Sağlık
  • 18.12.2018 10:04

Anksiyete bozukluğu nedir

Öncelikle anksiyete bozukluğu durumunun ne anlama geldiğini öğrenelim. YAB Yaygın Anksiyete (kaygı) Bozukluğu, bir tür psikolojik rahatsızlık olup Türkçe de kaygı bozukluğu olarak da adlandırılır.
Bu hastalık durumu hastanın sürekli bi endişe bi korku halinde olmasından dolayı olaylar karşısında normalinden fazla tepki verip durumu olduğundan daha kötü kabul edip kendini panik haline sokması demektir. Durum böyle olduğundan dolayı panikleyip işleri dahada içinden çıkılmaz bir hale sokakmaktadır. Bunlar genellikle parasal, iş ve ailevi konularda yaşanır ve her anlamda yaşam standartlarınızı etkiler ama hiç bir neden olmadan da ortaya çikma olasılığı yüksek bir rahatsızlık bu. Bir çok insan bu yaşadığının sadece gündelik hayatlarının onları etkilemesi sonucu ortaya çıkan bir duygu değişimi olduğunu düşünmekte oysaki bunun bir rahatsizlik olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Herkes bu rahatsızlığa yakalanabilir ve bunu insanları yargılamak yerine tedavi olmaya teşvik etmek çok önemlidir.

Bunu yasayan hastalar nefes alıp vermekte zorluk yaşarlar. Elleri titrer, en ufak bir sesten ürkebilir ve bu kalp kırızine neden olabilir. Kalp atışları yükselir ve bedensel bir hastalıkları olmamasına rağmen o kadar çok kendilerini dinlerler ki şiddetli baş ağrıları ve mide krampları yaşarlar. Yatağa yattıklarında uyku durumuna geçmeleri çok uzun sürer ve düzgün bir uyku uyuyamazlar. Uykularından sıçrayarak kan ter içinde uyanırlar ve uzun bir süre bunun etkisinden kurtulamazlar. Rüya gördüklerini bildikleri halde gerçekten yaşamışlar gibi hissederler. Yaşadığı her hangi bir olayda sakinleşmesi çok zordur.  Dikkat bozukluğu ve konsantrasyon bozukluğu yaşar. Çoğunlukla bu çocukların okul durumlarını çok etkiler. Eger öğretmenleri de bu konuda çok da tecrübeli ya da hassas değillerse çocuklarınızı tembel ya da yaramaz olarak adlandırabilirler ve bu hastalığın erken tehşis edilmeyip ileriki yaşlara kadar devam etmesine neden olur ve tedavi süreci daha zorlu geçer.

Araştırmalar gösteriyor ki bu tip bi hastalık hem genetiksel hemde çevresel faktörlerden dolayı çocukluk döneminde ortaya çıkabiliyor ve 100 kişiden 6-7 kişide görülüyor.
Bunu erken yaşta tehşis edebilmek için çocuklarınızı iyi gözlemlemeniz gerekmektedir. Sadece evde değil kreşlerde ilk okullarda öğretmenlerin bunu tehşis edebilmek için rolleri çok büyük. Bir çocuk 10 dakikadan fazla bir şeyle ilgilenemiyorsa okumaktan ders çalışmaktan hatta oyun oynamaktan bile sıkılıyorsa bir sorun var demektir.
Fakat bu konuda o kadar bilgimiz sınırlı ki belirtileri farklı algılıyoruz ve bunu psikolojik olduğunu bimeden önce farklı doktorlara götürüyoruz. Bunun sonuncunda farklı tanılar konuyor farklı birçok test yapılıyor ama ne yazık ki boşa zaman harcamaktan ve hastalığın ilerlemesine sebep olmaktan başka bir işe yaramıyor.  Doktorlar fiziksel bir sorun bulamadıkları için son çare bir psikoloji uzmanından yardım alınması gerektiğini öne sürer fakat biziö toplumuzda psikolojik destek almak deli olmak tabiri ile eşleştirildiği için önce bunu inkâr eder ve ben deli miyim benim buna ihtiyacim mı var düşüncesi ile hasta olduğunu kabullenmekte zorlanır.

Bu hastalık tedavi edilebilir mi?

Günümüzde tedavi şekilleri ve bu konularda uzmanlaşmış birçok doktor bulunmaktadır. Önemli olan bunun bir rahatsızlık olduğunu kabul edip yardıma ihtiyacınızın olduğunu kabullenmekten geçiyor. Uzman bir hekime başvurarak ne seviyede olduğunuz tespit edilir ve ona göre bir tedavi süreci başlar. Bu tedaviler ilaçla yada psikoterapi olarak da adlandırılır. Korkulduğu gibi bu ilaç kullanımının hiç bir yan etkisi bulunmaz ve sizi ilaça bağımlı yapmaz. Yeşil reçete ile bu ilaçları tedarik edilir ve doktorunuz size en uygun dozu size belirtir.

Bu tür tedavilerle hastanın durumuna göre zamana yayılarak yaşadığı kaygı, korku, endişe azaltılmaya çalışılır.

Kolay ve uygun şekilde bir psikologla görüşerek tedaviye başlamanız için Appvice Online Psikolog Platformunu deneyebilirsiniz.

 

Güncellenme Tarihi : 18.12.2018 10:05

İLGİLİ HABERLER