Gündem
  • 4.5.2013 15:49

Özal ve Erbakan gibi engellemek istiyorlar

ANKARA  - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Akil İnsanlar Heyetini Kurtuluş Savaşı mücadelesini anlatmak için görev yapan İrşad Encümeni'ne benzeterek, "Akil İnsanlar Heyeti teşekkül ederken, bazı densizler, bazı kendini bilmezler, bu heyeti, Kurtuluş Savaşımız sırasında oluşturulan Heyeti Nasiha'ya benzetme gafletinde bulundular. Heyeti Nasiha'yı hatırlayanlar ve hatırlatanlar, yine Kurtuluş Savaşı sırasında teşekkül eden İrşad Encümeni'ni ya hatırlamadılar ya da hatırladılar ama işlerine gelmedi" dedi.
     Erdoğan, AK Parti'nin 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında, çözüm sürecine değinerek, Türkiye'nin köklü sorunlarını çözme politikalarına karşı daha önce de karşı girişimler olduğunu vurguladı.
     "Biz bu tezgahı 10,5 yıl boyunca defalarca gördük" diyen Başbakan Erdoğan, bu tezgahı, müdahale senaryolarında, müdahale girişimlerinde, AK Parti'nin kapatılma davasında, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde, Danıştaya yapılan saldırıda, 22 Temmuz seçimlerinde, halk oylamasında, son seçimlerde gördüklerini söyledi.
     Kendilerine karşı kurulan bu tezgahın, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas, Gaziosmanpaşa ve Taksim Meydanı'ndaki tezgahla aynı olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu tezgah ve bu tezgahın sahipleri, terör üzerinden kan ticareti yapılan, gençlerin canının alınıp satıldığı tezgahla o tezgahın sahipleriyle aynıdır, aynı kişilerdir, aynı gruplardır. Şu anda, çözüm sürecine karşı gösterilen direnci, Akil İnsanlar Heyetine karşı yapılan eylemleri dikkatle izleyin. Bunlar çok büyük gruplar değil" diye konuştu.
     Statükonun elinde kalan tek sığınağın terör olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, "Statüko partilerinin artık tek dayanağı vardır o da terördür. CHP'nin, MHP'nin, diğerlerinin ayakta durabilmek için tutunabilecekleri tek dal vardır, terördür. Geçmişte merhum Özal'ın merhum Erbakan'ın çabaları nasıl engellendiyse 1999 süreci nası engellendiyse bugün de bu süreç aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgahı, bu tuzağı, bu oyunu bozarız ve bozuyoruz" ifadelerini kullandı.
   
     -İrşad Encümeni-
   
     Erdoğan, çözüm sürecini, halka anlatmak için farklı kesimlerden 63 isim belirlediklerini, bu kişilerin, Akil İnsanlar Heyeti adı altında, 7 coğrafi bölgede 1 aydır çalıştığını belirtti. Akil İnsanlar Heyetinin içinde, akademisyenler, sanat, spor, siyaset, medya camiasından temsilciler bulunduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
     "Özellikle de terör konusunda gerçekten muzdarip olan bu insanlar, 'Biz elimizi değil vücudumuzu bu taşın altına, bu terör belası denilen taşın altına koyuyoruz' dediler. 'Türkiye'nin 81 vilayetini dolaşmaya varız' dediler. Bu insanlar bu yola çıktı. Ben, ülkemiz halkının misafirperverliğinden zerre şüphe etmiyorum. Onlar misafirperverliğini zaten her yerde yapıyorlar ama MHP gibi, bu aşırı sol güçler gibi bunlar bir araya gelmek suretiyle 'nasıl provoke ederiz', bunun gayreti içindeler.
     Akil İnsanlar Heyeti teşekkül ederken, bazı densizler, bazı kendini bilmezler, bu heyeti, Kurtuluş Savaşımız sırasında oluşturulan Heyeti Nasiha'ya benzetme gafletinde bulundular. Heyeti Nasiha'yı hatırlayanlar ve hatırlatanlar, yine Kurtuluş Savaşı sırasında teşekkül eden İrşad Encümeni'ni ya hatırlamadılar ya da hatırladılar ama işlerine gelmedi. TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açılışının hemen ardından 27 Nisan 1920'de Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi, İrşad Encümeni ile ilgili önergesini Meclis'e verdi. Heyeti Nasiha'nın ve işgal kuvvetlerinin, halk üzerindeki yanlış propagandasını kırmak, halka doğruları anlatmak, halka istiklal mücadelemizi, kardeşlik mücadelemizi anlatmak üzere İrşad Heyeti kuruldu ve çalışmalara başladı."
   
