Gündem
  • 15.3.2019 10:36

Operasyon önceliği Fırat'ın doğusundan İdlib'e kayabilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Lideri Putin tarafından imzalanan ve Suriye konusunda masadaki en sıkı pazarlık kartlarından biri olan İdlib’in durumu,Esed güçlerinin bölgeye müdahalesiyle yeni bir krize doğru ilerliyor.

Türkiye ve Rusya'nın Suriye'de 4 milyon civarı sivilin barındığı İdlib'de ateşkesin korunması için vardığı mutabakat, Esed rejiminin son günlerdeki saldırılarıyla oldukça zorlu bir sürece girdi. Çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği saldırıların ardından İdlib’te adeta diken üstünde bir süreç başlarken, önümüzdeki dönemde Türkiye-Rusya-Suriye denkleminde atılacak adımlar ve olası senaryolar daha sık tartışılmaya başlandı.

Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, yaptığı açıklamada, Astana Süreci’nin Suriye meselesine ilişkin değişik platformlarda işletilen süreçler arasında en etkin ve aynı zamanda ürettiği sonuçlar bakımından tarafları adına en verimli ve anlamlı sonuçları üreten süreç olduğunu söyledi.

Asimetrik unsurları göz önünde bulundurmak gerekli

"Suriye'ye dair işletilen diğer tüm mekanizmaları da göz önüne alınca aslında en etkin ve verimli sonuçları da yine Astana mutabakatı veriyor" diyen Han, "Ancak, burada esas risk şu noktada; İdlib meselesi sadece kendi aralarında belirli bir denge kurabilecek eşit taraflar arasında varılmış mutabakatlar üzerinden işlemiyor. Aynı zamanda bu tarafların kurdukları dengeler ve tercihleri üzerinde basınç yaratacak asimetrik diğer unsurlar ve aktörleri de göz önünde bulundurmak gerekli. İdlib'te bu unsurlardan fazlasıyla var ve en önemlilerinden biri Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ)" ifadesini kullandı.

HTŞ’nin şuan İdlib'te mevcut durumu kullanarak Rusya ve Türkiye'nin kurduğu, kısmen Şam yönetiminin de katıldığı ve İran'ın da yakından izlediği dengeyi bozduğuna dikkati çeken Han, şöyle devam etti:

"Bu dengenin bozulması İdlib mutabakatını zorluyor. 10 maddelik bu mutabakatta gerginliği azaltma bölgesinin kurulması, silahsızlandırma bölgesi, ağır silahların bölgeden çıkarılması gibi önemli detaylar vardı.

Bunların yanı sıra Suriye'nin en önemli ticaret yolları üzerinde bulunan, Halep'i Şam'a bağlayan M5 ve Lazkiye'ye bağlayan M4 karayollarının da güvenli geçişe açılması ve hem Rus üslerinin bulunduğu bölgede, hem de Halep ve söz konusu karayolları üzerinden Şam ana hattında baskının azaltılması gibi meseleler de mevcuttu."

Türkiye için İdlib daha farklı ve kritik anlamlar taşıyor

Han, “Türkiye'nin İdlib konusunda farklı endişe noktaları var” dedikten sonra bunlardan ilkinin işin ‘insani’ boyutu olduğunu ifade ederek “Burada temel yaklaşım hem milyonlarca insanla ifade edilebilecek bir mülteci dalgasının önüne geçmek, hem de insani trajedilerin yaşanmasını engellemek. Bu nedenle Türkiye için bölgede istikrar sağlanması çok önemli” cümlelerini kullandı.

İdlib madalyonunun bir yüzünde bunlar varken, diğer yüzünde de 'Türkiye’nin güvenliği' olduğuna vurgu yapan Han, "Burada karşımıza çıkan temel esas, göç dalgasına katılan mültecilerin içine sızacak radikal militanların Türkiye'ye girmesini engellemek. İşin güvenlik boyutunda bu hassasiyet var" dedi.

Kaynak: Yeni Şafak

Güncellenme Tarihi : 15.3.2019 10:39

İLGİLİ HABERLER