Gündem
  • 4.9.2006 00:51

OYLANACAK "AB TÜRKİYE" RAPORUNDA AĞIR ELEŞTİRİLER VAR

Hollandalı parlamenter Camiel Eurlings tarafından hazırlanan raporda, Danıştay'a yönelik silahlı saldırıda polisin açık tehditlere rağmen hakimleri tam anlamıyla koruyamamasının endişe verici olduğu belirtiliyor.
 
300'ün üzerinde değişiklik önergesinin sunulduğu raporun PKK'yla ilgili bölümünde ise bu konuda Türkiye ile dayanışma içinde olunması gerektiği vurgulanıyor.
 
Eurlings'in taslak raporunda, Türkiye'nin Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımasının katılım sürecinin gerekli bir unsuru olduğu görüşüne yer veriliyor.
 
Raporda ayrıca Kuzey Kıbrıs'ın dış dünyayla doğrudan ticari ilişkiler kurabilmesi için Avrupa Birliği'nin bu alanda verdiği sözleri yerine getirmesi gerektiği belirtiliyor.
 
Eurlings'in raporunda yargı bağımsızlığı, dini özgürlüklerin sağlanması, askeri harcamaların sayıştay denetimine alınması ve kadın haklarında bazı ihlallerin giderilmesi gibi konular da var.
 
Rapor, Dış İlişkiler Komisyonu'nda onaylandıktan sonra Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nda 25-28 eylül haftası tartışılarak oylanacak.
 
Rapordan öne çıkanlar
 
Taslak raporda Türkiye'den reform süreci, özellikle ifade özgürlüğü, dini haklar ve azınlık hakları, sivil-asker ilişkileri, kadın hakları, sendikalar, kültürel haklar, yargının bağımsızlığı ve reformların uygulanmasının hızlandırılması isteniyor.
 
Hükümetin hazırladığı dokuzuncu reform paketinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, yeni Terörle Mücadele Yasası'nın temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı unsurlar içermemesi talep ediliyor.
 
'Hükümet yetkilileriyle askeri personel ve güvenlik personeline ayrıcalık yapılmadan yargı önünde herkese eşit muamele yapılmas' istenen raporda, Türk Ceza Kanunu'nda 'keyfi yorumlamaya uygun olduğu' öne sürülen 216, 277, 288, 301, 305 ve 318'inci maddelerin değiştirilmesi çağrısında bulunuluyor.
 
Erdoğan'a çözüm çağrısı
 
Taslak raporda, terör örgütü PKK sert bir dille kınanırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz yıl yaptığı 'cesaretlendirici açıklamanın ardından Türk hükümetinin Kürt sorununa demokratik çözüm araması' çağrısına yer veriliyor.
 
Raporda, eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın görevden alınmasının 'derin endişe kaynağı' olduğu ifade edilirken, Şemdinli olaylarından sonraki gelişmelerin 'Türk toplumunda ordunun rolünün yeniden canlandığını değil, devam ettiğini gösterdiği' ileri sürülüyor.
 
Raporda ayrıca yüzde 10 olan seçim barajının indirilmesi istenen raporda, bu sayede TBMM'de daha geniş temsil sağlanacağı görüşü savunuluyor.
 
AB yolunda yapılan reformları yansıtacak yeni bir anayasaya ihtiyaç olabileceği görüşüne yer verilen raporda, Danıştay'a yapılan saldırı da şiddetle kınanıyor.
 
"Dini özgürlüklerde ilerleme yeterli değil"
 
Raporun 'İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması' başlığı altında, AP'nin son raporundan bu yana dini özgürlükler bağlamında ilerleme sağlanmamış olmasından 'esef duyulduğu' ifade edilirken, Türkiye'ye dini azınlıkların ruhbanlarını eğitmede ve mülk edinmede karşılaştıkları sorunları ortadan kaldırması çağrısı yapılıyor.
 
Raporda, Alevilerin tanınması ve korunması istenirken, cemevlerinin de dini merkezler olarak tescil edilmesi, dini eğitimin gönüllülük esasına göre düzenlenmesi ve sadece Sünni inancını yansıtmaması gibi talepler yer alıyor.

'Güneydoğu' başlığı altında terör örgütü PKK'nın saldırılarını yoğunlaştırmasının şiddetle kınandığı raporun taslağında, terörle mücadelesinde Türkiye ile dayanışma içinde olunduğuna vurgu yapılıyor.
 
Raporda, Türkiye'ye 'koruculuk sistemini lağvetmesi', 'Kürt sorununa demokratik çözüm araması', 'gözaltı ve tutuklamalarda Avrupa standartlarını uygulaması' gibi çağrılarda bulunuluyor.
 
''Modern, demokratik ve laik Türkiye, medeniyetlerin birbirini daha iyi anlamasında yapıcı rol oynayabilir'' denilen taslak raporda, Ermenistan ile diplomatik ve iyi komşuluk ilişkilerinin başlatılmasında Türkiye'nin ön koşulsuz olarak gerekli adımları atması ve bu ülkeyle sınır kapısını bir an önce açması isteniyor.
 
