Medya
  • 19.8.2002 12:36

ASKERİ YAKINDAN TAKİP EDEN GAZETECİ M.ALİ KIŞLALI HERKESİN KAFASINDAKİ SORUYA AÇIKLIK GETİRDİ : ORDU AKP'YE TEPKİ GÖSTERMEZ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Radikal'den Neşe Düzel'in sorularını cevaplandıran gezeteci M.Ali Kışlalı, ordunun AKP'ye tepki göstermeyeceğini söyledi.Askere yakın bir isim olan Kışlalı,"AKP'nin kazanmasının, Silahlı Kuvvetler'i böyle büyük bir tepkiye iteceği fikrinde değilim. Ordunun görevi Anayasa'ya uygun olarak Cumhuriyet'i korumaktır. Erdoğan kalkıp da Erbakan'ın yaptığı enayilikleri yapar mı? Ben yapmaz diyorum ve onun için de endişe duymuyorum. AKP'nin başarı kazanmasından bizatihi endişe duymak gibi bir şey orduda yok. Ama aynı hatalar yinelenirse..." dedi.Kışlalı, Edip Başer paşanın emekli edilmesiyle ilgili de ilginç açıklamalar yaptı. İŞTE NEŞE DÜZEL'İN RÖPORTAJI NEDEN? Mehmet Ali Kışlalı Son Yüksek Askeri Şûra toplantısındaki tayinlerde beklenmedik bir gelişme oldu. En kıdemli ordu komutanı olan orgeneral Edip Başer'in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gelmesi beklenirken, Başer emekliye sevk edildi. Teamüllere uymayan bu tayin hakkında birkaç yazı çıktı ama genelde basın bu konunun çok fazla üstüne gitmedi. Başka herhangi bir devlet müessesesinde olması halinde basının çok tartışacağı bir olay, konu ordu olunca dikkati çekecek kadar sessiz geçti. Hem Türk ordusunu hem de Türk basınını yakından tanıyan Mehmet Ali Kışlalı'ya bu tayinin nedenlerini, ordunun siyasetteki ağırlığını, askerlerin sivillere nasıl baktığını, savunma bütçesinin niye hiç tartışılmadığını, eleştiriler konusunda komutanların neler hissettiğini ve AKP'ye yaklaşımını sorduk. Gazeteciliğe 49 yıl önce başlayan, Mehmet Ali Kışlalı, otuz yılı aşkın bir süre New York Times, Time ve Daily Telegraph'ın Türkiye muhabirliğini yaptı. Bugün sadece Radikal gazetesinde köşe yazan ve yayınlanmış iki kitabı bulunan Kışlalı'nın son kitabı 'Güneydoğu Düşük Yoğunluklu Çatışma'ydı. Siz Silahlı Kuvvetler'i en yakından izleyen gazetecisiniz. Son Yüksek AskeriŞura'da, teamüllere pek uymayan bir tayin yapıldı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na getirilmesi beklenen Org. Edip Başer beklenmeyen bir biçimde emekliye sevkedildi. Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman, Kara Kuvvetleri'nin başına getirildi. Bu alışılmadık tayinin nedenleri konusunda bilgiye sahip misiniz? Geçmişte iki kez, Jandarma Komutanı Kara Kuvvetleri Komutanı olmuş. Burada asıl alışık olmadığımız durum medyanın tavrıydı. Medya aylardır ısrarla İkinci Ordu Komutanı Edip Paşa'nın Kara Kuvvetleri Komutanı olacağını yazdı. Bu tayinin gerçek nedenini bilen gazeteciler var mı? Tayinin gerçek nedenini bilebilmek için yeni ve eski genelkurmay başkanlarıyla konuşmak lazım. Çünkü iki komutanın küçük, önemli ayrıntıları birlikte değerlendirip verdiği bir karardır bu. İki orgeneral de çok değerliler. Bu terfide ince şeyler söz