Medya
  • 23.11.2011 16:48

ARINÇ: BASIN KANUNUNUN DEĞİŞMESİ İÇİN TALEP OLMADI

BURSA  - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) ve Bursa Valiliği tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Yerel ve Bölgesel Medya Eğitim Semineri'', Bursa'da başladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, 2004 yılında çıkarılan Basın Kanunu'nda bugüne kadar bir aksaklık tespit edilmediğine değinerek, şunları kaydetti:
''Basın Kanunumuzda daha çok yasaya uyulmaması halinde idari para cezaları vardır. Sadece 3 durum karşısında da tecil edilebilir paraya çevrilebilir, bir ceza tehdidi vardır. Dolayısıyla Basın Kanunu yıllar sonra yenilenirken, özgürlükçü bir kanun meydana getirilmiştir. Şu anda Basın Kanunu'nun değişmesi konusunda bizden hiçbir medya mensubunun talebi olmamıştır. Olursa, uygulamalarda yanlışlıklar olur, eksiklikler tespit edilirse bunları bilmemiz halinde, şüphesiz bunların hiçbiri anayasa hükmü değil, her zaman şartlara uyarak değiştirilebilir.''
Arınç, yerel medyanın ''kılcal damarlar'' gibi olduğunu, Anadolu'nun her köşesinde onların olmasının kendileri için büyük bir güvence oluşturduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''Haberleri sizden alıyoruz. Halkın gözü kulağı dili sizsiniz. Medyanın gücü o kadar çok yüksek ki bir kısım insanlar bundan şikayet etse bile bütün yurtseverlerin memnun olması lazım. Çünkü, olumsuzluklar anlamında, yolsuzlukları, belki yanlış hareketleri medya sayesinde öğreniyoruz. Yine medyanın ortaya çıkardığı pek çok bilgi ve belgelerle bugüne kadarki ezberlerimizi bozmuş oluyoruz. Yine medyanın gücüyle Türkiye'de olandan bitenden menfisiyle müspetiyle de daha çok haberdar oluyor...''

Türkiye'de basın özgürlüğü var
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Türkiye'de basın özgürlüğü var. Buna yürekten inanıyorum'' dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) ve Bursa Valiliği tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Yerel ve Bölgesel Medya Eğitim Semineri'', Bursa'da başladı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, önlerinde yapmaları gereken birkaç konu bulunduğunu, bunlardan birinin de internet medyası alanındaki düzenlemeler olduğunu belirtti.
Arınç, büyük bir beklentinin olduğu bir konu daha bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Gazetecilik mesleğini ifa ederken ceza tehdidiyle karşı karşıya kalan, şu veya bu şekilde halen içeride tutuklu olan, hükümlü bulunan, ama mesleğinin karşısında 'gazetecilik' yazan kişilerle, arkadaşlarımızla, mesleğin ifa edicisi olanlarla ilgili bir düşüncemiz var. Bir taraf 'Türkiye'de basın özgürlüğü yoktur' diyerek bunları emsal göstermektedir, 'işte içeride şu kadar gazeteci var ya'... Bir taraf da 'Hayır, Türkiye'de basın özgürlüğü vardır, ama bunların sıfatları gazeteci bile olsa bunların bir kısmı adi suçlardan dolayı cezaevindedir, büyük bir kısmı da Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı eylem ve fiilleri sebebiyle içeridedir'. Türkiye terörle mücadele ediyor mu- Ediyor. Terörle Mücadele Kanunu var mı- Var. Gazeteci bile olsa terör ve şiddeti, reddetmesi gerekmez mi- Elbette. Peki o zaman bunlar niye içeride- Bunların sebeplerini açıklamaya çalışan bir kısmımız da var. Dolayısıyla ben ikinci kısımdayım. Yani Türkiye'de basın özgürlüğü var. Buna yürekten inanıyorum. Hem Anayasamızda hem Basın Kanunumuzda hem diğer bütün materyallerde basını özgür kılacak düzenlemelerimiz var.''
Türk Ceza Kanunu'nda gazetecilerin görevlerini yaparken, karşılaşabilecekleri maddeleri tek tek ele aldıklarını vurgulayan Arınç, bunların telefon ve ortam dinlemesi ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek gibi maddeler olduğunu anlattı.
Arınç, bunlarla ilgili seçime girmeden önce son çalışmalarını bitirdiklerini ve Meclis Genel Kuruluna kadar geldiklerini, ancak sonuçlandırmanın mümkün olmadığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
''Şimdi işin ikinci noktasındayız; Terörle Mücadele Kanunu'nda bir değişiklik yapılabilir mi- Bakınız dün bedelliyle ilgili kanun çıkarken, Sayın Başbakan'ın da üzerine sıkı sıkıya bastığı bir husus var. Askerlik bir görevdir. Özellikle terörle mücadele eden bir ülkede, sınırlarımız, hudutlarımız, bulunduğumuz bölge itibarıyla güçlü bir silahlı kuvvetler, ordunun olması da asıldır. Dolayısıyla bir kısım gençlerin askerlik yapmamasını temin etmek için bir düzenleme yapılırken, bu aynı zamanda askerliği zayıflaştırmak anlamına da gelmemelidir. Yani hassas bir ölçüden bahsediyorum size. Evet bugün 720 bin civarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman er, erbaş vesaire bulunduğunu bizzat kendisi açıkladı.''
Bu sayıyı yüksek bulanlar olduğu gibi belki yetersiz bulanların da olabileceğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Ben doğrusu yüksek bulanlardan bir tanesiyim. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin elbette güçlü olması yurdumuzun bağımsızlığının korunması, bölgemizde güçlü bir Türkiye imajına katkı sağlayacak, güçlü, başarılı bir silahlı kuvvetlerin, mutlaka bulunmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ama bu sayıyı, 700 bin mi 800 bin mi olsun derseniz, ben çok daha az sayıda, ama çok daha iyi askerlik mesleğini bilen, belki profesyonel belki sayısı biraz daha azaltılmış diyebileceğim çok daha başarılı, silahı iyi kullanan, elindeki gücün farkında olan iyi eğitim almış bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin bundan sonrası için şüphesiz düzenlenebileceğini düşünüyorum. Ancak bakınız orada bile Türk Silahlı Kuvvetlerinin asker ihtiyacıyla bedelli yan yana getirilmek suretiyle bir düzenleme yapılmıştır. Kimisi yaşından şikayet edecektir, 30 olmasın da 28 olsun, kimi 25-26 olsa ne vardı, kimi hatta 20'den sonrası olsun diyecekti. Ama siz ortalama bir kanun çıkarmak zorundasınız. Bu, farklı faktörleri bir araya getirmek suretiyle yapılan bir düzenlemedir.''

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 12:01

İLGİLİ HABERLER