Gündem
  • 15.10.2005 04:43

ŞEBNEM SCHAFFER 'HALA BAKİREYİM' SÖZÜNE AÇIKLIK GETİRDİ!..

SAVAŞ AY - SABAH //

Tahta Pinokyo masalın sonuna doğru ete kemiğe bürünür ya, Şebnem'e baktıkça "Yüce Mevlam öyle gerek görmüş, Barbi bebeği insan etmiş galiba" diye düşündüm. Tam boyu benden çok uzun diye komplekslere giriyordum ki annesi; "Çok da kiloluymuşsunuz Savaş Bey. Ekrandan belli olmuyor" diyerek dağıttı düşüncemi sağ olsun.
- <ı>"Hala bakireyim" lafı da nereden çıktı kızım? Kamuya lüzumlu bilgi miydi bu?
- Şenol beyaz gelinliği tertemiz giyebileceğim halde bıraktı beni. Teşekkür ederim" dedim. "Yani bakire misin?" diye soru geldi gazeteciden "Evet" cevabını verdim. Ertesi gün manşette; Hala bakireyim" diye başlık gördüm.
- Seninle gezip tozan, seven erkekler aseksüel mi oluyor bu hesapça? Belki hiç öpüşmemişsindir bile?
- Yok canım o kadar da değil. Ben Meryem Ana mıyım? Şenol'la aynı yatakta sarılıp uyuduğumuz çok oldu. Ama temas olmadı. Ben Almanya'da doğdum büyüdüm fakat Türk örf ve adetlerine göre yetiştirildim.
- Daha önce de futbolcu Ahmet Dursun'la beraberdin. Adam her atağa kalktığında "Dur"(sun) mu dedin?
- Daha çok telefonla sevdik birbirimizi.
- !!!!!!!!!
- Ahmet'le sadece flört ettik. O devamlı maçlarda, deplasmanda. Ben Almanya'da okulda. Ara sıra buluştuğumuzda kafeteryalara giderdik. El ele tutuştuğumuz da oldu. Ayrılırken "Sen bambaşkasın" demişti.
- Sevdin mi sen bu adamı gerçekten de? Şenol'u yani?
- Sevdim. Ama çok kırıldım artık. Bir daha beraber olmam. Her yere konuştu. Onun olmadığı yerde Mardinli ortağı çıkıp konuştu.
-
Sana ne şekilde hitap ederdi de canın erirdi?
- "Hayat suyum" derdi. Ben de ona "İzmirli yakışlıklım" derdim.
- Kimya coğrafyaya karşı durumu?
- Hııı?
- Yok bir şey. Hadi sıkma canını artık.
- Burada niye böyle oluyor abi? Benim için "Ahmet Dursun'la aynı otelde kaldılar" diye yazan bile oldu. Oysa henüz 17 yaşındaydım ve toplantıdaydım.
-
Toplantı mı? O da nesi şimdi?
- Atatürkçü Düşünce Derneği'nin toplantısındaydım.
- Allah Allah!
- Anlatılanları dinliyordum. Tarih bilgimi kuvvetlendiriyordum. Türkiye'yi Atatürk'ümüzü öğreniyordum.
- Faydalı oldu mu?
- <ı>(vakur bir edayla) Olmaz mı? Bakın bir soru da ben sorayım, anlayın.
- Usule pek uygun değil ama sor bakalım.
- Veni Vidi Vici.
- !!!!!!!!!!!
- Kim söylemiş bunu?
- Hatırladığım kadarıyla Sezar söylemişti. Niye ki?
- Esas soru burada zaten. Nerede söylemiş peki?
- Bilmem. Roma'da ya da Mısır'da falan mı?
- <ı>(el çırparak) Bilemediiiin. Tokat'ta söylemiş.
- ?????????
- Peki Tokat'ın neresinde onu söyle abi?
- Eeee!.. Niksar'da olmasın? Ya da Reşadiye, Erbağ, Almus'da falan mı?
- <ı>(sevinerek) Hayır işte. Zile'de söylemiş. Bunları hep o toplantılarda öğrendim.
- Bravo. Faydalı bilgiler bunlar. Entelektüel kızsın sen sanırım. Almanya'da antropoloji okuyordun değil mi?
- Evet. Bir de Türk Dili ve Edebiyatı okuyorum. Aksanıma çok laf ettilerdi, şimdi mükemmel oldu bak.

