Gündem
  • 29.7.2019 14:41

Türkiye Akdeniz'de bütün hesapları alt üst etti

Kararlı duruşumuz tavırları değiştiriyor: Türkiye Doğu Akdeniz'de 'masada ben de varım' dedi

Türkiye, önce Fatih sondaj gemisi, ardından Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisini gönderdiği bölgeye son olarak da Yavuz sondaj gemisini yollayarak, “bölgede ben de varım” tavrını net şekilde ortaya koydu. İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB ülkelerinin tüm ısrarlı çabalarına ve tavırları karşısında Türkiye, kararlı tutumunu sürdürünce, bölgeye ilişkin tavırlar yavaş yavaş değişmeye başladı. Rum yönetimi, Türkiye’ye işbirliği mesajı gönderirken, Rusya’dan da benzer bir işbirliği teklifinin gelmesi, bölgesel dengelerin bundan sonra şekillenmesinde Türkiye’nin oynayacağı role ilişkin önemli ipuçları verdi.

BÖLGENİN AKTÖRLERİ 

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi verilerine göre yaklaşık 3,5 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,7 milyar varil civarında petrol rezervi bulunan bölge, büyük ülkeler ve büyük şirketlerin ilgi odağı olmanın ötesinde, bir güç savaşının yaşandığı bölge haline dönüştü. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, Lübnan, Suriye, Libya ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki arama faaliyetleri karşısında hızlı davranan Türkiye, bölgenin aktörleri arasındaki dengelerin yeniden belirlenmesini gündeme getiren adımları birbiri ardına atmakta çekince göstermedi. Türkiye bölgeye, önce Fatih sondaj gemisi, ardından Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisini gönderdi. Türkiye’nin “Milli Enerji ve Maden Politikası” kapsamında, denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetlerinin artırılması amacıyla TPAO’nın satın aldığı sondaj gemisi Yavuz’un Karpaz’a ulaşması bazı kesimleri rahatsız etti. Türkiye, Yavuz’un ardından 4. araştırma gemisi Oruç Reis’in de Doğu Akdeniz yolcusu olduğunu duyurdu. Yavuz sondaj gemisinin Karpaz açıklarına ulaşması Rumları tedirgin etti. Bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler de Akdeniz’deki enerji denkleminde ağırlığını korumak için sürekli güç gösterisinde bulunmaktan geri durmadı. Türkiye’nin bölgedeki arama çalışmalarını yeni gemilerle sürdüreceğini ortaya koyması, özellikle Güney Kıbrıs Rum yönetimini rahatsız etti.

TUTUKLAMA KARARI

Türk sondaj gemisinin mürettebatı hakkında Rum kesimi tarafından tutuklama emri çıkarıldı. Türkiye, sondaj gemilerine havadan ve denizden koruma kalkanı oluşturarak askeri varlığını da ortaya koydu. Milli Savunma Bakanlığı sondaj gemilerine denizden ve havadan korumanın, Deniz Kuvvetleri’ne ait gemi ve hava vasıtalarıyla yapıldığını açıkladı. Sismik araştırmalara koruma görevi yürüten Türk savaş gemilerinin yanı sıra Türk Hava Kuvvetlerine ait savaş uçakları da devriye görevi yaparak gemilere koruma sağladı. AB, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e gönderdiği sondaj gemilerinin sayısı arttıkça açıklamalarını sertleştirirken, son olarak olayı ambargo uygulama noktasına kadar götürdü. Hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, hem AB ülkeleri, perde arkasından da ABD ve İsrail’in tüm baskı ve tavırlarına rağmen Türkiye, kararlı duruşunu sürdürerek, geri adım atmayacağı mesajını net olarak verince, bölgede dengelerin de yavaş yavaş Türkiye’nin lehine değişmeye başlayacağının sinyalleri gelmeye başladı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı Nikos Hristodoulidis, Türkiye ile iş birliğinin, tüm tarafların faydasına olacağını belirtip, Türkiye ile diyalog yoluyla bölgedeki sorunlara nasıl çözümler bulunacağına karar verebileceklerine ilişkin işbirliği mesajı dikkat çekti. Türkiye’ye iş birliği mesajı gönderen Rumların ardından, Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, ticari açıdan tüm tarafların yararına projeler olursa, Rus şirketlerinin Doğu Akdeniz’de Türkiye ile iş birliğine yönelik kararlar alabileceğini söylemesi, bölgesel dengeler açısından önemli boyutu oluşturdu.

KISKACA ALMA ÇABASI

Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde(ORSAM) Suriye Çalışmaları Koordinatörü araştırmacı Oytun Orhan, Doğu Akdeniz’de doğal kaynakların paylaşımı ve transferi konusunda yaşanan rekabetin, Türkiye’yi kıskaca almaya dönük boyutuna dikkat çekerek, “Bu rekabette Türkiye’nin karşısında daha geniş bir ittifak var. Türkiye de, hem uluslar arası hukuktan kaynaklanan hakları, hem de sahip olduğu caydırıcı güç üzerinden haklarını koruma çabası içinde. Ülkelerin çoğu daha çok siyasi mülahazalarla Türkiye karşıtı cephe yaratmış durumdalar. Mısır, İsrail, GKRY, Yunanistan bir ittifak geliştirdi. Amerika ve batılı bazı ülkelerin destek verdiği görülüyor. Batı ve NATO ile yaşadığı kriz düşünüldüğünde, Türkiye’ye karşı yeni bir koz, baskı aracı olarak görülüyor. O açıdan da yalnız bırakma çabası var” dedi.

DİPLOMATİK AÇIDAN MÜTTEFİKLERE İHTİYAÇ VAR

Bu noktada Türkiye’nin diplomatik açıdan müttefiklere ihtiyacı olduğunu ve Rusya’nın, son dönemdeki yakınlaşmayı da düşündüğümüzde bir alternatif olabileceğini kaydeden Orhan, Rusya’nın, Suriye’deki varlığıyla, Doğu Akdeniz denkleminin önemli bir parçası olduğuna işaret etti. Rusya’nın da bölgede kendisi açısından Türkiye’yi müttefik görebileceğine dikkat çekerken, ancak GKRY ile de iyi ilişkileri bulunan Rusya konusunda temkinli olunması gerektiği uyarısını da yaptı. Türkiye’nin kararlı tutumunu sürdürmesi durumunda bölgedeki dengelerin değişebileceğine ilişkin işaretleri değerlendiren Orhan, “Zaman içinde Türkiye’nin bu kararlı duruşunu sürdürmesi durumunda şu anda Türkiye karşı kurulan ittifakın Türkiye’yle masaya oturmak zorunda kalacağını düşünüyorum” dedi.

MASA KURULACAKSA TÜRKiYE’SiZ OLMAZ 

Araştırmacı Oytum Orhan Türkiye’nin de, karşısındaki geniş ittifaka karşı Libya’daki politikasıyla, Suriye’deki duruşuyla varlık göstererek, daha çok askeri, caydırıcı gücünü ortaya koyarak oyunun dışında kalmayacağını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Orhan, “Türkiye, masa kurulacaksa, düzen kurulacaksa Türkiyesiz kurulmasının imkansız olduğunu göstermeye çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Güncellenme Tarihi : 29.7.2019 14:46

İLGİLİ HABERLER