Dünya
  • 11.9.2002 09:03

TARİHİN EN BÜYÜK SALDIRISI, DÜNYA SİYASETİNDE BİR DEVRİN KAPANIP YENİ BİR DEVRİN AÇILMASINA NEDEN OLDU...

KAYNAK : Haber Vitrini ADNAN BEKTAŞ İSTANBUL - Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 11 Eylül 2001'de gerçekleştirilen tarihin en büyük terör saldırısı, dünya siyasetinde bir devrin kapanmasına ve yeni bir devrin açılmasına neden oldu. Birkaç saat içinde tüm uluslararası dengeler ve değerlerin derinlemesine değişmesine yolaçan saldırıdan sonra dünya, artık sadece askeri, siyasi veya ekonomik gücüyle yeryüzünde güvenlik ve barışı ayakta tutabilecek bir gücün olmadığını gördü. DAKİKA DAKİKA SALDIRI 11 Eylül'de, pasifikteki askeri üssü Pearl Harbor'a Japon saldırısından beri ABD, ilk defa evinde vuruldu. Süper Güç efsanesini sarsıntıya uğratan 11 Eylül saldırısında ABD'nin özgürlük anıtından sonraki sembolleri ikiz kuleler yerle bir oldu. Amerika Birleşik Devletleri'ni sarsan dünyanın en büyük terör eylemi yerel saatle, dakika dakika şöyle yaşandı: 08.55: New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerinden birine, Amerikan Airlines'a ait Boeign 767 tipi yolcu uçağı çarptı. Boston'dan havalanan uçak, 81 yolcu 11 mürettebatla Los Angeles'a gidiyordu. Uçaktan, kaçırıldığına dair hiçbir işaret alınmamıştı. 09.05: Tüm dünya televizyonları, yayınlarını kesip New York'a bağlandı. Milyarlarca insan, "kaza"nın görüntülerini izlerken, ikinci bir yolcu uçağı diğer kuleye çakıldı. Bu uçak da Amerikan Airlines'a ait bir Boeing 757'ydi. 58 yolcu, 6 mürettebatla Washington'dan kalkan uçak, Los Angeles'a gidiyordu. 09.13: Havada çok sayıda "kamikaze" uçak olduğu anlaşıldı, artık tarihin en büyük terörist saldırısı başlamıştı. 09.32: Florida'da bulunan Başkan Bush, teröristlerin "izini sürüp, cezalandıracaklarını" açıkladı. ABD Başkanı Bush saldırılarla ilgili olarak, "Bu saldırı ülkemize yapılmış bir terörist saldırısıdır. New York valisi ve FBI yetkililerinden bilgi aldım. Kurban olanlar ve ailelerine ne gerekiyorsa yardımda bulunacağız" dedi. Başkan Bush, saldırıyla ilgili geniş çaplı araştırmaların da başlatıldığını bildirdi. Önlem olarak New York'ta bulunan tüm gökdelenlere ve Manhattan Adası'na girişler yasaklandı. 09.35: Filistin Demokratik Cephesi adlı örgüt Abu Dabi Televizyonu'nu açıklama yaparak saldırıyı üstlendi. Ancak sonrasında yapılan ikinci açıklamada saldırı kabullenilmedi. 09.43: FBI, uçaklardan birinin Savunma Bakanlığı Pentagon'a doğru ilerlediğini açıkladı. 09.44: Pentagon, üzerine doğru dalışa geçen United Airlines'ın Boeing 767 tipi yolcu uçağını uyardı: "Rotanı değiştir, yoksa vururuz". Ancak uçak, 56 yolcu, 9 mürettebatla doğruca, üst düzey komutanların bulunduğu batı kanadından binaya daldı. 09.45: Beyaz Saray, Hazine Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre binası boşaltıldı. Tam bu sırada Kongre binası önünde patlayıcı yüklü bir kamyon patladı. Washington, Pentagon'dan yükselen dumanların altında kayboldu. Panik başladı, trafik kenetlendi. Cep telefonları iptal oldu. 09.52: Ulusal Havacılık Dairesi, tarihte ilk kez ülkedeki tüm havaalanlarını kapattı, havadaki uçakları indirdi. Bu saatten sonra Hava Kuvvetleri'ne, uçan her şeyi vurma yetkisi verildi. 10.01: New York'ta, Dünya Ticaret Merkezi'ne ait olan ikinci uçağın çakıldığı kule çöktü. 10.05: Washington'da bulunan Beyaz Saray'a yaklaşan ve kimliğini açıklamayan bir helikopter düşürüldü. 10.10: United Airlines'a ait Boeing 757, 38 yolcu ve 7 mürettebatla Pennsylvania yakınlarına düştü ya da savaş uçakları tarafından düşürüldü. Kısa süre önce uçağın tuvaletinden cep telefonu ile aradığını söyleyen bir yolcu, uçağın kaçırıldığını bildirdi. 10.10: Pentagon'un Batı kanadı çöktü. 10.15: Washington'da Dışişleri Bakanlığı önünde bomba yüklü bir araç infilak etti. 10.25: Washignton'da yeni açılan dev alışveriş merkezi Washington Mall'da bomba patladı, yangın çıktı. 10.30: Dünya Ticaret Merkezi'ne ait ikinci kule de çöktü. Manhattan Adası'nın büyük bölümü toz bulutu altında kaldı. 10.31: Amerika'daki bütün devlet binaları ve gökdelenler boşaltıldı. 