Gündem
  • 30.4.2018 09:00

AK Parti 2019'da tuzağa düşürülecekti

Seçim startının verilmesiyle beraber gözler ekonomiye çevrildi. Türkiye ekonomisine 24 Haziran nasıl katkı yapacak? Planlar ne? Bir kriz mi bekleniyor, yoksa oyunlar mı var? OHAL yatırımlar için bir engel mi? Merkez Bankası’nın faiz kararlarında neden ekonomistler anlaşamıyor? Türkiye için en önemli ekonomik risk ne? AKŞAM Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor sordu, Prof. Dr. Kerem Alkin yanıtladı.

“Cumhur ittifakı Kasım 2019’a kadar Türkiye’ye çok sayıda farklı kademeli plan yapıldığını görmeye başladı ve ciddi istihbarat geldi. Bunun en önemli ayağı ekonomi. 24 Haziran seçimleri Türkiye’ye Kasım 2019’a kadar zarar vermeyi hedefleyen her türlü manipülatif operasyona bazuka etkisi yapacak.  Kasım 2019 beklenseydi Türkiye’nin hiç hak etmediği not indirimleri olacak ve Türkiye ağır bir kur, faiz baskısı aynı zamanda işsizlikle ilgili operasyonların tuzağına düşürülecekti.”

Türkiye 24 Haziran’da erken seçime gidiyor. Erken seçim alınması kararının arkasında ‘ekonomi kötüye gidecek endişesi yatıyor’ iddiası dillendirildi. Evet, küresel kriz zaten görülüyor ama sebep bu mu?

“KASIM 2019 BEKLENSEYDİ TUZAĞA DÜŞÜRÜLECEKTİK!”

2018’in ilk çeyrek büyüme oranının % 6-7 arasında olduğuna dair çok belirti var. Türkiye üretim performansına aynı şiddetle devam ediyor ve büyüme performansını kırılganlaştıracak bir görüntü de yok. Fakat şu var; Türkiye’nin yeni oyun kurucu rolü, küresel siyasetteki müzakere sürecinde masaya eşit koşullarda oturacak bir güce sahip olmasından memnun olmayan küresel aktörler Türkiye’nin eli kolu kırık vaziyette masaya oturmasını istiyor. Çok yönlü terör yapılarını devrede tutup, Türkiye’yi birkaç yerden sıkıştırmaya çalışarak operasyon yürütüyorlar. Cumhur ittifakı Kasım 2019’a kadar çok sayıda farklı kademeli plan yapıldığını gördü ve ciddi istihbarat geldi. Uluslararası kurumlar hatta Türkiye’yle ilgili abartılı eleştirilerinden vazgeçmeyen AB dahi Türkiye’nin büyüme performansına ve ekonomik becerisine övgüler yağdırırken, Moody’s 24 Haziran kararının alınmasından bir hafta önce not indirimi yapabileceği sinyali verdi. Kasım 2019 beklenseydi Türkiye’nin hiç hak etmediği not indirimleri olacak ve Türkiye ağır bir kur, faiz baskısı aynı zamanda işsizlikle ilgili operasyonların kucağına düşürülecekti. Bu esnada tesadüf denmesi ihtimal dâhilinde değil, Londra ve Zürih merkezli olarak döviz kurlarıyla ilgili son derece tartışmalı bir takım kur kotasyonlarının da bankalar arası piyasadaki sisteme dâhil edildiğini gördük. Sorguladığım Türk piyasa profesyonellerinin ‘Ben senden şu kadar yüksek fiyata dolar alırım’ diye verilen kotasyonlara aldanarak, para kazacağım diye bu kotasyonların gerçekleşmesine imkân sağlayacak geri zekâlılığa imza atmaları.

Siz bir takım oyunlardan bahsediyorsunuz aynı şekilde Cumhurbaşkanımız kur oyunlarından bahsetti.  Kim nasıl kurguluyor bunları? Amaçları Sn. Erdoğan’ı mı devirmek? En önemlisi nasıl engellenebilir?

