Ekonomi
  • 23.10.2002 12:11

ÖZİLHAN: "AB MÜZAKERELERİNE BAŞLAMAK TÜRKİYE HAKKINDAKİ ÖNYARGILARI KIRACAKTIR"

KAYNAK : Haber Vitrini MERAL BOL İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, Avrupa Birliği (AB) müzakerelerine başlamanın Türkiye hakkındaki ön yargıları kaldıracağını söyledi. Uluslararası Siyasi Ekonomi Profesörü Francis Fukuyama ise yönetim ve üretimde kalite gibi kavramların İslam ülkelerinde gelişmediğini savundu. Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından düzenlenen ve ana tema oturumları TÜSİAD tarafından desteklenen 11. Ulusal Kalite Kongresi, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını yapan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, rekabet gücünü zayıflatan etkenlerden kurtulmanın krizden çıkmanın işareti olduğunu kaydetti. Siyasi sistemin daha adaletli olması ile kriz üretmeyen bir siyasal sisteme sahip olma yönünde büyük adımlar atılacağının altını çizen Özilhan, krizden kalıcı biçimde çıkmak için atılacak adımların aynı zamanda Türkiye'nin girişimci ülkeler arasında yer almasına katkıda bulunacağını belirtti. Bu anlamda AB sürecini destekleyen taktiklerin önemli bir adım olacağını vurgulayan TÜSİAD Başkanı Özilhan, AB müzakerelerine başlamanın Türkiye hakkındaki ön yargıların kırılmasına neden olacağını ifade etti. TÜRKİYE'NİN KALİTE VE MARKA STRATEJİSİ Markanın farklılaşma stratejisini içinde barındıran bir kimliğe sahip olduğunu dile getiren Özilhan, "Türkiye'nin seçilmeye ihtiyacı var. Turizmde, ihracatta yada yabancı sermayede değil, uluslararası sermayede de bu önümüzde duruyor. Sevelim yada sevmeyelim gerekirse toplumsal boyutları ile ele alarak marka sürecinin taşıdığı önemi dikkate almak gerek. Bugün yaygınlaşmasının da etkisiyle imaj ve marka kültürü bizi etkiliyor. Dünya çapında müzisyenlerimiz sanatçılarımız var. Ama bize tekil başarılardan daha fazlası lazım. Bir marka olarak ekonomide, siyasette zemini iyice düzeltmemiz gerekiyor" dedi. Bu süreç bir yandan işlerken Türkiye'nin kendini nasıl konumlandıracağı, güçlü ve olumlu yanlarından nasıl yararlanacağının titizlikle ele alınması gerektiğini vurgulayan Özilhan, "Bu çalışma, değişimi tetikleyecek bir unsur haline gelebilir. Burada bir ülke stratejisi ve tanıtım stratejisi mevcuttur" diye konuştu. 21. YÜZYILDA GÜVEN VE KALİTE Özilhan'ın ardından bir konuşma yapan Uluslararası Siyasi Ekonomi Profesörü Francıs Fukuyama ise ilk olarak Türkiye'de bulunmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye'deki iş dünyasının ve toplumun genel olarak iş konusunda daha çok güvene ihtiyacı olduğunu belirten Fukoyama, 11 Eylül saldırıları ve şirket skandallarıyla zor bir yılın geride kaldığını kaydetti. ABD'de yaşanmış olanlardan bir şirketin itibarının kalıcı olmadığını, onun her yıl kazanılması gerektiği şeklinde bir ders çıkardıklarını söyleyen Fukuyama, "Hiçbir toplum her zaman buna güvenemez. Güven ve kalite sorunu birazda ahlaksal bir konu. Çünkü insanlar bencil olmak istiyorsa, dünyadaki en iyi kurumlar bile iş konusunda güven sağlayamazlar" ifadelerini kullandı. 11 Eylül saldırılarının 'Tarihin Sonu ve Son Adam' adlı kitabındaki tezlerini çürüttüğünü ifade eden Fukuyama, "Bazı standartların modern toplumlar için olduğunu biliyorum. 