Yaşam
  • 15.10.2008 01:37

'ÖPÜŞMEM SEVİŞMEM ÇÜNKÜ ANNEYİM!..'

1961 doğumlu olan Günay Karacaoğlu, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatroya başlamış. Yarım Elma, Hayat Bilgisi, Yeditepe İstanbul, Aşkım Aşkım gibi dizilerde yer alan oyuncu, Kahpe Bizans, İnşaat, Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu, Abuzer Kadayıf filmlerinde de rol aldı. Şimdilerde, AYSA Prodüksüyon Tiyatrosu tarafından sahneye konulan ’Basit Bir Ev Kazası’ oyunuyla, hayatında gerçekler ve hayalleri arasında gelgitler yaşayan, aradığı aşkı bulamamış bir kadının yaşadıklarını anlatıyor sahneden.
Karacaoğlu’nu daha yakından tanımak amacıyla, Televizyon Gazetesi olarak, sanat dünyası ve Türkiye’de sanatçı olmanın zorluklarıyla ilgili düşüncelerini sorduk. Ekranlarda hep gülerken izlediğimiz Günay Karacaoğlu, hayata ve mesleğine bakışını bütün samimiyetiyle anlattı.
Tiyatroya ne zaman başladınız. İlk günden bugüne kadar gelmiş olduğunuz noktada yapmak istedikleriniz ile yaptıklarınız arasında büyük bir uçurum var mı?
1995 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden mezun oldum. Daha çok tiyatro oyununda oynayıp tiyatro seyircisiyle vakit geçirmek istedim.
Sizi hep komedi ağırlıklı rollerde beğeni ile izledik. Aslında bir oyuncu için en zor olanın güldürmek olduğunu söylenir? Sizce de doğru mu?
Evet doğrudur. Çünkü bir başkasını güldürmek akıl üstünlüğüdür. Gülmenin yolu zekadan geçer, ağlamanın yolu ise duygudan. Evladını kaybetmiş bir annenin acısı ve gözyaşları herkesi ağlatabilir. Ama aynı insanların bu ortak duygusu, gülme için geçerli değildir. Kimin neye güleceğini kestiremezsiniz. Çünkü zekanın ortalaması en zorudur.
Ülkemizde yaşanan gerek siyasi gerekse günlük hayatta yaşananlar sizi bir oyuncu olarak nasıl etkiler?
Birey olarak, toplumda yaşadığımız olumsuz hal ve gidişat kendimi mutsuz, tedirgin ve güvensiz hissettiriyor. 1980 dönemi Türkiye’sinde yaşanan politik ekonomik ve siyasi durum, mizah açısından altın çağını yaşamıştır. Politik espriler, politikacı taklitleri vs. ile komedi, hem toplumda hakettiği yeri ve değeri almıştır. Hem de komedi yoluyla halk gülerken düşündürülmüştür. Bir oyuncu olarak bütün bu yaşananlar beni derin bir sessizliğe itiyor...
Bir anne olarak çocuğunuzun da bu mesleği yapmasını ister misiniz?
Meslek olarak görüldüğü zaman ülkemizde oyunculuk, tabiki isterim. Ama her on kişiden dokuzu oyuncu olan memleketimde kızım Gülenay’ın da bu işe girerek ortalamayı yükseltmesini istemem.
Ülkemizde tiyatroya gösterilen ilgi ve devlet desteğini yeterli buluyor musunuz?
Ülkemizdeki tiyatro seyircisinin ilgisi giderek azalmakta. Tabiki bunun bir çok sebebi var. Özellikle özel tiyatroların bilet fiyatlarınndan şikayetçi oluyor gelen seyircimiz.Ama kendi imkanlarıyla ve bütçesiyle neredeyse yok denilecek kadar az devllet desteğiyle yapılıncı, kar payını ne kadar da azaltsanız gene de yüksek çıkıyor bilet fiyatları. Devlet desteği yeterli boyutlarda olursa bilet fiyatları da düşer, tiyatro da daha çok seyirciye kavuşmuş olur.
