TRUMP TÜRKİYE’Yİ TUZAĞA MI ÇEKTİ?

  • 2.1.2019

Her şey, Erdoğan’ın, Türkiye'nin bir iki gün içerisinde operasyon yapacağını duyurmasıyla başladı.
Başkomutanın, baskın gününü haber vermesi, anlaşılır gibi değildi.
Trump da bu ani çıkışı anlayamamış olmalı ki, anında telefona sarılıp Erdoğan’ı aradı.
Bu görüşmeden sonra Erdoğan’ın duyurduğu o “bir iki gün” hiç gelmedi.
Ta ki, bir hafta sonra Trump tekrar arayana kadar.
Trump, geçtiğimiz ayın 21’inde Erdoğan’ı aradı.
Erdoğan’ın Başdanışmanı Kalın’ın, “Tarihi bir dönüm ve kırılma noktası” olarak yorumlanan o görüşmede, ABD askerlerinin Suriye’den çekileceği duyuruldu.
Kalın’ın, lehimize diye lanse ettiği “Kırılma noktası”nın ne olduğunu birazdan öğreneceksiniz!.. 
Trump, Suriye’de bulunan 2 bin Amerikan askerinin, 30 gün içerisinde tamamen çekileceğini twitter hesabından da ilan etti.
Amerika’nın, Suriye’den durduk yere askerlerini çekme kararı hem bizim için, hem dünya için büyük sürpriz oldu.
Bu karar, Trump’un yakın çalışma arkadaşları için bile beklenmedik bir karar oldu.
Başta Pentagon olmak üzere, Trump’ın güvenlik danışmanları, hatta yakın arkadaşları, büyük şok yaşadı. 
İlk şoku atlatır atlatmaz da kendisini bu karardan vazgeçirmeye çalıştılar ama nafile.
Trump, kararında ısrar ve inat etti.
ABD'nin, Suriye'deki birliklerini geri çekme kararının hemen ertesi günü, Savunma Bakanı James Mattis, istifasını açıkladı.
Yakın arkadaşı ve en büyük destekçisi Senatör Lindsey Graham, Başkana bir mektup yazarak, Suriye’den çekilme kararını geri alması için yalvardı.
Benzer tepkiler, başta Fransa olmak üzere, Avrupa ülkelerinden de geldi.
Dışarıda bunlar olurken, içeride yani bizde adeta bir zafer havası oluştu.
Amerikan ordusunu, Suriye’nin dağlarında hezimete uğratmışız gibi havalara girdik.
Kendimizi bu havaya öyle bir kaptırdık ki, “Yine de şahlanıyor aman” diye başlayan kahramanlık türküleri çalmaya başladık.
“Türk’ün gücünü bir kez daha dünyaya gösterdik” diye böbürlendik.
Peki iş gerçekten böyle mi?
Ah... Ahh...
Nerde be kardeşim, nerdeee…
Gösterdiğimiz tek şey, saflığımız oldu.
Şimdi size olup bitenleri ve başımıza gelen ve gelecekleri anlatayım.
Suriye’deki Kürtlerin en büyük hamilerinden birisi olan ve Suriye’den çıkmayalım diye mektup yazıp yalvaran Senatör Lindsey Graham, Trump’la yemek yedi.
Yemekten sonra; "(Trump) Bana bilmediğim birçok şey anlattı. Şu anda Suriye konusunda çok daha iyi hissetmemi sağladı.  Gideceğimiz yön hakkında hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Başkan, başkalarına daha fazlasını ödetme ve daha fazlasını yaptırma amacını gerçekleştirmenin en iyi yolunu bulmuş gözüküyor.." dedi.
Graham, twitter hesabından; 
- "Başkan, Suriye'den söz konusu olabilecek herhangi bir çekilmede, şunları temin etmiş olacak: 
Bir; DEAŞ tamamen imha edilmiş olacak. 
İki; İran boşalan yerlere yerleşmeyecek. 
Üç; Kürt müttefiklerimiz korunmuş olacak. 
