
ACILARIN KAHRAMANI GÖKHAN ZAN'DAN ÇOK ÖZEL AÇIKLAMALAR...
Gırtlağına boru takılarak nefes alan babasını ameliyat ettirmek en büyük hayaliydi ama gözü kör olası parasızlık onu engelledi... Doğuştan zihinsel engelli bir kardeşi, böbrek hastası bir annesi var, o bakıyor... Dayısı aynı hastalıktan kurtulamamış, diğer dayısı ise diyalizde. Amcalarından biri de engelli...
'OĞLUM GÖKHAN'IM' DİYEMEDİ...
Yaşasaydı canını bile vereceği babasının "Oğlum Gökhan'ım" dediğini hiç duyamamış olan 27 yaşına bir ömürlük acı sığan Gökhan Zan... Şimdi bir tek amacı var, kardeşinin aynı acıları yaşamaması... Bir de kendisi için 'cam adam' benzetmesi yapılmasına çok içerliyor...
Beşiktaş'ın hırslı futbolcusu Gökhan Zan, 'Cam Adam' sözüne çok kızıyor; onun hikayesini bilince bazı camların kurşun geçirmediğini anlıyorsunuz.
Hani derler ya; her takıma lazım adam! İşte Beşiktaşlı Gökhan Zan öyle bir futbolcu. Ya da tribün söylemiyle "bıçak gibi topçu!" Topçu bıçak gibi, gövde sağlam ama yürek serçe kuşu. Ailecek yaşadıkları Gökhan'ındır...
Gökhan'ın yuvarladığı top da bizim. Top bizim diye sert yapmadık, tatlı sert girdik ve dinledik; sevmek nasıl bir şeydir, kaybetmek hayata dahil midir, aile ne demektir, bir küçücük çocuk nasıl büyük düşler kurarmış... İşte tam tekmil birden Gökhan Zan!
* Çok hırslısın ama en kopacağını hissettiğim anlarda bile bir yerde bırakıyorsun. Mesela Zidane örneğinde olduğu gibi kafayı rakibin göğsüne patlatabileceğin anlar oluyor sahada...
Yanlış bir hareketti. Ve ben hiç kimseye vurmadım, kızmadım. Çocukluktan beri beni hep kırdılar ama ben hep iyi niyetli ve uzlaşmacı davrandım. Aile yapımdan kaynaklanıyor bu. Kavga edecek gücü bulamadım kendimde.
* Ailenle ne ilgisi var? Çocuksun ve sana oynarken tekme atıyorlar...
Yine de iyi niyetle karşılık verirdim.
AİLME BAKIYORUM
* Bu 'aile yapım' dediğiniz şey nedir?
Ailemin büyüğü benim şimdi. Bütün aileme ben bakıyorum. Küçükken onlar yaptı bunu, şimdi ben yapıyorum. Anneme, ablalarıma, kardeşlerime, hepsine ben bakıyorum. Bütün çevreme ben bakıyorum.
* Sorumluluk ağır yani...
Evet. Sadece büyük bir camianın futbolcusu olma sorumluluğunun yanında bir de böyle büyük bir sorumluluk taşıyorum. Ve çok genç yaşta olgunlaştım bu konularla içli dışlı olduğum için. Biliyorsunuz her aileden bir kişi mutlaka bu yükü üstlenir ve eziyet çeker. Benim kardeşim belki bu kadar yaşamaz sıkıntıyı...
* Bir şairden bu da; beş yaşında büyürse insan/alın terini içerse damla damla...
Doğuştan zihinsel engelli bir kardeşim var. Annem var böbrek hastası. Dayım vefat etti böbrek yetmezliğinden, 42 yaşında. Bizim ailede ırsidir bu rahatsızlık. Bir dayım 45 yaşında dializde. Teyzelerimde yok mesela.
* Büyük maddi külfet getiriyor tabii. Zamanında bu hastalıklarla bu gelir düzeyiyle baş etmek zor olmalı...
