
AKILALMAZ AHLAKSIZ TEKLİF!..
Beni aldatan kocam "Sen de beğendiğin erkekle ol" dedi
GÜZİN ABLA
Ona en ağır gelen, eşinin ihanetinin de ötesinde, kendisine beğendiği erkeklerle olabileceği iznini vermesiydi... Özgür evlilik düşüncesi ona çok ağır gelmişti.
<ı>Erkek, ilişkiler peşinde koşarken, o kadından bu kadına gezerken, kendisine de açık kapı bırakıyordu. "İstediğini yapabilirsin, yeter ki, bana karışma" hesabı olmalıydı bu... Bir bakıma, öyle alışmıştı adam... Çünkü beraber olduğu kadınlar da evliydi... Ve eşlerinden izinliydiler... Birbirlerine karışmıyorlardı, özgürce, diledikleri gibi yaşıyorlardı kısacası...
"Bu nasıl evlilik, bu nasıl aile kavramı, bu nasıl bir anlayıştır?" diye soruyor okurum... Haksız da değil... Giderek yaygınlaşan ihanet olayları, nikáhsız beraberlikler, evlilik dışı çocuklar, toplumu nereye götürüyor? Bütün bunlar günümüzde artık neredeyse, doğal karşılanmakta, aile kavramı ise yara almakta... Aile kavramı bozulan toplumlar ise, kuşkusuz yok olmaya mahkûmdur.
Akıllara durgunluk veren okurumun mektubu ise şöyle...ı>
Merhaba Güzin Abla;
İnanın köşenizdeki bazı yazıları okurken kendi başımdan geçenler gözümün önüne yeniden geliyor, üzülüyorum, duygulanıyorum, gözlerim doluyor. Kaç defadır bazı yazılar üzerine fikrimi, tecrübelerimi, sizinle ya da okuyucularınızla paylaşmak istedim; cesaret edemedim. Fakat artık dayanamayıp özellikle erkek okurlarınıza seslenip, biraz dürüst olmalarını rica edeceğim.
Ben de tam yirmi iki sene, ihanet etmekten asla kaçınmayan bir kocanın karılığını yaptım. Bana gerçeği söylemesi ise 10 sene sürdü, ama 10 sene sonra bu inanılmaz itirafları duymak inanın çok kırıcı oluyor. Affedilemeyecek, kapatılamayacak derin yaralar açıyor insanın yüreğinde.
Eşimin benimle sevişirken boşalması bile, o kafasında yer etmiş, birlikte olduğu kadınların isimlerini sayıklayarak gerçekleşebiliyordu.
Ben durumu fark ettiğimde eşim yalan söylemeden kim olduklarını, o kadınlarla nasıl tanıştığını ve belki inanmayacaksınız ama, her gün onlarla beraber neler yaptıklarını, ne yediklerini, ne içtiklerini bana tüm ayrıntılarıyla anlattı. Rüyasına dahi giriyordu bu kadınlar. İşin tuhafı 10 senelik evlilikten sonra "Beni hiçbir zaman sevmediğini, benimle evlenmiş olmak için evlendiğini" bile söyledi. Oysa benimle evlenmek için çok mücadele etmişti. Çünkü babam beni ona vermek istemiyordu. Birlikte babamı zorla ikna etmiştik. Tabii ben bunları duyduğumda kaynar sular döküldü başımdan aşağı. Ancak bu arada iki çocuğumuz olmuştu. Ben hem okula gidiyor, meslek öğreniyor, buna paralel olarak çalışıyor, çocuklarıma annelik, kocama da karılık yapıyordum. İnanın bütün bunları yalnızca günde üç saat uykuyla başarıyor, insan üstü bir güçle her şeye ve her yere yetişmeye çalışıyordum. Buna rağmen eşim beni hiç takdir etmiyor, aksine üstüme üstüme geliyordu.