10.32: Dünya borsaları çöktü, altın fiyatları fırladı. 10.46: Filistin Lideri Yaser Arafat, saldırıyı kınadı. 10.47: Başka bir uçağın Washington'a yöneldiği bildirildi. 11.00: New York Belediye Başkanı Giuliani, Manhattan'ın boşaltılması emrini verdi. Ölü sayısının binlerce olduğunu açıkladı. 12.00: New York'taki hastanelerde kan sıkıntısı baş gösterdi. Hastaneler yaralılarla doldu. New York hastanelerinde yer kalmadı. 13.26: Saldırının arkasında Usame bin Ladin olduğu iddia edildi. 13.45: Taliban açıklama yaptı, saldırıyı kınadı, bin Ladin'in saldırı ile hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürdü. 14.30: Aşırı solcu olduğu belirtilen Japon Kızıl Ordu Örgütü saldırıyı üstlendi, Hiroşima ve Nagazaki'nin intikamını aldıklarını ileri sürdüler. 14.51: Amerikan Deniz Kuvvetleri, Wasahington ve New York'ta alarma geçti. 17.25: Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerinin yanındaki 47 katlı 7 nolu bina da çöktü. 20.40: ABD Başkanı Bush, New York ve Washington'daki kanlı saldırılardan sonra halka hitaben yaptığı konuşmada, saldırılarda "binlerce" kişinin öldüğünü belirtti ve "Teröristlerle onları koruyanlar arasında ayrım yapılmayacak" dedi. ABD Başkanı George Bush, ABD'de düzenlenen terörist saldırıların, ülkede korkunç bir üzüntü ve yenilmez bir öfkeye neden olduğunu söyledi. ABD ÜZGÜN VE KIZGIN Başkan Bush, "Kimse kuşku duymasın. Bu saldırıyı gerçekleştiren kişiler mutlaka bulunacak ve gerekli şekilde cezalandırılacaktır" dedi. Başkan George W. Bush, ABD halkını korumak için bütün güvenlik önlemlerinin alınacağını ve gereken ne varsa yapılacağını belirtti. George W. Bush, halkına seslenişinde, ABD halkının benimle birlikte olmasını, bana destek vermesini istiyorum. Herkes kurtarma çalışmalarına katılmalı, bunu istiyorum" dedi. Bush, konuşmasını, "Bizi test etmek isteyenler, bu testi geçemeyecektir" diyerek noktaladı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ise saldırıları "savaş" olarak nitelediklerini belirterek, ABD'nin bunlara sert karşılık vereceğini söyledi. Powell, ABC ve NBC televizyonlarından yayınlanan sert demecinde, saldırıların savaş olarak algılandığını ve ABD'nin vereceği karşılığın buna uygun olacağını belirterek, "Vereceğimiz karşılık, bir kişiye yönelik tek bir karşı saldırıyla sınırlı kalmayacak" dedi. LİDERLERDEN DESTEK Amerika Birleşik Devletleri'ne düzenlenen saldırıların ardından liderlerden açıklamalar gelmeye başladı İngiltere Başbakanı Tony Blair, "Korkarım terörist saldırıdan başka bir olasılık düşünemeyiz" derken, Başbakan Bülent Ecevit de, New York ve Washington'daki terörist saldırıları dolayısıyla ABD Başkanı George W. Bush'a bir mesaj gönderdi. Ecevit mesajında, "Sayın Başkan, Amerikan ulusuna karşı bir dizi haince terörist saldırı gerçekleştirildiğini öğrenmekten son derece sarsıldım ve derin üzüntü duydum. Terörizmden çok çekmiş bir ülke olarak, Türk halkı sizi anlamakta ve Amerikalı dostlarının acılarını paylaşmaktadır. Bu güç saatlerde Türk Hükümeti her zamanki gibi sizinle işbirliğine hazırdır ve Türk halkı yanınızdadır. En derin saygılarımla" dedi. BASINDA SALDIRI ABD basınında, New York kentindeki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kuleleri ile Washington'daki Pentagon binasına yönelik saldırıların, ABD'nin savunmasız olduğunu ortaya koyduğuna ilişkin yazılar çıktı. New York Times, ABD'nin finans ve savunma merkezlerine yapılan saldırılar sonucu, binlerce kişinin hayatını kaybedebileceğini yazdı. IHT'nin 'Modern Pearl Harbor' başlığı ile verdiği analiz haberinde ise, uçakları ABD'nin simgelerine çarptırmanın bugüne kadarki en spektaküler saldırı olduğu belirtildi. Gazete, saldırının ABD'nin askeri ve siyasi politikasında büyük bir değişime yol açacağını da vurguladı. International Herald Tribune ise haberi 'Kaçırılan Uçaklar New York'daki gökdelenlere ve Pentagon'a çakıldı' başlığı ile verdi. Gazete, saldırıların ABD'nin askeri ve ekonomik gücünün sembollerine yapıldığına dikkat çekti. Irak devlet televizyonu da olayı, yüzyılın eylemi şeklinde