     -Akil İnsanlar Heyeti ile toplantı-
   
     İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un da İrşad Encümeni içinde yer aldığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, Akif'in Anadolu'yu şehir şehir dolaşıp vaazlar vererek, halkı istiklal mücadelesi etrafında birleşmeye çağırdığını anlattı.
     Akil İnsanlar Heyetinin de İrşad Encümeni gibi sadece gerçekleri anlatmak, doğruları aktarmak, kardeşliği pekiştirmek için çok başarılı faaliyetler yürüttüğünü vurgulayan Erdoğan, heyetteki başkan, başkanvekili ve sekreterlerle 9 Mayıs Perşembe İstanbul'da bir araya gelerek, bir aylık süreci ele alacaklarını ve sürecin yol haritasını değerlendireceklerini bildirdi.
     Bir aydır sahada faaliyet gösteren Akil İnsanlar Heyetine karşı, Türkiye'nin tamamında yapılan eylemlere katılan kişi sayısının 4 bin 980 kişi olduğunu açıklayan Erdoğan, şöyle konuştu:
     "Ağırlıkla MHP'lilerden ve İşçi Partililerden oluşan, çoğu eylemde de aynı kişilerin sahnede yer aldığını görüyoruz. 4 bin 980 kişi. 76 milyon içinde sadece 4 bin 980 kişi eylem yapıyor. Ama bizde öyle bir medya var ki olayları öyle aktarıyorlar ki haberlere baktığınızda, bütün şehir ayakta. Öyle gösteriyorlar. Ondan sonra 'sizin hassasiyetiniz niye yok' deyince... Bir araya gelip konuştuğumuzda, 'bize ne görev düşüyorsa biz de varız' diyorlar. Bunu söyleyeme gerek yok ki. Bu zaten bilinen bir şey. Üzerinize düzen görevi siz, yapmalısınız. Biraz önce bahsettiğim o tezgahta, malum medya kuruluşları da var. Onlar da bu tezgaha karınca kararınca nifak suyu taşıyorlar. Onların da safları belli. Akil İnsanlar Heyeti bir şehre gidiyor, 30 kişi, 40 kişi eylem yapıyor, olayı, sanki tüm şehir bunların karşısına dikilmiş gibi lanse ediyorlar. Kamera oyunlarını biliriz, kamera şakalarını da biliriz. Oynanan oyun bu."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin meselelerinin artık bütünüyle siyasetin meselesi haline gelmiştir. Ölerek ve öldürerek, ölümden medet umarak, insanlığın varacağı bir yer yoktur, esas olan yaşamak ve yaşatmaktır" dedi.
     Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da düzenlenen 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda, bugün Türkiye'de yeni bir sayfa, yeni ufuklar açıldığını, Türkiye'nin zincirlerinden, prangalarından, kendisini paçalarından tutup aşağı çeken tuzaklardan, tezgahlardan kurtulduğunu vurguladı.
     Türkiye'nin özüyle buluştuğunu, normalleştiğini, 23 Nisan 1920'deki, 29 Ekim 1923'teki heyecanla, ruhla, coşkuyla ve en önemlisi de oradaki kardeşlik ve hedeflerle yeniden kucaklaştığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
     "Son 4 aydır, terör nedeniyle gençlerimiz ölmüyor. 30 yıllık terör gölgesi, Türkiye'nin üzerinden kalkıyor. Kardeşliğimiz ve gelecek umudumuz daha da pekişiyor. Silah, şiddet, yerini siyasete bırakıyor. Sorunlarımızı medeni bir şekilde konuşarak çözmemizin önündeki engeller kalkıyor. Milli bütünlüğümüz güçleniyor, demokrasimiz güçleniyor. Ekonomimiz adeta şahlanıyor, rekorlar, rekorları takip ediyor, Türkiye çok büyük imkanlara kavuşuyor. İnanın, şu anda, İslam coğrafyasında, birçok evde, birçok mescitte, Türkiye'nin bu meseleyi çözmesi için gönülden dualar ediliyor. Türkiye, uluslararası etkin bir güç olarak bölgede yerini daha da sağlamlaştırıyor.
     Biz, aynı evin, aynı hanenin içinde yaşıyor, aynı çatının altında nefes alıp veriyor, aynı sofraya oturup, aynı ekmeği bölüşüyoruz. Tekrar tekrar hatırlatıyorum; Kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, kardeşler arasında helalleşme olur. Bu topraklar üzerinde acıyı hep birlikte yaşadık, şimdi o acıyı hep birlikte bala dönüştüreceğiz. 'Efendim ben helalleşmiyorum' o senin tasarrufundur ama ben özdeyişi ortaya koyuyorum. Bu özdeyişle kardeşler arasında hesaplaşmaktan öte helalleşmenin büyüklük olduğunu ortaya koyuyorum."
    