“AMAÇLARI CUMHURBAŞKANIMIZI SİYASET DIŞINDA BIRAKMAK"

Cumhurbaşkanımız 21.yy’da 860 milyar dolarla yakalamış olduğu ekonomik performansı sadece ülkenin kalkınmasına değil, kapsayıcı bir modelle tüm Avrasya’nın kalkınmasına ilham verecek bir modellemeye dönüştürerek bir vizyon ortaya koydu. Ekonomisi bizden güçlü olan ülkelerin baş edemediği bir mülteci çalışmasına imza atıyoruz.  Birçok zengin ülkenin cesaret edemediği ve körfez ülkelerinin utanç tablosunu Türkiye tek başına sırtlıyor. Dünya, geçen on yıl içinde finans krizinin sebep olduğu yaraları yeni yeni kapatıyor. Dünyada son on yıl içinde yaklaşık on küsur mega proje gerçekleşebildiyse bunun yarısından fazlasını Türkiye tek başına yaptı.  Türkiye 6 mega projeye imza attı. Üstelik de Türkiye dünya finans sisteminde büyük kırılmaların yaşandığı dönemde bu mega projeler için finansman imkânları oluşturup özel sektör ile bunları yap- işlet- devret şekliyle gerçekleştirmiş ender ülkelerden bir tanesi. Dolayısıyla ekonomik krizlere rağmen biz bu mega projeleri yapan, ekonomisini 860 milyar dolara getirmiş, 17 milyar dolara giden ihracat gerçekleştiren, 200 ülkeye mal satan, 4,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan bir ülke olarak diyoruz ki kusura bakmayın bundan sonra küresel ekonomi politik yeniden yapılandırılırken müzakere masasında biz Türkiye olarak eşit şartlarda oturmayı hiç tartışmasız hak eden bir ülkeyiz. Bunu da Sn. Cumhurbaşkanımız temsil ediyor. Bu müzakere masasına aynı ve eşit koşullarda oturmasını haz etmeyen ülkeler şu anda Cumhurbaşkanımızı oyun dışı bırakmaları halinde eskisi gibi Türkiye’den pek çok imkânı koparabileceklerini umut etmekteler. Türkiye’nin kolu kanadının kırılmasının en önemli koşulu olarak da Cumhurbaşkanımızın Türkiye siyasetinde oyun dışı bırakılması olarak görüyorlar. Bu nedenle de iç siyasetteki bazı aktörleri ve yapıları fena halde beslemekteler. İnsanlık adına bir utançtır ki terör örgütlerini de kullanıyorlar.

Türkiye bu yönüyle bakıldığı zaman aslında çok yönlü bir beka mücadelesi vermekte. Cumhurbaşkanımız bu mücadele içinde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye’ye yeni bir proaktif kamu yönetim modelini de ortaya koyuyor. Muhalefetse acıdır ki Türkiye’nin eşit koşullarda küresel siyasette masaya oturmasına imkân sağlayacak en önemli siyasi lideri devre dışı bırakacak bir çaba içinde. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı üzerine odaklanmış durumda.

Sayın Bahçeli’nin erken seçim çağrısının akabinde TÜSİAD ‘erken seçim doğru olmaz’ dedi. Ekonomik aktörler arasında neden farklılık oldu?

"İSTİHBARATLARDAN HABERSİZ TÜSİAD SÜRECİ OKUYAMIYOR"

TÜSİAD devletin elindeki istihbarata sahip olamaz. Bu sebeple kendileri açısından erken seçimin şu an için bir gerekli olmadığını düşünebilirler. Cumhurbaşkanımız da Türk halkının karşısına belirlenmiş olan takvim neyse o dönemde gidilmesini en çok savunan liderlerimizin başında geliyor. Ancak 15 Temmuz hain darbe girişiminin bertaraf edilmesi sonrasında devlet dokularındaki terör örgütü mensuplarının temizlenmesiyle birlikte ulusal ve uluslararası istihbarat boyutunda bir silkinme ve bir başarı süreci başladı. Demek ki devletin içine sızmış hainler, Türkiye’nin bilgileri sağlıklı ve zamanında almasını engelliyordu. Anlaşılıyor ki terörle mücadele de dâhil olmak üzere aynı hainlikle geciktiriliyordu. Şimdi ise ulusal ve uluslararası düzeyde çok başarılı bir istihbarat akışı var. Devlet, Türkiye’nin uluslararası siyasette dünyadaki önde gelen ülkelerle birlikte masaya eşit koşullarda oturmamasına yönelik süreçlerle ilgili ciddi istihbaratı bilgiler alıyor. TÜSİAD bunları bu perspektiften okumuyor olabilir.

Güncellenme Tarihi : 30.4.2018 09:28

İLGİLİ HABERLER