Medya
  • 17.7.2002 01:02

ALİ ŞEN YENİ OLUŞUMCULARI OFSAYTTA YAKALADI

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Fenerbahçe eski başkanı Ali Şen, Star gazetesindeki köşesinde yeni oluşumcuları yerden yere vurdu.Cem-Özkan-Derviş üçlüsüne 'Eskilerden oluşan yeni oluşumcular'diyen Şen,"10 yıl evvel çok az insanın tanıdığı bu kişilere makamlar ve zenginlikler veren Ecevit'in etrafındaki Brutüs'ler, son darbeyi ona vurdular. Fakat bizim halk, vefasız insanları sevmez. Siyasi tezgahlar kurup oyun oynayanları, hep sandıklara gömmüştür.Son 5 yıldır ülkede DSP yönetiminde olan İsmail Cem ayrılırken, partisini de, hükümeti de beceriksizlikle suçladı. Eski arkadaşlarını topa tuttu. Sanırsınız ki, son 5 yılda Türkiye'de değil Yorgo'nun partisindeydi. Bizim Hüsam da bu rüzgarlara kapıldı" dedi.Şen ayrıca çok yeni oluşumu çok zorda bırakacak ilginç tespitler yaptı. İŞTE ALİ ŞEN'İN İLGİNÇ YAZISI Yeni oluşumcular dondurulsun ESKİLERİN oluşturduğu yeni oluşumcular, acele kendilerini dondursunlar. Öylesine hep yeni kalmayı başarırlar. Dondurulmuşluktan çıktıkları zaman da bugün gibi ayakları yere basmadan kendilerini yeni oluşumcu olarak görmeye devam edebilirler. Çünkü yarın, bu yeni oluşumcular eskiyeceklerdir. Demokratik Sol Parti, 14 Kasım 1985 tarihinde 612 kurucu üyeyle kuruldu. Kuruluşundan 10 gün sonra toplanan kurucular kurulunda, Parti Genel Başkanlığı'na Rahşan Ecevit seçildi. 1987 yılında halk oylaması sonucunda siyaset yasağı kalkan Bülent Ecevit, yine aynı yılın 13 Eylül'ünde DSP Genel Başkanlığı'na getirildi. 1991 seçimlerinde DSP, Meclis'te 6 milletvekiliyle temsil edildi. DSP kitle partisi değil, hep Ecevitler'in partisi oldu. Ecevit'in, eski kitle partisi CHP'yi geçmesi, sosyal demokratların bir numaralı partisi olması, hep halkın ona duyduğu güvenden kaynaklanmıştır. Halk, DSP'ye değil hep Ecevitler'e oy verdi. Hep onları tanıdı. Bülent Ecevit'i halkımız hep dürüst bildi, ona güvendi. Ona oy vermeyenler bile Ecevit'i ancak zaman zaman beceriksizliklerle suçlamışlardır. Hiç kimse, Ecevit'e soyguncu veya hortumcu diyemedi. Ecevit'in Türk siyasi hayatına kazandırdığı kişiler, şimdi onu hasta yatağında terk ettiler. 10 yıl evvel çok az insanın tanıdığı bu kişilere makamlar ve zenginlikler veren Ecevit'in etrafındaki Brutüs'ler, son darbeyi ona vurdular. Fakat bizim halk, vefasız insanları sevmez. Siyasi tezgahlar kurup oyun oynayanları, hep sandıklara gömmüştür. Halkı kim perişan etti? Sanayiciyi kim işsiz bıraktı? Koca Türk halkını kim fukaralığa itti? Türk Lirası'nın değerini kim paçavraya çevirdi? Fabrikaları kim kapattı? Kepenkleri kim indirtti?? Sorabildiğiniz kadar soru var. Bütün bu olumsuzlukları, ne yazık ki ülkeyi yönetenler yaptı. Son 5 yıldır ülkede DSP yönetiminde olan İsmail Cem ayrılırken, partisini de, hükümeti de beceriksizlikle suçladı. Eski arkadaşlarını topa tuttu. Sanırsınız ki, son 5 yılda Türkiye'de değil Yorgo'nun partisindeydi. Bizim Hüsam da bu rüzgarlara kapıldı. Halbuki kendisini, DSP kadroları çok seviyordu. Bütün partililer Hüsamettin Özkan'a inanıyordu. DSP'de kalıp bu rüzgara kapılmadan, geleceğin genel başkanı ve başbakanı olabilirdi. Eskiler yeni oluşumu oluşturdular. Parti olup CHP ile birleşmezlerse erken seçimde barajı nasıl aşacaklar acaba? Geçmişini inkar edenlere, halkımız gelecek vermez. Son 5 yılın perişanlığının faturasını, hasta bir adama yükleyemezsiniz. Halkı sersem mi sanıyor bunlar? Cevap sandıkta verilecektir. Yeni oluşum hükümet ortağı oldu. Kemal Derviş'in partisi yoktu. Artık var; yeni oluşumun içinde olduğunu açıkça beyan etti. İstifa etti, vazgeçti. Halbuki istifa, tek taraflı karardır. Kemal Derviş'i halk çok sevmişti, ona inanmıştı. Halk, Kemal Derviş'i hep politikacılardan ayrı tutmuştu. Keşke, tezgahlanan bu oyunlarda rol almasaydı. Ankara'da oyunlar oynanırken, işsizlik her gün büyüyor. Sıkıntıya düşen halkın feryatları sandıklardan