     -"Kürt vatandaşına 'kardeşim' diyebilen bir Başbakan"-
    
     Erdoğan, düşman üreten, tehdit üreten, milletine, vatandaşına düşman ve tehdit gözüyle bakan devlet algısının AK Parti iktidarıyla sona erdiğini ifade etti.
     Etnik kökenleri, mezhepleri, farklı inançları, her türlü farklılığı reddeden anlayışla ret, inkar ve asimilasyon politikalarının artık sona erdiğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
     "Ekranları başında en Batı'dan en Doğu'ya, Kuzey'den, Güney'e bugüne kadar tüm vatandaşlarına kardeşlik anlayışıyla seslenen kaç Başbakan geldi- Rahatlıkla Kürt vatandaşına 'kardeşim' diyebilen bir Başbakan var bu ülkede. Göreve geldiğimizden beri bu ülkede siyasi Kürtçülüğü de reddediyoruz, biz bu ülkede siyasi Türkçülüğü de reddediyoruz, biz bu ülkede siyasi Lazcılığı da siyasi Gürcülüğü de Abazacılığı da şuculuğu da buculuğu da reddediyoruz. Biz 76 milyonun kardeş olduğu bir Türkiye inşa ediyoruz, bizim farkımız bu. Onun için biz 81 vilayette varız ama ne MHP ne CHP, Sivas'ın ötesine geçemiyor. Çok enterasan CHP Hakkari'ye gidiyor, izinle ve orada bir tane Türk bayrağı dalgalandıramıyor. Sayın Kılıçdaroğlu sen neden bahsediyorsun- Sen önce bu ülkede bugüne kadar 'tek millet' diyemedin, 'tek bayrak' diyemedin, 'tek vatan' diyemedin, 'tek devlet' diyemedin. Biz, bunu her yerde dedik. Hamdolsun Bahçeli demeye başladı, güzel gelişmeler oluyor, ona sevindim."
    
