
AVRUPA BASININDA BUGÜN...
LONDRA (İHA) - "Sanayileşmiş ülke liderlerinin üst düzey danışmanları", diyor Guardian ve devam ediyor; "Afrika'ya yardım, uluslararası ticaret ve Aids'le mücadele konularında anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak için harıl harıl görüşmeye devam ediyor."G8 tartışmasının ayrıntılarına geçmeden önce Times'ın manşetinden, İngiltere ve Fransa'da nefeslerin tutulup beklendiği olimpiyat kararına bakalım.
Bugün öğle saatlerinde, 2012'nin olimpiyat kenti belli olacak. Times iri puntolarla, "Kader gününde Londra'nın artan umudu" diyor. Gazete, Paris'in favori gösterildiğini kabul ediyor, ama son dakikaya kadar süren lobi faaliyetlerinin oylama sonucunu değiştirebileceğini düşünüyor. Times'ın iddia ettiğine göre, her şey "uluslararası komitenin İspanyolca konuşan bir avuç delegesinin, gizli oylamada kimin yanında duracağına bağlı".
Times, Londra'nın doğusunda planlanan olimpiyat tesislerinin, kentin geri kalmış bu bölgesini baştan aşağı değiştirebileceğini yazıyor. Ön sayfada yan yana duran iki resimde, 'evet' senaryosunun nasıl yeşil ve modern bir semt oluşturabileceği resmedilmiş bulunuyor. 'Hayır' senaryosu ise sıra sıra dizilmiş izbe evleri gösteren gerçek bir fotoğraf. Olimpiyat delegelerinin oylama için toplandığı Singapur'u hem Tony Blair, hem de Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac bizzat ziyaret etmeyi ihmal etmedi.
"FRANSA, BÜTÜN GELECEĞİNİ 2012 OLİMPİYATLARININ PARİS'TE DÜZENLENMESİNE BAĞLAMIŞ GİBİ"
Fransız basınından Le Monde, diğer üç aday kentin, yani Moskova, New York ve Madrid'in ulusal liderlerinden böyle bir destek görmediğinin altını çiziyor. Singapur'daki yarışa kaş kaldıran Le Monde, "Bütün adaylar arasında en çok Fransa sanki bütün geleceğini 2012 Olimpiyatlarının Paris'te düzenlenmesine bağlamış gibi bir izlenim veriyor" diyerek hayıflanıyor.
Gazete, "Olimpiyat kenti seçimi hiçbir demokratik standarda uymuyor" diyor ve ekliyor; "Ama buna karşın ulusların moralini, milli gelirini ve vergilerini etkileyen bir karar."
Le Monde'a göre, sonuçta Paris seçilsin ya da seçilmesin, Fransız halkının kendisine sorması gereken bir soru var:
"Chirac iktidarıyla geçen 10 yılın ardından Fransa neden kendisiyle gurur duyabilmek için olimpiyat aynasına muhtaç kalacak bir özgüven eksikliği içinde?"
Jacques Chirac ve Tony Blair, olimpiyatlar haricinde, iki lideri bugünden başlayarak üç gün süreyle Edinburg'da buluşturan G8 zirvesinde de karşı karşıya gelecek.
Daily Telegraph, İngiltere'nin damak zevkiyle dalga geçen Jacques Chirac'a duyduğu öfkeyi gizlemiyor. Gazete, "Chirac yüzünde bir yumurta ile kala kaldı" diyor mecazen. Daily Telegraph'a göre, çoğu Afrika'da bulunan Fransızca konuşan ülkeler grubu, bugün ortak bir bildiri yayınlayarak Avrupa Birliği'nin en başta Fransız çiftçilere verilen tarım teşviklerini geri çekmesini isteyecek.
Tony Blair'in de Jacques Chirac üzerinde bu yönde baskı kurduğunu söyleyen Daily Telegraph, "Anayasa referandumunu kaybeden Fransız liderin yıpranan popülerliği, şimdi bu bildiriyle beklenmedik bir darbe daha alacak" diyor.
"ÜÇ GÜNLÜK ZİRVE BOYUNCA AFRİKA'DA 100 BİN ÇOCUK ÖLECEK"
Liderler Afrika için yeterli adımları atacak mı? Herkesin kafasındaki bu soruya, Almanya basınından Süddeutsche Zeitung'un verdiği yanıt kötümser.