duyurdu. Haberde, Amerika'nın insanlığa karşı suç işlediği için böyle bir operasyonu hakettiği ifade edildi. LADİN'İN SUÇLANMASI 11 Eylül günü gerçekleştirilen terörist saldırılardan sonra zanlı olarak ilk gösterilen kişi, Suudi terörist Usame bin Ladin oldu. ABD yönetimi, tüm araştırmalarını Ladin'in üstünde yoğunlaştırdı. Başta Başkan George W. Bush olmak üzere diğer üst düzey yöneticilerden de Ladin'i suçlayıcı açıklamalar yapıldı. Ama bunların en net olanını Dışişleri Bakanı Colin Powell'dan geldi. Powell, düzenlediği basın toplantısında, "Bu saldırıları düzenlemiş olabilecek terörist örgütlerle ilgili olarak, bölgedeki hükümetlerle yakın temas içindeyiz" dedi. Powell, Taliban'a yakın Pakistan hükümetiyle de bu temasların yoğunlaştırıldığını kaydederek, "Pakistan, gündemimizde en tepede bulunuyor. Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref ile de temastayız" diye konuştu. Powell, gazetecilerin Pakistan isminin neden gündeme geldiğine ilişkin soruları ise şöyle yanıtladı: "Bu tür bir saldırıyı gerçekleştirmiş kapasitedeki terörist organizasyonlar üstünde duruyoruz. Sorumluları tam olarak belirleyemedik, ama adaylara baktığınızda birinin bu bölgede olduğunu görüyoruz." ABD'li Bakan, "Bin Ladin'i mi ima ediyorsunuz?" sorusuna da "Evet" cevabını verdi. LADİN SUÇLAMALARI REDDETTİ Tüm bu suçlamalar yapılırken Suudi terörist Usame bin Ladin, ilk günden itibaren suçlamaları reddetti. Ancak yapılan saldırılardan büyük keyif aldığını da her seferinde dile getirmekten de vazgeçmedi. Öyle ki Usame bin Ladin, "Allah'a şükürler olsun, Amerika şimdi, bizim 80 yıldır yaşadıklarımızın bir kopyasını yaşıyor" dedi. "Allah, bir grup öncü Müslümanı Amerika'yı yıkması için kutsadı. Allah onları şehit kabul ederek cennetine alsın" diye devam etti. BUSH, LADİN'İN TESLİM EDİLMESİNİ İSTEDİ Amerika Birleşik Devletleri'nin terörist saldırılarının baş sorumlusu olarak ilan edilen Usame bin Ladin'in Afganistan'da yaşadığı ortaya çıktıktan sonra tüm dikkatler bu ülkeye çevrildi. ABD Başkanı Bush, Afganistan'da yönetimi elinde bulunduran Taliban'dan terörist başını teslim etmesini istedi. Taliban lideri Muhammed Molla Ömer, Ladin'in suçsuz olduğunu ve suçlu olsa bile şeriat kanunlarına göre yargılanacağını ifade etti. Bu açıklamalar üzerine sinirlenen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush, Afganistan'a "Teröristleri barındırmaya son vermesini" istedi. Ayrıca Bush, ve "Terörist Usame bin Ladin'in teslim edilme vaktinin geldiğini" bildirdi. Bu gelişmeler üzerine Afganistan Ulema'sı toplandı. Ulema karar olarak Usame bin Ladin'in ülkeyi 'gönüllü' olarak terk etmesini istedi. Fakat Ladin'e açık kapı bırakan bu karar hiçbir şeyi değiştirmedi. İlerleyen günlerde de tavırlarını sertleştiren Taliban yönetimi, "Bin Ladin'i Afganistan'dan ayrılmaya ikna etmek için yapılan öneri, ABD tarafından ortadan kaldırılmıştır" dedi. Taliban, "ABD bize savaştan başka çare bırakmadı" söyleminde bulundu. Böylece restleşmede en yüksek seviyeye gelinmiş olundu. BLAİR, LADİN İLE İLGİLİ KANITLARI AÇIKLADI 11 Eylül tarihideki terörist saldırılarını düzenleyenin Usame bin Ladin olduğunun kanıtlarını ilk olarak kamuoyuna İngiltere Başbakanı Tony Blair bildirdi. İngiltere Başbakanı Tony Blair, Avam Kamarası'nın olağanüstü oturumunda yaptığı konuşmada, ABD'nin sunduğu kanıtları üstü kapalı olarak açıkladı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, ABD'de kaçırılan 4 uçağın yolcu listelerindeki 19 hava korsanından en az 3'ünün Usame bin Ladin'in adamları olduğunun saptandığını vurguladı. Blair, bu 3 kişiden birinin Afrika'da ABD elçiliklerine ve Aden'de ABD savaş gemisine yapılan saldırılarda önemli rol oynadığının da saptandığını belirtti. İngiltere Başbakanı Tony Blair, Afganistan'daki Taliban rejiminin "yola gelmemesi halinde", Kabil'de rejim değişikliğinin zorunlu olacağını bildirdi. Taliban'a, bin Ladin'i teslim ederek kamplarını ortadan kaldırması uyarısını yineleyen Blair, aksi takdirde Taliban rejiminin terör karşıtı koalisyonun düşmanı olacağını söyledi. NATO ABD'NİN KANITLARINDAN