     -"Hiç kimse imtiyazlı değildir, hiç kimse ayrı gayrı değildir"-
    
     Başbakan Erdoğan, Türkiye'de aynı vatan toprağı üzerinde, aynı bayrak altında yaşayan her etnik kökeni bir ve beraber gördüklerini vurgulayarak, "Müslüman nasıl bu ülkenin vatandaşıysa bu topraklar üzerinde yaşayan Hristiyan da Musevi de diğerleri de bu ülkenin vatandaşı, aynı haklara sahip birinci sınıf vatandaşıdır. Sünni nasıl bu ülkenin bir evladıysa Alevi de diğerleri de bu ülkenin bir evladıdır. Hiç kimse imtiyazlı değildir, hiç kimse ayrı gayrı değildir" diye konuştu.
     Türkiye'de farklı etnik kökenlerin sorunları olduğunu kabul ettiklerini, bunların sıfırlandığından bahsetmediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, "Alevi'nin, Sünni'nin, Süryani'nin, Musevi'nin tüm inanç kesimlerinin sorunları olduğunu yürekten kabul ediyoruz. Siyasetin güçsüzleştirildiği, bürokratik vesayetin belirleyici olduğu, devletin rutin dışına çıktığı, demokrasinin kurumlarının yıpratıldığı, hukukun keyfiliğe kaydığı, köylerin yakıldığı, faili meçhullerin, işkencenin sıradanlaştığı Türkiye, Allah'ın yardımı, milletimizin desteğiyle artık geride kalmıştır. Eski hal, muhaldir" değerlendirmesinde bulundu.
    
     -"Esas olan yaşamak ve yaşatmaktır"-
    
     Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin hukuka bağlı bir devlete, güçlü ve sorun çözen bir siyasete kavuştuğunu vurgulayarak, "Türkiye'nin meselelerinin artık bütünüyle siyasetin meselesi haline gelmiştir. Ölerek ve öldürerek, ölümden medet umarak, insanlığın varacağı bir yer yoktur, esas olan yaşamak ve yaşatmaktır" ifadesini kullandı.
     Bütün vatandaşları "tam demokratik Türkiye'nin inşa sürecine" daha güçlü katkı vermeye, destek olmaya çağırdığını dile getiren Erdoğan, "Bir millet olmanın gereğini ifa etmeye, medeniyet iddiamızın temellerini daha da kuvvetlendirmeye çağırıyorum. Güçlü devlet, vatandaşlarına güç gösteren devlet değil gücünü ve kudretini vatandaşlarından, milletinden alan devlettir" diye konuştu.
     Çözüm süreciyle milletin bütünlüğünü, birliğini güçlendirdiklerini, iç kavgalarla enerji tüketmeye son verdiklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
     "Etnik milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık, bölgesel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık. Bütün bunlardan uzak herkesi kardeş bildik. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarını herkes için ayağa kaldırmanın altyapısıyla, üst yapısıyla mücadelesi içinde olduk. Tüm dini gruplar bizim güvencemiz altındadır. Hepsi ibadetini güvencemiz altında yapar, hepsine eşit mesafedeyiz. Büyük bir devlet, büyük bir millet olmanın gereğini yerine getiriyoruz. Bugün, 2023 hedeflerimize, 2071 hedeflerimize, her zamankinden çok daha yakınız. Biz acıların içinde büyüdük ama bugün çocuklarımıza huzuru kalple miras bırakacağımız bir Türkiye inşa etmenin gururu içindeyiz. Bu yeni sürecin, bu yeni dönemin, özüne dönen, normalleşen, kökleriyle kucaklaşan Türkiye'nin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Barışın, dayanışmanın, kardeşliğin adresi haline gelen Türkiye'nin bölgemiz için, dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum."
    
