Gündem
  • 17.5.2013 21:25

"Türkiye'de ekonomiden bihaber bir muhalefet var..."

     Başbakan Erdoğan, Washington'da Brookings Enstitüsü'nde "AK Parti İktidarları ve Türkiye'nin Dönüşümü" konulu bir konuşma yaptı.
     Türkiye'de siyasetin anlamı ve işlevinin değiştiğini, siyasetin meşruiyetini artık devlet elitlerinden değil, milletin kendisinden, onun tarihinden, irfanından ve vicdanından alan bir boyut kazandığını belirterek, demokratik kurumların güçlendirilmesinden yargı reformuna, ekonomik büyümeden adil paylaşıma, Ar-Ge yatırımlarından sağlık reformuna, sivil toplumun etkinliğinin artırılmasından dış politikaya kadar siyasi ve toplumsal hayatın her alanında Türkiye'de çıtanın yükseldiği bir dönemin yaşandığını söyledi.
     Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin 2001 yılında Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadığı dönemden şu anda dünyanın 17, Avrupa'nın da 6. büyük ekonomisi durumuna geldiğini anlatarak, şöyle devam etti:
     "ABD'ye hareket etmeden hemen önce, halkımıza çok önemli tarihi bir müjdeyi açıkladık. Türkiye, 1947 yılında IMF'nin faaliyetlerine başlamasının hemen ardından fona üye olmuştu. 1961 yılından itibaren de IMF ile borç ilişkisi tesis etmişti. 2001 yılındaki krizin ardından Türkiye'nin IMF'ye borcu, biz iktidara geldiğimizde 10.5 yıl önce, 23,5 milyar dolardı. Fakat bizler bu süre içinde IMF'ye şunu söyledik; 'bize siyasi yaptırım konusunda dayatmada bulunmayın. Siz, bizlere parasal olarak borç verecekseniz, bunun takvimini belirleyin, paranın şartlarını, finansmanın şartlarını sizinle konuşalım, ama siyasi dayatmaya gelince bizimle bunu lütfen konuşmayın. Çünkü biz siyasetçiyiz, siz bir yerde atanmış durumdasınız' dedik.
     Bu süre içerisinde biz, kendileriyle stand-by anlaşmalarına yaklaşmadık. Son 19 yıl içerisinde 19 kez stand-by anlaşması yapıldı. Fakat biz bu süreçte bunu yapmadık. 23,5 milyar doları takır takır ödedik ve Salı günü de son taksidini ödedik, böylece Türkiye'nin IMF'ye borcu yok, sıfırlandı, bitti bu iş. Küresel finans krizinin ağır şekilde seyrettiği böyle bir dönemde Türkiye IMF'ye borcunu sıfırlamak gibi önemli başarıya imza attı, ancak şu anda IMF'ye borç vermek için müzarekeler devam ediyor, müzakereler neticelenirse Türkiye, IMF'ye 5 milyar dolara kadar borç verebilecek duruma yükseldi."
    
     -Çılgın projeler-
    
     Başbakan Erdoğan, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın adının Borsa İstanbul olarak değiştirildiğini belirterek, 10 yıl önce 11 bin seviyesinde olan borsanın 3 Mayıs'ta tarihi bir rekor kırarak 89 bin seviyesini geçtiğini, şu anda da Borsa İstanbul'un 90 bin seviyesinin üzerinde olduğunu anlattı.
     AK Parti iktidarından önce Türkiye'de devletin borçlanma faizinin yüzde 63 olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, "Şu anda ise devletin borçlanma faizi yüzde 6-6,5, bazen daha da düşüyor. Geçtiğimiz hafta 4,96'yı gördü, şimdi 4,80'e kadar düştü. 10 yıl önce Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı, şimdi ise Merkez Bankamızın döviz rezervi 135 miyar doları aştı" diye konuştu.
     Seçimler öncesi "çılgın projeler" diye adlandırdığı, İstanbul'a 100 milyon/yıl kapasiteli havalimanı yapma projesinin ihalesinin de geçen hafta sonuçlandırıldığını bildiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
     "Bu dünyanın ilk 3'ü içinde, belki de 1 numara olacak. Mevcut 2 havalimanı ihtiyacımızı karşılamıyor, süratle büyük bir havalimanı ihtiyacımız olduğuna karar verdik. Bu eleştirildi 'ne ihtiyacınız var, böyle bir büyük bir havalimanına' dendi. Değerlendirmelerini yaptık, İstanbulumuza 100 milyon/yıl kapasiteli havalimanı ihalesini yaptık, bu ihaleye 4 ayrı grup katıldı. Beşi de Türk firması olan bir konsorsiyum 22 milyar 152 milyar avro ile ihaleyi kazandı. 25 yıl süreyle burayı yapıp işletecekler. Bunun maliyeti yaklaşık 10 milyar avro.
     Aynı gün Japonya Başbakanı ülkemizdeydi, yaptığımız görüşmeler neticesinde ikinci nükleer santral anlaşmasını imzaladık. O yatırım da maliyeti yaklaşık 22 milyar dolar. İlk nükleer enerji konusunda Rusya Federasyonu ile anlaşmıştık, onlarla süreç başladı. İkinci için de şimdi Japonya-Fransa ortaklığıyla anlaştık, ilk imzalar atıldı. İkinci nükleer enerji santralimizi onlarla yapacağız. Temenni ederimki üçüncüyü de tamamıyla Türk şirketlerinin kendi mühendisleriyle, iki yatırımda da gençlerimiz yetişecek, kendi mühendislerimiz yetişecek ve üçüncü nükleer enerji santralini de bizler yapma fırsatını buluruz. Bütün bunlar bir tek gün içinde gerçekleşti."
    