Türkiye'nin limanlarını Rum gemilerine açması da talep edilen raporda, ''Kıbrıs Rum Kesimi dahil tüm AB üyelerinin tanınması, müzakere sürecinin zorunlu parçasıdır'' deniliyor.
 
"Tek pazarla ilgili başlık açılmayabilir"
 
Bu arada AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Dışişleri Bakanı Erki Tuominija, Türkiye'nin Ek Protokol'ün gereklerini yerine getirmemesi halinde, müzakerelerde, 'tek' pazarla ilgili başlıkların açılmayabileceğini söyledi.
 
Finlandiya'da düzenlenen AB dışişleri bakanlarının gayriresmi toplantısı sonrasında açıklama yapan Tuominija, Türkiye'nin taahhütlerini yerine getirmemesinin 'ciddi bir durum yaratacağını' vurguladı.
 
Tarafların kriz çıkmaması için ellerinden geleni yapmaları gerektiğini ifade eden Finlandiyalı bakan, "kriz çıkması kaçınılmaz değil" diye konuştu.
 
Tuominija, Türkiye'nin taahhütlerini yerine getirmemesi halinde, en azından 'tek' pazarla ilgili başlıkların açılmamasının gündeme gelebileceğini ifade etti.
 
Finlandiya Dışişleri Bakanı, bir soru üzerine, KKTC'ye yönelik ekonomik izolasyonların kaldırılması için dönem başkanı olarak ellerinden geleni yapacaklarını belirtti.

Türkiye - AB fiili müzakereleri başladı
 
AB ile Türkiye arasındaki fiili müzakereler, Kıbrıs Rum kesiminin tüm engelleme çabalarına karşın 12 haziranda başlamıştı.
 
Kıbrıslı Rumların, Türkiye ile fiili müzakerelerin 'bilim ve araştırma' başlığında açılıp kapanmasına yönelik itirazları, AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi'nde aşılmıştı.
 
'Bilim ve araştırma' faslıyla ilgili AB müktesebatının sınırlı olması nedeniyle fiili müzakerelerin aynı gün açılıp kapatılmasına itiraz eden Rum kesimi, bunu 'Türk liman ve havaalanlarının açılması ve tanınma'yla bağlantılı hale getirmeye çalışmıştı.
 
Son ana kadar Rum kesiminin itirazlarının giderilmesini bekleyen Ankara, AB'nin Ortak Tutum Belgesi'ni incelemiş ve Ortaklık Konseyi'ne katılma kararı almıştı.
 
Bu gelişmenin ardından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Başmüzakereci Ali Babacan, Lüksemburg'a hareket etmişti.
 
Kıbrıs Rum yönetimi ile varılan uzlaşmaya göre, AB'nin müzakerelerle ilgili Ortak Tutum Belgesi'ne eklenen bazı ifadelerle fiili müzakerelerin yolu açılmıştı.
 
Belgede, Gümrük Birliği ve Ek Protokol içinde olmak üzere Ortaklık Anlaşması gereklerinin yerine getirilmesinin önemi vurgulanmıştı.
 
Bu konuda sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde bütün müzakere sürecinin etkileneceği kaydedilen belgede, ''AB, bu çerçevede 21 eylül 2005 tarihinde Kıbrıs ile ilgili yayımladığı deklarasyona atıfta bulunuyor'' denilmişti.
 
Belgede, gelişmeler çerçevesinde gerektiği takdirde fiili müzakerelerin başlatılacağı bilim ve araştırma faslına geri dönebileceği belirtiliyordu.
 
Türkiye 3 ekimde müzakerelere başladı
 
Türkiye ile AB arasındaki müzakereler 3 ekim tarihinde başlamıştı. Türkiye'nin 3 ekimde AB ile müzakerelere başlamasından önce Avusturya'nın 'imtiyazlı ortaklık' ta diretmesi krize neden olmuştu.
 
Avusturya, Müzakere Çerçeve Belgesi'ne 'imtiyazlı ortaklık' ibaresinin girmesi için uzun süre direnmişti.  25 üyeli birlik içinde tek kalan Avusturya'nın sonunda direnci kırılmış ve Müzakere Çerçeve Belgesi onaylanmıştı.
 
Avusturya ile yürütülen pazarlıkların uzun sürmesi nedeniyle diplomaside pek sık uygulanmayan bir kural işletildi. Pazarlıkların yürütüldüğü Lüksemburg'ta saatler gece yarısına iki dakika kala 23.58'de durdurulmuştu.
 
AB Dönem Başkanlığı'nı yürüten İngiltere, bu süreçte Türkiye'ye önemli ölçüde destek vermişti. AB kulislerinden sızan bilgilere göre, İngiltere'nin diplomasideki başarısı müzakerelerin başlamasında etkili oldu.

(CNNTürk)

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 03:44

İLGİLİ HABERLER