İKNA OLDU Amerika Birleşik Devletleri elinde bulunan kanıtları NATO'ya ve üye ülkelerine sundu. Aynı zamanda destek bulmak için Rusya'ya da kanıtlar bildirildi. NATO Genel Sekreteri George Robertson, ABD'nin 11 Eylül'de hedef olduğu terörist saldırılara Usame bin Ladin'in karıştığı yolunda İttifak'a kanıt sunduğunu açıkladı. Robertson, bir İttifak ülkesinin saldırıya uğraması halinde, tüm üyelerin saldırıya uğradığını kabul eden 5. maddenin bu çerçevede harekete geçirilebileceğini bildirdi. Genel Sekreter Robertson, ''Her şey açık, kanıtlar saldırının dışardan yapıldığını doğruluyor'' dedi. NATO Genel Sekreteri George Robertson, Brüksel'deki NATO Genel Merkezi'nde yaptığı basın toplantısında, ABD'nin, 11 Eylül terör olaylarına karıştıkları belirlenen 19 kişi hakkında bilgiler verdiğini, bu kişilerin, Suudi terörist Usame bin Ladin kontrolündeki bir örgüte üye oldukları, bu örgüt tarafından yönlendirildikleri, örgütten para sağladıkları ve ABD'ye girerek pilot eğitimi alabildiklerinin tespit edildiğini anlattı. Genel Sekreter, söz konusu saldırının dış bağlantılı olduğunun kanıtlandığını, kanıtların yeterli bulunduğunu, bir müttefike yapılan saldırının tüm NATO üyelerine yapıldığının varsayılmasını öngören 5.maddenin geçerlik kazandığını belirterek, bu aşamadan sonra, ABD'nin İttifak'tan beklentilerini bildirmesi gerektiğini söyledi. 5. MADDE YÜRÜRLÜKTE NATO Genel Sekreteri George Robertson, ABD'nin Usame Bin Ladin ile ilgili kanıtı sunduğunu ve 5. maddenin harekete geçirilebileceğini bildirdi. NATO'nun, bir müttefiğine yönelen saldırıya toplu tavır alınmasını öngören 5. maddeyi uygulamaya koyması için, saldırıların dışarıdan gelen bir tehdit olduğunun müttefiklerce kabul görmesi gerekiyordu. Buna göre, 19 kişinin, Bin Ladin'in El Kaide örgütü tarafından eğitildiği, mali kaynak sağlandığı, ve saldırı düzenlemeye azmettirildiği kabul edildi. Böylece, ABD'ye yapılan saldırıların 'dışarıdan gelen bir tehdidi' işaret ettiği de kabul edilmiş oldu ve 5. maddenin uygulanmasının önünde bir engel kalmadı. ABD temsilcisinin Kuzey Atlantik Konseyi'ne sunduğu kanıtların tartışılma aşamasında, Almanya'nın çekimser bir tutum aldığı gözleniyordu. İngiltere, Fransa ve Türkiye ise kanıtların yeterli olduğu konusunda görüş bildiriyordu. NATO'nun 52 yıllık tarihinde bir İttifak ülkesinin saldırıya uğradığı anda, tüm üyelerin saldırıya uğraması olarak kabul edilen 5. madde ilk kez yürürlüğe soktu. RUMSFELD ORTADOĞU GEZİSİNDE Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve İngiltere Başbakanı Tony Blair, operasyonun öncesinde Ortadoğu ve Afganistan'ın komşularından destek almak için destek turlarına çıktı. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, gezisinin ilk durağı olan Suudi Arabistan'da Kral Fahd ve Prens Abdullah'la görüştü. Görüşmede, Suudi yetkililer, Afganistan'a olası saldırıdan duydukları, endişeyi dile getirdi ve ülkedeki üslerin, Amerika tarafından kullanılmasına izin vermeyeceklerini bir kez daha tekrarladı. Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, ABD Başkanı George Bush'un Suudi yetkililerin endişelerine karşı duyarlı olduğunu dile getirdi. Her ülkenin kendi koşullarına göre hassas noktaları olduğunu belirten ABD'li Bakan, "Ben burada kimseyle görüşme yapmaya gelmedim. Benim buradaki amacım onlarla buluşmak ve neyin peşinde olduğumuzu onlara anlatmak. Terör tehdidinin ciddiyetini ve ülkemize verdiği zararı onlara anlatmak ve buna karşı onların işbirliğini sağlamaya çalışıyorum" diye konuştu. Sonrasında Rumsfeld, terörizmle mücadeleye destek çerçevesinde çıktığı Ortadoğu ziyaretinin ikinci durağı Umman'a gitti. Rumsfeld, Maskat Havaalanı'na gelişinin ardından, Sultan Kabus ile görüşmek üzere helikopterle çöldeki bir konaklama yerine gitti. