
ARİF DOĞAN İLE TUNCAY ÖZKAN FENA KAPIŞTI!..
İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan'ın çarpraz sorgusu sırasında cep telefonu çaldı. Bunun üzerine Doğan'ın üzerinde 3 adet cep telefonuyla duruşma salonuna girdiği ortaya çıktı. Doğan, Cem Ersever'in JİTEM'de görev yapmadığını belirterek, "JİTEM kargaşası halen devam ediyor. İstihbarat Grup Komutanlığı ile sivil ekiplerden kurulu JİTEM'in ayrı şeyler olduğunu bilmeliyiz. Benim kurduğum JİTEM, Ergenekon'daki JİTEM değildir" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce dün Silivri Cezaevi Yerleşkesi'nde oluşturulan duruşma salonunda devam edilen İkinci Ergenekon davasında çapraz sorgusu süren Doğan, "Cem Ersever İstihbarat Grup Komutanlığı'nda görevliydi. Buradan dönüştürülen JİTEM'de görev yapmıştır" diye konuştu. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Yurtdışında JİTEM görev yapmadı dediniz. Ancak size ait olduğu öne sürülen ses kayıdında, savcılık ifadesinde Suriye'de Cemşeref köyünde operasyon yaptığınızı söylüyorsunuz? Bu çelişkidir?" demesi üzerine Doğan, sesini yükselterek, "Bu bandların hiçbirini kabul etmiyorum. Cemşeref Köyü neresidir? Karayılan'ın ordugahı. Sıfır noktasında bir yer. PKK her yerde geziyor. Bu sınır dışı operasyon mu sayılır. Sadece Abdulkadir Aygan'a yapılan bir eylem vardı. Bu dışta yapılan bir eylemdi. Bu adam yüzünden benim albayım kafasına sıktı. Abdurkerim Kırcı kafasına şerefsiz yaşamaktansa ölürük daha iyi diyerek sıktı. Şimdi ben bunun hesabını kimden sorayım?" şeklinde konuştu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ise "Sakin olun. Kendize eziyet edip ortamı da germeyin" diyerek müdahale etti. Mustafa Balbay'ın savcılığın yönelttiği soruların dava ile ilgili olmadığını söylemesi üzerine Başkan Şengün, "Dava kapsamında JİTEM var" dedi. Bunun üzerine Balbay ve Tuncay Özkan itiraz etti. Savcı Ali Pekgüzel "Balbay JİTEM'de görev yaptınız mı?" sorusunu yöneltince sözlü tartışma çıktı.
İDDİANAMEDİ JİTEM BEN DEĞİLİM
İddianamedeki yer alan JİTEM'in kendisi olmadığını söyleyen Doğan, "Benim kurduğum JİTEM'i ben biliyorum" dedi. Savcı Pekgüzel'in 16 Eylül 1989 yılında Cizre Nusaybin'de ölüdürülen Hasan Caner, Hasan Uçar ve Tahsin Sevim'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine "Niye hep isimler soruyorsunuz. Ne bileyim her öldürülen adamı bana mı soracaksınız" yanıtını verdi. Günlüğünde bulunan 'Derikte olaylar' adlı notların ses kayıtları gibi kendisine ait olmayabileceğini savunan Doğan Pekgüzel'in "1997 yılında Yalova'da görev yaptığınız dönemde tuttuğunuz bir notta Ankara Jitem'den Albay Kürşat yazmışsınız. İfadenizde Jitem'in 1990 yılında dondurulduğunu söylemiştiniz. Oysa bahsettiğiniz not bu tarihten sonrasına ait. Açıklar mısınız?" sorusu üzerine "Kuran ayeti mi bu. yanlış söylemiş olamaz mıyım?" diye konuştu Sanıklardan Adil Serdar Saçan'ı tanımadığını kaydeden Doğan, "Tanımıyorum ama Onunla bir hesabımız var. İddianamede benimle ilgili bir erkeğe yakışmayacak sözler söylemiş. 72 milyona sesleniyorum, o erkekse gelsin bunları yüzüme söylesin. Söylediği sözlerin 100 katını kendisine iade ediyorum" dedi.