     -"Tarihe tanıklık ettiğiniz için değil tarih yazdığınız için..."-
    
     AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, iktidarları döneminde birçok hizmet, eser ürettiklerine işaret ederek, "Bizim için her gün yeni bir başlangıçtır. Bizim için her sabah, taze bir uyanıştır. Bugün hepimiz için yeni bir gündür. Geçmişe değil geleceğe bakacağız. 14 Ağustos 2001'de, nasıl bir heyecanla yola çıktıysak bugün de yarın da azalan değil artan bir heyecanla yola devam edeceğiz" dedi.
     Türkiye'de tarihin yeniden yazıldığını ve AK Parti kadrolarının yazılan tarihin mimarları olduğunu dile getiren Erdoğan, "Tarihe tanıklık ettiğiniz için değil tarih yazdığınız için her birinizi tebrik ediyorum. Allah hepinizden razı olsun diyorum" ifadesini kullandı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı medya organlarının, elinde sopa, demir bilye olan militanları çiçek çocuk, kafasına taş, bilye isabet eden, yaralanan, beyin kanaması geçiren polisi ise faşist olarak gösterdiğini belirterek, "Biz bu tezgahı da yutmayız. Biz bu tezgahı da çok gördük" dedi.
     Erdoğan, AK Parti 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda, 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan olaylara değinerek, medyanın sergilediği tavrı eleştirdi.
     Ellerinde sapan, demir bilye olan maskeli, üniformalı militanların, medyada çiçek çocukları, polisin ve güvenlik kuvvetlerinin ise faşist olarak takdim edildiğini kaydederek, "Ondan sonra 'Başbakan bağırıyor çağırıyor...' Tabii bağıracağım canım. Sen kalkar da elinde her tarafı yakıp yıkan elinde sapanlarla, elinde bilyelerle kalkıp orada polisime, emniyet güçlerime karşı bu tür terörist bir eylem gerçekleştirenleri savunursan, onları masum gösterirsen tabii ki bundan yaralanan, sorumluluk mevkisinde bir insan olarak evet ben bağırırım" diye konuştu.
    
     -"CHP'nin gazı, dikkat edin, zehirler"-
    
     Medyanın, güvenlik güçlerine şiddet uygulayan göstericileri "masum" gösterdiğini ifade eden Erdoğan, "Gazdan etkilenen militanlar mazlum, ama kafasına taş isabet eden, bilye isabet eden, yaralanan ve o anda da beyin kanaması geçiren polis faşist. Biz bu tezgahı da yutmayız. Biz bu tezgahı da çok gördük" dedi.
     Belli işçi örgütlerinin, belli medya kuruluşlarının, huzur ve barış ortamını sabote edercesine, çatışmaları körüklediğine defalarca şahit olduklarını belirten Erdoğan, "CHP, 1 Mayıs'ın öncesinde ve sonrasında, tüm o marjinal gruplara sürekli gaz verdi. Bakmayın ha CHP'nin gazı polisin gazından daha tesirlidir. Bunlar malum çevreler. Tüm o marjinal gruplara, hatırlatıyorum. Polisin gazı sadece göz yaşartır ama CHP'nin gazı, dikkat edin, zehirler. Buna çok dikkat edin" ifadelerini kullandı.
    
     -Sendikacılarla 1 Mayıs görüşmesi-
    
     İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun, yayalaştırma çalışmaları sebebiyle Taksim'de 1 Mayıs mitingi yapılmasının riskli olduğuna dikkati çektiğini hatırlatan Erdoğan, buna rağmen Taksim'de miting yapma ısrarının devam ettiğini söyledi.
     AK Parti Genel Merkezi'nde Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK ve Türk Tabipler Birliği başkanlarıyla geçen pazartesi akşamı uzun bir görüşme gerçekleştirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
     "Kendilerine rica edercesine şunu söyledim: İktidarımıza kadar bu ülkede, 1 Mayıs'ın tatil edilmesi diye bir şey var mıydı- Bizden önceki iktidarlar, CHP olsun, sol sağ, neyse hiçbirisi 1977'den bu yana sizi bizim dinlediğimiz gibi dinledi mi- Dinlemedi. Biz önce 1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan ettik. Ardından tatil yaptık, tatil ilan ettik ve şurada 2-3 yıl geldiniz burada gösterilerinizi, mitinginizi yaptınız. Bakın şimdi de ben sizden rica ediyorum. Gelin Taksim Anıtı'na çelenginizi koyun. Bunun yanında Kazancı yokuşunda da oradaki anıtınıza çiçeklerinizi koyun. Basın açıklamanızı yapın ama sizden rica ediyorum ondan sonra da gidin Kazlıçeşme'de mitinginizi yapın. Burada ben bu riski alamam. Kusura bakmayın, bu meydanı sizden daha iyi bilirim."
    