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Mısır ve Özbekistan'ın da bulunduğu ülkelere yapacağı ziyarete Türkiye'yi de sıkıştırdı. Yaklaşık 2 saat Ankara'da kalan ve Başbakan Bülent Ecevit ile görüşen Rumsfeld, ziyarette bulunduğu her yerden aldığı desteği Ankara'dan da aldı. BLAİR'İN DESTEK ARAYIŞI İngiltere Başbakanı Tony Blair, ilk ziyaretini Rusya'nın başkenti Moskova'ya yaptı. Burada Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan ve olumlu geçen görüşmelerden sonra sırasıyla Pakistan ve Hindistan'a ziyaretlerde bulundu. Pakistan'ı ziyaretiyle gerçekleştirilen görüşmede, özellikle İngiltere'nin Pakistan'ın ekonomik sorunlarına çözüm bulmak için teminatta bulunduğu belirtildi. Tony Blair, görüşmenin ardından yapılan basın toplantısında, İslam dininin özelliklerine değindi. Blair, "Kuran'da verilen mesajlar inandırıcıdır. 11 Eylül'deki saldırı tüm inançlara yapılmış açık bir saldırıdır. Bu insanlık adına işlenmiş bir suçtur" dedi. Başbakan Blair, Pakistan'ın ekonomik sorunlarıyla ilgili, IMF'nin çalışmalarıyla yeni kaynaklar yaratılacağını, bütçe çalışmalarına diğer ülkelerin de katkı sağlayacağını belirtti. Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 11 Eylül saldırısını Ladin'in yaptığıyla ilgili ortaya konulan delillerin inandırıcı ve yeterli bulunduğunu belirterek, özellikle ekonomik destek için Blair'e "minnettarım" diyerek karşılık verdi. Pakistan'dan sonraki durağı olan Hindistan'da görüşmesinin ardından Vajpayi ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyen Tony Blair, Usame bin Ladin'i teslim etmediği ve terör kamplarını boşaltmadığı sürece Taliban yönetiminin üzerindeki baskının devam edeceğini söyledi. AMACINA KISMEN ULAŞAN BUSH YÖNETİMİ, IRAK HEDEFİNE YÖNELDİ 11 Eylül saldırısından sorumlu tutulan Suudi terörist Usame bin Ladin'in ele geçirilmesi için Taliban yönetimine karşı gerçekleştirilen Afganistan operasyonu, ABD'yi kısmen amacına ulaştırdı. Sonsuz Özgürlük Operasyonu'nuyla terörizmi destekleyen Taliban yönetimini deviren ABD, uluslararası terörizmle mücadeleyi Irak'a yönelik operasyonla sürdürmeye hazırlanıyor. ASKERLER BÖLGEYE YIĞILIYOR ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) açıklama yaparak, ''Sonsuz Özgürlük'' adı verilen operasyon hazırlıkları çerçevesinde Güneybatı Asya ülkelerine 30 bin asker, 350 uçak ve amfibir grubu gönderildiğini belirtti. İngiltere de, bölgeye 23 bin asker, 20 kadar savaş gemisi ve çok sayıda savaş uçağı yolladı. ABD'yi kan ve gözyaşına boğan terör saldırısının ardında olmakla suçlanan Usame bin Ladin'in bulunduğu Afganistan'a karşı girişilen harekatta kullanılan kuvvetlerin dökümü şöyle: ABD DENİZ-HAVA KUVVETLERİ Carl Vinson ve Enterprise adlı iki uçakgemisi Hint Okyanusu'na gönderildi. 4 bin ila 5 bin askerin bulunduğu iki gemide, aralarında F/A-18 ve F-14 tipi uçakların bulunduğu yaklaşık 75 savaş uçağı görev yapıyor. Gemide elektronik parazit yapabilen EA-68 uçakları da bulunuyor. Uçak gemilerine Tomahawk füzeleri fırlatabilen denizaltıları ve fırkateynler eşlik ediyor.Theodore Roosevelt ve Kitty Hawk uçakgemileri de Hint Okyanusu'na doğru yol alıyor. İlkinde 80 uçak bulunuyor. 14 savaş gemisinden oluşan filo da Theodore Roosevelt'e eşlik ediyor. Kitty Hawk'da da 5 bin 500 asker ve 75 savaş uçağı bulunuyor. Gemiye beş gemiden oluşan filo eşlik ediyor. Eşlik gemileri arasında 40 bin tonluk Essex çıkarma gemisi de bulunuyor. ABD HAVA VE KARA KUVVETLERİ 2 bin 200 deniz komandosu 20 Eylül'de ABD'den bölgeye gitti. Yüz kadar savaş uçağı da gizli tutulan yerlere konuşlandırıldı. Pentagon'dan alınan bilgiye göre, bu uçaklar arasında B-52 ve B-1 bombardıman uçaklarının yanı sıra AWACS, RC-135 gibi istihbarat-gözetleme uçakları da bulunuyor. Bunların, Körfez Savaşı'ndaki gibi Hint Okyanusu'ndaki Diego Garcia adasında konuşlandırıldığı sanılıyor. Pentagon doğrulamamakla birlikte, gözlemciler ABD'nin Afganistan'ın komşusu Özbekistan'a başta keşif uçakları olmak üzere çok sayıda savaş uçağı gönderdiğini düşünüyorlar. ''Sonsuz Özgürlük'' için Afganistan civarına gönderilen bu mekanizmanın yanı sıra ABD Körfez Savaşı'ndan bu yana bölgede 20 bin asker ve 175 savaş uçağı bulunduruyor. Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bahreyn'de Amerikan jetleri görev yapıyor. İNGİLTERE DENİZ KUVVETLERİ İllustrious uçakgemisi, Körfez'deki amiral gemisi konumuna sahip. Gemide 15 Harrier ve Sea Harrier avcı-bombardıman uçağı bulunuyor. Operasyonda, komuta merkezi olarak kullanılacak. İngiliz donanması bölgede ayrıca, Ocean ve Fearless adlı taarruz gemilerine, Sea King, Chinook, Puma ve Lynx helikopterlerine, Southampton ve Nottnigham fırkateynlerine, beş mayın tarama gemisine, dört korvete ve bir düzine lojistik destek gemisine sahip bulunuyor. İkisi Tomahawk füzeleriyle donatılmış üç nükleer denizaltı da, bu armadayı tamamlıyor. İngiltere, 1982 yılındaki Falkland savaşından bu yana en güçlü donanmayı oluşturmuş bulunuyor. İNGİLİZ HAVA KUVVETLERİ İngilizlerin, İllustrious'takilerden başka Kuveyt, Suudi Arabistan ve Türkiye'de değişik tipte 18 uçağı görev yapıyor. Umman'da da tatbikat çerçevesinde bir düzine Tornado uçağı var. Kara kuvvetleri: Umman'da 10 bin kadar seçkin asker ve Challenger tankları bulunuyor. Aynı bölgede 3 bin kadar deniz komandosu ve SAS ile SBS komandoları görev yapıyor. İngilizlerin, Kıbrıs rum kesiminde de iki üssü ve 3 bin 300 askerle çok sayıda helikopteri bulunuyor. DİĞER ÜLKELER Avustralya, 30 Eylül'de Körfez'e bir savaş gemisi yolladığını ve geminin Afganistan operasyonunda kullanılabileceğini açıkladı. Savunma Bakanlığı da, özel birliklerinin Afganistan'da gizli operasyonlara katılabileceğini belirtti. Afganistan'daki Kuzey İttifakı, 15 bin adamını ABD'nin hizmetine sunabileceğini açıkladı. Fransa, özel kuvvetleri ve Lejyonerleriyle, Almanya KVK komandolarıyla operasyona katılabilecek, ancak bunlar henüz resmen doğrulanmadı. İtalya, ABD'ye desteğini bildirdi, harekata katılabileceğini bildirdi. Orta Asya ülkeleri, hava sahalarını ABD'ye açtılar. Afganistan'a uzak Türkiye, İsrail, Yunanistan ve Ukrayna gibi ülkeler de aynı öneride bulundular. Japonya ABD'ye destek için bölgeye ikmal gemisi ve üç refakat gemisi yollayacak. Güney Kore de lojistik desteğe hazır olduğunu bildirdi. AFGANİSTAN OPERASYONU BAŞLIYOR İnsani ve maddi sonuçları bakımından tüyler ürpertici, hedef tespiti bakımından planlama, hazırlık ve uygulama bakımından kusursuz gerçekleştirilen saldırıdan sonra ABD'nin reaksiyonu da buna orantılı olarak gerçekleşti. ''Sonsuz Özgürlük'' adı verilen operasyonu başlatan ABD, 11 Eylül'de düzenlenen terörist saldırılara misilleme olarak Afganistan'daki hedefleri 7 Ekim'de bombalamaya başladı. Başkent Kabil ve Taliban denetimindeki diğer kentler B-52'ler ve füzelerle vuruldu. Başkan Bush, operasyonun teröristlere yönelik olduğunu belirtti. ABD bombardımanı dalgalar halinde sürerken, Taliban bir uçak düşürdüğünü ileri sürdü. ABD'nin, 11 Eylül'de düzenlenen terör saldırılarına karşılık Afganistan'a yönelik günlerdir beklenen operasyonu Türkiye saatiyle 18.45'te başladı. Operasyonun başlamasının hemen ardından Başkan Bush, canlı yayına çıkarak Amerikan halkına seslendi. Bush, Afgan halkına ve İslam dünyasına karşı olmadıklarını belirterek, hava saldırılarının ardından özellikle Afgan halkına insani yardımda bulunacaklarını söyledi. Bush, ilk hedeflerin Taliban ve El Kaide örgütünün üsleri olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Afganistan'a düzenlenen harekatın, "askeri hedeflere" yönelik olduğunu açıkladı. ABD Başkanı George Bush, televizyonlardan canlı olarak yayınlanan konuşmasında, Afganistan'da Taliban rejimi ile Usame Bin Ladin ve örgütü El Kaide'ye karşı askeri harekatın başladığını bildirdi. George Bush, 11 Eylül saldırılarının arkasında olduğuna inanılan Suudi asıllı terörist Usame bin Ladin ve terör örgütü El-Kaide'nin yanı sıra Taliban'ın askeri imkanlarının da hedeflendiğini bildirdi. Bush, Afganistan'daki Taliban yönetiminden, Bin Ladin ve adamlarının ABD'ye teslim edilmesi, El-Kaide terör kamplarının kapatılması yönündeki taleplerinin karşılanmadığını söyledi. Başkan Bush, "Bu talepler yerine gelmedi. Şimdi Taliban, bunun bedelini ödeyecek" diye konuştu. Operasyonun çok kapsamlı olacağını belirten Bush, "Amerika, Afgan halkının dostudur. Afganistan'da askeri hedefleri vururken, Afgan halkına yiyecek yardımı yapıyoruz. Amerika, teröristlerin düşmanıdır" dedi. Terörün