Babam hem gırtlağından boru takılarak nefes alıyordu hem de çenesi kilitliydi. Dardanelspor'a transfer olmuştum. Bir tek amacım vardı; daha büyük bir takıma transfer olup babamın ameliyatını yaptırmak. Ama nasip olmadı. O dönemdeki kazancımla bu ameliyatı yaptırmam mümkün değildi.
* O kadar az mı kazanıyordunuz?
7 milyar peşin para aldım o ilk sene. İkinci sene ise 8 milyar. Tam 15 kişiydik. 5 kardeşiz, biri özürlü. Yine özürlü bir amcam var. Kardeşlerimden bir tanesi Selahattin, Beşiktaş'ın futbolcusu olarak Hatayspor'da kiralık oynuyor. Bunun dışında, eniştem gurbette olduğu dedeme, nineme ben bakıyorum. Annem, kardeşlerim, ben ve eşim hep birlikte aynı evde kalıyoruz bugün. Aileye babalık görevini ben yapıyorum. Yüküm ağır ama çok mutluyum bunları yapabildiğim için.
BABAMIN SESİNİ DUYAMADIM
* Baban futbolla ilgili miydi?
Babam Fenerbahçeliydi. Ama beş yaşımdan beri babam çenesi kapalı, hortumla beslenerek yaşadı. Rahmetli, ikinci kattan düşünce bu duruma gelmiş. Babamın bir kez 'Oğlum, Gökhan'ım' dediğini duyamadım. Olmadı işte. Parayı denkleştiremediğim için öldü babam.
* Aile futbol oynamanı nasıl karşıladı?
Önce karşı çıktılar tabii. Annem ise Beşiktaşlı. Dedem koyu bir Beşiktaşlı'dır. İsmimi koyan Ahmet amcam da Beşiktaşlı. Benim ismim Gökhan Keskin'den gelmedir. Gökhan Keskin'in Beşiktaş'ta futbola başladığında 1982 yılında doğmuşum. Gökhan Keskin stoperdi, ben de stoper oldum. Bu da çok ilginç. Ahmet amcamın evinde Gökhan Keskin'li Beşiktaş posterleri asılıdır. Tam bir Gökhan hastasıydı.
* Ailece Beşiktaşlı mısınız?
Benim kaderimdi Beşiktaş. Hatayspor'daki hocam; Ali Gültiken. Çanakkale Dardanel'de Fuat Yaman, Feyyaz Uçar, Metin Tekin'le çalıştım. 3 yıl boyunca Metin-Ali-Feyyaz efsanesiyle çalışan tek futbolcuyum. Sonra Hürser Tekinoktay hocam da sıkı Beşiktaşlı'dır. Lucescu ile görüştüğümde Galatasaray'ın hocasıydı. Sonra Beşiktaş'a geldi. Yani kiminle çalışsam ya da çalışmaya kalksam Beşiktaş'a çıktı yollar. İyi ki de böyle oldu.
"Benim ismim Gökhan Keskin'den geliyor. Onun Beşiktaş'a başladığı 1982 yılında doğmuşum. Gökhan Keskin stoperdi, ben de stoper oldum. Bu da çok ilginç. Ahmet amcamın evinde Gökhan Keskin'li Beşiktaş posterleri asılıydı. Tam bir Gökhan hastasıydı amcam.".
* İlk transfer paranı aldığında ne yaptınız? Neler yaşadınız ailede?
İlk aldığım para 20 milyon liraydı. O zaman 15 yaşındayım ve genç takımdan A takıma yeni çıkmıştım. Sevinçten içim içime sığmamıştı. 100 bin liram bile olmamıştı. Bize dedem bakıyordu işte. Çok değerliydi o para. Anneme verdim, gözyaşlarını tutamadı. Eve yiyecek aldı. Güzel bir ziyafet çektik o gün o parayla.
DAİMA AÇIK SÖZLÜYÜMDÜR
* Peki, hep mi böyle kontrollüsünüz? Anlatırken basit şeylerden söz eder gibisiniz.