     -"Miting alanı neresi gösterilirse orada yapmak zorundasın"-
    
     Taksim'in 1 Mayıs 1977'de yaşanan olaylardan dolayı kendileri için anlamlı olduğunu belirten sendikacıların, "Bu alanda biz bu mitingi yapacağız" dediklerini anlatan Erdoğan, kendisinin, "Öyle şey yok. Hayır yapamazsınız. Buna müsaade edemeyiz. Sizin derdiniz üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi- Bu imkanları hazırlayan biziz. Size verdik" sözleri üzerine sendikacıların Taksim'de miting yapmaktaki ısrarları dile getirdiklerini söyledi.
     Başbakan Erdoğan, Taksim'de ısrar edenlere, "21,5 milyon oya sahip bir parti olarak ben mitingimi Kazlıçeşme'de yapıyorum da, çünkü devlet bana orayı gösteriyor, sen niye gidip mitingini orada yapmıyorsun" diye sorduğunu ve "Buranın bizim için anlamı var" cevabını aldığını anlattı.
     Geçmişte kendisinin de Taksim, Sultanahmet ve Beyazıt meydanlarında miting düzenlediğini belirten Erdoğan, "Şimdi Sultanahmet, Beyazıt meydanlarında miting var mı- Hayır, yok. Yarın belki Taksim Meydanı'nda da miting olmayacak. Sen şimdi Taksim Meydanı miting alanı olmaktan çıkarılırsa 'illa ben gidip orada miting yapacağım' diyebilir misin- Hayır, diyemezsin. Burası bir hukuk devletidir. Sana miting alanı olarak neresi gösterilirse gidip mitingini orada yapmak zorundasın. Hukuk devleti bunu gerektirir" diye konuştu.
    
     -"Dövemeyeceksiniz, kusura bakmayın"-
    
     Erdoğan, İstanbul Yenikapı'da ve Anadolu yakasında 750 bin ve 1 milyon kişi kapasiteli birer miting alanı yapıldığını, bunlar tamamlandıktan sonra Kadıköy'de miting düzenlenemeyeceğini açıkladı. Erdoğan, "Çünkü orada da hemen bir savrulma başladığı zaman bütün esnafın cam çerçeve ne var ne yok kırılıp dökülüyor. Öbür taraftan hayat duruyor" dedi.
     Taksim'deki olaylar sebebiyle 'İstanbul'da hayat durdu' yorumları yapıldığını hatırlatan Erdoğan, göstericilerin Taksim'e girme ısrarı sebebiyle bu civarda toplu taşıma hizmetlerinin aksadığını söyledi.
     Başbakan Erdoğan, "Bunlardan arındırılmış bir alan planlandığı zaman gidersin, mesele üzüm yemekse bu dev alanlarda mitingini yapar, kimseyi de rahatsız etmeden mesajlarını orada verirsin. Ama dert bu değil. Dert, bağcıyı dövmek. Şimdi de bağcı, AK Parti. O, onların ideallerine, onların ideolojilerine ters. O ideolojiye ters olduğu için biz AK Parti'yi nasıl döveriz' derdi bu. Ama dövemeyeceksiniz, kusura bakmayın. Çünkü millet, AK Parti'nin yanında. Millet, kimin ne olduğunu biliyor" değerlendirmesinde bulundu.
    
