Gündem
  • 7.4.2006 00:00

ALFRED SHKURTI'DEN CEVAP VE DÜZELTME

Sayın;  İNTERNET SİTESİ YETKİLİ VE SORUMLULARI

 

Gazetenizin/İnternet Sitenizin 26/27.03.2006 tarihli nüshasında  ALFRED SHKURTI (Aldo Bare) ile ilgili olarak vermiş olduğunuz haber gerçeklerle uzaktan yakından ilişkili değildir. Bu haberle müvekkilimi, hem Türkiye Kamuoyuna, hem de Dünya kamuoyuna yanlış tanıtarak onun hak etmediği bir biçimde tanınmasına neden oldunuz. Bu ihtarımın elinize ulaşmasından sonra en geç üç gün içinde haberinizi düzelterek; müvekkilimin aşağıda açıkladığım ve gerçeğe uygun olan şekliyle tanıtılmasını sağlamanızı müvekkilim adına ihtar ediyorum.

 

1.)Müvekkilim, Arnavutluk’ta güvenlik görevlisi olarak görev yapmakta iken, çıkan bir ayaklanmanın bastırılması esnasında ; amirlerden aldığı “Ateş et!” emrini, başında bulunduğu güvenlik ekibine vermemesi ve akabinde çıkan toplumsal olaylarda, aralarında müvekkilin kardeşinin de bulunduğu birden çok kişinin ölümü üzerine, görevinden alınmıştır. Halihazırdaki muhalefette bulunan Sosyalist Parti ileri gelenleri ile de (daha önceki görevinden ötürü kurulmuş) ilişki içinde bulunan ve siyasi bir kimliğe de sahip olan müvekkilin şahsında, o dönemin hükümetini yıpratmak için o sıralar muhalefette olup da şu an iktidarda bulunan  Siyasi Parti, tüm bu toplumsal olayların müsebbibi olarak, müvekkili ve ilişki içinde bulunduğu Sosyalist Parti mensuplarını gösterip kamuoyu önünde suçlamıştır. O an için olayları kontrol edebilen Hükümet, olayların baş sorumlusu olarak müvekkili gösterirken, üstüne üstlük birde onu organize bir suç örgütünün lideri olarak tanıtarak, faili meçhul kalmış pek çok olayı, müvekkile ve lideri olduğunu iddia ettikleri (ALDO BARE) adlı hayali örgüte yüklemişlerdir. Bu tür gerçek dışı propagandalarla Arnavutluk Halkını ikna eden ve şu an Hükümette bulunan Parti iktidara gelmiş olmasına rağmen, olayların gerçek sorumlularını bulamadığı için, müvekkil hakkındaki isnatlarını da geri almamıştır. Bu haksız uygulamanın sonucunda, pek çok faili meçhul olayın sanığı olarak gösterilen müvekkilim, toplumsal olaylarda hayatını kaybeden kişilerin aileleri ve yakınları tarafından da

-2-

 

düşman kabul edildiğinden, öç almak düşüncesiyle bu kişilerin saldırılarına maruz kalmıştır. Bazı çetelerin ve devletin resmi güvenlik kuvvetlerinin, müvekkile ve bütün ailesine uyguladıkları insanlık dışı baskılar günden güne daha da ağırlaşmıştır. Devletten, kendisinin ve ailesinin can güvenliğinin korunmasını sağlayamayan müvekkil, bu defa (pasaport, sürücü belgesi, kimlik vs. gibi) sahte belgeler düzenleyerek, yurt dışına çıkmaya çalışmışsa da başarılı olamayıp yakalanmıştır.

 

2.)Arnavutluk-Durres Mahkemesinde ; Cinayet İşlemek, Organize Suç Örgütü Lideri Olmak ve Sahte Belge Düzenlemek suçlarından dolayı müvekkil hakkında dava açılmış, yargılama sırasında ; iddia makamı ADAM ÖLDÜRMEK ve  ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ OLMA ithamlarını bu konuda elinde delil olmadığından geri çekmek zorunda kalmış ve müvekkil bu suçlamalardan BERAAT etmiştir (Ek 1: 21.12.2001 tarih ve 271 REGJ, 289 VENDIM sayılı kararın 23 ve 24 sayfaları).  Ancak, müvekkilin Hükümette etkili olan siyasi muhalifleri, bu yargı kararına rağmen, görsel ve yazılı medya aracılığıyla aynı iddialarla müvekkili suçlamaya devam etmişler ve <ı style="mso-bidi-font-style: normal">halen de devam etmektedirler. Bunun son örneği; Arnavutluk İçişleri Bakanı SOKOL OLLDASHI’nin 25.03. 2006 tarihli basın açıklamasıdır. Sayın bu açıklamasında müvekkili bütün faili meçhul olayların sorumlusu olarak ilan etmektedir. Hatta imalı bir şekilde kendi Temyiz Mahkemelerini dahi suçlamaktadır. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız koşullar altında can güvenliği bulunmayan müvekkil öldürülme korkusuyla, Makedonya Makamlarına başvurmuş ve onların vatandaşlığına geçerek “Mikel Kodra” adına düzenlenmiş bir  pasaport ile Türkiye’ye yasal yollardan gelmiştir.(Bu pasaport Makedonya Resmi Makamları tarafından düzenlenmiş gerçek bir pasaport olup adı geçen bu ülkenin Elçiliğine sorularak doğrulunun teyit edilmesini talep etmektedir.) Değişik Avrupa Ülkelerinde gezen müvekkil,  bu pasaportlar birkaç kez  Türkiye’ye girmiştir..  Türkiye’ye son giriş tarihi 24.03.2006’dır. 25.03.2006 tarihinde Batıkent-ANKARA’da yakalanan müvekkille ilgili olarak ; Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından 23.02.2006 gün ve 014152 sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderilen çok ivedi faks yazısında, müvekkilin yukarıda tarih ve sayısı yazılı karardan dolayı (sahte belge düzenlemekten) mahkum olduğu 7 yıl hapis cezasının infazı amacıyla İnterpol Genel Sekreterliği’nin A-198/1-2006 Kontrol numaralı Kırmızı Bültene istinaden arandığı bildirilerek gözaltına alınmış ,