Başkan Donald Trump, çekilme süreci uygulanırken bu amaçların gerçekleşmesi konusunda komutanlarımız ve müttefiklerimizle çalışıyor
" paylaşımında bulundu.
İşte, şimdi bunları, biraz açalım. 
Açalım ki, milletin gözü açılsın, gerçekleri görsün...
Türkiye nasıl bir tuzağa çekiliyor, fark edilsin…
Trump, Erdoğan’dan, “Askerlerini Suriye’den çekene kadar” bir operasyon yapılmamasını istedi.
Erdoğan, bu sürenin ne kadar olduğunu sordu.
Trump, bir ay içerisinde, askerlerin tamamının evlerine dönmüş olacağını bildirdi.
Bunun üzerine Suriye operasyonu, ABD askerlerinin gidişine kadar ertelendi.
Trump daha sonra tam çekilmenin, 3 aydan önce bitmeyeceğini bildirip iki ay daha kazandı.
Peki ama neden?
Trump’un çekilme için verdiği yeni sürenin, Türkiye’deki yerel seçimin bitimine denk gelmesi, oldukça kafa karıştırıcı bir tarih…
Burada iki hesap daha var.
Birincisi; AK Parti’nin, bir savaş ortasında, seçimlere gidip avantaj elde etmemesi.
İkincisi; AK Parti’nin, olası bir seçim başarısızlığında, böyle bir operasyonu temelli rafa kaldırması.
Bu, işin bizim cephedeki yanı…
Gelelim, Trump cephesine…
İşte, kimsenin bilmediği Trump’un kafasındaki Suriye planı:
1. Suriye’den çekilen Amerikan askerlerinin yerine; Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan güçleri yerleştirilecek. 
Mısır ve BAE askeri heyetleri önceki gün Suriye’nin kuzeyine gelip, YPG ile görüştü.
Trump, önceki gün Sisi’yi arayarak, bu hain planın son ayrıntılarını masaya yatırdı.
2. Halen Yemen’de Husilerle savaşta olan Arap Ordusu güçleri, Suriye’de YPG ile birlikte DEAŞ ile savaşacak. DEAŞ bu askeri güçle yok edilecek.
3. Harabeye dönen Suriye’nin, Suudi parasıyla imarına karşılık, Esad’dan, İran ve Rusya’yı ülkesinden kovması istenecek.
Buna karşılık Suriye’nin, 7 yıl aradan sonra tekrar Arap Birliği’ne alınması önerilecek. 
Arap Birliği'nin 22 üyesi arasında, Suriye'nin geri alınması konusunda bir fikir birliği oluşmuş durumda.
4. Esad, İran ve Rusya’yı kovarsa koltuğunda oturmasına izin verilecek.
Trump’un geçenlerde söylediği, “Bizim Suriye’de rejim ve yönetim değişikliği gibi bir talebimiz yok” açıklaması da bu plan çerçevesinde Esad’a mesajdı.
Bu arada Esad’a iki kıyak daha yapıldı.
2011 yılında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad karşıtı muhaliflere destek veren Birleşik Arap Emirleri (BAE), 27 Aralık itibarıyla Suriye'nin başkenti Şam'da elçilik binasını tekrar faaliyete geçirdi. 
Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından diplomatik bir heyet, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin Şam'a ziyaretinin hazırlıklarını yapmak için Suriye'ye gönderildi.
5. Suriye’nin kuzeyine; Mısır, Suudi Arabistan ve BAE askerleri getirilerek, YPG’nin güvenliği sağlanmış olacak ve Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasının önü kesilecek.
Türkiye bu yeni duruma rağmen, yine de bir operasyon yaparsa; hepsi birden azılı birer Türk düşmanı olan bu ülkelerle çatışma riskini de göze alması gerekecek.
6. Plan işlerse; İran ve Rusya evine dönecek. Türkiye, Arap aleminden tamamen dışlanmış olacak.
7. YPG, zengin Arapların kontrolünde, dokunulmaz bir terör örgütü olarak faaliyetine devam edecek. 
Örgüt paraya boğularak, bölgedeki Kürtlerin de lideri yapılacak.