11 Eylül saldırısını düzenleyen kişi, Afganistan'da eğitim görmüş biri değildir. Batı medeniyetleriyle ilişkisi olan biriydi, ancak aldığı temel yeterli olmadı. Şimdiye kadar hayal edemeyeceğimiz suçlar işledi" dedi. İSLAM DÜNYASI VE LAİKLİK İslam dünyasındaki değişiklikleri şu anda bir medeniyet çatışması olarak algılamadığını belirten Fukuyama, "Biz şuanda radikal bir İslam hareketini yaşıyoruz. İslamcılığın modern bir hareket olduğuna inanıyorum. İslamcılık faşizm ve komünizmle başlamış bir harekettir. 95'li yıllarda Avrupa'da faşizm hareketi yaşandı. Burada orijinal ve geleneksel bir İslam'a dönüş hareketi olarak tanıtılıyor. Din, siyasi amaçlara hizmet eden bir öğe olarak kullanılmaktadır" diye konuştu. Osmanlıların millet sistemine bakıldığında, çok daha çoğulcu görüşlerin hakim olduğunun altını çizen Uluslararası Siyasi Ekonomi Profesörü Francis Fukuyama, Türkiye'nin 20. yüzyılda cumhuriyetin kurulmasındaki deneyimlerinin Müslüman bir toplumda, laik bir devletin kurulmasının kanıtı olduğunu söyledi. İslamcılığın siyasi ve ekonomik sorunlara bir tepki olarak görünmekte olduğunu anlatan Fukuyama, "Yönetim ve üretimde kalite gibi kavramlar bu ülkelerde gelişmemiş. Modern bilimin getirdiği olanaklara bakıldığında toplumun gereksinimlerine uymayan hareketler. Filistin-İsrail çatışmasında bunu görüyoruz" dedi. AVRUPA İLE ABD ARASINDAKİ ÇATIŞMA Türkiye'nin bir köprü olarak görevine değinen Fukuyama, "Avrupa ile ABD arasında bir çatışma yaşanıyor. Türkiye, AB'ye üye olmak istiyor. Irak'ta bir çatışma olduğu takdirde Türkiye'de bu çatışmanın ortasında kalacak. Türkiye için önemli bir nokta. Türkiye, siyasi sistem ve standartlar konusunda nereye üye olmak istediğini anlamak zorunda. Siyasi açıdan alışılmışın dışında bir ortaklık AB. ABD ile Avrupa arasındaki çatışma, Afganistan savaşından sonra Avrupa, ABD'yi tek taraflı olmakla suçluyor. ABD'ye karşı bu kadar güvensizlik yaşandığı başka bir dönemi hatırlamıyorum" diye konuştu. Irak'ta çıkacak olan çatışmanın konusunda da Avrupa ile büyük bir çatışma olduğunu ifade eden Fukuyama, "BM'nin bir üyesine karşı başka bir BM üyesi ülkenin saldırısı, dünyadaki diğer tek taraflı saldırılara kötü örnek olacağını düşünüyor. Bush yönetimi, çok yeni bir tür stratejik doktrinden söz etti. ABD, BM'nin kuruluşuna da destek veren ülkedir. Dünya Ticaret Örgütü ve diğer kuruluşların temelinde de ABD yatıyor. Burada ABD'liler ekonomik boyutları ile daha rahat hissediyorlar kendini. Avrupalılar ise hem ekonomik hem de siyasi boyutlarına önem vermek istiyor" dedi. Küreselleşmenin genelde bir ABD etiketi taşıdığını savunan Fukuyama, "Küresel ekonomiye destek vermek ise ABD'den büyük destek almaktadır. Ekonomik açıdan Avrupalıların ABD kadar tek taraflı kararlar aldığını görüyoruz. ABD'nin şu anki yönetiminin davranışına yöneltilen eleştiriler var. Onların ABD'nin amaçlarını açıklamasında zorlanmasını ben de açıklayamıyorum. Şu anki anlaşmazlıkta sıkıntı veren bir şey var. ABD'liler inancına göre, uluslararası politikadaki yasallık, bir anayasal demokrasinin aldığı kararlara dayandığına inanıyorlar" diye konuştu. 