Gündem
  • 5.4.2013 23:01

Akil adamlar kandil'e gidecek mi?..

GÜMRÜK ve Ticaret Bakana Hayati Yazıcı, Samsun'da çözüm süreci ve akil insanlar konusunda yapılan tartışmaları değerlendirirken, ana hedefin Türkiye'yi terör belasından kurtarmak olduğunu; bunun için de diyalog ortamının açık olmasının çok önemli olduğunu söyledi. Yazıcı, "Çözmek istemiyorsanız bahane çoktur. Bahane arama üretme lüksümüz yok" dedi.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı bugün Samsun'da Atatürk Kültür Merkezi’nde basın mensuplarıyla sabah kahvaltısında bir araya geldi. Çözüm süreci ve akil insanlara katılan kişilerin hangi kriterlere göre belirlendiğinin sorulması üzerine Bakan Yazıcı, Türkiye’nin en önemli sorunun terör olduğunu belirterek, "30 yıldır terörle hukuk içerisinde, güvenlik güçerimiz mücadele ediyor. Mücadelesi sürdürüyor. Dış desteği var iç desteği var. Bunların istismar ettikleri konular var. Türkiye bu mücadele ile alakalı önemli kaynak yatırım tahsis ediyor, kullanıyor. Elbetteki şehitlerimizin kanı hiçbir şey ile kıyas edilemez. O anlamda kesinlikle bir şey söylemiyorum, ima dahi etmiyorum. Bir noktaya geliyorsunuz Türkiye’yi bu beladan kurtaralım, nasıl kurtaracağız. Uyguladığımız yöntemle sonlanmadı" dedi.

KİMİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ VARSA AÇIKLASIN

Türkiye'nin güçlü, büyüyen bir ülke haline geldiğini belirten Bakan Yazıcı, daha da büyümesi için önemli projelere sahip olduğunu söyledi. Terörü bitirmek için 2009 yılında 'Milli birlik ve kardeşlik projesi'ni açıkladıklarını hatırlatan Yazıcı, "Mücadeleyi sürdürdük. Mücadele edecek kuruluşlara ihtiyaç duydukları tüm imkanları tahsis ettik. Başarılmadı anlamında söylemiyorum. Elbetteki mücadele ettiler. Güvenlik güçleri vatandaşın yaşam hakkını koruyacak. O yaşam hakkına yönelik eylem içinde olan terörist unsurları elbetteki hukuksal güvenliği de gözetmek suretiyle onu devre dışı bırakacak. Geldik 2009 yılında bu sorunu başka yöntemlerle çözmemiz lazım. Tartışmaya açtık. Nedir dediler projeniz ne. Bu Türkiye’nin sorunu, hepimizin sorunu, bu bir köprü yapmak, havaalanı yapmak, fabrika yapmak gibi bir şey değil. Her kimin kafasında bu sorunun çözümüyle alakalı en küçük bir kıpırtı varsa, bunu ortaya koysun, tartışalım, müzakere edelim. Olmadılar, özellikle siyasi sorumluluk mevkiinde olanlar katkı vermesi gerekenler uzak durdu. İlerledik bir iki kaza da oldu, o süreçte. Belki olmaması gereken şeyler oldu. Onları istismar edenler oldu. Bir Habur girişi oldu" dedi.

Dünyanın her tarafında istihbarat örgütlerinin ülkenin çıkarları bağlamında her türlü yöntemi kullandığını dile getiren Bakan Yazıcı, Türkiye'nin de istihbarat kuruluşunun da sorunun çözümü konusunda çalışmasını sürdürdüğünü, bu konuda belli bir yere gelindiğini aktardı. Sorunun konuşulması için öncelikle silahların susması gerektiğini belirten Bakan Yazıcı, şöyle devam etti:

BAHANE ARAMAYALIM

"Ve yakın bir zamanda da milli birlik ve kardeşlik projesinin bir alt başlığı çözüm süreci. Bu çözüm sürecinin en önemli parçası terörist unsurların bu ülke dışına çıkması. Daha sonraki süreçte de silahlarını bırakması böyle bir yol. Kalıyor deniliyor ki akşam televizyon izliyorum 'e ne olacak şimdi. Ülkenin birliği bütünlüğü konusunda ne söylendi. Efendim işte ana dilde eğitim verildi mi verilmedi mi?' bunlar söylenecek konuşulacak şeyler değil.

Elbetteki konuşmak önemli kıymetlidir. Ama siz o konuşma ortamını sağlayacaksınız. İnsanlar çok farklı düşüncelere sahip olabilirler çok aykırı şeyler de söyleyebilirler ama çok aykırı şöyler söyleyen insanların yanında, arkasında birisi de eline tüfeği almış duruyorsa, sizin yapacağınız iş ya o tüfeği silahı bıraktırmak ya da onu etkisiz hale getirmektir. Başka bir yöntem var mı? Bugün Türkiye’de bu sorunun çözümü noktasında başlattığı çözüm süreci olarak nitelediğimiz şu aşamada çok kıymetlidir. Bunu herkesin iyi algılaması gerektiğini düşünüyor. Bunu provoke etmek isteyenler vardır. Yurt içinde vardır yurt dışında vardır. Çözmek istemiyorsanız bahane çoktur. Bahane arama üretme lüksümüz yok. Türkiye’yi gelecek nesiller açısından büyük vebali var diye düşünüyorum."