Benim tarzım bu. Böyle yetiştirildim, böyle gördüm. Ailemle paylaşırım her şeyimi. Daima açık sözlüyümdür.
* Bu sıkıntı yaratmıyor mu ilişkilerinde?
Her zaman doğru olanı söylemek iyi olmuyor tabii. İnsanlar doğru olanı bu kadar doğrudan ortaya koymamdan belki çok da hoşlanmıyorlar. Karşımdaki insanlar ya kırılıyorlar ya da beni yanlış anlıyorlar. Ama gerçekler acıdır.
* Doğru söylediğiniz şey neden bu kadar yanlış anlaşılabilir ki?
Ben de bunu anlamaya çalışıyorum. Galiba bizim memleketimizde; Türkiye'de var bu.
TEHLİKE OLMASI GEREKMEZ
* Peki neden böyle olma gereği duyuyorsunuz? Doğru olmanın sakıncalarını görüyor ve yaşıyorsunuz. Sadece sosyal hayatında değil sahada da seziliyor bu tavrınız...
Hiçbir şeyden çekinmeden oynuyorum futbolumu. Sahada hiçbir çekincem yok. Bakın bir pozisyonda farklı galibiyet yaşıyorken bile son dakika topuna sert girdiğim için sakatlandım. Geçen sene Bursaspor maçı. Halbuki bu kadar farklı galipken biraz daha rahat oynayabilirdim. O topun bize tehlike olma şansı da çok düşük. Ama yapamam bunu. 10 saniye kalmış, 40 dakika kalmış. Bunları kovalamam. Ne lazımsa ve ne zaman gerekiyorsa o zaman yaparım.
* Kaybetmekten mi korkuyorsunuz?
Bir daha söyleyeyim; korkmam. Ama kaybetmeyi sevmiyorum. Ben sakınan biri değilim. Her pozisyonda kafayı sokmak isteyen bir oyuncuyum. Sakatlanacaksam da böyle sakatlanayım; mücadele ederken. Savaşırım yani.
* Peki, bu yaşamınız için de geçerli mi?
Yaşamım için de geçerli. Ailemde de böyle.
* Bu disiplin aileden mi geliyor yoksa?
Aileden geliyor; taa babadan, dededen. Biz dedemle birlikte yaşıyorduk.
* Toprakla mı uğraşıyordunuz?
Dedem çiftçiydi. Hatay'da sabah 5'te zeytin toplamaya giderdik hep birlikte gün doğmamışken daha. Zeytin zaten sonbahar gibi toplanırdı. 35 kilometre yürür uzaktaki zeytinlikten toplardık. Gelir sepetleri boşaltır sererdik onları. Bu böyle 12-13 yaşıma kadar sürdü.
* Oyun çağında tarladasınız yani...
Mecburduk bunu yapmaya. Sonra Hatayspor'un alt yapısında top oynamaya başladım. Babama hep yardım ettim. Bahar ve yaz ayları bahçe toplanmasına da giderdim. Sonbahara doğru da dedeme yardım ediyordum.
* Hep uğraşı ve mücadele yani!
Bu garipsediğim bir şey değil ki. Hep böyle olması gerekiyordu. Çok kalabalık bir aileydik. Babamın o kadar bütçesi yoktu. Geçim kaynağımız buydu bizim. Bahçeydi; o tarlaydı.
* Temel sorun aynı belki ama herkesin öyküsü farklı. Her genç sonunda Beşiktaş forması giyemiyor.
Doğru; kesinlikle çok farklı.
* Aile nasıl katılıyor bu sürece?
Hâlâ paylaşarak yaşıyoruz her şeyi. Mağlup geldiğimiz zaman sadece ben üzülmüyorum. Sakatlandığım zaman sanki onlar da sakatlanmış gibi etkileniyor. Eşim Kanada'da üniversiteyi bitirdi ve geldi. 18 yaşımızda evlendik. İki ayrı kişilik değil, biz tek olduk onunla. Özürlü kardeşimi zaman zaman dışarı çıkarır ilgilenir onlarla. Bugünlere gelmemde büyük payı var.