Süddeutsche Zeitung, "Yoksullukla baş etmek için, önce onun devasa boyutlarını görmek lazım" diyor.
Üç günlük zirve boyunca Afrika'da 100 bin çocuğun temiz su, gıda ya da ilaç eksikliğinden öleceğini yazan Alman gazetesine göre, bu mücadele kuzey yarımkürenin fedakarlığını gerektiriyor; ancak sanayileşmiş ülkelerin politikalarında böyle bir fedakarlık görülmüyor.
Avusturya basınından Der Standard da aynı karamsarlıkta. G8 liderlerinin yardımları iki kat artırma hedefinin yoksulluk ve hastalıklarla boğuşan Afrika'ya çare olmayacağını söyleyen Der Standard, ayrıca çevre konusunda da beklentilerin karşılanmayacağını düşünüyor.
Gazeteye göre, küresel ısınma tartışmasında ABD ile Avrupa Birliği arasında bir ara yol bulunsa dahi, iklim değişikliğine karşı gerekli radikal adımlardan bir kez daha uzak düşülecek.
Başkan Bush, zirve öncesinde yaptığı bir açıklamada, "Sanayi gazlarını kısıtlamak yerine temiz enerji teknolojisi geliştirelim" demişti. Hatta buna örnek olarak, havayı hiç kirletmeden hidrojenle çalışan otomobil araştırmalarına işaret etmişti.
Otomotivciler bu çevre dostu otomobiller üzerinde çalışıyor çalışmasına ama, Financial Times ciddi bir engelle karşı karşıya gelindiğini bildiriyor:
"Dünyada yeteri kadar plutonyum yok."
"DÜNYANIN BÜTÜN SÜRÜCÜLERİNE YETECEK KADAR PLUTONYUM YOK"
Financial Times, araba sanayiinin yeryüzündeki petrol rezervlerinin sınırlı olduğunu bildiği için yeni enerji kaynaklarıyla çalışan araçların geliştirilmesine milyarlarca dolar harcadığını yazıyor. Hidrojenle çalışan araçlar petrol ikileminden bir çıkış yolu gibi dursa da, Financial Times'a göre bu teknolojinin yakıt pillerine lazım olan plutonyum maddesinden dünyanın bütün sürücülerine yetecek kadar yok.
"Halihazırda dünyada 780 milyon kadar petrolle işleyen araba motoru var" diyor Financial Times. Bilimadamları, yer altındaki plutonyumun, Çin ve Hindistan'da sayıları giderek artan sürücü sayısını bir tarafa bırakın, şu anki gereksinimi bile karşılamadığı inancında. Gazete, henüz ticari anlamda tek bir hidrojen arabasının satılmadığının altını çiziyor:
"Şayet maden piyasasında en çok Güney Afrika'da bulunan plutonyumun fiyatı yükselmeye başlarsa, bilin ki hidrojenli otomobiller de o zaman bir hayal olmaktan çıkıyor demektir."
Basın özetimizin sonunda, otomobilden inip yeni tip bir uçağa biniyoruz. Fakat bu uçağı özel kılan teknolojisi değil, yolcuları. Avrupa Birliği'nin göçmen ve sığınmacılara karşı sertleşen politikasının en son göstergesi, Guardian'ın deyimiyle, en büyük beş ülkenin içişleri bakanlarının üzerinde anlaşmaya vardığı "göçmen uçağı".
İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya'nın kabul ettiği plan, sığınma başvurusu geri çevrilen kaçak göçmenleri bir ülkeden diğerine inip kalkarak toplayacak ve geldikleri ülkelere geri götürecek charter uçaklarının işletilmeye başlatılmasını öngörüyor. Gazete, bu uygulamanın ticari havayollarını kullanmaktan daha ucuza mal olacağının hesaplandığını bildiriyor. Guardian'a göre, giderek daha çok sayıda ticari havayolu, iltica başvurusu geri çevrilenleri taşımayı güvenlik gerekçesiyle reddetmekte.
Guardian, geçen yıl bir Cezayirli'nin ülkesine geri gönderilmesine karar veren İngiltere Hükümeti'nin, özel jet kiralamaktan başka çaresi kalmadığı için 75 bin sterlini gözden çıkardığını aktarıyor.
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:30