Medya
  • 7.10.2002 08:14

AHMET ALTAN TARTIŞMASINDA MİLLİYET ÖZÜR DİLEDİ !

KAYNAK : Haber Vitrini Milliyet’in 29 Eylül tarihli sayısında, yazar Ahmet Altan’ın Almanya’da yaptığı bir konuşmayı Fransız Ahmet manşetiyle gündeme taşıyan haber, hafta içinde gazete ile "haber yalanlarla dolu" diyen Altan arasında sert bir polemiğe yol açtı. Tartışma medyaya yansıdı. Köprüler atıldı, kılıçlar çekildi. Gelişmeyi merakla izleyen okurlar tam anlamıyla "arada kaldı". Önemli bir kısmı "işin aslı nedir?" diye sorarken, bir kısmı da Okur Temsilciliği’ni bir kez daha göreve davet etti. Konuya tam olarak açıklık getirmek, buna çabalamak, benim görevim. Mahkeme sürecine de yansıyan bu tatsızlığın içyüzünü ve sonuçlarını öğrenmek üzere Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz’la konuştum. Konu, Okur Temsilcisi açısından, DMG Yayın İlkeleri’nin 1 ("Gerçeklerin tahrif edilmemesi"), 5 ("sosyal düzey nedeniyle aşağılanma"), 6 ("düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı yayın"), 7 ("iftira nitelikli lakap ve ifadeler"), 9 ("haberde doğruluk teyidi"), 16 ("suçlanan tarafın görüşü") ve 20’nci maddeleri ("cevap ve tekzip hakkı") açısından ele alınması gereken bir şikâyet konusuydu. Mehmet Y. Yılmaz, haberin gazete yazı işlerine gelmesinden itibaren, hemen "rutin" bir doğrulatma işlemi yapıldığını söylüyor: Yılmaz’ın özeleştirisi "Muhabirle tekrar konuşuldu. Notlarını alan kontrol etti. Ardından toplantıya katılanlar tespit edildi, onlardan da Altan’ın sözlerinin doğru olup olmadığı kontrol edildi. Tanıklar da haberi doğruladılar bize." Muhabir, elinde bant olduğunu söyledi mi? "Hayır, elinde bant olmadığını söyledi. Ama pazartesi günü, toplantıdan bir bant olduğu ortaya çıktı. Oradaki bir radyocu idi bu kişi. Hemen bulundu. Hem buradaki hem Almanya’daki arkadaşlar bantın kopyasını istediler. Ama o kişi ‘bantın sahibi benim, ama içeriğindeki sözler Ahmet Altan’a ait olduğu için, ona sormadan size veremem’ dedi. Bantın kopyası perşembe günü geldi İstanbul’a." Banttaki sözlerle haberdeki ifadeler birbirini bire bir tutuyor mu? Bazı sözler bantta yer almıyor." Hangileri? "Mesela ‘ağızları kebap, üzerleri yağ kokuyor, kendileri de her şeye maydanoz oluyorlar, ben ise bu konuya Fransızım’ ifadesi bantta yok. ‘Almanların Goethe’si, Beethoven’ı var, bizim ise pastırmalı yumurtamız’ ifadesi var, ama eksik aktarılmış. Altan bunu iki kültürü yakınlaştırmak amacıyla söylüyor, bu ifadede ise farklı bir söyleme dönüşmüş. Osmanlı mirası, Lozan ve ulusal onurla dolar bağlantısına dair ifadeler ise aynen var. Buradaki sorun, bantın elimize geç ulaşması. Bundan ötürü onu yeterince güvenilir bulmuyorum. Ama bu, bantın varlığını değiştirmiyor. Gazetedeki bazı ifadelerin bantta olmadığı gerçeğini de değiştirmiyor. Ama şu açıdan içimiz rahat: Milliyet, kendi muhabirinden aldığı haberi, başka kaynaklardan da kontrol etti, bundan sonra yayınladı. Bu uluslararası gazetecilik uygulaması açısından böyle. Her gazete her haberle ilgili olarak bant kaydı aramaz. Biz bu yöntemin doğruluğuna inandığımız için de haberin doğruluğunda ısrarlı olduk. Ama, banta tam güvenmiyor da olsak, haberle ilgili bu iddiamızı geri çekiyoruz. Çünkü sözlerin bazı bölümlerinin bantta olmaması nedeniyle haberi yanlış kabul ediyor ve okurlardan özür diliyoruz." DMG Yayın İlkeleri’nde "haberde suçlanan tarafın görüşüne yer verilir" ve "cevap hakkına saygı" gibi maddeler de var. "Evet, ama bu bir konferans olduğu için, bu maddelere bir muhalefet olarak görmüyorum. Altan’ın şahsıyla ilgili olarak bir suçlama içermiyor haber. Ama sözlerinin bir bölümünün eksik, bir bölümünün bant kaydında olmaması nedeni ile Ahmet Altan’dan da özür diliyoruz." Peki, "Fransız Ahmet" başlığı? "Altan’ın Türk olduğundan kimsenin şüphesi yok. Espriyle karışık bir eleştiridir bu başlık. Aşağılama olsaydı, aynı ifade Fransızları da aşağılamak anlamı taşırdı. Bu tartışma Altan’ın da çıkışlarıyla, suçlamalarıyla iyice sertleşti. "Evet, bir aralar bizim işimizi yapmış bir kişiden, bir yazardan beklenmeyen bir tavırla gazetecilere ve gazete mensuplarına saldırması, hakaret sözcükleri kullanması da bu olayın gazete içinde daha hızlı sonuçlandırılmasını geciktiren bir faktör oldu. Biliyorsun bir mahkeme süreci var, fazla bir şey söylemek istemiyorum. Ama Ahmet Altan da kullandığı ifadelerden ötürü özür dilerse, elbette davayı geri çekerim." Bundan Milliyet kendisine nasıl dersler çıkardı? "Sorumlu olarak tespit ettiğimiz Almanya Temsilcisi, Haber Müdürü ve muhabirin işlerine son verdik. Bakın, bu gazetede çalışan herkese güveniyoruz. Bundan sonra da güvenmeye devam edeceğiz. Ama herkes de görecek ki, bu güveni kötüye kullanmanın bedeli ağır olacak." Yorum: Buradaki püf noktası, en temel sorunlardan biri: Doğruluk. Diğeri ise, tarafların görüşlerine, cevap hakkına saygı. Bu saygıya riayet, haberin doğruluğunun bir kez daha denetlenmesini sağlayabilir. Okurlar adına, açık sözlülüğü nedeniyle Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Açıklık kadar, çıkarılan dersler de önemli. Bant kullanımı konusundaki görüşlerine saygı duymakla birlikte, ben hassas haberlerde, "bant kayıtlarının" haber alma aracı olarak istisna olmaktan ziyade bir kural haline getirilmesinden yanayım. Dertleri gözle görülür ölçüde azalttığı, muhabiri daha düzgün çalışmaya ittiği, denetimi daha kolay hale getirdiği kesindir Konunun böylelikle kapanmasını; uygar bir eleştiri - özeleştiri ortamının oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla, tarafların yıpratıcı mahkeme sürecinden vazgeçmelerini dilemekten öte bir yorumum yok. (Milliyet) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:18

İLGİLİ HABERLER