Gündem
  • 11.10.2012 14:47

'Siyasi merkez Ankara, Ekonomik merkez İstanbul'

Başbakan Erdoğan İstanbul'da katıldığı fuarın açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Dilhun GENÇDAL - Özkan ARSLAN/İSTANBUL, (DHA MÜSİAD Fuarı'nın açılışında konuşan  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Madem ki bizler bir bedenin uzuvları gibiyiz, diğer kardeşlerimizin başına gelen her felaketin acısını bedenimizde, yüreğimizde hissetmek zorundayız" dedi. Erdoğan, "Geçtiğimiz yıl yüzde 8.5'luk bir büyüme oranı yakalamıştık. Bu yıl, ekonomik dengelerimizi sağlama almak amacıyla bir parça frene bastığımız için yüzde 3 düzeyinde bir büyüme rakamı elde edeceğiz" diye konuştu.

 Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan törende Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz da hazır bulundu. Törende konuşan Başbakan Erdoğan, MÜSİAD'ın, bir sivil toplum örgütü olarak, bulunduğu coğrafyada bütün İslam dünyası için ideal bir model teşkil ettiğine inandığını söyledi. Fuara 86 farklı ülkeden 5 bin civarında iş adamının katıldığını aktaran Erdoğan, fuar için 5 salon, 45 bin metrekare alan ve ilaveten 8 bin metrekare konferans alanı ayrıldığını kaydetti.

SİYASİ MERKEZ ANKARA, EKONOMİK MERKEZ İSTANBUL

Katılımcılara İstanbul'u anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Tarihte binlerce yıl boyunca pek çok kadim medeniyete ev sahipliği, başkentlik yaptı. Doğu'nun da, Batı'nın da her zaman en gözde şehri oldu. Mimarisiyle, kültürüyle, manevi iklimiyle bu şehre hakim olan renk, kendi medeniyetimizin rengidir. Bugün de medeniyet köklerimizden asla kopmadan, Batı'nın bilimde, teknikte, demokrasi ve özgürlükler konusunda ulaştığı standartları İstanbul'da, ülkemizde hakim kılmanın mücadelesini veriyoruz. İstanbul bu süreçte bir buluşma yeri, bir kaynaşma noktası, bir kucaklaşma mekanı işlevi gördü. Bunun için sizlerden İstanbul'u, bütün yönleriyle yaşamanızı, teneffüs etmenizi, hissetmenizi istiyorum. Boğaz'da gördüğünüz manzara, sadece iki toprak parçasının karşılıklı duruşundan, bunların iki muhteşem köprüyle birbirine bağlanmasından ibaret değildir. Orada gördüğünüz köprüler, Avrupa ve Asya kıtalarını birleştirmenin yanında, farklı medeniyetleri, farklı anlayışları, farklı hayat biçimlerini de buluşturuyor, barıştırıyor, kaynaştırıyor.

Sizlerden, İstanbul'un bu vasfından en iyi şekilde faydalanmanızı, bu imkanı en verimli şekilde kullanmanızı temenni ediyorum. İstanbul'u merkez alan gerek küresel gerek yerli bir iş adamının, doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde uçakla 3 saatlik bir mesafeyle ulaşacağı coğrafya, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerini, en büyük ekonomilerini ifade ediyor. Bugün pek çok küresel şirket, bölge merkezlerini İstanbul'a taşıyor. Biz de İstanbul'u bölgenin ve dünyanın en önemli ticaret, finans, turizm, kültür merkezlerinden biri yapmak için gerekli yatırımları yapıyor, gerekli altyapıyı kuruyoruz. Türkiye'nin siyasi merkezi Ankara, ekonomik merkezi ise İstanbul oluyor. İstanbul'u kendi eviniz olarak görmenizi, bu rahatlıkla, bu güvenle, bu huzurla, hissederek şehri gezmenizi diliyorum."

MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİNİ KORUMADA TEK VÜCUT GİBİ OLDUKLARI ÖĞÜDE UYMUYORUZ

Başbakan Erdoğan, ticaretin, üretimin, emeğin Türk medeniyetinde çok önemli yeri bulunduğunu belirterek, "Biz, emin olan ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehlini peygamberlerle, şehitlerle, salihlerle bir gören ilahi emre muhatabız. Bakınız, sizlerle Haçlı Seferleri sırasında, Müslümanlarla Hristiyanlar'ın Kudüs'e sahip olmak için en kanlı savaşları yaptıkları döneme ilişkin bir manzarayı paylaşmak istiyorum. Endülüslü Seyyah İbn Cübeyr anlatıyor; 'Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki savaş sürerken, Kahire ve Şam arasındaki kervanlar, Frenk bölgelerinden rahatlıkla gidip geliyor. Bunun için Hıristiyanlar, Müslümanlar'a ait kervanlardan bir vergi alıyorlar ve bunu istismara yeltenmiyorlar. Aynı şekilde Hıristiyan tüccarlar da mallarının değeri üzerinden bir vergi ödeyerek, Müslüman topraklarından rahatça gidip geliyorlar. Aralarında mükemmel bir anlaşma var ve hakkaniyete uyuluyor. Evet, 825 yıl öncesini anlatan bu hadise, bizlere hakkaniyete uyulması şartıyla insani hassasiyetlerin gözetilmesi halinde ticaretin önünde hiçbir engel bulunmadığını gösteriyor" dedi.

