'Ben şerefli gazeteciyim, köşemle oynatmam' Bu sözler, Türk medyasının usta kalemi Necati Doğru'ya ait. Necati Doğru; Dürüst gazeteci... İlkeli gazeteci... Bağımsız gazeteci... Genç kuşaklara örnek olan gazeteci... Soyadı gibi doğru bildiği yolda ''doğru'' giden bir gazeteci... Hafta başında Sabah Gazetesi''nden istifa ettiği haberi geldi bize... Biz de Haber1 olarak bunu duyurduk kamuoyuna. Ve bu sabah kendisini telefonla aradık. Necati Doğru, Sabah Gazetesi''nden niçin istifa ettiğini Haber1'e anlattı.
İstifa nedenini sorduk, dünden bugüne uzun bir sohbet yolculuğuna çıktık. Hem üzüntülü hem de mutluydu... Bu nasıl olur demeyin. Yazılarına müdahale edildiği, köşesinin yeri sürekli değiştirildiği için üzüntülüydü. Türk medyasının bugünkü durumuna bakıp üzülüyordu. Ama bağımsız gazeteciliğine gölge düşeceğini düşünerek 12 milyar lira olan maaşını biran bile düşünmeden, istifa etme cesaretini gösterdiği için mutluydu. 'Soyadımın takipçisiyim' diyerek onurunu daha üstün tuttuğu için mutluydu.
İşte duayen gazeteci Necati Doğru'ya sorduklarımız, işte Doğru'nun söyledikleri...
- Necati Ağabey hem geçmiş olsun hem de hayırlı olsun. Çünkü bazen kötü gibi görünen bir olay, iyi şeylere de vesile olabiliyor. Nedir bu istifa olayının nedeni? Bazı internet sitelerinde yeralan haberde olduğu gibi köşe yazının yeri değiştirildiği için mi istifa ettin?
- Evet doğru. Ben köşe yazısı sürekli yeri değiştirilecek bir yazar değilim. Türk basınında 25 yıldır temizlik, medeniyet, eşitlik, adalet, demokrasi, insan hakları, kardeşlik, bağımsız gazetecilik diye haykırıyorum. İktidarların dümen suyuna girmeyen gazeteciliği savundum, savunuyorum. Yazılarımda hep bunları savundum, yine bunları savunuyorum, dile getiriyorum. Benim çizgim bu. Ve bu yazıları yazdığım için yazılarıma talep arttı. O yüzden de sürekli transfer edildim.
- Peki iktidarı eleştiren yazılar yazdığın için mi, köşe yazının yeri değiştirdiler?
- Benim yazılarıma talep mi azaldı ki yerimi değiştiriyorlar. Hayır. İktidarı eleştiren yazılarım nedeniyle yerimi değiştirdiler. Gazetecilik bağımsızlık gerektirir. Ben bağımsız gazeteciyim. İktidar hakkında ille de olumlu ya da ille de olumsuz yazayım diye bir kaygım yok. İktidarı okşayan ya da iktidara saldıran yazar olmak istemiyorum. Bu yüzden yanlış yaptıklarında eleştirdim, doğru yaptıklarında bravo dedim. Ama dediğim gibi ben bağımsız gazeteciyim. Sabah patronları ise içine düştüğü mali sıkıntıdan dolayı bağımlı olmak istiyor.
'HİÇBİR GAZETE PATRONU, SENİN VİRGÜLÜN DAHİ OLAMAZ'
- Yazının bir sayfadan başka bir sayfaya alınması, seni çok üzdü galiba.
- Tabii ki. Ben şerefli bir gazeteciyim. Ben basının gücünü savunuyorum, onlar ise basını, gücün basını yapıyorlar. Bak, sana çok ilginç bir anekdot anlatayım. Yaklaşık 20 yıl öncesiydi galiba. Çetin Altan, Hürriyet Gazetesi'nde yazıyordu, ben Güneş Gazetesi'nde haber müdürüydüm. Bir gün bir haber aldık. Çetin Altan Hürriyet'ten ayrılmış diye. Telefon ettim, 'İstifa ettiğin doğru mu?' diye sordum.
Evet cevabını verdi ve nedenini anlattı: 'Yazımı 4. sayfadan 7. sayfaya aldılar. Ben de istifa ettim' Ben de ona, 'Üzülme, hiçbir gazete patronu, senin virgülün dahi olamaz' dedim. Ertesi gün de Cağaloğlu'ndan kırmızı bir karanfil aldım ve Çetin Altan'ın Kadıköy'deki evine gönderdim.
'KÖŞELERİMLE OYNATMAM'
Yani yazarın köşesinin sürekli oradan buraya konulması doğru değil. Olmaz öyle şey. Ben gazetecilikte ekol yarattım. Yeni bir yazı stili oluşturdum. Ekonomi haberciliğinde yeni bir tarz çıkardım ortaya. Yöneticilik yaptım. Sırası geldiğinde yerimi genç arkadaşlara bıraktım. Birçok gazeteci arkadaşı yetiştirdim. Aldığım para da anamın ak sütü gibi helaldir bana. Benim köşemle oynamasınlar. Köşemle oynatmam ben...