DİYALOĞUN AÇIK OLMASI SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE ÇOK ÖNEMLİ

Akil insanların nasıl belirlendiğiyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Bakan Yazıcı şöyle devam etti:

"Oturduk bu işle doğrudan doğruya çalışan arkadaşlarımız istişarelerini yapmak suretiyle bir belirleme yapıldı. Başka olmaz mı olur mu? 76 milyonluk bir Türkiye’yiz. Ama başka da olsa bu defa siz değil, bir başkası bunlar niye böyle diyecek. Bana göre güzel bir oluşum olmuş. Onun işlevine bak. Türkiye’de en temel sorun dediğimiz temel sorunun akil olarak nitelediğimiz bu 63 kişi çözecek, bunlara havale ettik. Böyle yaklaşmayın. Böyle bir şey yok. Onlar özgürce dolaşacaklar. Bu sorunun çözümü noktasında gittikleri dolaştıkları yerdeki insanlar ne söylüyor onlarla, yaptıkları konuşmalarda hangi sonuçlara varılıyor bunları tahlil edecek, bunları irdeleyecek, sonuçta da kanaatlerini bu işi doğrudan doğruya takip eden yere iletecekler. Daha hiçbir toplantısı olmadan vay niye böyle. Sözcüklere takılmamalıyız. Bizi incitebilir, ama takılmamalıyız. Büyük hedefe odaklanmalıyız. Ana hedefte Türkiye’yi terör belasından kurtarmak. Bütün sorunların çözümü için çok değişik faktörler var ama en temel en zengin kıymetli hususiyet diyalog ortamının açık olmasıdır. Konuşabilmektir, tartışabilmektir. Bu kıymetlidir."

BÜYÜK HEDEFE ODAKLANMA

Bir basın mensubunun 'Hukuk içerisinde mücadeleden bahsediyorsunuz. Habur’un provokosyonu, istismardan bahsettiniz. Habur’a seyyar mahkemenin gönderilmesi ne kadar hukuka uygundur? Türkiye’de suç işlemiş eli silahlı insanların silahlı veya silahsız sınır dışına çıkma özgürlüğü var mıdır? Böyle bir özgürlük acaba Silivri’ye de tanınacak mı?' sorusuna Bakan Yazıcı, "Çok spesifik şeyler söyleniyor. Bunları söyleme özgürlüğünüz de benim de cevap verme özgürlüğüm var. Habur'u tartışmanın hiçbir anlamı yok. Olan olmuş. Onu tartışmak çözüme odaklandığınız bir noktada, çözüme hiç bir katkı sağlamaz. O süreçten ders alanlar almış. Herkes değerlendirir onu. Silahlı gidebilir mi? Kimse silahla rap rup gidecek diye bir şey söylemiyor. Ama siz büyük hedefe odaklanmışsınız. Büyük hedefe sağlama gerçekleştirme bağlamında yapacaklarınız var. Dolayısıyla o yapacaklarınız çerçevesinde şekli unsurlara takılıp kalmamak lazım. Eline kolunu sallar gider mi. Daha önce çıktı. Şimdi de çıkar gider, gitsin. Nizami şekilde silahla gidecek bir hal yok. Kimse de öyle bir şey yok. Kimsede öyle bir şey söylemiyor. Gitmesin mi kalsınlar mı?" diyerek cevap verdi.

İMRALI'YA GİDECEKLER Mİ?

'Akil adamlar Kandil'e gidecek mi. İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’a da nasihatta bulunacaklar mı?'  sorusuna ise Bakan Hayati Yazıcı, "Ben akil adamların aklı değilim. Amiri de değilim. Onlar nereye gidecek, nasıl yapacak bilemiyorum. Akil adamlar dolaşacak sizin bizim gibi vatandaşlar kanaatlerini sonra derleyip toparlayacaklar. Onun için Kandil'e gidecek mi şuraya gidecek mi, bilemem? Çözüm noktasında her halde kıymetli çalışmalar yapacaklardır diye düşünüyorum" dedi.

GDO'LU PİRİNÇ KONUSU

Mersin Limanında GDO’lu pirinçlere yönelik yapılan operasyonla ilgili bir soruyu da cevaplandıran Bakan Yazıcı, "Bu olaya ilişkin enformasyon ve istihbari bilgiler birkaç ay önce bizim Mersin Gümrük ve Ticari Bölge Müdürlüğüne ulaştırılıyor. O bilgiler savcılıkla paylaşılıyor. Sonuçta pirinçler toplatıldı, laboratuvar ortamında tahliller yapıldı ve soruşturma sürüyor. Gizlilik kararı da var. Bunun ötesinde söyleyeceğim başka bir şey yok. Ama ben hububat, yağlı tohumlar ticaretiyle uğraşan derneklerin genel kurulu vardı oraya katılmıştım. Orada bana şöyle bir değerlendirme yapıldı. Pirinçte kesinlikle GDO'lu olmaz, ama onun taşındığı araçta daha önce GDO'lu ürün taşınmışsa bundan ötürü de GDO bulgusu erişilebilir. Böyle bir şey söylendi. Ne derece doğru bilemem. Sonuçta bunların tahlilleri yapılıp Türkiye’de akredite edişmiş laboratuvarlar var. O konu neyi gerektiriyorsa o işlem izah edilir. Bunların tamamı da GDO'lu diye söylememiz de sözkonusu değil. GDO ididasıyla ve ilk tahlilde bunu doğrulayacak bulgulara ulaşılması dolayısıyla işlem sürdürülüyor" diye konuştu.

 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 16:33

İLGİLİ HABERLER