olduğu bir dünyada, barışın olamayacağını belirten Bush, "Biz, böyle bir savaşın içine girmeyi istemezdik ama görevimizi tamamlayacağız" dedi. LADİN, HAREKATI "İSLAMA KARŞI SAVAŞ" OLARAK YORUMLADI Bu arada, Usame bin Ladin, harekatı "İslama karşı savaş" olarak niteledi ve "Cihat" çağrısında bulundu. ABD'nin Afganistan'a düzenlediği harekattan kısa süre sonra Usame bin Ladin'in önceden kaydedilen bir konuşması, Katar'ın El Cezire Televizyonu tarafından yayınlandı. Bütün dünyanın, kendilerine saldırmak için biraraya geldiğini savunan Bin Ladin, "Bu topraklarda bir milyon çocuk öldü, Hiçbir suçları yoktu. Bugüne kadar İsrail tankları Filistin'i yerlebir ettiler ve çeşitli ülkelere saldırmaya devam ettiler. Bunun sebebi ABD'dir" dedi. ABD ve müttefiklerini "Uluslararası günahkarlar" olarak niteleyen Bin Ladin, "Bunlar askerlerini ve askeri güçlerini İslam diniyle savaşmak üzere biraraya getirdiler. Allah'ın dinine savaşmak için bir araya getirdiler. İslam ile savaşıyorlar ve dünyaya da teröristlerle savaşıyoruz diyorlar" diye konuştu. Dünyanın "inancı olanlar" ve "günahkarlar" olarak ikiye ayrıldığını savunan Usame bin Ladin, "Evet, savaş bütün gerektirdikleriyle başlamış durumdadır. Herkes bir parçası olmak durumundadır" dedi. Bin Ladin, konuşmasını, "Allah adına, ABD ve Amerikalılar ile operasyona destek veren ülkeler hiçbir şekilde rahat yüzü görmeyecekler. İsrail Filistinlileri rahat bırakmadıkça, ABD bizim peşimizi bırakmadıkça rahat yüzü görmeyecekler" diyerek tamamladı. TALİBAN, BUSH'UN ÖNERİSİNİ REDDETTİ Taliban yönetimi, ABD Başkanı George Bush'un Usame bin Ladin'in teslim edilmesi halinde hava saldırılarını durdurmaya yönelik son önerisini de reddetti. Taliban Enformasyon Bakanı Molla Kudretullah Cemal, Reuters'a yaptığı açıklamada "ABD'nin niyetinin Müslümanlara ve Afganlara karşı savaş olduğunu bir kez daha söylemek istiyoruz" dedi. Bush, düzenlediği basın toplantısında, Bin Ladin'in teslimi halinde hava bombardımanını durduracağını söylemiş, bunu "ikinci şans" olarak nitelemişti. Molla Cemal, "Mesele Usame değil ve halk bunu, onların işledikleri suçları görünce anladı. Durumla ilgili tutumumuz eskisi gibi 'Bin Ladin'i teslim etmemek'" diye konuştu. "Cihadın devam edeceğini" belirten Molla Cemal, "Cihada, ülkemizin ve İslam'ın savunması için son nefesimize kadar devam edeceğiz" dedi. TALİBAN DÖNEMİ SONA ERDİ ABD'nin 7 Ekim'de başlattığı Afganistan operasyonu boyunca, denetimi altında bulunan bölgeleri teker teker kaybeden Taliban, doğduğu yer olan Kandahar'ı da teslim etti. Molla Muhammed Ömer liderliğinde Kandahar'da 1994 yılında Afganistan'ın güneyinde medrese öğrencileri tarafından kurulan Taliban hareketi, 1996'da Burhaneddin Rabbani hükümetini devirerek iktidara geldi. Taliban güçleri, Şubat 1995'de herhangi bir direnişle karşılaşmadan güney eyaletlerinin yarısını, 1996'da da Özbek General Raşid Dostum'un etkili olduğu kuzey bölgesi dışında kalan Afgan eyaletlerinin çoğunu ele geçirdi. Resmi adı Afganistan İslami Emirliği olan Taliban rejiminde, yine resmi adı Emir el-Müminin (inanaların lideri) olan devlet başkanı konumundaki Taliban lideri Molla Ömer, bir gözünü gerilla savaşında kaybetmiş, Sovyet işgaline karşı verilen savaşta birçok defa yaralanmış bir kişilik olarak öne çıktı. Molla Ömer, iktidara taşıdığı Taliban hareketinin, Suudi Arabistan kökenli Usame bin Ladin'e verdiği destekle iktidardan uzaklaşmasına yol açtı. Afganistan'da yeni oluşturulan geçici yönetimin başkanı Hamid Karzai, 'Taliban yönetimi bitti' diyerek, bundan sonra Afganistan'ın hiçbir yerinde olmayacaklarını da söyledi 11 Eylül saldırılarından sonra, bin Ladin'in başına konulan para ödülünü 5 milyon dolardan 25 milyon dolara çıkaran Washington yönetimi, bin Ladin'i nereye kaçarsa kaçsın 'ölü ya da diri' ele geçirmek istiyor. Afganistan'ı Türk komutasındaki NATO birliklerine bırakan Amerika, yeni hedef olarak şimdi de Irak'ı belirledi. 