açıkladı. Öğrenci disiplin affının genişletilerek bütün kamu çalışanlarını kapsaması gerektiğini söyleyen Dinçer, Af Yasası'nın geciktirilmeden çıkartılmasını istedi. Dinçer, çıkarılacak affın, kamusal alanın düzenlenmesine ilişkin çağdaş normları zorlayacak özellikler taşımamasına dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti. Ortaöğretim sisteminin ilgi ve yeteneğe dayalı çok programlı liselere dönüştürülmesi gerektiğini savunan Dinçer, ortaöğretimde modüler kredili sistem uygulanması gerektiğini söyledi. Dinçer, büyük üniversitelerin bölünmelerinin de bir geçiş sürecine bağlı olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydetti. Bütün sorunların özünde kaynak sorununun yattığını ifade eden Dinçer, 58. Hükümet'ten, eğitime ayrılan payı en az iki katına çıkarmasını beklediklerini kaydetti. Nemalarının Şubat ayında ödenmesini istediklerini de dile getiren Dinçer, önümüzdeki günlerde bu yönde aktivitelerde bulunacaklarını açıkladı. MUMCU: "MÜZAKERE SÜRECİNİ BELİRLEYECEK ŞEYLER SÖYLEMEMEYE ÖZEN GÖSTERİYORUM" Dinçer'in ardından bir konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Mumcu, eğitim alanında çok farklı görüşlerin savunulmasının doğal olduğunu söyledi. Eğitim alanının, aynı zamanda tüm görüşlerin uzlaştırılabileceği bir alan olduğunu da belirten Mumcu, demokratik sistemin, bunun için kendilerine birçok imkan sunduğunu ifade etti. Mumcu, düşünceyi özgürleştirmenin, gerçeğin en geniş biçimiyle kavranmasına katkıda bulunacağını vurguladı. İş başına geldikten sonra eğitim alanında bir müzakere süreci başlatmayı amaçladığını anlatan Mumcu, bu süreç içinde, süreci belirleyecek çok şey söylememeye özen gösterdiğini söyledi. Bugüne kadar gösterdiği özeni bundan sonra da göstereceğini belirten Mumcu, "Bu hiçbir şekilde bir görüş ya da yönelim sahibi olmadığımız anlanıma gelmez ama eğer çerçevesini çizdiğiniz yaklaşımınızı bir tartışmaya açmışsanız tartışmanın orta yerinde müdahele etmemeniz gerekir. Ben de bunu yapmaya çalışıyorum" dedi. Bu sürecin çok pozitif bir şekilde başladığını anlatan Mumcu, yakın bir süre içinde hızlı gelişmeler olabileceğini kaydetti. Soruna bir YÖK sorunu olarak değil üniversite sorunu olarak baktıklarına işaret eden Mumcu, üniversite sorununa salt bir eğitim kademesi olarak yaklaşmadıklarını da ifade etti. Mumcu, çağdaşlaşma sürecinde Türkiye'nin önünü açacak bir kurum olarak üniversitenin üstlenmesi gereken rollerin neler olduğunu ve bunların nasıl bir model içinde en verimli sonuçları doğurabileceğini araştırdıklarını kaydetti. Milli eğitime ilişkin tüm yaklaşımları, başından itibaren müzakereci ve şeffaf bir biçimde yürüttüklerini vurgulayan Mumcu, bundan sonra da aynı yaklaşımın süreceğini anlattı. Herkesin kuşkucu olmaya ve kuşku duyduğu herşeyin üzerine büyüteç koymaya hakkı bulunduğunu ifade eden Mumcu, YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ü üstü kapalı olarak şu sözlerle eleştirdi: "Büyüteç koymak başka birşey, prizma koymak başka birşey. Gerçeği olduğu gibi bütün yalınlığıyla büyüterek ortaya çıkarmak başka birşey. Buna saygı duyarız. Ama gerçeğin üzerine bir prizma tutup onu başka birşey olarak görmek ya da göstermek başka birşey. Bunu son zamanlarda medyada yer alan haberlerdeki tutuma yönelik olarak söylüyorum. Bu bize birşey kaybettirmez ama Türkiye'ye zarar verir. Açık bir enformasyon ortamından mahrum kalırız". "TÜM KESİMLERE YANSIMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ" Mumcu, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da cevapladı. SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarının iyileştirilmesinden sonra öğretmenler içinde benzer bir anlayışın sergilenmesini bekleyip beklemediği sorusu üzerine Mumcu, bunu beklemeyen herhangi bir kimsenin hayal edilemeyeceğini ifade etti. Önemli olanın, kaynakların buna cevap verip veremeyeceği olduğunu vurgulayan Mumcu, Hükümet'in dün aldığı kararın, Türkiye'de bir ilk olduğunu savundu. Açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmiş insanların, daha insani seviyelerde yaşamalarına imkan verecek bir kaynak yönlendirmesinin Türkiye'deki Hükümetler tarafından ilk kez yapıldığını anlatan Mumcu, bunun tüm çalışan kesimlere ve eğitim sektörünün çalışanlarına yansımasının, en büyük arzuları olduğunu söyledi. "YERLERİNİN TARTIŞILMASINI İSTEMEYEN KÜÇÜK BİR KESİM OLACAKTIR" Mumcu, YÖK Başkanı Gürüz'ün, AK Parti'nin iktidara gelmesinden sonra eğitime ilişkin yönelttiği eleştirilerin ve laikliğin tehlikede olduğu şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, böyle bir iddiada bulunanların, gerekçelerini de açıklaması gerektiğini belirtti. Bunun bir enformatik maniplasyon olduğunu savunan Mumcu, sistemli bir yönlendirme çabasının sözkonusu olduğunu öne sürdü. Bunu çok umursamadığını kaydeden Mumcu şunları söyledi: "Bu tür yönlendirme, zihniyet oluşturma girişimleri çok uzun zamandır yapılagelmektedir ve sonuçsuz kaldığı defalarca görülmüştür. 3 Kasım seçimleri de bütün bunların sonuçsuz kaldığının en açık kanıtıdır. Dolayısıyla herkesi açık, yalın, dürüst, objektif, pozitif bir iletişime çağırıyoruz. Niyet sorgulaması kimseye birşey kazandırmaz. Zihinleri yönlendirme, enformatik maniplasyon, toplum mühendisliği, bunlar çok denendi. Nereye kadar varabildikleri tecrübelerle sabittir. Herkese kolay gelsin, biz işimizi yapıyoruz. Gereksiz tartışmalarla zaman kaybetmek istemiyoruz. Üniversitelerin yeniden yapılandırılması tartışmasını ortaya getirdik. Bu, bugüne kadar bütün hükümetlerin, bütün tarafların yıllardır söyledikleri bir konuydu. Biz şimdi bunun yapılması kararlılığını koyduk. Herşey toplumun gözü önünde açık seçik cereyan ediyor. Kimileri bunun tartışılmasından rahatsızlık duyacaktır. Statükodaki yerlerinin tartışılmasını istemeyecek çok küçük bir azınlık olacaktır. Önemli olan üniversite camiasındaki geniş kitlelerdir". Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:04

İLGİLİ HABERLER