ÇOK ÜZÜLDÜM!
- Bugün bir şairi yitirdik biliyor musun?
- <ı>(fare görmüş korkmuş telaşıyla) Aaa! Farkında değilim. Yapma yaa! Kimi, kimi?
- Attila İlhan ustayı kaybettik. (
<ı>Bu kız şimdi şaban şaban yüzüme bakacak, "O da kim?" diyecek, canımı sıkacak diye beklerken, şoook!.. Gözleri doluyor ve ağlamaya başlıyor.)
-
Ne oldu kızım? Yanlış bir şey mi söyledim?
- <ı>(hıçkırarak) Çok üzüldüm. Çok çok üzüldüm. Ba... Bana daha 16 yaşımdayken bir arkadaşım şiir kitabını getirmişti onun. Yanında bir de kırmızı gül vermişti. Ben Sana Mecburum kitabıydı. (<ı>İnanması güç ama ezbere okuyor şiiri bu kız. Sonra yaşlı gözlerini şaşkın gözlerime dikip ekliyor.)
- Çok seviyorum Türk şairlerini ve şiirlerini. Ümit Yaşar'ı, Yahya Kemal'i. En sevdiğim de mesela; "Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul. Görme..." (
<ı>Şaşkınlığım sürerken o eksiksiz tamamlıyor koca şiiri. Ben bu defa başka "biri"yle karşı karşıyayım galiba. Utanç dalgası yayılıyor saçımdan ayağıma. Ama dur, şimdi haklarım onu.)
-
Alman şairleri de tanırsın sen. Filozofları filan?
- Goethe hayranıyım abi. Nietzche'yle de çok ilgilendim ama görüşleri ters geldi bana. Freud gibi ona da kızdım.
- Neee, anlamadım?
- Freud'a diyorum. Çok kızdım.
- Neden? Ne yaptı ki adam sana?
- Abi, sapık gibi bir adammış o. Her şeyi sekse bağlamış.
- Vayyy!..
- <ı>(yüzü kızarıyor) Her kadın gizli gizli şey istermiş... Eeee.. Bunu sana söyleyemem şimdi.
- Bilimden konuşuyoruz, ayıp olmaz.
- <ı>(zorlukla ve yutkunarak) Eeee!.. Şeyleri olsun isterlermiş. Erkeklik şeyleri. Organları yani. Bilincinin alt tarafında böyle bir istek yatarmış kadınların. Peki ben niye istemiyorum ki o zaman?
- !!!!!!!!!!!!!
- Psikoloji derin bir şey abi. Herkese lazım. Ben çok okudum mesela. Yardımını da gördüm.
- Hayırdır ne olduydu?
- En önemlisi ellerimi yıkamaktan vazgeçtim mesela.
- Ellerini mi?
- Bende hastalık vardı. Günde yüz kere el yıkardım. Hiçbir şeyi tutamazdım. O yüzden de jokey olamadım.
- Pek anlayamadım Şebnem'cim.
- Çok iyi at biniyordum. Tımarını kendimiz yapmamız gerekiyordu. Ellerime atın kılı, tüyü, kepekleri dökülüyordu. Dişlerinin arasından saman temizlemek şarttı. Bıraktım bu yüzden.
- Sonra nasıl geçti?
- Tamamen geçmedi. Azıcık kaldı. Şenol bu konuda çok yardım etti mesela. Ona aşık olma sebeplerimden biri buydu.
- Neydi? Ellerini yıkamaktan vazgeçirmesi mi?
- Manevi olarak çok destek verdi bana. Küçükken içime cin girdi sanıp çok dualar okumuşlar, fayda etmemiş. Şenol devamlı okur üflerdi. Ben de okumaya başladım. Tebareke'yi, Elham'ı, Kullavallah'ı biliyorum. Annem namaz kılarken arkasında duruyorum, ona bakarak ben de kılıyorum. Çok güzel bir duygu.

BENİ SEVMEDİLER
- Ne diyelim, Allah kabul etsin. "Gideceğim bu ülkeden" diyordun. Niye ki?
- Ben Türkiye'yi çok sevdim ama Türkiye beni sevmedi. Dışarıda dolaşırken nişanlı parası yiyen canavar geçiyormuş gibi yapıyorlar. O yüzden Almanya'yı daha çok seviyorum artık.
- Geçen hafta milli maçı kim kazansın istedin?
- Almanya kazansın istedim. Çünkü üzdü beni kendi milletim.
- Her şeyi bırakıp gideceksin. Ne yapacaksın ki orada?
- Diplomat olmak istiyorum. Türkiye'yi savunacağım mesela.
- Haydiiii! "Bu ne perhiz?" derler insana.
- Olsun. O iş başka. Çünkü bu gidişle Avrupa Birliği'ne giremeyeceğimizi biliyorum. Simitçilerle, dolmuşları kaldırarak Avrupalı oluruz sanıyorlar. İnsan haklarına baksınlar. Mahkemede bile hakim anneme "sen" diye hitap etti. Olur mu böyle şey?
- Annen sana çok karışıyormuş. Hem de her şeyine. Niye ki?
- Abartıyorlar. Annem Şenol'a 50 tane şiir yazdı diye çok şaşırdılar. O da çok seviyordu nişanlımı. Evladı gibiydi. Niye yazmasın ki?
- Ehhh!..
- Hem annem olmasaydı beni ne yaparlardı burada düşünsene abi...

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:53

İLGİLİ HABERLER