Sanık Muzaffer Öztürk'ün evinde bulunan malzemelerle ilgili olarak da "Bunlar askeri belgeler ve askeri malzemelerdir. O belgeler sizi ilgilendirmez. Askeri bir literatür var. Askeri savcılık ve askeri mahkeme var. Beni yargılayacaksa onlar yargılar. Bu mahkeme yargılayamaz" diye konuştu.
SİZ KONUŞUNCA RAHATSIZLIĞINIZ AZALIYOR
Bu sırada Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanık Arif Doğan'a, "Siz zaten konuşmadığınız için hastasınız sanırım. Zira konuştukça açılıyorsunuz ve rahatsızlığınız azalıyor. Aslında hakkınızdaki teşhisin doğru olup olmadığını tekrar sormak lazım." dedi.
KALEMLİK YAPILDI
Sanık Muzaafer Öztürk'ün evinde bulunan malzemeler arasında yer alan boş kovanlardan kalemlik filan yapıp eşe dosta dağıttık. Bunlar arasında vali, belediye başkanı, hakim ve savcılar vardı." dedi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel, "Yani oradaki mühimmatlardan yani silahlardan birilerine hediye mi ettiniz?" diye sordu. Bunun üzerine sanık Doğan, "Beni intihar ettirmeyin. Ben size kalemlikten bahsediyorum. Siz iki silahın hesabını yapıyorsunuz. Ben Güneydoğu'da OHAL bölgesinde ruhsatsız 3 bin silah dağıttım. Onları neden sormuyorsunuz da Muzafeer'in evine koypduğum malzemeler arasından çıkan iki silahı soruyorsunuz?" diye cevap verdi.
ASKERİ MALZEMELERDE SUÇ UNUSURU YOK
Savcı Nihat Taşkın'ın askeri malzeme bulundurmanın kanunen suç olduğunu söylemesi üzerine Beykoz Çavuşbaşı'ndaki deposunda bulunan askeri malzemelerin suç unsuru olamayacağını söyleyen Doğan, "Emekli bir subay olduğumu neden göz önünde bulundurmuyorsunuz. Şimdi olsa yine bulundururum. Bu evrakları bulundurma nedenim, kurduğum teşkilatın evrakları olmasındandır. Örgüt dokümanı saklamıyorum. Teşkilatımın evraklarını saklıyorum. Hem de iç içe geçmiş iki sandıkta sakladım. Zarar görmesin diye bu yöntemle sakladım. Hepsinin kilidi bende. Yarın tomar halinde getireyim. Ama Emniyet, suç malzemesi bulmuş gibi dağıttı hepsini? Bunun neresi suç?" dedi.
30 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
"Hala Ergenekon'un JİTEM'ini soruyorsunuz bana" diyen Doğan, "Onu gidin içinde yer almış arkadaşlara sorun. Bendekiler Jandarma İstihbarat Grubunun yeniden yapılanma edilerek JİTEM'e dönüştürülmesinin evraklarıdır. 30 tane JİTEM'le ilgili adam öldürüldü. Neden biliyor musunuz? Deşifre edildiler. Oradaki subaylar kına yaksın. Adamları deşifre ettiler" diye konuştu.
KİMSE KONTROLSÜZ BİR HALT EDEMEZ
Savcı Taşkın'ın "Sizin yaptığınızda devlet sistematiği yok" sözleri üzerine de Doğan, "Neden devlet sistematiği yokmuş. Ben bir sistem oluşturdum işte. Hiç kimse kontrolsüz bir halt edemez. Atatürk'ün kurduğu devlette kimse çizginin dışına çıkamaz" dedi.
HESAP MI SORACAĞIM
Savcı Taşkın'ın kriminal incelemede bu malzemeler arasında bulunan boş kovanların 434 ayrı silahtan atıldıklarının belirtmesi üzerine de Doğan, "Hiç tabanca da kullanmazdım. Kalaşnikof ve Kanas kullanırdım. Her sarfa bir kelle. Kimse merminin hesabını sormazdı. Adam ölümden dönmüş. Bir de 'gel bakalım, ne yaptın fişekleri, mermileri' diye hesabını mı soracaksınız? Beykoz'daki depoda bulunan boş kovanların geçmişinden haberim yok" diye konuştu.