Erdoğan, şunları söyledi:

"Müslümanlar'ın birbirlerini sevmede, birbirlerini korumada tek vücut gibi oldukları öğüdüne de az önce değerli hocamızın okumuş olduğu Ayet-i Kerime'nin içerisinde bunu gördük. Bu emre uymakla mükellefiz. Uyuyor muyuz? Hayır. Yeterince, halen uyamadık, uymuyoruz. Bugün İslam dünyasının ticaret hacmine baktığınız zaman ne oranda ticaret yaptığına baktığınızda, ne yazık ki aramızdaki ticaret hacminin çok az olduğunu görüyoruz. Bir Müslüman'ın diğerlerine karşı ilgisinin, birbirini destekleyen bir binanın taşları gibi olduğu tavsiyesini de dikkate almak zorundayız. Bu tavsiyeler bize, yoksulların, yoksunların korunup kollanması yanında, ticaretimiz başta olmak üzere hayatın her alanında aramızda güçlü bir dayanışma oluşturmamız gerektiğini de gösteriyor."

BİR BEDENİN UZUVLARI GİBİYSEK, DİĞER KARDEŞLERİMİZİN ACISINI HİSSETMEK ZORUNDAYIZ

Dünya nüfusunun yüzde 22'sini oluşturan Müslümanlar olarak, ticaret, yatırım ve işbirliği imkanlarının en üst düzeye çıkarılması gerektiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, iş ilişkilerinin geliştirilmesi yanında, bütün İslam toplumlarının ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarına da çözümler aramak gerektiğinin altını çizdi.

Erdoğan, İslam ülkeleri arasındaki Tercihli Ticaret Sistemi Menşe Kuralları düzenlemesinin geçen Ağustos ayında yürürlüğe girdiğini hatırlatarak, bu sistemin işler hale gelebilmesi için yükümlülüklerini tamamlayan ülke sayısının 10'u bulması gerektiğine işaret etti. Bu coğrafyadaki iş adamları, siyasetçiler ve yöneticilerin üzerinde büyük sorumluluk bulunduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Pakistan'da sel felaketine maruz kalan kardeşlerimizin yaralarını sarma sorumluluğu bizim üzerimizdedir. Endonezya'da tsunami felaketine maruz kalan kardeşlerimizin yaralarının sarılmasından hepimiz sorumluyuz. Filistin'de İsrail yönetiminin tecriti altında ezilen kardeşlerimizin dertlerine derman olmak hepimizin görevidir. Arakan'da zulme maruz kalan kardeşlerimize sahip çıkmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Madem ki bizler bir bedenin uzuvları gibiyiz, diğer kardeşlerimizin başına gelen her felaketin acısını bedenimizde, yüreğimizde hissetmek zorundayız. Kolumuz yaralanmışken başımızı çevirip 'Bundan bize ne?' diyemeyiz. Ayağımız aksarken sırtımızı dönüp 'Bu beni ilgilendirmiyor' diyemeyiz. Başımız ağrırken hiçbir şey yokmuş gibi davranıp yolumuza devam edemeyiz. Aynı şekilde, dünyanın herhangi bir yerinde kardeşlerimizin bir kısmı sıkıntıda ise bizlerin rahat içinde, huzur içinde hayatını sürdürmesi mümkün değildir, olmamalıdır. Dünyadaki diğer kardeşlerimize yardımcı olabilmemiz için öncelikle sorunlarımızı çözmemiz, kendimizin güçlü olması gerekir. Bu gücü sağlayacak olan da dayanışmadır, işbirliğidir. Bilhassa gelişmiş ekonomileri etkileyen küresel krizin, pek çok olumsuzluğu yanında, bizleri dayanışmaya ve işbirliğine zorlayan hayırlı bir sonucu da olduğunu düşünüyorum."

2023 TÜRKİYESİ'NİN MERKEZ BANKASI REZERVİ TRİLYON DOLARLA KONUŞULUR HALE GELECEK

Başbakan Erdoğan, Türk iş adamlarının, şirketlerin, müteşebbislerin dünyanın dört bir yanında gurur duyulan başarılara imza attığını kaydederek, şunları söyledi:

"Geçmişte, bizim iş adamlarımız batıdaki muhataplarına işbirliği teklifleri götürürken, bugün tam tersi bir süreç yaşanıyor. Batılı şirketler, ülkemize gelmek, iş adamlarımızla birlikte çalışmak peşindeler, bunun için uğraşıyorlar. Neden? Güven ve istikrar olduğu için. Türkiye'nin ekonomik performansını, küresel krizin ağırlığı altında adeta ezilen gelişmiş ülkeler gıptayla takip ediyor. Geçtiğimiz yıl yüzde 8.5'luk bir büyüme oranı yakalamıştık. Bu yıl, ekonomik dengelerimizi sağlama almak amacıyla bir parça frene bastığımız için yüzde 3 düzeyinde bir büyüme rakamı elde edeceğiz. Ama bu rakamla bile dünyadaki en yüksek büyüme oranlarından birini elde etmiş oluyoruz."