-3-

 

ve çıkarıldığı Ankara 11.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 2006/113 SORGU sayılı kararı ile “<ı style="mso-bidi-font-style: normal">Şüphelinin Arnavutluk Temyiz Mahkemesinden dolayı verilen hapis cezası bulunması nedeniyle suçluların iadesine dair Avrupa Sözleşmesinin 16.maddesi gereğince, iade amacıyla …….40 gün süreyle sınırlı olmak üzere TUTUKLANMASINA” karar verilerek   Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevine gönderilmiştir.

 

3.) Yukarıda tarih ve numarası yazılı Durres Mahkemesinin kararında müvekkile verilmiş olan 7 yıl hapis cezası henüz kesinleşmemiş olup, Arnavutluk’taki avukatları tarafından bozulması için KANUN YOLLARINA başvurulmuştur. Bu konuyla ilgili belgeler birkaç gün içinde temin edilerek ilgili makamlara sunulacaktır. Bir kez daha belirtmek isterim ki, müvekkilimizin almış olduğu hapis cezaları, ülkesinde can güvenliği olmaması nedeniyle, yurt dışına çıkabilmek için düzenlemek zorunda kaldığı pasaport, kimlik gibi sahte belgeler nedeniyledir.

 

4.) Olaylar, Adalet Bakanlığına ve İçişleri Bakanlığına sunduğumuz belgelerde ve yukarıda yaptığımız açıklamalardaki gibi olmasına rağmen; gerek Türkiye ve gerekse Dünya kamuoyuna abartılarak, çarpıtılarak ve  gerçekte olmayan vahamet boyutları da eklenerek aktarılıp; müvekkilimin hak etmediği bir şekilde tanıtılmasına neden olunmuştur.  Bu işteki başrolü Arnavutluk Hükümet Yetkilileri ile onların Türkiye’deki Resmi Temsilcileri oynamasına rağmen Türk Medyası da bu oyuna alet edilmiştir.

 

Müvekkilimizin gerek Emniyet Birimlerinde gerekse yargı organları önünde SUSMA HAKKINI kullanıp, hiçbir şey söylememiş olmasına rağmen sanki konuşmuş gibi birileri tarafından basına kasten  yalan haberler sızdırılmıştır.

 

 

5.) Müvekkilimin, öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olması korkusuyla hareket ederek, sahte belge düzenlemek zorunda kaldığının bir başka kanıtı da, kendisi ile birlikte yakalanan Sertan Yanger’in 25.03.2006 tarihinde vermiş olduğu ifadedir. Adı geçen buradaki ifadesinde : <ı style="mso-bidi-font-style: normal">“….tarihten 1 ay kadar önce, kendisine ‘Arnavutluk’ta bulunan kendisini öldürmek isteyen bazı şahısların Türkiye’ye gelerek sizi Polis kılığında takip ettiklerini, bazı firma isimleri yazılı araçları

<ı style="mso-bidi-font-style: normal"> 

<ı style="mso-bidi-font-style: normal"> 

-4-

<ı style="mso-bidi-font-style: normal"> 

<ı style="mso-bidi-font-style: normal">kullandıklarını, en son olarak da İstanbul-Sarıyer’de size ateş ettiklerini anlattığınızı….” Demiş olmasıdır.

6.) Müvekkilimizin, Arnavutluk’taki Ana Muhalefet Partisi ile yakın ilişki içerisinde olduğu, bu partiyi yıpratmak amacıyla müvekkilimizin hedef seçildiğine aşikardır. Aynı zamanda, müvekkilimizin iade edilmesine dayanak olarak gösterilen, kesinleşmemiş mahkeme kararının BOZULMASI için yasal girişimlerde bulunulduğu da bir başka  gerçektir.

 

7.) Müvekkilimin Siyasi düşüncesi ve belli bir sosyal gruba mensup olması nedeniyle haksız bir zulüm korkusuyla karşı karşıya bırakıldığı ve bu nedenle ülkesini terk etmek zorunda kaldığı son derece açıktır.  Bu durum karşısında Türkiye’den sığınma talebinde de bulunulmuştur. Sığınma talebimizin, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ile Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 31.01.1967 tarihli Protokol hükümleri ile örtüşmektedir. Hal böyle olunca, müvekkilimizin Arnavutluk’a iadesine karar verilmesi onun işkence, ölüm ve insanlık dışı muameleye maruz kalmasına neden olacaktır. Herkesin yaşam hakkıyla ilgili güvenceye sahip olması gerektiği, ülkemizin de imza altına aldığı Uluslararası Anlaşmaların bir gereğidir. Böylesine hassa bir konuda, sağlıklı bir araştırma yapmadan müvekkilim üzerinde oynanmaya kalkışılan oyuna hizmet edecek şekilde yayın yapmak, taktir edeceğiniz gibi temel insan haklarının açık bir ihlalidir.

 

Belirttiğim nedenlerle, 5187 Sayılı Yasanın 14. maddesine uygun şekilde ve yukarıdaki açıklamalarım temel alınarak aynı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla bir düzeltme yazısı yayınlamanızı müvekkilim adına istiyorum…

 

Saygılarımla…

                                                                      ALFRED SHKURTI

                                                                         Vek: Av. Cemil CAN

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 08:41

İLGİLİ HABERLER