11 EYLÜL SONRASI ABD'NİN YENİ DIŞ POLİTİKASI ABD, 11 Eylül sonrası dış politika rotasını yeniden belirledi. Uluslararası ilişkilerin merkezine terörle mücadeleyi koyan ABD, önce şer eksenini çizdi. Ardından teröre karşı ilan ettiği topyekün savaşla, dış ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. 11 Eylül saldırıları, Amerikan dış politikasında önceliklerin yeniden belirlenmesine neden oldu. Washington için terörle mücadele konusu, uluslararası ilişkilerde belirleyici bir rol oynamaya başladı. ABD'nin bu yeni politikasının sonuçları, kısa sürede tüm dünyada kendini hissettirdi. 11 Eylül saldırısından 9 gün sonra Kongre'de konuşan Başkan George W. Bush, uluslararası teröre karşı topyekün bir savaş ilan etti. Dünyadaki terör ağlarının çökertileceğini söyleyen Bush, teröre destek veren herkesi, ABD'nin düşman listesine aldı. İlk hedef olarak da saldırının arkasında olduğu tahmin edilen Usame Bin Ladin ve örgütü El Kaide'ye destek verdiği belirtilen Afganistan'daki Taliban rejimi belirlendi. Kuzey İttifakı'nı da desteği ile Taliban'ı deviren ABD'nin, terörle mücadeledeki yeni rotası da çizildi. Başkan Bush, kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle İran, Irak ve Kuzey Kore'yi şer ekseni olarak tanımlayarak, bu ülkeleri dünya barışı için bir tehdit olarak nitelendirdi. DIŞ POLİTİKANIN ODAK NOKTASI TERÖR Cumhuriyetçi Senatör Pat Roberts, ABD için dış politikanın odak noktasında terörle mücadelenin olduliğunu vurguluyor. Terörle mücadelenin Amerika'nın ulusal çıkarları için hayati öneme sahip olduğunu belirten Roberts, "Tehlikenin nereden kaynaklandığı sorusu da önemli. Her türlü saldırıya her an hazırlıklı olmalı ve gizli servislerimizi yeniden yapılandırmalıyız. Dış politikamız, bu hayati konuya göre belirlenmeli" diye konuştu. BUSH'UN NÜKLEER TEHDİDİ ABD Başkanı George W. Bush da, yeni dış politikanın ana hatlarını, geçtiğimiz Haziran ayında West Point Askeri Akademisi'nde açıkladı. Bush'un yeni stratejisi, gerektiğinde nükleer ve kimyasal silahlara, yine aynı yolla cevap vermekti. Bush, bu yeni stratejiyi, "Bundan böyle ABD, nükleer, biyolojik ve kimyasal silah üreten ve tehdit oluşturduğuna inanğlan ülkelere karşı, konvansiyonel ve nükleer silahları da kullanarak, önleyici darbe indirebilecek. Ayrıca askeri ve siyasi yöntemler birlikte uyumlu bir strateji haline getirilip, terörle mücadelede kullanılacak" sözleriyle duyurdu. ABD'YE AVRUPADAN DESTEK YOK ABD, şer ekseni kapsamına aldığı Irak'ı, potansiyel bir tehlike olarak görmeye devam ediyor. Ancak Saddam Hüseyin rejimini devirmeye yönelik bir operasyon düşüncesindeki Bush yönetimi, Avrupalı ve Arap müttefiklerinden beklediği desteği göremiyor. Washington'dan yükselen bazı sesler, ABD'nin tek başına böyle bir harekata girişmesi halinde, bunun vahim sonuçları olabileceği yönünde uyarıda bulunurken, bazıları da aksini iddia ediyor. Amerikan Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde çalışan askeri uzman Anthony Cordesman, Avrupalılar'ın destek verip vermemelerini pek de önemsemiyor. Avrupa ülkelerinin askeri alandaki rollerinin sembolik olduğunu savunan Cordesman, "Tabi Avrupalı özel askeri birlikler, bazı yerlerde konuşlandırılabilir ve yararlı olabilir. Ancak, Irak'a yapılacak bir operasyonda, askerilerin sayısı pek önem taşımıyor doğrusu. Bu noktada hava filosunun kapasitesi ön plana çıkıyor. Savaş sonrası, ülkenin yeniden yapılandırılması ve istikrarın sağlanmasında ise müttefiklerimizin desteğine ihtiyacımız olabilir" şeklinde konuştu. 11 Eylül sonrası başlatılan terörle mücadele sürecinde, ABD-Rusya ilişkileri de farklı bir boyut kazandı. Başkan Bush, Rusya ile yapılan Antibalistik Silahları Sınırlama Anlaşması'nı, geçtiğimiz Aralık ayında feshetti. Bush, böylece şer eksenindeki ülkelere karşı hareket serbestisi kazanmış oldu. Karşılığında ise Moskova ile, nükleer başlıkların karşılıklı olarak üçte bir oranında azaltılmasını öngören sembolik bir silahsızlanma anlaşması imzalandı. Rusya ile stratejik bir işbirliği içine de giren Beyaz Saray yönetimi, NATO ile Rusya arasındaki ilişkilerin de olumlu yönde gelişmesinde önemli rol oynadı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:06

İLGİLİ HABERLER