SİLAHLARI DAĞITIRDIM
100 bin silahı kimlere dağıttığının sorulması üzerine de Doğan, "Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'ndan alınan silahlar, hücrelere dağıtılırdı. Okullar basılıp, öğretmenler öldürülüyordu. İşte dağıtılan binlerce, yüzlerce silah, fişek buralara dağıtıldı, illegal yerlere dağıtılmadı. 100 bin dedik diye tam sayı bu değil. Bize verilen silahları halka dağıttığımızı anlatmaya çalışıyorum. Silahları eşeklerle dağıtıyordum" şeklinde konuştu.
GENELKURMAY'IN JİTEM'LE İLGİSİ YOK
Savcı Taşkın'ın "JİTEM ve Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nın aynı anda görev yaptığını ikisini de yönettiğinizi söylüyorsunuz. Genelkurmay bunu doğrulamıyor. Sizin bu dediğinizi belgeleyecek deliliniz var mı? şeklindeki sorusuna ise Doğan şu yanıtı verdi:
"Genelkurmay'ın JİTEM'le ilgisi yok. Genelkurmay'ın tasdik ettiği Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'dır, JİTEM değil. JİTEM, Jandarma Genel Komutanının bilgisindedir. Genelkurmay'a bildirmeye gerek yoktur. Bildirilmemiştir de zaten. Ben jandarma subayı olarak hiçbir Genelkurmay yetkilisine brifing vermedim"
ÇOK OKSİJEN Mİ VERİYORSUNUZ
Arif Doğan'ın sık sık sesini yükseltmesi üzerine Başkan Şengün, doktora dönerek, "Böyle konuşması onu düzeltiyor mu? Çok mu oksijen veriyorsunuz da bu kadar dinamik. Bu hareketliliği, rahatsızlığıyla bağdaşmıyor" dedi. Doktorun normal işlemleri yapıyoruz yanıtını vermesi üzerine de Doğan, "İnsanlar gülüyor. Beni rezil etmeye mi çalışıyorsunuz?" diyerek tepki gösterdi. Başkan Şengün ise "Burada bağırarak konuşuyorsunuz" şeklinde çıkıştı. Başkan Şengün "Bağırıyorsunuz efendim, burada jandarma yok. Burası mahkeme ve siz de sanıksınız" ikazında bulundu. Doğan'ın yanıtı ise "Ne sanığı?" oldu.
Emekli Albay Arif Doğan, Savcı Nihat Taşkın'ın "Hizbul-Kontr'u ne amaçla kurdunuz" sorusu üzerine, Hizbul-Kontr'u PKK'nın yaptığı çalışmalara karşı halkı dini yönden eğitmek için kurduğunu söyledi. Örgütün öldürülen lideri Hüseyin Velioğlu'nu, dini bilgisinin çok fazla olması ve dindar bir aileden gelmesi nedeniyle seçtiğini ve kurduğu Hizbul-Kontr üyelerinin tamamen dini eğitim aldığını savunan Doğan, "Eğitimi Velioğlu veriyordu. Jandarma hiçbir şekilde Hizbullahkontra askeri eğitim vermedi" dedi. Velioğlu'nun güzel hizmetleri olduğunu savunan Doğan, "Eğer bir suç varsa zaten cezasını da ölerek çekti" diye konuştu.
CİNGÖZ'Ü PKK ÖLDÜRDÜ
Suikaste kurban giden Tuğgeneral Temel Cingöz'ün, Adana'da 1991 yılında Hüseyin Velioğlu ile görüştüğünün hatırlatılması üzerine ise Doğan
''Temel Cingöz, önemli bir istihbaratçıydı. Onun talebesiydim. Cingöz, PKK tarafından öldürüldü. DHKP-C'nin öldürdüğü yalan" dedi.
İSTİHBARATÇI KİMLİK DEĞİŞTİRİR
İstihbarat görevi yapan personelin can güvenliği nedeniyle sık sık kimlik değiştirdiğini bu nedenle kendilerine bakanlığın boş kimlik kartları gönderdiğini anlatan Doğan, savcının Ergenekon ana davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük'te ele geçirildiğini söylediği "Mafia" başlıklı bir yazıyı okuyarak "Bu yazı sizin için bir şey ifade ediyor mu?" sorusuna ise "Veli paşam karşılaşmalarımızda yaptığımız konuşmalarda hiçbir siyasi içerikli kelime söylemezdi. Çok ketum bir insandır" cevabını verdi. Savcı Nihat Taşkın'ın, "Ama sizin ajandanızda da 'Mafia' diye yazıyor" demesi üzerine de "Öküz altında buzağı arıyorsunuz" diye konuştu.
