ARINÇ: SURİYE'NİN SU VE ELEKTRİĞİNİ KESMEYECEĞİZ!..
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Suriye'nin Türkiye'den en büyük ihtiyacı su meselesidir. Su konusunda bir kısıntıya gitmemiz halinde Suriye bundan çok büyük zarar görür. Bir milimlik suda bile kesintiye gitmeyeceğiz. Elektrik tabi bir ihtiyaçtır. Elektrikte bir kısıntı düşünmüyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Conrad Otel'deki Türk-Arap Medya Forumu'nun kapanış programına katıldı. Arınç, toplantının sonuç bildirgesinin açıklanmasının ardından foruma katılan yabancı gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir basın mensubunun 'yeni anayasa çalışmaları' hakkındaki sorusunu yanıtlayan Arınç, "İlk anayasamızdan bugüne kadarda 80 küsur yıl geçti. Cumhuriyet döneminde demokrasimiz parlamentomuz iki defa inkıtaya uğradı. Darbe yapıldı. Askerler yönetime el koydu. Ve o günün siyasi partilerin genel başkanlarının tutuklanmasını istediler. Siyasiler kapatıldı vesaire. Bu darbeler sonrasında bir şekilde yeni anayasalar yapıldı. Sonra bugüne geldik. Aradan 30 yıldan fazla bir zaman geçti. Mevcut anayasanın yarısından fazlasının maddeleri değişti. Bugün 175 maddelik anayasanın yarısından fazlasının değiştiğini görüyoruz. Ama artık böyle bir anayasa Türkiye'ye yakışmıyor. Çünkü; Türkiye hem Avrupa Birliği'nde aldığı mesafe ile hem de demokrasisinde yaşadığı gelişmelerle artık darbelerin
izlerini tamamen sildi. Şuanda Türkiye demokratik parlamenter bir sistemin içerisinde, cumhuriyet rejimi ve demokrasi ile yönetiliyor. Geldiğimiz noktada darbeden arda kalmış bir Anayasa ile yönetilmek ayıbımıza gidiyor" diye konuştu.
Bu durumdan dolayı utanç duyduklarını belirten Arınç, "Bundan utanıyoruz. Dolayısı ile AK Parti iktidarı olarak 9. yılında, 3 dönemdir tek başına iktidar olan ve her seçimde daha fazla oy alan ve son seçimde de yüzde 50 oy alan bir partinin mutlaka yeni bir anayasa ihtiyacını önüne koyması lazım. Bu ihtiyacımızı şimdilik diğer partilerde makul gördüler. Parlamentoda diğer partilerin eşit temsilcileri bir araya geldi. Ve yeni anayasa üzerinde meclis başkanımızın başkanlığında çalışmalar başladı. Bu anayasayı yeni demokrat sivil özgürlükçü bir anayasa olarak hazırlayacağız. Türkiye'nin önündeki sorunların çözümüne katkı sağlayacak yeni bir anayasayı yapacağız" dedi.
Türkiye ile İran arasında siyasi krize neden olan radar sistemi sorulan Arınç, "Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler geçmişten bu yana iyi ilişkilerdir. Aramızdaki sınırların tespitinden bugüne hiçbir olumsuzluk yaşanmamıştır. Bugüne kadar da hükümetler arasında ve parlamentolar arasındaki ilişkilerimizde bir sorun yoktur. İran üzerinde pek çok ülkenin belli amaçları olabilir. İran'la ilgili politikaları bizden farklı da olabilir. Türkiye, İran'ın haklı olduğu konularda İran'ın safında yer almıştır. Ama bu İran'ın insan hakları konusunda, bir ülkenin egemenliği konusunda, haklarını kullanabilmesi konusunda da ortaya çıkan sonuçlardır. Yoksa Türkiye'nin dış politikadaki hedefi her ülkenin olduğu gibi kendi ulusal çıkarlarıdır. Ulusal çıkarlarımız, İran'ın çıkarları ile ne kadar üst üste gelir örtüşürse İran'la ilişkilerimiz o kadar sağlıklı olmuştur. Füze kalkanı dediğiniz aslında bir radar sistemidir. Ve NATO konsepti içerisinde değerlendirilmektedir. Bu radarın gözetleyiciliğinin İran'ı hedef aldığını söyleyemeyiz. Yaptığımız sözleşme ve bunun içerisindeki şartlar İran'ı yada başka bir ülkeyi tehlike olarak gördüğümüzü hiç kimse iddia edemez. Bu bir spekülasyon konusudur. İran'ın Türkiye'deki bu gelişmeden dolayı tedirgin olmasına da hiçbir zaman mahal yoktur. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama İran'daki yetkililer, mesela geçenlerde bir tuğgeneralin beyanları yanlış yersiz beyanlardır" diye yanıt verdi.