konusu. Ne etkilemiş olabilir mesela? Silahlı Kuvvetler camiasında subay, komutan ve hatta Genelkurmay Başkanı'nın kendisini çok fazla öne çıkarması, kamuoyunda böyle bir hava yaratması hoş karşılanmaz. Mesela Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ın görev süresi uzatılmamıştı. O dönemde medya Tural üzerine projektör tutmuştu. Medya bunu kendiliğinden mi yaptı yoksa manipüle mi edildi bilmem ama Tural'ın bu öne çıkışı hoş karşılanmadı. Daha önce buna benzer iki teamül dışı tayin olmuş ve Jandarma Komutanı Kara Kuvvetleri'ne tayin edilmiş. Talihsiz bir tesadüf, iki seferde de bu tayinden sonra darbe olmuş. Sizce, geçmişe bakarak bu tayinden tedirgin olmalı mıyız? Ben koşulların değiştiğini, TSK'nın her olup bitenden sivillerden daha iyi ders aldığını gözlemlerimle biliyorum. Darbelerin ikisi de Demirel zamanında oldu. Demirel, 'Öyle bir komuta kademesi oluşturalım ki, bize yakın olsun ve bir daha 27 Mayıs'taki gibi bir şey olmasın' diye düşünerek 1969'da Savunma Bakanlığı'na emniyetçi Ahmet Topaloğlu'nu getirdi. 12 Mart 1971'de darbe oldu. Kendi oluşturduğu komuta kademesi Demirel'in yanında olmadı. Niye? Ülkenin içinde bulunduğu durumdan orduyu ayırmak mümkün değil. Silahlı Kuvetler'in görevi, Anayasa'nın giriş maddelerindeki içeriğiyle Cumhuriyet'i korumaktır. Eğer başka kurumların önleyemediği bir tehlike ortaya çıkarsa, komuta kademesi bunun karşısında duramaz ve ordu müdahale eder. Bazı şeyleri de açıkça ayrıntılı tartışmak lazım. Mesela Lockheed olayı. Mehmet Altan, Lockeed rüşvet skandalı konusunda bütün dünyada bir şey yapıldığını ama Türkiye'de hiçbir şey yapılmadığını söylüyor. Doğru değil. 'Türkiye'de de rüşvet verildiğine dair kayıtlar var. Lockheed rüşvetini kim aldı' diye dedikodular çıktığı gün, Hava Kuvvetleri Komutanı'nı görevden aldılar. Ertesi gün Divanı Harb'e verdiler. Bütün dünyada Lockheed'den rüşveti kimlerin aldığı açıklandı. Türkiye'de sonuç ne oldu? Beraat etti ve sonra milletvekili oldu. İki numaralı adam olan kurmay başkanını iki ay sonra emekli ettiler. Rüşvetin belgesi mi olur derler ya. Türkiye'de de olayın üzerine gidildi ama rüşveti ispat edemiyorsun ki. Ne yapılması gerekiyorsa onu en iyi şekilde yaptılar. Can Dündar, 'İslami duyarlılıkları yüksek bir taban hareketiyle, ordunun yenilenen komuta kademesi aynı anda siyasal hayatın sahnesine çıktı. 28 Şubat'taki kapışmanın tekrarlanmaması için bir neden gözükmüyor' diye yazdı. Ordu, AKP'nin muhtemel seçim zaferine ve iktidarına karşı yeni bir 28 Şubat'a mı hazırlanıyor? AKP'nin kazanmasının, Silahlı Kuvvetler'i böyle büyük bir tepkiye iteceği fikrinde değilim. Ordunun görevi Anayasa'ya uygun olarak Cumhuriyet'i korumaktır. Erdoğan kalkıp da Erbakan'ın yaptığı enayilikleri yapar mı? Ben yapmaz diyorum ve onun için de endişe duymuyorum. AKP'nin başarı kazanmasından bizatihi endişe duymak gibi bir şey orduda yok. Ama aynı hatalar yinelenirse... Atatürk'ün ülküsü Türkiye'nin muasır