Yeni jenerasyonun başarılı komedi kadın oyuncularından biri olarak Türk sinema ve tiyatrosunun geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Son dönmede Türk sinemasını başarılı buluyorum. Ülkemizde ve yurtdışında seyircisiyle buluşması, sinema salonlarının dolması, bir çok filmin yurtiçi ve yurtdışı ödüller alması beni sinema açısından umutlandırıyor ama tiyatro için düşüncelerim ve oradaki tablo maalesef aynı değil. Ancak Türk tiyatrosu olukrsa, Türk tiyatrosunun da geleceği olur... Sinemamıza baktığımız zaman, çekilen filmlerde bizim dertlerimiz. Ama bakınız tiyatromuza genelde yabancı oyunlar dilimize çevrilerek sahneye konulan oyunlar var. Las Vegas’ın on mil kuzeyinde geçen bir olay, Ümraniye’de oturan Nuran’ı neden ilgilendirsinki? Ait olduğu yeri, koşulları ve bu koşullardaki çözümlemelerini göstereceksin, aydınlatacaksın. Kendi tiyatromuzu kendi meselemizi çözmeden Las Vegasa gidersek Nuran evindeki pencereden Corcu düşünerek daha çoook yemek yakar!
Yurtdışından ve Türkiye’den beğendiğiniz ve örnek aldığınız oyuncular var mı?
Bazı yabancı oyuncuların performansları beni çok etkiliyor. Özellikle Kathy Bates, Rene Zellweger, Bette Midler en beğendiğim oyunculardır.
Tek kişilik bir oyunda yer alarak seyircinin karşısına geçtiğiniz anda neler hissediyorsunuz? Tek kişi oynamak kalabalık bir oyundan daha mı zor?
Tek başına bir krallık gibi. Bütün kontrol sizin elinizde. Hem çok yalnız hem de çok kalabalık. Tek kişilik oyun daha zor. Oyun temposunu yakalayabilmek ve o tempoyu oyun sonuna kadar aynı seviyede tutmak, seyircinin oyundan kopmaması için başından sonuna kadar tek başına seyirciyi bir yolculuğa çıkarmak gerçekten zor ama bir o kadar da keyifli.
Önümüzdeki günlerde sizi yeni bir tv projesi yada sinema filminde görecek miyiz?
Bu sezon tek kişilik oyunum devam edecek. (Basit Bir Ev Kazası) Bir takım teklifler var ama henüz bir projeye karar veremedim.
Bir çok oyuncu gibi siz de sürekli olarak aynı tarz rollerin gelmesinden rahatsız mısınız? Geçenlerde Vural Çelik ve Hakan Yılmaz, bu nedenle bir programda ‘Biz de dram da oynayabiliriz’ diyerek tepkilerini dile getirmişlerdi. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?
Evet ama isyan edecek boyutta rahatsız değilim. Çünkü ben tiyatrodaki rolümle televizyonda belki de hiç oynayamayacağım kadar dramatik sahneler oynuyorum. ’Günay Karacaoğlu da hep komedi oynuyor’ diyenleri oyunuma bekliyorum. Kağıt mendil müessesemizin ikramıdır! Tutamayacakları gözyaşları için. Televizyondaki klişeleri yıkmaya benim gücüm yetmez. Güzel kadınlar asi ruhlu yakışıklı erkeklere aşık olurlar...olurlar...olurlar... Ve ben burada bunları yazarken bile onlar hala sessiz ve derinden birbirlerine bakmaktadırlar.
Teklif edilen rollerde en çok neye dikkat edersiniz ? Ve bir rolü kabul etme veya red etmek için ‘olmazsa olmaz’ kurallarınız var mıdır?
Bana yakışıp yakışmayacağına bakarım. Eğer bana önerilen rolde kendimi rahatsız hissedersem kabul etmem. Asla açık sahnelerde oynamam. Rolün gereği öpüşmem, sevişmem. Çünkü ben anneyim!
Basit bir ev kazası adlı oyunda canlandırdığınız Songül karakterinin yaşadıkları, aslında evli bir çok kadının yaşadıkları. Peki siz evliliğin insan hayatındaki olumlu ve olumsuz etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evlilik bir oyundur. Evcilik gibi oynayalım mı dersin, sonra başlarsın oynamaya. Anne olursun, erkek de baba... Ama bu oyunda sıkılıp oyuncakları fırlatıp kaçmak yok. Anlayış, emek, özveri, sadakat, saygı ve aşk en önemli kurallarıdır. Kuralları bozan yanar. Kurallara uyup oyuna devam edenlere eğlenceli ve mutlu bir hayat kalır. Ben evliliği seviyorum. Yaşasın evlilik....