"İran'ın çıkarlarını da en az kendi çıkarlarımız kadar önemsiyoruz. Ve İran'ı hiçbir zaman düşman ve tehlikeli bir ülke olarak görmüyoruz" diye devam eden Arınç, "Bugüne kadar İran konusundaki tutumumuzun ne kadar İran tarafından benimsendiğini geçmiş kayıtlara bakarsanız rahatlıkla göreceksiniz. Ama NATO konsepti içerisinde yer alan Türkiye'nin komşularımızla ve bölge ile hiçbir tehlikeyi paragrafın yada bölümün içine koymadan sadece füze öncelikli bir sistemin hayata geçiriliyor olmasından İran'ın tedirgin olmasını anlamak mümkün değildir. Bunu bir iç politika malzemesi olarak gördüğümüzü ifade edelim. Nükleer enerji konusunda İran'ın üzerine en büyük hakaretler ambargolar vesaire yapılırken nükleer enerjinin her ülkenin hakkı olduğunu söyleyen sadece Türkiye olmuştur. Ve eğer bundan bir nükleer silah çıkacak ve endişe duymak gerekirse öncelikle elinde nükleer silah bulunan ülkelere karşıda bir yaptırım uygulanması gerektiğini yine dünyada sadece Türkiye söylemiştir. Dolayısı ile biz ne yaptığımızı
biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Kendi halkına zulüm eden yöneticilerle dost olamayacaklarının altını çizen Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Arap ülkelerinin pek çoğunda demokrasi talepleri var. Halkın meşru talepleri var. Bunlar halkın talepleridir ve bunlar mutlaka dikkate alınmalıdır. Yine bu ülkelerin pek çoğunda demokrasiye, halk iradesine mutlaka sağlıklı bir geçiş olmalıdır. Bu bizim temennimiz. Bu ülkelerin hepsi ile dostluğumuz var. Elbette mecburen yönetimler olarak, hükümetler olarak da dostluğumuz var. Ama bu dostluklarımız halka karşı durmak anlamına gelemez. Biz yönetimlerle kavga edebiliriz. Yönetimleri beğenmeyebiliriz. Ama halkı mutlaka kucaklarız. O yüzden şiddet kullanılmasını, insanların öldürülmesini, tutuklanmasını, açlığa yokluğa mahkum edilmesini, tanklarla kuşatılmasını, cinayetleri hiçbir şekilde tasDer geçmişten bu yana iyi ilivip edemeyiz. Biz mazlumlarla dostuz ama zalimlerle dostluğumuz söz konusu olamaz. Dolayısı ile Libya ve Tunus gibi ülkelerde olanlar sizin iç meselenizdir. Biz Türkiye olarak sadece dönüşüm sağlıklı olmasını, kan dökülmemesini, mevcut yönetimlerin halkın taleplerine olumlu yaklaşmasını,
özgürlük alanlarını genişletmesini ve bunları kendilerinden beklediğimizi söyleyebiliriz."
Türkiye ile Suriye arasında yaşanan son gelişmeler ve yaptırım kararlarının detayları sorulan Arınç, "Hiçbir ülkeye karşı silahlı mücadele bizim işimiz değil. Hiçbir ülkeye karşı silahlı müdahaleyi doğru bulmayız. Suriye konusunda söyleyeceklerimizin hepsini söyledik. Anlayabilecekleri dilden her şeyi konuştuk. Ama şimdi Arap Ligi devreye girdi. Çünkü Arap ülkelerin en üst düzey temsilcilerinin bir araya geldiği birliği, vereceği kararları biz önemsedik. ABD'nin söylediklerini biliyoruz. Avrupa ülkelerinin söylediklerini biliyoruz. Ama Arap ülkelerinin bir üst kuruluşunu Suriye ile ilgili bir karar alması ve bunu uygulayacak olması bunu çok önemli buluyoruz. Türkiye, Arap Birliğini aldığı kararları doğru ve haklı bulduğunu ifade etti. Dünde Dışişleri bakanımız alınan bu kararları nasıl uygulayacağımızı 9 madde ile ifade etti. Burada hepinizin dikkatini çekecek husus şudur. Bir Suriye halkı günlük hayatında bizim alacağımız tedbirlerden bir zarar görmemelidir. Rejimler gelip geçicidir ama halk bakidir" diye konuştu.
Suriye'ye uygulanacak yaptırım kararlarına değinen Arınç, Suriye halkı için hayati önem taşıyan su ve elektrikte herhangi bir kesintinin olmayacağına özellikle dikkat çekti. Arınç, "Suriye'nin Türkiye'den en büyük ihtiyacı su meselesidir. Su konusunda bir kısıntıya gitmemiz halinde Suriye bundan çok büyük zarar görür. Bir milimlik suda bile kesintiye gitmeyeceğiz. Elektrik tabi bir ihtiyaçtır. Elektrikte bir kısıntı düşünmüyoruz. Ama devlet bazında, merkez bankaları konusunda, siyasi temaslar noktasında, ticari anlamda çok ciddi önlemler aldık. Bu önlemlerden Türkiye olarak maddi zarar görebiliriz. Ama biz bunu göze alacağız. Yeter ki Suriye'deki rejim bir noktada dönüşüm konusunda karar versin" dedi.
Suriye'deki muhaliflerle ilgili Arınç, "Suriye'deki muhaliflerin ne destekleyicisiyiz ne örgütleyicisiyiz. Ancak tampon bölge dediğimiz Arap Birliği'nin de yeri geldiğinde uygulanabilecek tedbir olarak gördüğü hususu ciddi olarak düşündüğümüzü söyleyebilirim. Şuanda böyle bir tedbir konuşulmamıştır. Ancak gelişmeler karşısında ihtiyaç olduğunda Türkiye tampon bölge konusunda Arap Birliği ile hareket edecektir" diye konuştu.