SİLAHLAR SENET KARŞILIĞI VERİLDİ
Arif Doğan'a, Tuncay Özkan ise TSK'dan hangi rütbede emekli olduğunu sordu. Doğan'ın yanıtı ise "Ben hala emekli değilim. Seferberlik tetkik kuruluna göre 4 senedir generalim. Siz askerlikte rütbeye göre mi görev verildiğini sanıyorsunuz" oldu. Özkan'ın Güneydoğu'da dağıtılan silahların kimlere nasıl verildiğini sorusuna da Doğan, "Bu silahlar devlet tarafından belirlenmiş kişilere verildi. Mesela köylerde görev yapan öğretmenlere. Senet mukabili verildi. Bu silahlar zimmetliydi" karşılığını verdi.
JİTEM FAİLİ MEÇHUL İŞLEMEDİ
JİTEM'in yasal prosedür çerçevesinde kurulduğunu anlatan Doğan, Özkan'ın JİTEM'in kapatılma kararının ne zaman ve kim tarafından verildiğini yönündeki sorusu üzerine de "Üstlerimin kararlarını tartışacak durumda değilim. Ben asker terbiyesi aldım" dedi. "Burada askeri bir yargılama olmaya başladı" diyerek sorulara tepki gösteren Doğan, faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak "JİTEM'in kesinlikle faili meçhul cinayet işlememiştir. Bu PKK tarafından uydurulmuştur" savunması yaptı.
TUNCAY ÖZKAN İLE GERGİN ANLAR YAŞADI
Duruşmada Tuncay Özkan ile Doğan arasında gergin anlar da yaşandı. Özkan, "OHAL bölgesinde dağıttığınızı söylediğiniz silahları savcılık emanetten alıp dağıttığınızı söylediniz ve bunun üzerine savcı bey, Mustafa Balbay'a JİTEM'in hangi hücresindensiniz diye sordu?" şeklinde konuşunca Doğan, "Savcı bey benimle dalga geçer gibi soruyordu. Ben de şaka olsun diye söyledim bunu" dedi. Özkan'ın karşılığı "O halde söylediklerinize dikkat edin" oldu. Doğan da "Ben ne söylediğimi biliyorum.Sen kendi işine bak" diyerek "Siz önce PKK'dan yana mısınız, yoksa vatanınızı seviyor musunuz ona karar verin" şeklinde konuştu. Özkan'ın, "Buna vallahi ben de karar veremedim" sözü üzerine de Doğan, "Yanlış ya da doğru bir an önce karar verin ama" dedi.
KAÇAK SİLAHLARI BAKANLIKLAR SİLAHLI KUVVETLERE VERDİ
Silahları bazen savcılığın adli emanetinden temin ettiği yönündeki sözlerini espri amaçlı söylediğini kaydeden Doğan, "Bir keresinde 2 kamyon dolusu Suriye'den gelen silah yakalamıştık. Adalet Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı anlaşarak bunları silahlı kuvvetlere devretti'' iddiasında bulundu.
GENELKURMAY'IN TALİMATI YOK
Tutuklu sanıklardan Binbaşı Levent Göktaş'ın "TSK'da herşey talimatlıdır. Kurdum, kurduk veya kuracağız diye bir olay yoktur. Doğru mu?" sorusuna "Yalan" diye karşılık veren Doğan, Genelkurmay Komutanlığı'nın JİTEM'in kuruluşu konusunda herhangi bir talimatı olmadığını, kuruluşu için kendilerinin istediği müsaade yazısına Jandarma Genel Komutanlığı'nın onay verdiğini öne sürdü. Göktaş'ın "Yani bölgede kontrolsüz bir güç yoktur demek istiyorum. Doğru mu?" sözleri üzerine Doğan "Tabii ki yoktur. Senin böyle bir soru sorman bile çok ayıp" karşılığını verdi.