medeniyet seviyesine ulaşması. Muasır medeniyetin çağımızdaki karşılığı da Avrupa Birliği. Ordunun AB'ye yaklaşımı zihinlerde bazı tereddütler uyandırdı. Ordunun AB'ye yaklaşımı nedir? TSK'nın AB'ye taraftar olduğundan eminim. Fakat bazıları 'AB ne istiyorsa yapmalıyız' diyor. Hayır öyle değil. Kopenhag Kriterleri de çok tartışmalı. Bu kriterleri kendine göre ayarlamak kriterlerin dışına çıkmak değildir. Bazı konularda uzman olan müesseselerin endişelerini yabana atmayıp onları dinlemek ve bu endişeleri tartışmak lazım. Biz gazeteciler aklımıza ne gelirse yazıyoruz. 'Kürtçe eğitim serbest olsa ne olacak canım. Kim bölünecek' diyoruz. Ama bu konuyu kendine dert etmiş, uzmanlanmış bir kurum var. Silahlı Kuvvetler her şeyi olduğu gibi kabul etmeye karşı. Bu kriterler iki kere iki dört değil. Bunlar tartışmaya açık kriterler. Tartışmaya açık olmadığını görüyoruz ama. Bu kriterler AB'nin anayasası. 'Yerine getirmezseniz, sizi almayız' diyorlar. Bir kulübe girecekseniz kulübün kurallarını kabul edeceksiniz. Ama tartışılabilecek konular da tartışılmalı. On beş üye için tartışılan çok şey olmuş. Ordunun dışarıya bilgi vermemesini, kendisini eleştirene hemen kaşlarını çatıp eleştiri dışı kalmak istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir toplumda eleştiri dışında tutulan bir müessese olabilir mi? Hayır olamaz. Emin olun yaptığım eleştirilerden dolayı bana bir kere suratını asan bir asker görmedim. Bağışlayın ama ben sizin orduyu eleştirdiğinize çok rastlamadım. En ağır şekilde eleştirdiğimi size söyledim. Ordu, nedense türban konusunda çok hassas. Sivillerin çoğunluğu ise yapılan anketlere bakılırsa, bunu büyük sorun olarak görmüyor Askerler bizim bilmediğimiz bir şeyler mi biliyorlar, yoksa kökü geçmişe dayanan bir endişeden kurtulamadıkları için hep bir yerlerde bir tehlike mi görüyorlar? Türban yasağı Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla esasa bağlanmış bir konu. Yasal bir durumu TSK'nın kabul etmemesi düşünülemez. Ben her konuda hep 'Ben bu konunun uzmanı değilim, uzmanı olan bir kurum acaba neler düşündü, bunun arkasında neler olabilir, ne gibi incelemeler yaptı' derim. Türban konusunun uzmanı niye asker olsun ki? Asker olmayabilir. MİT olur, Emniyet olur. Siyasi sembol olduğu için türbanı tehlike görüyorlar. Bizim ordu, siyasette hemen her konuda ağırlığını hissettirir. Siyasetle bu kadar ilgilenmeleri, bu konuda bu kadar çok mesai harcamaları, kendi asli mesleklerini yapmakta bir eksiklik yaratmaz mı? Ordu siyasette ağırlıklı değil. Ordunun Cumhuriyet'i koruma görevi var. Bu siyaset mi? Bu bir güvenlik görevi. Ülke güvenliğiyle ilgili ve gerekli gördükleri her şeyi izliyorlardır. Türkiye'de her konu güvenlik sorunu olarak algılanmıyor mu? Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da bundan yakındı. Her konu güvenlik sorunu olarak algılandığı için ülkede adım atılamadığını söyledi. MGK'da konuşmalar yetkiler dahilinde olur. Karar verecek olan siyasilerdir. MGK kararlarını bütün bakanlar imzalıyor. Korktukları için mi imzalıyorlarlar? Hiç mi haysiyet yok bunlarda? Askerin dosyalarına bakıp, alınacak başka karar yok diyorlar ve ittifakla kararı alıyorlar. Sonra da asker baskı yaptı deniyor. Asker karar empoze edemez. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar biz kabul etmiyoruz diyecekler. Bütün dünya şeffaflaşıyor. Türk devleti de şeffaflaşmak zorunda. Ama askeri harcamalar burada bir tabudur. Vergi verenlerin, askeri harcamaların gerçek boyutlarını bilme hakkı yok mudur? Böyle bir şey varsa, bu durum Türk parlamentosu için yüzkarasıdır. Batı dünyasında ne kontrol varsa, Türkiye'de de olmalı. Savunma bütçesinin nasıl geçtiğini herkes bilir. Orduya selam, bütçeye devamdır. Bu parlamentonun ve Türk demokrasisinin yüzkarasıdır. Bu konuları öğrenmek, parlamentoya aittir. Cevap alacak sistemi kuracaksınız. Amerika'da böyle oldu. Mc Namara savunma bakanı olana dek Pentagon'un gücü sınırsızdı. Mc Namara mücadelesini hatıralarında yazar. Çetin Altan sürekli olarak üç soru sorar. Biri son yetmiş yılda ne kadarlık silah alındığı ve bu silahların miadının ne kadar zamanda dolduğudur. Kimsenin bu soruya cevap verememesi tuhaf değil mi? Bunu soracak olan siyasilerdir. Ya Çetin Altan'ın sorularını ciddiye almıyorlar, ya da bunları sordukları zaman cevap alabileceklerini düşünmüyorlar. İkisi de ayıp. Silahların miadı meselesi karmakarışık bir şey değil. Bazısının miadı aldığınız anda doluyor. Doğru bir alım mı o zaman bu? TSK'ya eleştiri götürüyorsanız, önce parlamento sorumludur. Siz neye hâkimsiniz? Siyasilerin işi gücü bir daha seçilmek ve etrafına çıkar sağlamak. TSK'yı suçlamanın ne âlemi var? Bakın soru sormaya siz de hemen 'suçlamak' diyorsunuz. Neden askerler siviller hakkında her şeyi söyleyebiliyor da, siviller askerler hakkında hiçbir bilgiyi kurcalayamıyor. Bu eşitsizlik değil mi? Her şey sorulur. Cevap alınamıyorsa, neden alınamadığı parlamentoda düğümleniyor. Askerin kabahati yok. Önce siz sivil sisteminizi kurun. Türk ordusu disiplini ile tanınır. Bütün dünya bizim orduyu disiplinli bir ordu olarak över. Ama bu kadar disipline rağmen yadırgatıcı olaylar oluyor. Mesela bir paşa, 28 Şubat sürecinde dönemin başbakanına açıkça küfretti. Benim tekrarlayamayacağım galiz bir sözcüktü bu. Ama bu paşayı terfi ettirdiler. Sizce bu disiplin anlayışına uyuyor mu? Neden terfi ettiğinin cevabını versinler. Ben bilmem. Bu eleştiriyi de yaparsanız yapın. Ben uzaktan bakarak şunu söyleyebilirim. Türkiye'de 28 Şubat'a giden ortam öyle bir şeyin üzerinde durmamayı gerektirdi. TSK itibarıyla ve disipliniyle yaşayan bir kurumdur. Eleştirilerde dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu ordusuna çok fazla itibar eden kamuoyunu da rencide eder. Bir de Veli Küçük olayı var. O zamanlar albay olan Küçük'ün Susurluk'la bağlantıları resmi raporlara yansıdı. Ama ordu Veli Küçük'ü paşa