
Anayasa'da başkanlık sistemi tartışması
Türkiye-AB Karma Parlamentosu Komisyonu'nun ikinci oturumunda, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun üyeleri, görüşlerini dile getirdi.
İlk sözü alan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 12 Eylül 1980 sonrası dönemde, anayasal düzeni yıkmaya tam teşebbüsten 16 yıl ceza aldığını, hapishanede yattığını, anayasa ile ilişkisinin, 1980'li yıllarda, onu yıkmaya çalışmakla başladığını söyledi.
TBMM'de bundan önce tabur lokantasında, bir başçavuşun, etnisite, dini inancından dolayı seçilmiş parlamenter ve yakınlarına servis yapmayı reddedebildiğini ifade eden Önder, ''2011'de Meclis'teki askerleri, bu parlamento kampüsünden zorla uzaklaştırabildik. Size sembolik gelebilir ama seçilmişe ambargo konulmuş günlerdi'' dedi.
Önder, anayasaya olan ihtiyacın, demokrasiye olan ihtiyaçla eş anlama geldiğini dile getirerek, bu nedenle kendileri açısından hayati, acil, önemli olduğunu belirtti.
Cumhuriyet'in özde, sözde değil eşit yurttaşları olduğunu dile getiren Önder, etnisiteden, dinsel inançtan, resmi görüşte farklı yerde durmasından dolayı kişilerin, özde ve sözde diye tasnif edilemeyeceğini kaydetti. Önder, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ülkemizde, hayatın her alanına yansıyan böyle bir özde, sözde yurttaş ve ara tonları vardı. Bu anayasayı fantezi olarak yapmıyoruz. Bizde anayasada istisna olarak belirlenen durumlar, özellikle insan haklarıyla, kişi temel hak ve hürriyetleriyle ilgili meselelerde istisna sayılanlar, genel uygulama haline dönüşmüştür. Genel uygulamalar ise istisna bile değildir. Kimler açısından Kürtler, inancını bir yaşam referansı olarak düzenleyenler, Aleviler, solcular, İslama göre yaşamak isteyen Müslümanlar açısından, sendikal haklarını talep eden sağcı, solcular açısından böyle değildir. Anayasa yeni bir anayasa olacaksa, bir demokrasi kültürüyle bunun içselleştirilmesiyle, son tahlilde en geniş bir uzlaşmayla hayata geçirebileceğimiz, bunu ilk kez denetlediğimiz kıymetli bir pratikle hayata geçirmek zorundayız. 50 yaşındayım, 16 yaşından beri vatana ihanetle suçlanıyorum, ceza alıyorum. Yarım asrı geride bıraktık, bu ülkede daha demokratik olarak nefes aldığımız bir tek günü görmedik. Biz görmedik, çocuklarımızın bu zulmü yaşamamasıdır muradımız.''
-''Evrensel değerlere uygun bir anayasa yapacağız''-
MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, dünyada ülkelerin, anayasalarını hangi metotla değiştirdikleri, nasıl anayasa yaptıkları çerçevesinde, son 30 yıldaki anayasaları incelediklerini anlattı.
Türkiye'nin, dünyanın en çok anayasa yapan ve en çok değiştiren ülkesi olduğunu vurgulayan Bal, Türkiye'nin 5 anayasa yaptığını anımsattı. Bal, tarihi olaylardan ders çıkarmaları; tarihin tekerrürünü engellemek için bu derslerin de evrensel insanlık değerleriyle örtüştürmeleri gerektiğini kaydetti.
Bal, 2007'den sonra Türkiye'de anayasa tartışmalarının yoğunlaştığını, kamu kurum, kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının anayasa taslağı hazırladığını anlatarak, ''toplumsal mutabakatı nasıl sağlayabiliriz-'' diye bunları incelediklerini söyledi.
Temel hak ve hürriyetlerin, evrensel nitelikte insan hakkı olduğunu dile getiren Bal, insanlık tarihinin, temel hak ve hürriyetlere ulaşabilmek için ağır, acı tecrübeler yaşadığını, bu mücadelenin savaşa dönüştüğü durumların görüldüğünü anlattı. Bal, artık bu savaşları tekrarlamamak için herkesin eşit, hiç kimseye ayrımcılık yapılamaz gibi bir değere ulaşıldığını kaydetti. Bal, bu evrensel değerin, hem hukuk önünde eşitliği hem de ayrımcılığın hoş görülemeyeceği ilkesini, anayasal ilke olarak karşılarına çıkardığını vurguladı.