     -"Türkiye'de ekonomiden bihaber bir muhalefet var"-
    
     Başbakan Erdoğan, 10.5 yıllık AK Parti iktidarında her hafta, her ay rekorlar kırdıklarını anlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
     "Göreve geldiğimizde Türkiye'nin dış borcu, milli gelire oran itibariyle yüzde 74'tü, şu anda Türkiye'nin dış borcu yüzde 36. Fakat Türkiye'de ekonomiden bir haber bir muhalefet var, bu siyasi muhalefet hep borcumuzun yükseldiğinden bahseder. Borcumuzun yükseldiğinden bahsederken de borcun miktarına bakar. Yani milli gelire kıyasla değerlendirmeyi yapmaz. Borcun miktarı şu kadardı şuraya yükseldi. Borç yiğidin kamçısıdır, yiğit olmayanın değil. Senin milli gelirin fazlaysa, orada tabi senin borcunda daha artabilir, ama oran ne, buna bakacaksın. Oran itibariyle baktığın zaman yüzde 74'ten, yüzde 36'ya düşmüşsün. Burada böyle bir güç söz konusu. Çıtayı hep yukarı çektik, çekmeye devam ediyoruz. Enflasyon yüzde 30'du, şu anda yüzde 7'lere kadar düştü. Kararlılıkla bu süreci devam ettiriyoruz, enflasyon da da hedefimiz bunu yüzde 4'e çekebilmek."
     Erdoğan, 10.5 yıl önce Türkiye'de ekonomik krizlerin, siyasi istikrarsızlıkların, koalisyon hükümetlerinin konuşulduğunu, AK Parti iktidarına kadar Türkiye'de iktidarların 16 aylık ömrü olduğunu belirterek, "Bir iktidarın ömrü 16 ay olursa, o ülkede siyasi istikrar olur mu- Olmaz. Mali istikrar olur mu- O da olmaz. Biz AK Parti iktidarları döneminde iki sihirli kelimeye çok dikkat ettik. Bunun bir tanesi güvendir, bir tanesi istikrardır. Eğer bir ülkede güven yoksa, istikrar da olmaz" dedi.
     Güven ve istikrar tablosu içerisinde Hükümet olarak adımlarını attıkların ve devleti ekonomiden, yatırımlardan çekerek, özel sektörü teşvik ettiklerini anlatarak, yerli ve uluslararası sermaye ayrımı yapmadan başarıyı yakaladıklarını kaydetti.
     Kanal İstanbul Projesine de büyük önem verdiklerini, 42 kilometre uzunluğundaki kanalın çok farklı bir proje olacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Kanal İstanbul, Panama, Süveyş bunların hepsini sollayacak bir kanal. Projenin gerek kalitesi gerekse mimari noktadaki estetiği itibariyle de çok farklı bir proje olarak bunu yapıyoruz" diye konuştu.
     Başbakan Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi'nde iki şeyi hedeflediklerini belirterek, şöyle devam etti:
     "Bir İstanbulumuzun altın gerdanlığı olan boğazımızı çevre hassasiyeti içerisinde 150 bin ton, 200 bin tonluk dev tankerlerin geçişinden kurtarmamız gerekir, onun için bu adımı atıyoruz. Boğaz artık bunlardan kurtulması lazım, çünkü 8 tane keskin virajı olan bir yapıdır boğaz. Herhangi bir dümen kilitlenmesinde, kazada altından kalkılamaz felaketleri yaşayabiliriz. Bundan önce boğazın önemli noktasında orada bir Romen tankeri alev aldı ve 7-7.5 ay o yanmıştır, çok ciddi sıkıntılar yaşatmıştır İstanbulumuza. Bunları biz yaşamak istemiyoruz, milyonda bir ihtimalde olsa bunları yaşamak istemiyoruz. Onun için Kanal İstanbul'a büyük önem veriyoruz ve şu anda bu ihaleyle alakalı olarak da hazırlıklarımızı yaptık ve ihale içinde inanıyorum ki çok ciddi katılım olacak, bu katılımla bunu da yine B.O.T sistemiyle yapacağız. Açıkçası artık Türkiye, Türkiye'yi değil, dünya Türkiye'yi konuşuyor. Böyle bir noktadayız. Türkiye kaydettiği başarılarla hem bölgesinde hem dünyada takdirle, ilgiye izleniyor." 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 15:15

İLGİLİ HABERLER