OSMANLI İmparatorluğu ve Türkiye üzerine bugüne kadar 6 kitap ve çok sayıda makale yazan, kitapları dünya genelinde 19 dile çevrilen, Atatürk Uluslararası Barış Ödüü sahibi Prof. Dr. Lewis, önceki akşam, Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı'nın onur konuğu olarak, Lütfi Kırdar Uluslar arası Kongre ve Sergi Sarayı'nın Konferans Salonu'nda, ''Türkiye, Birleşmiş Milletler, Avrupa, ABD ve Ortadoğu üzerine görüş ve düşünceler'' başlıklı bir konferans verdi.
Ev sahipliğini vakıf başkanı Dr. Akkan Suver'in yaptığı konferansa özellikle eski komutanlar büyük ilgi gösterdi. Konferansı ABD'nin İstanbul Başkonsolosu David Arnett, Rusya, İngiltere, Fransa, Özbekistan, Makedonya, Arnavutluk'un İstanbul başkonsolosları, eski MİT Müsteşarı, Büyükelçi Sönmez Köksal'ın da aralarında bulunduğu geniş bir davetli topluluğu dinledi. Prof. Dr. Lewis, konuşmasında şunları söyledi:
DEVLET SIRRI VERMEYECEĞİM
Ben politikacı değil, tarihçiyim. Söyleyeceklerimi çok merak ediyorsunuz ama size herhangi bir devlet sırrı vermeyeceğim. Çinliler'in çok kızdıkları insanlara ettiği ''İlginç zamanlarda yaşa emi!'' diye bir küfrü vardır. Biz de ilginç bir zamanda yaşıyoruz. Çünkü Roma'nın çöküşü, İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfi, SSCB'nin dağılmasına benzer, radikal değişimlerin olduğu tarihsel bir dönemden geçiyoruz.
ABD EMPERYALİST DEĞİL.
Ortadoğu ve İslam dünyasında egemen olan sosyalizm ve milliyetçilik, bölgeye refah yerine ekonomik çöküntü ve fakirlik getirdi.
Bölgedeki bu geri kalmışlık yüzünden Mısır, Suriye ve İran'dan başlayarak köktendinci akımlar hızla gelişti. Bunun en son örneği ise El-Kaide'dir. El-Kaide örgütünün içinde 12 Türk'ün de olduğu ortaya çıktı. Ama bu 12 Türk'ün Türkiye'de değil, Almanya'da doğması ve Almanya'da yetişmesi çok önemli bir ayrıntıdır. Çünkü İslam dünyası, ''düşmanımın düşmanı, benim dostumdur'' düşüncesiyle kendisine emperyalist diye düşman olarak gördüğü İngiltere ve Fransa'ya inat, Almanya'ya dost olarak kucak açtı. ABD'yi de emperyalist diye düşman olarak görüyorlar. ABD'nin emperyalist olduğunu düşünmüyorum.
AB ŞU ANDA ZOR GÖRÜNÜYOR
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) şu anda hemen üye olması bana pek mümkün gibi görünmüyor. 1639 yılında da Türkiye, İslamdan vazgeçmesi halinde Avrupa'ya davet edilmişti. 1930 yılında da koşulsuz davet edildi. Ama o dönem Avrupa karışıktı ve her kafadan aynı bir ses çıkıyordu. Şimdiki durum da çok sorunlu. Çünkü AB, Türkiye'yi üye alırsa sınırları İran, Irak, Mısır ve Suriye olacak. O yüzden AB, henüz 70 milyonluk bir Müslüman Türkiye'yi üye olarak kabul etmeye hazır değil.
Turgut Özal 'kazananın masasında olalım' demişti
''Olası ABD-Irak savaşında Türk devlet adamı olsaydınız nasıl bir tutum izlerdiniz?'' sorusu üzerine, Bernard Lewis şu anektodu anlattı:
''Turgut Özal ile 1990 yılı Kasım ayında bir akşam yemeğinde sohbet ediyor, Kuveyt'in işgalinden ve savaştan konuşuyorduk. ''Bu konuda bizimle (ABD'ye) birlikte olacak mısınız? diye sordum. ''Tabii ki'' dedi. Bu kadar kesin bir yanıt beni şaşırtmıştı. ''Neden?'' diye sordum. Özal da ''Savaş bittiğinde kazananın masasında oturmak istiyoruz. Mönüde değil, misafir listesinde olmak isteriz'' dedi. Saddam, Hitler kadar olmasa bile çok tehlikeli. Saddam sonrası çok karışık bir dönem olacak. Saddam'a karşı hiçbir şey yapmamak daha da tehlikeli. Türkiye'nin Ortadoğu'da bazı dezavantajlarına karşın, güçlü tarihsel bağları ve sempatisi var. Bunları iyi değerlendirmesi gerekir.''
TÜRKİYE MODEL OLABİLİR
Türkiye'nin Ortadoğu ve İslam dünyasında son derece hayati bir rolü var. Bazen bana, ''Türkiye bölgede model bir ülke olabilir mi?'' diye soruyorlar. Ben de onlara Türkiye bunu tarihte daha önce iki defa yaptı. Yine niye yapmasın diyorum. Çünkü Türkiye, açık ve yaratıcı bir toplum olan Osmanlı İmparatorluğu'ndan çıkıp, işgal altında olmasına rağmen başarılı bir kurtuluş savaşı verdi ve modern bir ülke yarattı. Türkiye uzun süredir daha fazla demokratikleşmenin mücadelesini veriyor. Çünkü Türkiye'de demokrasi var. Ancak İslam dünyası, Batı'nın anladığı tarzdaki demokrasiyi anlamıyor. Türkiye tüm dünyaya, gerçekten işleyen bir demokrasinin Müslüman bir ülkede de uygulanabileceğini, bunun zor ama imkansız olmadığını göstermiştir.
DİN VE DEVLET AYRI OLMALI
(Orgeneral Çetin Doğan'ın ''Batı'da Hristiyan Demokrat partiler var. İslam dünyasında, laik bir ülkede islamik referansı ön plana çıkaran bir politik yaşam düşünülebilir mi?'' sorusu üzerine): ' İslam'ın yazılı geleneğinde politika ve otoriteye de yer verilmiş. Ama Hıristiyanlıkta bu yok. Hıristiyan dünyası, din ve devleti birbirinden ayırmak için çok tartıştı ve sancılı bir şekilde de olsa bunları ayırt etti. Ama İslam dünyasında böyle bir çaba olmadı. İslam dünyası demokrasi istiyorsa önce din ve devleti ayırması gerekir.
(Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:17