Bal, komisyonda, insan onuru üzerine bir anayasa inşası konusunda 4 partinin mutabakat sağladığına işaret etti.
Anayasaların, etnik kökene, inanç farklılıklarına vurgu yapan ayrımcılığının, mutabakat sağlamada engel olduğunu belirten Bal, ''Elbette evrensel değerlere uygun anayasa yapacağız. Ama kime yapacağız; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Türk milletine ve bu milletin fertlerine bir anayasa yapacağız'' diye konuştu.
-''Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıracaktır''-
CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, neden yeni bir anayasa yapmak gerektiğini dile getirirken, 1982 Anayasası'nın yetersiz olduğunu, Türk toplumunun ihtiyaçlarını karşılamadığını, küreselleşmenin ihtiyaçlarına cevap veremediğini söyledi. Türmen, Türkiye'nin, daha demokratik, insan haklarına saygılı ülke olması için yeni bir anayasa yaptıklarını anlattı.
Basın, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü, dernek, sendikal haklar açısından sorunlar bulunduğunu, bunları gidermek; toplumsal uzlaşı sağlamak için yeni bir anayasa yaptıklarını vurgulayan Türmen, ''Toplum sert kutuplaşmanın içindedir. Bunu ortadan kaldırıp, herkesin birlikte yaşayacağı yeni bir anayasa yapıyoruz. Anayasa yapımlarında süreç, anayasanın karakterini belirliyor; süreç demokratikse anayasa da demokratik oluyor. Süreç bakımından iyi bir altyapı var, uzlaşıcı ve katılımcı bir anaya yapımı var'' dedi.
Türmen, yeni anayasa yapımında, laiklikle ilgili maddede 4 parti arasında uzlaşı sağlamanın güç göründüğünü belirterek, CHP ve BDP'nin, ayrımcılığın yasaklanmasını istediğini, bunda da anlaşma bulunamadığını anlattı.
Temel hak ve özgürlükler bölümünden sonra, devletin organları bölümüne geçtiklerini, burada önlerine büyük engel çıktığını ifade eden Türken, AK Parti'nin, başkanlık sistemini öngören öneriler getirdiğini anımsattı. Türmen, diğer 3 partinin, parlamenter sisteme dayalı öneriler sunduğunu, başkanlık sistemi önerisiyle müzakerelerin önüne aşılması imkansız engel çıktığını belirtti.
Türmen, ''AK Parti'nin ileri sürdüğü başkanlık rejimi başkana o kadar yetkiler verdi ki Obama rüyasında bile bu yetkileri göremez. Hükümet başkanı, parti lideri, devlet başkanı... Başkanlık sistemi, Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıracaktır, Türkiye'yi demokratik olmayan rejime götürecektir'' diye konuştu.
AK Parti'nin yargıya ilişkin önerilerine değinen Türmen, Başkana tabi bir yargı yaratılmak istendiğini savundu. Türmen, bunların, kuvvetler ayrılığını değil, birliğini doğuracağını, bunu da tehlikeli gördüklerini kaydetti.
Türmen, Başbakan Erdoğan'ın, çalışmaların mart sonuna kadar bitirilmemesi halinde referanduma götürüleceği açıklamasının da Türk demokrasisi bakımından hayırlı sözler olmadığını vurguladı.
-''Demokratik bir sistem olduğu konusunda zerre kadar şüphem yok''-
AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Türk milletinin ilk kez tarihinde ender bir zamanı yaşadığını, tarihin her zaman randevu vermediğini söyledi. İyimaya, tarihin Türk milletine, Türk siyaset kurumuna randevu verdiği günler içinde olduklarını belirtti.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, uzlaşma ruhu içinde, eşit temsil ve mutabakat temelinde özgün, verimli çalışmasını yürüttüğünü belirten İyimaya, komisyonun, Türk anayasacılık tarihi itibariyle devrim niteliğinde bir özgürlük normu ürettiğini kaydetti.
İyimaya, önceki anayasalardan ayrı olarak, kaşıkla verip, kepçeyle alan sınırlama rejimi yerine sınırlamayı sınırlayan bir yapı geldiğini, özgürlük alanlarının türler itibariyle genişletildiğini söyledi.
Ahmet İyimaya, anayasada, özgürlüğü yaşatacak güvencelerin geliştirilememesi halinde, o özgürlüğün kağıtta kalacağını vurguladı.
