Medya
  • 11.4.2020 20:36

Nur-u Muhammedi - 23!.. Rasûlullah'ın büyük dedesi Mudar'ın devesinin sırrı

NUR-U MUHAMMEDİ (23)
Adnan’ın MA’D (veya Maid) namında bir oğlu oldu.
Ma’d’ın NİZAR adında bir oğlu oldu.
Nezar SEVDE isimli bir hanımla evlendi. (Bazı nüshalarda Sevde yerine Sevre denildi)
Bu hanımdan MUDAR namında bir oğlu oldu.
Mudar çok iyi bir avcı idi
Kendine ulaşan ahd vasiyetlerini yeniledi.

Emanet edilen Nur-u Muhammedi’yi, pâk neseb ve temiz rahimlerde korunması için kuvvetli ahdname yazdı.
Yazdığı iki ahdnamenin birisini oğluna vasiyet yaptı, diğer Ahdnameyi Kâbe-i Mükerrem’e astı.
Kendisinden sonra gelen çocuklarından her birisi; gayet temiz ve pak hanımlarla nikâhlanıp ve şanlı nuru sahibine pak bir şekilde ulaştırmaya gayret gösterdi.
Mudar; İbrahim Aleyhisselam’ın dinindendi.
Nur-u Muhammedi kendinde parladığı için gayet güzeldi.
O nur ile Mudar’ı kim görse severdi.
Nizar’ın MUDAR’ın dışında üç oğlu daha vardı: REBİA, YEMAN ve EYAR.
MUDAR 
“Rahmetullahi teâlâ aleyh”: Resûlullah’ın on sekizinci babasıdır. Nizârın oğludur. Mudar’ın sesi çok güzel idi.
Deve yanında okuyup onu harekete geçirtmek Mudar’dan kalmıştır.
İbrâhîm Aleyhisselam’ın dîninden idi.
Bazı nakillerden şöyle denildi;
- SEVDE sadece MUDAR’ın annesidir. Öteki çocukların anası Sevde’nin kız kardeşi Şefika binti Akk bin Adnan’dır.

KAHİN EF’A
Nezar’ın ölümü yaklaştı. Hastalığı artınca çocuklarını topladı ve onlara vasiyetini yaptı;
- Kızıl sahtiyandan çadır ve una benzer ne varsa Mudar’ın olsun.
Bundan dolayı Mudar’ın adına, Mudar’ül – Hamra (Kızıl Mudar) lakabını taktılar.
Nezar’ın bir kır atı vardı. Bunu Rebia’ya verip şöyle dedi;
- Buna benzer ne varsa, Rebia’nın olsun.
Bunun için de Rebia’ya, “Rebiat’ül – Feres” (Atlı Rebia) lakabını taktılar.
Nezar’ın hizmetini gören bir hizmetçisi vardı. Bunu da Yeman’a verip şöyle dedi;
- Buna benzer ne varsa Yeman’ın olsun.
Bir kara döşeği vardı. Bunu da Eyar’a verip şöyle dedi;
- Buna benzer ne varsa Eyar’ın olsun.
Sonra şöyle dedi;
Bu verdiklerimden sonra aranızda bir ayrılık veya çekişme olursa Bahreyn’de bir kâhin vardır. Ona EF’A derler.
Bilgin bir zattır. Ona gidip durumu anlatın o size paylaştırır.

Nezar’ın söylediği bu EF’A’a gayet kâhin bir kimse idi. ( O zamanlar kâhinlik meşru idi. Kâhinlik Peygamber Efendimiz tarafından yasaklandı ve ondan sonra da kıyamete kadar yasak oldu)
Nezar öldü.
Çocukları arasında paylaşım konusunda ayrılık çıktı.
Bunun üzerine babalarının sözünü dinleyip develerine bindiler ve Kâhin EF’A’ya gitmek üzere yola düştüler.

Yol üzerinde bir çayırlığa uğradılar.
O çayırın çimenleri çıkmıştı. Bazı yerlerinden hayvanlara otlatılmış, bazı yerlere ise otlatılmamıştı.
O çayırı gördükleri zaman Mudar şöyle dedi;
- Buranın otunu bir deve otlamış. Bir gözü de körmüş. Kör olan gözü sol gözüymüş.
Rebia şöyle dedi;
- O devenin sağ ayağı aksakmış.
Yeman şöyle dedi;
- Devenin kuyruğu da kesikmiş.
Eyar ise şöyle dedi;
- Deve sahibinden kaçmış...
Yola devam ettiler, biraz gittikten sonra karşılarına bir Arap çıktı.
Arap, “Devemi kaybettim siz gördünüz mü?” diye sordu.
Onlarda; “Devenin sol gözü kör müydü? devenin sağ ayağı aksak mıydı? Devenin kuyruğu kesik miydi? Senin deve kaçkın mıydı? Deyince…
Arap, “Evet ama benim devemin bütün vasıflarını bildiniz. Bu durum devem sizdedir, verin devemi” dedi.
Deveyi görmediklerine yemin ettiler.
Arap şöyle dedi;
- Ben sizin yemininizin doğruluğuna nasıl inanayım. Devemin bütün vasıflarını bana anlattınız. Devem sizdedir. Öyle olmasa bunları bilemezdiniz.
Yine görmediklerini söyleyince o Arap bu kez nereye gittiklerini sordu.
Onlar da , “Bahreyn’e gidiyoruz. Kâhin EF’A’yı hallettirecek bir işimiz var” dediler.
Arap Adam, “Bende sizinle geleyim” dedi.
Bahreyn’de Kâhin EF’A’ya varınca Arap feryat etti.
- Devemi kaybettim. Bunlar bütün vasıflarını bildi. Devemin nişanlarını bir bir saydılar. Devemi vermiyorlar.
Hep bir ağızdan; “Biz bu adamın kayıp devesini görmedik” dediler.
Kâhin EF’A, “Görmediğiniz devenin bütün vasıflarını nasıl bildiniz?” diye sordu.
Önce Mudar anlattı;
- Devenin sol gözünün kör olduğunu şundan anladım; O deve gittiği yerin sağ tarafından otlamıştı.
Rebia şöyle anlattı;
- Ayağının aksak olduğunu şuradan anladım. Sağ ayağını yere kuvvetli sol ayağını zayıf basmış.
Yeman şöyle anlattı;
- Devenin kuyruğunun olmadığını şundan anladım; Bir yere kığını yapmış ama dağıtmamıştı. Devenin âdeti odur ki bir yere kığınını (Pisliğini) dökerken onu kuyruğu ile dağıtarak döker. Bunun dağılmamıştı.
Eyar şöyle dedi;
- Devenin kaçkın olduğunu şundan anladım; Deve bir yerden otlamamış. Bir oradan bir buradan otlamış. Acelesi varmış bundan anladım.
EF’A duyduklarından şaşkına döndü.
Feraset ilminde kemallerini anlayıp Arab’a döndü;
- Git deveni ara, deven bunlarda değildir.
Peki, “siz kimin nesi oluyorsunuz” diye sordu.
Onlar da , “Biz Nezar’ın oğullarıyız. Aramızda nizamız var. İşimizi görmen için babamız size yolladı” dediler.
Kahin; “Bu gece misafirim olun. Sizin meselesinizi yarın çözerim” dedi.

DEVAM EDECEK
DERLEYEN : METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ 

Güncellenme Tarihi : 12.4.2020 00:06

İLGİLİ HABERLER