     -"Bir kapıdan girip öbür kapıdan çıkarlarsa"-
    
     Güvenlik güçlerine karşı sapan taşı kullanan göstericileri, yargının serbest bıraktığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
     "Bu sapan taşları denilen o demir bilyeleri kullananları, ki suç olduğuna dair yasal düzenlemeler yapıldı, bu molotofkokteyllerini kullananları, bu kadar rahat bırakırsanız, bunlar bir kapıdan girip, öbür kapıdan çıkarsa bu ülkede terörle mücadele zorlaşır ve maalesef şu andaki sıkıntımızın altında biraz da bu yatıyor. Çözüm sürecini de aslında zora sokuyor. Çünkü birileri bu tür eylemlerine yönelik attıkları adımın bedelini ödemezlerse biz bu ülkede bu işte zorlanırız. Nitekim zaman zaman da yaşayarak bunu görüyoruz."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Yaptığımız anketlerde çözüm sürecine destek yüzde 58'den hamdolsun 70'e tırmanmış durumda. CHP ve MHP'ye oy vereceğini söyleyen vatandaşlarımızın dahi çözüm sürecine desteklerinin yüzde 40 ile 50 arasında olduğunu görüyoruz" dedi.
     Erdoğan, Kızılcahamam'da düzenlenen AK Parti 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışındaki konuşmasında, çözüm süreciyle ilgili CHP'nin yaklaşımını eleştirdi.
     Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu'nun süreci anlatmak için CHP'den randevu istediğini bildiren Erdoğan, "CHP Genel Başkanı kabul etmemiş. Şimdi hem bilmiyorum diye sağda solda feryat figan dolaşıyorsun hem de öğrenmek için en küçük bir gayret göstermiyor" diye konuştu.
     CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir televizyon programında, "Bana gelip ne bilgi vereceksin sen, vatandaşa bilgi ver" ifadesini kullandığını anlatan Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğlu, 'Süreci bilmiyoruz, hiç bir şey bilmiyoruz, anlamıyoruz' diyen sen değil misin- Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır, bizim medeniyetimizde. İlim Çin'de dahi olsa gidip alacaksın. Sayın Kılıçdaroğlu, ayağına ilim getiriyoruz ama sen reddediyorsun. Çünkü bilmek insana sorumluluk yükler. Sayın Kılıçdaroğlu bu sorumluluğu üstelenecek durumda değil" değerlendirmesinde bulundu.
     AK Parti'nin çözüm süreciyle ilgili CHP'den randevu talep ettiğini ancak reddedildiğini aktaran Erdoğan, MHP'den de 3 kez görüşme isteğinde bulunduklarını bildirerek, "Üçünde de reddettiler. Bunlar konuşmaktan korkarlar. Niye- Bunların öyle bir meselesi yok. Bunların tek anladığı şey, kavga üzerinedir. Biz bunların 80 öncesini de biliyoruz" ifadelerini kullandı.
     Başbakan Erdoğan, muhalefetin çözüm süreciyle ilgili konuşmaktan uzak durduğunu vurgulayarak, "Niye çünkü bunların helva yapmak gibi dertleri yok" görüşünü bildirdi.
    