çıkacaktır. Kötü yönetimler ülkeleri batırıyor KÖTÜ yönetimler ülkeyi batırıyor. Bazı ülkelerin, çok yeraltı zenginlikleri var. Çok kötü yönetimlerine rağmen, bu ülkeler bir türlü batmazlar. Bazı ülkelerde rejimler ve sistemler, insanlarının refah veya fukaralığına sebep olur. Ancak, tüm ülkelerdeki yaşam standardını yükselten, ülkeyi çağdaş yaşama taşıyan, iyi yönetimler ve iyi yöneticilerdir. Firmalar da, aileler de, toplumlar da, yönetim tarzlarıyla batar veya çıkarlar. Türkiyemiz ne yazık ki kötü yönetildi. Ülkede yaşayan insanlar, ne yazık ki mutlu değil. İyi durumdayken, kötü yönetimlerinden dolayı parçalanan veya ekonomisi batan çok ülke var. Ülkelerini kötü durumdan alıp yukarılara çıkaran, pek çok yetenekli ve becerikli iyi siyasetçiler var. Yugoslavya, Tito yönetiminde örnek bir ülkeydi. Değişik etnik milletler yaşamasına rağmen, Yugoslavlar hep mutlu hayat sürdüler. Tito öldü; ülke çok kötü yönetildi, parçalandı ve battı. Nehru, sonra Indira Ghandi, Hindistan'ı güçlü devlet yapmışlardı. Sonradan gelenler aynı başarıyı gösteremediler. 1985 yılında, Brezilya ve Malezya'da kişi başına düşen yıllık milli gelir aynıydı. Şimdi Brezilya'da kişi başına milli gelir 5 bin dolar. Başarıyla yönetilen Malezya'da ise bu oran 9 bin dolar oldu. Afrika ülkeleri kötü yönetildi. Tüm kıta, 25 yılda yüzde 14 fakirleşmiş. Artık koca Afrika, dünya ticaretinin ancak yüzde 2'sini oluşturabiliyor. Latin Amerika'da örnekler istediğiniz kadar çok. Danimarka, çok partili koalisyon hükümetlerine rağmen son 20 yılda, her yönüyle kendinden üstün olan İsveç'i geçti. İsveçli'nin yıllık milli geliri 28 bin dolara düşerken, Danimarka, 35 bin dolarlık kişi başına milli gelire ulaşarak Avrupa'nın ikinci en zengin ülkesi oldu. Türkiye, iyi yönetilmediği için IMF'ye en çok borçlanan ülke oldu. Dış borçlar, 225 milyar dolara ulaştı. İç borçların faizleri, neredeyse ülke gelirinin yarısını götürüyor. Ortadirek çok azaldı. Zenginler daha zengin, fakirler daha da yoksul oldu. Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip Türkiye, mutlaka sandıklardan önünde sonunda kendisine layık yöneticileri çıkaracaktır. Devletle kavga etmeyiniz! MİLLİ Futbol Takımımız, Dünya Üçüncüsü oldu. Daha kısa zaman önceleri kimsenin inanamayacağı bu büyük derece elde edildi. Milli Futbol Takımı'nın başarısı; Şenol Güneş, yardımcılarının ve futbolcularındır. Japonya ve Kore'ye gidene kadar takıma katkıda bulunan herkesin başarıda payı vardır. Şenol'a inandığımı hep söyledim. Üçüncülük benim için sürpriz olmadı. Şampiyonluk bekliyordum. Büyük başarı elde edilirken, Haluk Ulusoy ve arkadaşları işin baş mimarlarıdırlar. Futbol Federasyonu ve yönetimi Şenol'un arkasında durmasaydı, üçüncülük hayal olurdu. Spor Bakanı Fikret Ünlü, futbolcularımıza 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası'nın verilmesini temin etti. Ben olsam, başta Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy ile yönetim kurulu üyelerine ve kafilede bulunan herkese bu madalyalardan verirdim. 24 Ekim 1983 yılında çıkarılan kanun, 'Devlet Şeref Madalyası', 'Devlet Övünç Madalyası' ile 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' olmak üzere 3 tür devlet madalyası öngörmüştür. Kimlere verilebileceği de bu kanunda yazılıdır. Bakan Ünlü, listesini yapmış ve Bakanlar Kurulu'na onaylatmıştır. Federasyon Başkanı'na verilmedi diye, futbolcular bu büyük madalyaları almamazlık edemezler. Kimse de onları böyle bir olaya teşvik etmesin. Tanıdığım Fikret Ünlü, çok inatçı bir insandır. Futbolumuzun devletle tekrar kavga etmesine gerek yoktur. Tören yapılsın, iş inada binmesin. Futbol Federasyonu Başkanı'nın ve yöneticilerinin de bulunduğu bir resepsiyonda futbolcularımıza bu madalyalar takılsın. Haluk Ulusoy ve Futbol Federasyonu üyelerine halkımız, Taksim'de en övünç madalyalarını zaten onlara vermişti. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:27

İLGİLİ HABERLER