Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile yaptığımız röportajın Alevilik ile ilgili bölümü yayımlandı. Ancak geçtiğimiz günlerde Kuran-ı Kerim'in yeni tefsirinin hazır hale geldiğini açıklayan Bardakoğlu ile tefsir konusunu da enine boyuna konuştuk. Dindarlıktan, Kur'an'ın tefsirini yapan kişilerin yetkinliğine kadar pek çok konuyu da içeren söyleşimizin ikinci bölümü şöyle:
* Kur'an'ın sürekli yeni tefsirleri yapılıyor. Bu ihtiyaç, devamlılık arz ettiğine göre akla Kur'an'ın varoluşumuzu açıklamada ne kadar yetkin olduğu sorusu da geliyor...
Kur'an-ı Kerim insanoğlunun hayatı, kainatı anlayabilmesi için evren kitabının metafizik penceresinden ikinci okunuşudur.
* Ne demek bu?
İnsan duyu organları, aklı, muhakemesiyle etrafında olup biteni anlayabilir. Herhangi bir peygamberin bildirimi olmadan da ayakta kalabilir.
* Ama yine de bir yere gelir ve tıkanır mıyız?
Tıkanırız. Duyu organlarımız yetmez, fiziki gücümüz yetmez, dünyadan edindiğimiz bilgiler yetmez. Bu sefer akıl ve ruh ''ötesi''ni arar.
* İnsan aklını kemiren bir kuşku vardır hep değil mi?
Ben nereden geldim, nereye gidiyorum? Sadece 60-70 yıl için bu kadar mükemmel bir varlık niçin yaratıldı? Onun için dedim ya; Kur'an-ı Kerim kainat kitabının ikinci bir bakışla okunmasıdır. Ne vardır Kur'an'ın içinde? Dağlar, ovalar, örümcek, doğum, insanın anne karnında büyümesi... Bunlar anlatılır. Ama bunlar pozitif ve bilimsel gerçekler olarak anlatılmaz. Amaç hayatın bildiğimiz gerçeklerinin arkasında daha büyük bir gerçek olduğunu anlatmaktır. Pozitif bilgi kitabı değildir. Onun için de biz dini dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayan bir bildiri, bir öğreti olarak tanıtırız. Ama dünyadan vazgeçen bir din değil. Bizim anlattığımız dünyadaki güzellikleri anlatan ve ahirette de o güzelliklere ulaşma imkanı veren bir dindir.
* İşin içine ahiret girdi mi bu dünya pas geçilmiyor mu biraz? İnsan biraz da kendi kendine yazık etmiyor mu hayatı?
Tabii bu bir bilinç meselesidir. İnsanoğlunun saygıdeğer bir varlık olduğu ve saygıdeğer güzellikte yaşaması gerektiği bilincinin kaybolması ahirete yönelmeyi getirir. Ama dünyada da başıboş bir şekilde yaşamayı kastetmiyorum. Hep Yaratan tarafından yaratıldığı bilinciyle yaşamak gerekiyor ki biz ona ''iman'' diyoruz.
Fanilik mutsuz eder
* Öyleyse Kur'an için mesela ''İnsanın zekasındaki kuşkulara aldığı bir yanıt'' da demek mümkün mü?
İnsanın hayal ve akıl kapasitesinin aradığı sorulara bir cevap. Ama bu sorulara yanıt verirken yaratan önemlidir. Mesela ibadetler kendimiz ya da toplum için değil, o bilince sahip olduğumuzu kanıtlamak için yapılan simgesel davranışlardır. Onun için, dikkat edin, ibadetler semboliktir. Yaratan ''Bana inanıyorsan şu davranışlarda bulun'' dediği için yerine getirilir.
* Tartışmaya, güncellemeye açık mıdır?
Sembolik olduğu için ibadetler bütünüyle makul olsalar da çok rasyonel ve akli temellere oturan davranışlar değildir. Namazın niçin kılındığını biz biliriz, ancak namazdaki ayrıntıları düşünerek, mantıkla daha iyileştirme yapmak doğru olmaz. Çünkü zaten simgeseldir.
* Adanmışlık mı gerekiyor?
Bir bakıma. Çünkü insan istese başıboş yaşayabilir. Bağımsız olabilir. Ama o zaman zihni kabiliyetleri hep zorlayacaktır insanı. Mutsuz yapacaktır. Zaten bu şekildeki mutsuz filozofların büyük bir kısmı intihar etmiştir. İnsanın fani oluşu kadar mutsuzluk veren bir şey yok.
* Ahiret ve Yaratan düşüncesi fanilik acısına katlanmanın iltimaslı bir icadı olamaz mı?
Ahiret inancı ve yüce yaratan inancı insanın dünyada mutluluğunu sağlayabilmesi için kendinin ürettiği bir şey değil. Çünkü dünya kuruldu kurulalı insanların aynı noktada birleşmesi başka türlü açıklanamaz. Ama sizin sorduğunuz soru da çok önemli. İnsan o kadar mükemmel bir varlık ki bu kadar mükemmel bir varlığın fani olması insanın en büyük dramıdır. İşte din bizim bu temel sorularımıza yanıt veriyor. Niçin yaratıldım, kim yarattı, bu işin sonu nereye varacak, sonunda ne olacak? Uzak başlangıç ve uzak son hakkında bize bilgi veren kaynaktır. Çünkü zaten pozitif bilimle ulaşılabilecek bir şey değildir o. Pozitif bilimin bu konuda diyebileceği hiçbir şey yok. Pozitif bilim sadece insanın öldükten sonra nasıl çürüdüğünü anlatabilir bize. Kemiklerin kaç yıllık olduğunu söyleyebilir. Ama dinin anlattığı anlamında bir gelecek tasavvuru olamaz. Dinin özünde gördüğüne değil görmediğine iman vardır.
* Niyete de bakmaz mı biraz?
Hayır, Allah insanı dindar yaratmıştır. Bakın bu sözümü unutmayın. Dindarlık insanın doğal ve varoluşsal eğilimidir. Ancak insanoğlu dünyaya çok daldığı vakit, özellikle de gençlerde, varoluşundaki o eğilimi dördüncü plana kadar iteler. Aslında dindarlık duygusu varoluşsal, asli, orijinal bir özelliktir. İnsanın öz tabiatı, fıtratı bu eğilime elverişlidir.
VATAN
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:02