* Kader birliği bu olsa gerek...
Belki yetiştiğimiz bölge, tarzımızı etkiledi. İstanbul'da yetişmedik.
* Psikolojinizin bu mücadeleyi kaldırmadığı zaman sakatlanıyor olabilir misiniz?
Bakın bir yanlış anlamayı engellemek isterim; ben müzmin sakat değilim. Allah'a çok şükür büyük bir sıkıntım yok. Sadece şu son zamanlarda kendime dikkat etmediğim ve sürekli sakatlandığım yazıldı. Bunu da boş sayfayı doldurmak için yapıyorlar herhalde. Nereden uyduruyorlar bunu? Benim bu sene yaşadığım tek sıkıntı omzumun çıkması, o kadar. Bu olana kadar çıkıp mücadelemi yaptım ben. Kimse 14 maç nasıl oynadığımı konuşmuyor.
BANA BİRAZ HAKSIZLIK YAPILDI
* Boş sayfayı doldurmak isteyenler kim?
İşini hakkıyla yapanlara sözüm yok. Beni kimse yanlış anlamasın. Ama sakatlığım üzerinden söylenilen ve yazılanlar gerçeği yansıtmıyor. Bundan beslenenler var herhalde. Eleştirilere saygı duyuyorum ama bu konuda bana biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Kimse geçen sene 47 tane maç oynadığımı konuşmuyor. Ama sakatlığımı bazıları gibi bahane edip oturmadım. 3 Kasım'daki Fenerbahçe maçında sakatlanmamın ana nedeni; o maça kadar grip dolayısıyla idman yapamadan maça çıkmamdır. Ben niye sakatlanmak isteyeyim ayrıca. Liverpool gibi bir devin karşısına çıkmamak ister miyim ben? Düşünün hem paramdan gidiyor hem de kariyerimden. Sorumluluklarım var benim. Ailem benim elime bakıyor. Neden sakat değilken 'sakatım' diyeyim ki?
BEŞİKTAŞ ŞAMPİYON OLSUN
* Keşke hasta hasta oynamasaydın. Ve bunu keşke teknik direktörün tespit edebilseydi...
Basın biraz abarttı. "Cam Adam!" diye başlık attılar benim için. Bazı camlar kurşun geçirmez ama. Tamam bende de var. İhtiyacı olduğu bir anda takımımı yalnız bırakmak istemedim. Teknik direktörüm de inandı bana. Bizim takımda da başka takımlarda da '10 hafta sakatım' diye oynamayan var. Yabancılara tanınan tolerans bize tanınmıyor. Ders alabileceğim insanları okurum. Ama cahilce eleştirilere kulaklarım tıkalı.
* Tüm bunlar seni çok etkiliyor.
Kimi etkilemez ki? Ayrıca tamamen buna bağlıdır, diyemiyorum. Ama formamı kaybederim, oynayamam diye kaygım olmaz.
* Arsenal transferin dedikodu olmaktan çıktı artık değil mi?
Her dönem transfer istekleri oldu. Zamanında Lucescu ile evinde görüştük mesela. Trabzon da Galatasaray da istedi beni. Ama tercihimi Beşiktaş'tan yana kullandım. Yine de Beşiktaş'tan yana kullanmak isterim. Öncelik takımımın yani. Daha bir yıllık sözleşmem var. Bunları o zaman konuşacağız. Şimdi bir tek şey düşünüyorum; Beşiktaş şampiyon olsun.
* Kitap okuyabiliyor musun?
Hayatımız kamplarda geçiyor. Fırsat buluyorum okumak için. Dan Brow'un kitaplarını okuyorum. Da Vinci'nin Şifresi çok etkiledi beni. Melekler ve Şeytanlar. Doğan Cücenoğlu'nun kitapları da çok eğitici benim için.
* Son soru yerine; Çarşı Grubu için ne düşünüyorsun?
Onlar bir başka. Dünyada böyle bir şey yok.