yaptı. Eleştirilere hiç aldırmadı. Sizce bu doğru bir davranış mıydı? Bilmediğim konularda bir şey söylemem kadar akılsızca bir şey olamaz. Eleştiri yapılır. Bu, Genelkurmay'da değerlendirilir ve sonuçta adam ya emekli yapılır ya da terfi ettirilir. Eğer terfi ettirilmişse, buradaki değerlendirme ortada. Demek ki eleştirilerin karşısında adamı terfi ettirecek bir sürü başka şey söz konusu. Susurluk'a gelince bu benim ilgi alanım. Bir insanın Susurluk'la ilgilisi varsa ne olur? Bu kişi her zaman suçlu mudur? Bütün dünyada örtülü operasyonlar nasıl yapılır? Bizde nasıl yapıldı? Susurluk'la bağlantısı olması o kişinin terfi etmesine bizatihi engel olmayabilir. Silahlı Kuvvetler'in komutanları, kendilerini ya da bir ordu mensubunu eleştirmeyi acaba bir ihanet olarak mı görüyor? Her türlü eleştirinin aslında kötü niyetten kaynaklandığına mı inanıyor? Kötü niyet düşüncesi olabilir. Benim eleştirilerimin kötü niyetten olmadığını bildikleri için bana hiç tepki göstermiyorlar. Çünkü benim meslek hayatım ortada. Askerler tabii ki şüpheci. Görevleri bunu gerektiriyor. TSK'nın en önemli iki şeyi, kamuoyu nezdindeki itibarı ve disiplinidir. İtibarlarını kırmaya yönelik olduğunu düşündükleri eleştiriyi kötü niyetli olarak değerlendirebilirler. Eleştiriyi yapan kişinin geçmişi bu endişeyi doğrulayacak gibiyse, yazı ve konuşmaları hep TSK'nın itibarını kırmaya yönelikse... Türkiye AB'ye girmeye hazırlanıyor. Avrupa yolunda atacağımız adımların kaçınılmaz bir sonucu da ordunun siyasetten çekilmesi olacak. Sizce ordu buna hazır mı? MGK'yı kaldırın, hiçbir şey fark etmez. Ordunun kamuoyu nezdindeki itibarı bugünkü gibi yüksek, politikacılarınki de bugünkü gibi en aşağıda olduğu sürece ne yaparsanız yapın bir şey fark etmez. Halk ona güveniyor. Genelkurmay Başkanı başbakana gidip, 'Bu yediğiniz halt hiç hazmedilmiyor, biz bunu açıkça belirteceğiz. Bunu söylediğim için beni görevden mi alacaksınız? Alın. Benden sonra gelen de belirtecek bunu' dedi mi ne olacak. Bunun AB ile hiç alakası yok. Avrupa ülkelerinde orduların itibarı düşük mü? İtibarı sıfır. Alman ataşe militeri olan bir kurmay albay bana geldi. 'Kışlalı, biz sizi hiç hazmedemiyoruz. Bizde hiç kimsenin askeri taktığı yok. Sizde bir tuğgeneralin bile şoförü, arabası var' dedi. Ona, 'Senin ülkende ordunun hiç itibarı yok' dedim. Türkiye'deki gibi itibarlı bir ordu yok. Bu itibar nasıl ortadan kalkar? Sivil idareye saygıyla kalkar. Neyse cumhurbaşkanı çıktı da, ordu dengelendi. Acaba bizim subaylarımız vatanı en çok kendilerinin sevdiğine, sivillerin pek sevmediğine mi inanıyor? Siyasette kalmak istemelerinin nedeni bu inançları mı? Bakın karıştırdınız şimdi. Ordu siyasetin içinde değil. Kendilerinin vatanı daha çok sevdiğini düşünmelerini gerektirecek bir şey var. Çünkü meslekleri ve hayatları bu. Kafaları buna göre eğitilmiş ve buna göre yaşıyorlar. Her şeyleri bu... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:48

İLGİLİ HABERLER