     -"Çözüm sürecine destek artıyor"-
    
     Akil İnsanlar Heyeti'nin, gittikleri her şehirde büyük bir misafirperverlikle karşılandığını ve dikkatle dinlendiğini aktaran Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
     "Gerçekten son derece etkili oluyorlar. Malum medya kuruluşlarının art niyetli haberlerinin aksine, çözüm sürecine çok büyük katkı sunuyorlar. Bizim, parti olarak yaptığımız kapsamlı çalışmaların da neticesinde, halkımız süreci, çok iyi anladı ve sürece çok büyük oranda hamdolsun destek veriyor.
     Yaptığımız anketlerde çözüm sürecine destek yüzde 58'den hamdolsun 70'e tırmanmış durumda. CHP ve MHP'ye oy vereceğini söyleyen vatandaşlarımızın dahi çözüm sürecine desteklerinin yüzde 40 ile 50 arasında olduğunu görüyoruz."
     Terörün gerçek mağdurlarının, şehit ailelerinin, son derece samimi şekilde bu sorunun bitmesini istediğini söyleyen Erdoğan, Eskişehir'de Cemal Çınar isimli şehit babasının, Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Grubu üyelerine verdiği mektubu okudu:
     "Diyor ki Cemal Çınar; '27.9.1997 yılında, biricik oğlum Mustafa Çınar'ı şehit vermiş bir şehit babasıyım. 16 yıldır annesinin gözyaşları hala dinmedi. Benim yurdumun insanlarının evlatları ölmesin istiyorum. Sayın Başbakanımızın da bizim acılarımızı paylaşması ve bu acılarımızın dinmesi için böyle bir çalışma başlatması, biz şehit ailelerini çok sevindirdi. Bu barış harekatının engellenmesi ya da engellenmeye çalışılması bizi çok korkutuyor. Allah için, evlatlarımızın ölmemesi için, kan akıtılmaması için, bu diyaloğun devam etmesini diliyoruz. Sonucun hayırla neticeleneceğine inanıyorum. Ayrıca, sizin gibi duyarlı insanların çalışmaları ve gayretleri için teşekkür ediyorum.'
     Allah, Mustafa Çınar'a da onun gibi tüm şehitlerimize de rahmet etsin, mekanlarını inşallah cennet kılsın diyorum. Rabbim, bizi şehitlerin yolundan ayırmasın."
    
     -"Şehitlerimizin ruhunu muazzez edecek bir süreçtir"-
    
     Başbakan Erdoğan, dün akşam da bir şehit polisin eşiyle konuştuğunu, onun da sürece destek verdiğini belirterek, şehit ailelerin ve gazilerin, çözüm sürecinin en çok da şehitlerin ruhunu muazzez edecek bir süreç olduğunu bilmesini istedi.
     Erdoğan, "Onlar, vatanları için canlarını feda ettiler. Onlar, kardeşlik için toprağa düştüler. Onlar, biz büyük bir ülkede, kalkınmış, müreffeh, itibarlı bir ülkede, huzur ve güvenlik içinde yaşayalım diye kanlarını akıttılar. Şu anda, çözüm süreciyle, işte şehitlerimizin can verdiği vatan daha da güç kazanıyor. Şu anda, Türkiye, büyüme yolunda, istikrar yolunda, huzur, refah, güvenlik, en önemlisi de kardeşlik yolunda çok önemli bir aşamadan geçiyor" diye konuştu.
     Bu kardeşliğin önünde duranı tarihin affetmeyeceğini, kardeşliği engellemek için tahrikte bulunanların bunun vebalini ödeyemeyeceğini belirten Erdoğan, "Biz, kan dursun, ölümler dursun diye çırpınırken, kan aksın, gençler ölsün, anneler, babalar ağlasın diye direnenler, bunun hesabını iki cihanda veremez. Şunu herkesin bilmesini istiyorum; biz, iki makama hesap vermekle mükellefiz. Birincisi millete, ondan sonra da asıl hesabı biz Rabbimize veririz" dedi.
     Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
     "Çözüm süreci, bir pazarlık, bir al-ver süreci asla ve asla değildir. Çözüm süreci, bir taviz, bir geri adım atma süreci asla değildir. Silahın çare olmadığı görülmüştür. Şiddetin, acıdan başka hiçbir şey getirmediği anlaşılmıştır. Herkes müsterih olsun. Hiç kimsenin en ufak bir tereddütü olmasın. Bu süreç, her yönüyle, herkes için, tartışmasız hayırlı bir süreçtir ve biz bu süreci milletimiz verdiği talimat istikametinde sürdürüyoruz."
     Millete ve Allah'a hesap verme şuuruyla, boyun eğmeden, eğilmeden, aldanmadan ve aldatmadan dik durmaya, doğruları savunmaya, Hakk'ın peşinden gitmeye devam edeceklerini söyleyen Erdoğan, "Niyet bizedir, akıbet ise Allah'adır. Hayırlı bir niyetle yola çıktık, inşallah Rabbim, bu yolu hayırlı neticelere vasıl kılacaktır" dedi.
 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 15:40

İLGİLİ HABERLER