Hatırlayın!.. 
Ne demişti Senatör Lindsey Graham;
-DEAŞ tamamen imha edilmiş olacak. İran boşalan yerlere yerleşmeyecek. Kürt müttefiklerimiz korunmuş olacak. 
Bütün bu operasyon ve yapılanlar, enayi Suudilerin parasıyla yapılacak.
Amerika elini soğuk sudan sıcak suya koymadan, bir tek asker kaybetmeden ve 1 dolar harcamadan, Vehhabilerin yüksek hizmetiyle DEAŞ’tan, İran’dan ve Rusya’dan, temelli kurtulmuş olacak.
Senatör bu planın ipuçlarını söyle vermişti; 
- "Başkan,  başkalarına daha fazlasını ödetme ve daha fazlasını yaptırma amacını gerçekleştirmenin en iyi yolunu bulmuş gözüküyor.."
Emin olun, ‘Yarım akıllı’ sandığım bu Trump, beni çok şaşırttı.
Sarı kafanın, bütün bunları tek başına planlamış olması ve kimsenin de haberdar olmaması belki de yılın olayıdır.
Planın bir de Türkiye tarafı var.
Trump sağolsun!..
Türkiye’nin de ağzına, ‘sus payı karşılığı’ bir parmak bal çalmayı da ihmal etmemiş.
Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’u,Türkiye’ye yolluyor.
Bolton, 8 Ocak’ta kalın bir çanta ile Türkiye’ye gelecek.
Peki, Bolton’un çantasında ne var?
Bizim Dışişleri de ilk kez benden duysun!.. 
Bolton, Türkiye’ye iki teklifle geliyor.
Teklifin ana maddesi; Türkiye’nin, YPG’ye bir daha operasyon yapmaması üzerine kurulu.
Bunun için de iki madde konulmuş.
Birincisi; YPG’nin, Münbiç’ten tıpkı Afrin’de olduğu gibi temelli çekilmesi.
Böylece tek bir kurşun bile sıkılmadan burasının, Türkiye’nin desteklediği gruplara bırakılması.
İkincisi; Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin güvenliği için bir güvenli bölge hattı oluşturulması.
Bu hattın da derinliğinin fazla olmaması.
Türkiye bunları kabul ederse, çantadan çıkartılacak bir madde daha var.
PKK’nın temelli bitirilmesi ve elebaşılarının yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesi.
PKK’nın temelli bitirilmesi karşılığı da bir başka teklif daha var.
Rusya ile ilişkilerin buzdolabına alınması ve S-400 anlaşmasının iptali karşılığında, Patriot Hava Savunma Sistemi ve fazladan ekipman verilmesi.
S-400’lere ödenen paranın, Patriot ücretinden düşülerek, bu sistemin neredeyse bedavaya verilmesi.
Hasılı… Etrafımızda olup bitenlerin özeti budur.
Zurnanın ‘zırt’ dediği yere gelmiş bulunuyoruz.
Peki!..
Etrafımızda bu haltlar yenirken, bizimkiler ne yapıyor?
Paşalar, “Törene geldi - gelmedi” diye birbirlerini azlettirmekle meşguller.
Hükümet, seçim zaferi peşinde.
Bakanlar, kendi adaylarını belediye başkan adayı yaptırabilmek için kulis yapıyor.
Milletvekilleri, yurda dağılmış, seçim çalışması sürdürüyor. Kahvehanelere gidip; Amerikan askerlerinin Türk askeri korkusuyla Suriye’den nasıl kaçtığını ballandıra ballandıra anlatıyor.
Bazıları hızını alamayıp, “Amerikalıları fena öttürdük” nutukları atıyor.
Valla, “Öttük mü, öttürdük mü?” ben onu bilmem.
Bildiğim, burnumuzun dibine yeni düşmanların gelecek olmasıdır.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun İnşallah.

METİN ÖZER/ HABERVİTRİNİ