11 EYLÜL'ÜN ARDINDAN ABD'NİN STRATEJİSİ Avrupalıların prensiplerinde haklı olduğunu dile getiren Fukuyama, ABD'nin ise evrensel hakların anayasa çerçevesinde bu prensiplere karşı çıktığı durumda olabildiğini hatırlatarak, "ABD iç savaştan önce köleliğin yaşandığı bir ülkeydi. Avrupalılar pratik açıdan haksız. Afganistan'daki savaş, ABD'nin gücü ile diğer ülkelerin gücü arasında büyük boşluk olduğunu ortaya çıkardı. 11 Eylül çok büyük bir uyanışa yol açtı. 11 Eylül'den beri ABD dış politikasında çok büyük bir bilinç oluştu. Bizim şüphelerimize rağmen, mesela Irak'taki durumun alternatif bir petrol isteği değil, Irak'ın gelecekte konvansiyonel bir saldırıda bulunması ve bunu nükleer silahların şemsiyesi altında yapmasından endişeleniyorlar. Bush hükümeti, bunu takip etti. Bu hükümet, her zaman için gözlemci oldu" diye konuştu. Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünden de söz eden Fukuyama, "Türkiye son derece kritik bir rol oynamakta. Laik ve demokratik bir toplum olarak demokrasinin mevcut olmadığı bir ortamda laikliğinde bir tehdit altında olması durumunda. Müslüman ülkenin modern olması, Türkiye bunun canlı örneği. Özellikle Arap dünyasında demokratik açılmalar oldu. Ortadoğu'daki sorun, belli kuralın ötesine geçti" dedi. "MARKANIN ÖNEMİ" Kalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Subaşı da açış konuşmasında, markanın dünyadaki önemine değindi. Dünya ve Türkiye'deki ekonomik grafiği veren Subaşı toplantının böyle bir zamanda toplanmasının önemini dile getirdi. Türkiye'nin dünya ile birleşme Avrupa Birliği (AB) tam üyeliği konusundaki çabalarının takdirle anılması gerektiğini belirten Hasan Subaşı, Türkiye'nin markası ile birlikte ihracatını daha da artıracağını kaydetti. Marka konusunda KalDer'in de yeni destek projeleri olduğunu ve bu projeleri oluşturmada gayretlerini devam ettirdiklerini ifade eden Subaşı, 11. Ulusal Kalite Kongresi'ni destekleyen kişi ve kuruluşlara da teşekkür etti. KONGREDE YARINKİ GÜNDEM Kongrenin yarınki oturumunda "Anlaşmalar, Birlea şmeler ve Satınalmalarda Türkiye Markası konusunda Bosch Genel Müdürü Dr. Klaus Foquet, Arçelik Genel Müdürü Nedim Esgin, Kordsa Genel Müdürü Bülent Savaş, Kriz Ortamında Stratejik Yönetim ve Liderlik konusunda Burger King Genel Müdürü Galip Yorgancıoğlu, Öger Tur Yönetim Kurulu Başkanı Vural Öger, Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Handan Yargan, İpbüken Danışmanlık'tan Yalçın İpbüken, Türkiye Markasının Oluşturulmasında Devletin Rolü konusunda İKV Başkanı Meral Gezgin Eriş, Devlet Bakanı Danışmanı Yusuf Işık, Başbakanlık AB Genel Sekreteri Volkan Vural, STK'ların Etkin Yönetimi konusunda UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, TEGV Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Solakoğlu, BÜMED Yönetim Kurulu Başkanı Naci Başerdem, Kalder Genel Sekreteri İrfan Onay, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hüsniye Fırat Şimşek, Yaşam Biçimi Olarak Kalite konusunda tiyatro ve sinema sanatçısı Engin Cezzar, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Danışma Kurulu üyesi Oya Eczacıbaşı görüşlerini açıklayacak. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:28

İLGİLİ HABERLER