PES ETMEDİM
Tabii ben bunları duyunca; ayrılmak istediğimi ama evden yalnızca giyim eşyalarımı alacağımı söyledim. Çocukları da kendisinde bırakacağımı, bundan sonra benim işlerimi de üstlenmesi gerektiğini ama çocukları haftada bir görmeye geleceğimi de ekledim. O günkü şartlarda çocukların hem okullarını hem de arkadaş çevrelerini değiştirmemek açısından en uygun fikir buydu. Hem de çocuğu anne karnında taşıyor, doğuruyorsunuz ama çocuk yapmak işi iki kişinin eseriyse, sorumluluklar da bu iki kişi arasında paylaşılmalı, diye düşünüyorum.
Artık boşanmaya kesin olarak kararlıydım. O bir anda şok oldu; ne yapacağını bilemiyor, etrafımda dolaşıyor, gitmememi söylüyordu. Bir daha yapmayacağına yeminler ediyordu. Bu sözleri yalnızca beni incitmek ve tepkimi görmek için söylediğini, tekrarlayıp duruyordu.
Sonuçta kaldım; ama ona olan güvenim tamamen sarsılmıştı. İşin en şaka kaldırmayan yanı, benim de beğendiğim bir erkekle ilişkiye girebileceğimi, bana karışmayacağını da söylemesiydi. Çünkü onun ilişkide olduğu kadınların da eşleri vardı ve bu hayatı sürdürmeye müsaadeli idiler.
Bu nasıl evlilik, bu ne biçim bir hayat, nasıl bir anlayıştır!.. Gelecek kuşaklara bu örneği mi vereceğiz? Bu çok eşlilik kavramına, bu ilkelliğe mi döneceğiz?
Neden erkekler ve kadınlar eşlerini aldatır? Yoksa kocam yaşlılık kompleksine mi kapıldı? Bir cevap arıyor ama bulamıyordum.
Bu arada eşim sözünde durmadığı gibi, daha çok kumar oynamaya da başlamıştı. Her kavga edişimizde ondan intikam alacağımı haykırıyordum. O ise hiçbir şey yapamayacağımı söylüyordu. Ben de okulu bitirmeye odaklandım; iyi derece ile okulu bitirdim. Ve o dalda hemen bir iş buldum. Birden eşim çok kötü hastalandı. Çok sigara içiyordu, kalp krizi geçirdi. Artık hastane ile ev ve işim arasında mekik dokuyordum. Eşim doktorların tüm ısrarlarına rağmen sigara içmeyi bırakamadığı için damarları da tıkandı. Bu arada onun çektiği ağrılara ve hastalığının yarattığı sorumluluğa katlanamıyordum. Ruhen ve bedenen çöktüm.
SEFASI UZUN SÜRMEDİ
Psikolojik olarak vücudumda inanılmaz ağrılar vardı. Ama gene de pes etmiyordum. Bu arada devamlı hasta olduğu için ona işinden paralı çıkış verdiler; kabul etti. Yüklü bir para aldı. Sanırım öleceğini tahmin ediyordu, bu parayla her gün kumar oynayacağını söylüyor, beni süründüreceğini ima ediyordu. Para bankaya geldi çocuklara istedikleri eşyaları aldı; cep telefonu, bilgisayar gibi. Sonra da kumar masalarından ayrılmamaya başladı. Kumar oynayarak deşarj oluyor; para yalnız benimdir havalarında geziyordu. Ama Allah büyük! Bir gün yolda giderken düşüp öldü. İnanın ölmesi sürpriz olmadı benim için. Üzülmedim; iki sene oldu öleli ama ben onu hiç özlemiyorum; kaybettiğim için üzülmüyorum. Çocuklarımla kavgasız gürültüsüz, uyum içinde yaşıyoruz. Kazandığım para ile geçinmeye çalışıyoruz. Ben ve çocuklar böyle de çok mutluyuz.
Dürüst olsaydı, bana bu açıklamayı yıllar sonra değil de, başta yapsaydı, hiç değilse aramızda bir saygı kalırdı. Çocukların hatırına onunla arkadaşça görüşürdük.
Erkek beraber olduğu kadını üzmemeli, ona haksızlık etmemeli, ihanet ederek ya da kalp kırarak onu mutsuzluğa sürüklememeli. Özellikle de kadınların ahını almalı erkekler.
Çünkü bir şekilde bunu ödüyorlar. "Alma mazlumun ah’ını çıkar aheste aheste" dememişler mi, büyüklerimiz !..
RUMUZ: ÇALIKUŞU