'DİNÇ BİLGİN'İ BANKA ALMAKTAN VAZGEÇİRDİM'
- Necati Ağabey, gazete patronları niçin bu hallere düştü? Medya çok sıkıntılı bir dönem geçiriyor? Bunda banka patronluğu hevesinin de rolü var mı?
- Tabii ki var. Bak sana yine çok ilginç bir olay anlatayım. Birkaç yıl önce Sabah Gazetesi'nde sürekli yazıyorum. Gazete patronları, banka işine girmemeli, banka sahibi olmamalı diye. Çünkü o sıralar, Dinç Bilgin'e sürekli telkinde bulunuyorlar. Rakiplerimizin bankası var, bizim de olmalı diye. Dinç Bilgin de bunun üzerine içi boşaltılan kamu bankası Emlakbank ile birlikte Bank Indosuez'i 17 milyon dolara almak için girişimde bulundu. Bunun üzerine ben de köşemde, bizim patron Dinç Bilgin de banka patronu olmaya çalışıyor, ahlaksızlık yapıyor diye bir yazı yazdım. Sonra da, yazıyı nasıl olsa koymayacaklar diye bırakıp eve gittim. Gece 2'de telefon çaldı. Eşim telefona baktı, 'Adının Dinç Bilgin olduğunu söyleyen biri seni arıyor' dedi. Yani gecenin o saatinde Dinç Bilgin'in arayacağına inanmıyor, herhalde biri işletiyor diye düşünüyor. Telefonu aldım, baktım gerçekten Dinç Bilgin. Bana şunu söyledi
- 'Ben bu gazetenin patronuyum, senin yazını okudum. İstesem senin yazını çıkartabilirim. Ama çıkartmıyorum ve banka almaktan vazgeçiyorum'
Ben de tamam dedim, helal olsun. Yani Dinç Bilgin'i yazılarımla banka almaktan vazgeçirdim. Ertesi gün gazeteye gittiğimde Dinç Bilgin'in en büyük yardımcıları Zafer Mutlu ile Kenan Sönmez, odama hücum ettiler.
'Ne yaptın sen? Banka sahibi olamadık. Rakibimizin bankası var, bizim yok. Aydın Doğan bizi boğacak.'
Dinç Bilgin, o zaman banka sahibi olmaktan vazgeçti. Ama sonra yine fikir değiştirdi, 2 yıl sonra Etibank'ı satın aldı. Ne oldu? Bankanın içini boşaltmaktan hapse girdi. Ben de, 'Dinç Bilgin de hortumcu diyerek gazeteden istifa ettim ve çok düşük bir maaşla Cumhuriyet Gazetesi'nde 850 milyon lira gibi bir maaşla çalışmaya başladım. Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra Dinç Bilgin, hapisten çıktı, özür diledi. Ben yanlış yaptım. Artık sadece gazetecilik yapacağım dedi. O sırada yardımcıları bırakıp Vatan Gazetesi'ni kuruyorlardı. Sürükleyici yazara ihtiyaçları vardı. Teklif ettiler. Ben de tekrar Sabah Gazetesi'nde yazmaya başladım. Gazetecilik, para kazanmak için yapılan bir meslek değildir. Bu iş böyle gitmez. Gazete ve banka birlikte yürümez. Bak bu mecara nasıl bitti, gazete Dinç Bilgin'in elinden gitti. şimdi Turgay Ciner'in.
- Necati Ağabey, iktidarla ilgili yazıların için yönetimden nasıl bir tepki gördün?
- Daha önce de söyledim, ben sırf iktidara şirin gözükeyim diye yazılar yazmam, sırf iktidara saldırmak için de yazı yazmam. Doğru yaptıklarında kutladım, yanlış yaptıklarında eleştirdim. Nitekim, AKP Hükümeti, Uzanlar'ın üzerine gittiğinde, 'Bravo' dedim. Çünkü bugüne kadarki hükümetlerden hiçbiri cesaret edememişti buna. Ama türban sorunu ortaya çıktığında da eleştirdim bunları. Eğer yazı yazsaydım şimdi son terör olayı ile ilgili eleştirecektim.
BU ÖLÜMLERİN SORUMLUSU TAYYİP ERDOĞAN'DIR
- Ne yazakacaktın?
Bu ölümlerin sorumlusu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır diye yazacaktım.
- Niçin öyle düşünüyorsun?
- Çünkü, Amerika ve İngiltere, Arap dünyasının petrolüne konmak istiyor. Tayyip Erdoğan, bu emperyalistlerin yanında yer aldı. Türkiye'yi taraf yaptı. Teröristler şimdi İngilizlerin iki damarını, finans ve diplomasi damarını vuruyor.
- Bundan sonra ne yapacaksın Necati Ağabey?
- Bazı projelerim var. Roman projesi var. Medyada yaşadıklarımı bir kitap haline getirmek istiyorum. Önce biraz dinleneyim. Sonra harekete geçeceğim.
- Başarılar ve mutluluklar dilerim.
- Çok teşekkür ederim. Çok mutlu ettin beni aramakla.
HABER1.COM
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:06