TÜM İHRACATCI KARDEŞLERİMİ KUTLUYORUM

Önümüzdeki yıldan itibaren Türkiye'nin büyüme hızının yeniden artacağını söyleyen Erdoğan, işsizlik oranını yüzde 8'e kadar indirdiklerini, ekonomik performansa bağlı olarak bu oranı, önümüzdeki yıllarda daha da azaltmak amacında olduklarını dile getirdi. Erdoğan,  şöyle devam etti:

"2011 yılı itibariyle Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla'yı, geçen 10 yılda, 230 milyar dolardan 772 milyar dolara çıkardıklarını anlatarak, yine bu dönemde ihracatı 36 milyar dolardan geçtiğimiz ay itibariyle 147 milyar dolar seviyesine getirdiklerini belirtti. AB üyesi ülkelerle yapılan ihracatta düşüşün söz konusu olduğunu ama dünyanın değişik pazarlarında farklı pazarlar oluşturmak suretiyle bu açığın kapatılacağını ifade eden Erdoğan, "Birileri çıkıp, şunu söyleyebilir, 'Bu pazarlar güçlü pazarlar değil'. Bunlar hayatlarında hiç tüccarlık yapmadılar. Sattığın malın, güçlü pazarı, zayıf pazarı olur mu? Sen malını nereye satarsan sat. Bundan dolayı tüm ihracatçı kardeşlerimi kutluyorum. Turizm gelirlerimizi 8.4 milyar dolardan, 23 milyar dolara çıkardık. Çevremizdeki bütün olumsuzluklara rağmen, turizmde de gerek turist sayısı gerekse gelir itibariyle daha iyi bir noktadayız. Merkez Bankamızın rezervi, göreve geldiğimiz 2002'de 27.5 milyar dolardı. Şimdi Merkez Bankamızın rezervi 112 milyar dolara ulaştı. İnşallah 2023 Türkiyesi'nin Merkez Bankası rezervi trilyon dolarla konuşulur hale gelecek. Enflasyonda, borsada, yatırımlarda, çalışanların reel ücretlerinde aynı şekilde çok önemli gelişmeler sağladık. Bütün bu başarılı neticelere rağmen bugün geldiğimiz yeri yeterli görmüyoruz. Kendimiz için 2023 yılına ilişkin çok önemli hedefler belirledik. Bu hedeflere ulaşmak için bütün gücümüzle çalışıyor, hedeflerimize doğru kararlı adımlarla ilerliyoruz."

GEÇEN YIL YAPILAN DIŞ YARDIMLARIN MİKTARI 1.5 MİLYAR DOLARI BULDU

Türkiye'nin, bugün dünyanın dört bir yanındaki ülkelerle ticari, diplomatik, insani ilişkisi bulunduğunu kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Aynı şekilde dünyanın her yerine şefkat elimizi uzatıyor, gönlümüzü açıyoruz. Orta Afrika'dan Kafkasya'ya, Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar dünyanın her yerinde, hiç bir ayrım yapmaksızın mağdurların, mazlumların yardımına koşuyoruz. Türkiye olarak, geçtiğimiz yıl yaptığımız dış yardımların miktarı 1.5 milyar doları buldu. 10 yıl önce alan eldik, bugün veren el olduk. Biz Arakan'daki Müslüman kardeşlerimizin uğradığı zulüm için yardımlarına koştuğumuzda, orada açlık ve sefalet içinde yaşayan diğer insanları görmezden gelmedik. Budistlere de elimizi uzattık. Bu bizim inancımızın gereğidir. Müslüman Arakanlılar'a yaptığımız gıda yardımından oradaki diğer mağdurlara da elimizi uzattık. Tsunami felaketi sonrası Sumatra adasındaki, Açe'deki kardeşlerimizin yardımına gittiğimizde, orada aynı şartlarda bulunan diğer insanlara da elimizi uzattık. 'Bu farklı inançtandır' demedik, onlara da destek verdik. Onların da evlerini, ibadethanelerini inşa ettik. Çünkü bu bir Müslüman'ın olmazsa olmaz yapması gerekenlerden biridir. Elbette bu yardımları yaparken orada niçin bulunduğumuzu da unutmadık, ama insani hassasiyetler konusunda asla ayrımcılık içinde de olmadık. Elimizi uzattığımız mazlumun, mağdurun rengine, diline, dinine bakmayız. Bu anlayış, bizim inancımızın gereğidir. Bu anlayış, atalarımızdan kalan bir mirastır."
 

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 14:26

İLGİLİ HABERLER