Türmen'in, AK Parti'nin yargı önerilerini, farklı bağlamda değerlendirdiğini ifade eden İyimaya, ''Yargısal reformların, temel eksen üzerine oturtulması gereken ruh, bu reform ne derece temel hak ve özgürlükleri koruyor sorusuna verilen cevaptır. Başkanlık sistemi, anayasanın sıfırdan yapıldığı, eski anayasanın yürürlükten kaldırıldığı dönemde, sistemleri tartışmayacaksınız da neyi tartışacaksınız- Komisyonun yöntemi, mutabakat sistemidir. Başkanlık sistemini tartışmak lazım. AK Parti'nin, başkanlık sistemi, emsal arayan değil dünyaya emsal üreten bir sistemdir. Başkanlık sistemine karşı, önyargı var. Başkanlık sisteminin, demokratik bir sistem olduğu konusunda zerre kadar şüphem yok. Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığıyla ilgili önerimizin fırtına koparacağını düşündük ama henüz bunları komisyonda tartışmadık'' diye konuştu.
-''Ortak mutabakatla çözüme varılmalı''-
Konuşmaların son bölümünde ise Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio söz aldı.
Buquicchio, yeni anayasanın, Türk demokrasisinin ilerleyişine katkıda bulunması, hukukun üstünlüğünü güçlendirmesi, temel haklara koruma sağlaması gerektiğini söyledi. Buquicchio, ancak getirilen önerilerin hepsinin, ülkeyi bu yönde ilerletmiş gibi görünmediğini söyledi.
Buquicchio, yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün ve insan haklarının korunmasının temel taşı olduğunu belirtti.
Mevcut anayasanın, askeri yönetim sırasında hazırlandığını, devlet odaklı, devlet ihtiyacına önem verdiğini ifade eden Buquicchio, yeni anayasanın kabulünün, önemli, ileriye dönük adım olacağını vurguladı.
Tüm partilerde, geniş kapsamlı uzlaşı bulunduğunu dile getiren Buquicchio, partilerin, iyi bir inançla, hedefe yönelik çalıştığını, hiçbir partinin bloke etmediğini anlattı.
Yeni bir anayasanın kabulün, geniş konsensusa dayalı olması gerektiğini dile getiren Buquicchio, yeni bir anayasanın nasıl olması gerektiğini şöyle sıraladı:
''Bu, hem parlamentoda hem toplumda olmalı. Bunun için de tüm tarafların, uzlaşıcı ve hazır olması gerekir. Anayasa bir ülkeyi bölmemeli, birleştirmelidir. Geçici çoğunluğun ürünü olmamalı, geniş bir mutabakatı yansıtmalı. Anayasa formel, şekilci olmamalı, farklı görüşler çıktığında bir anda bir kenara itilmemeli. Çıksa bile, tüm partiler dikkatli olmalı, diğer partilerin görüşlerini de alarak ortak mutabakatla çözüme varmalıdır. Gerekli olan hızlı bir çözüm değil, iyi bir çözümdür. Referandumla anayasanın kabulü anayasayı meşru kılar ama bir referandum, mutabakat olduğunun işareti olmalı, mutabakat yerine geçmemelidir. Temel haklara ilişkin maddeler, kısıtlayıcı olmamalı. En önemli eksikliklerden biri bugünkü anayasa, azınlık haklarını gözardı etmesi, saygı gösterilmemesi, kısıtlayıcı olması. Kürt bölgesinden gelen insanların hakları anayasada gözönüne alınırsa ülkede çığır açacaktır.Erkler arasındaki denge asla bozulmamalıdır. Parlamenter sistem, bugün ülkeye istikrar getirmiştir. Bundan farklı sisteme geçmeyi, biz gerekli görmüyoruz. Parlamentonun, yürütmenin eylemlerini denetleme yetkisini zayıflatmak yerine güçlendirilmelidir. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmek, anayasanın kötüleşme riskini beraberinde getirir. Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, bütün hakimleri ilgilendirir, sadece HSYK üyelerini değil. HSYK üyelerinin, siyasi atamayla gelme önerisi endişelendirici. Asıl endişe verici, HSYK üyelerinin, parlamenter çoğunluk ve cumhurbaşkanınca seçilmesidir. Bu, HSYK'nın, yargının politize olmasını doğurur. Böylesi sistem, Avrupa standartlarıyla uyumlu değildir.''