Aslında aşk var mı?
ASLINDA ZATEN AŞK VAR....
Tiyatro sahnesinde yaşadığınız heyecana eş değer hayatta başka bir şey var mı?
Bir doğuma giderken yaşamıştım o tarif edilmez heyecanı. Bir de sahneye her çıkışımda...
Tiyatronun önemli isimlerinden Selçuk Yöntem, sanatçıları toplumsal olaylar ve ülkedeki sosyo-ekonomik olaylar karşısında tepkisiz bularak ‘Sanat camiası kişiliksiz’ açıklamasını yapmıştı. Son olarak Nurseli İdiz’in Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınması olayını örnek gösteren Yöntem, sanatçıları tepkisizlikle eleştirmişti. Sizce ülkemizdeki ‘sanatçı duyarlılığı’ bu açıklamalara da bakarak azalmakta mı?
Bir oyunda bile onbeş kişiyi birarada tutmak zorken, bir fikri savunup onun arkasında durmak mı?! Ülkemizdeki sanatçıların çoğu kendine duyarlı...
Yurtdışında popüler bir çok oyuncunun bir çok siyasi, ekonomik ve sosyal olaylarla ilgili olarak çeşitli kampanyalar başlatmaları ve büyük destek vermelerini de göz önüne alarak, böyle olaylar karşısında topluca bir tepki gösterememelerini neye bağlıyorsunuz?
Örgütlenmenin ve tepki vermenin altında inanç ve sadakat yatar. Ne pahasına olursa olsun ayakta durup savunmak... Bizim bu apolitik tavrımızın ve tekimizin altında öncelikle sevgisizlik yatıyor. Kimse kimseyi sevmiyor gerçekten. Gündelik veresiye ilişkiler yaşanıyor. Ben sana bu iyiliği yaptım ama sen yaz onu bir kenara bakarım sonra... Sektör güç birlikteliğini, dayanışmayı değil, başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmayı öğretti bize...
Aslında meslekleri oyunculuk olmayan manken, şarkıcı bir takım kişilerin tiyatro sahnesine çıkmalarını nasıl karşılıyorsunuz? Yaşamını tiyatroya adamış ve daha iyi olmak adına sürekli olarak bir çaba içerisinde olan bir oyuncu olarak bu sizde nasıl duygular uyandırıyor?
işlerini çok iyi yapan mankenler var. Ülkemizde her yıl yüzlerce mezun olan mankenler kadar da güzel oyuncularımız var. Onlara haksızlık oluyor. Mankenlerin oynadıkları oyunculuk öncelikle kendilerinin ve seyreden halkın içine siniyorsa diyecek bir söz yok. Yapımcıların takdiridir.
En büyük hayalim dediğiniz bir rol var mı?
Sabiha Gökçe’nin hayatı enteresan geliyor bana. Hayatını oyunlaştırıp oynamayı istiyorum. o dönemin kadınında yerde yaşamanın güç olduğu bir dönemde uçmak isteği beni çok heyecanlandırıyor.
Tercih etmeniz gerekse sinemayı mı tiyatroyu mu seçerdiniz?
Tiyatroyu da sinemayı da televizyonu da... Çünkü ben oyuncuyum.
Bir hayalinizi gerçekleştirme şansınız olsaydı, bu hangi hayaliniz olurdu?
Ben hayallerini gerçekleştirmiş mutlu insanlardanım. Hayal çok kurarım ve olur. Çünkü hayal kurmak umut etmektir. Hayallerini kaybeden insan mutsuz olur. şu andaki en büyük hayalim kızıma bir kardeş doğrurup mutlu ve kalabalık bir aile olmak.
Tarih içinde ‘Keşke o dönemde yaşasaydım’ dediğiniz bir dönem var mı?
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki saray hayatı herkes gibi beni de hayretlere düşürmüştür. Keşke o dönemde yaşasaydım değil de bir bakıp çıkmak isterdim.
Teşekkür ederiz....
Televizyon Gazetesi / Engin Medya

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 05:23

İLGİLİ HABERLER