LONDRA (İHA) - Avrupa basınında bugün; 7 Temmuz saldırıları ardından güvenlik önlemlerini arttıran polisin yolda kimi durdurup arayacağı, bazı ırklardan kişilere öncelik verilip verilmemesi gerektiği tartışması ile Suudi Arabistan Kralı Fahd''ın ölümü ve yerine ülkeyi 10 yıldır fiilen yöneten Veliaht Prens Abdullah''ın geçmesine ilişkin yorumlar öne çıkıyor.
Independent , 7 Temmuz saldırıları ardından güvenlik önlemlerini arttıran polisin yolda kimi durdurup arayacağı, bazı ırklardan kişilere öncelik verilip verilmemesi gerektiği tartışmasını gündeme taşıyan gelişmeyi şöyle özetliyor:
''''İçişleri Bakan Yardımcısı Hazel Blears, İngiltere''de Ulaşımdan Sorumlu Polis Birimi''nin Şefi Ian Johnston''ın açıklamalarının neden olduğu öfkeyi dindirmeye çalıştı dün. Johnston, sokakta polis tarafından durdurulup üstü aranacakların daha çok Asya kökenliler olacağını, ''Yaşlı beyaz hanımlarla'' vakit kaybedemeyeceklerini söylemişti. Üç gün önce Johnston''a destek veren Blears, dün fikir değiştirdi ve böyle bir ayrım yapmanın yanlış olacağını söyledi.''''
Polis Şefi Johnston''ın açıklamalarını eleştiren Guardian ise, şu satırlara yer veriyor başyazısında:
''''Johnston''ın ortaya koyduğu önceliklerin, hemen 7 Temmuz saldırıları sonrası uygulamaya konduğunu düşünün. Malum bu saldırıyı gerçekleştirenler, Asya kökenli İngiliz vatandaşlarıydı. Sonuç şu olurdu: 21 Temmuz''daki saldırı girişiminin zanlıları, polisin yanından rahatlıkla geçip gidebilirdi. Zira bunların dördü de Asya değil, Afrika kökenliydi. Aslında sorun, kimin üstünün aranacağından ziyade, bu uygulamanın başlı başına ne kadar faydalı olduğu. Sokakta üst arama, 1986-1998 arası 9 kat artmış. Ancak bunlardan tutuklama ile sonuçlananların sayısı yüzde 17''den yüzde 10''a gerilemiş. Bunların çoğunluğunu da az miktarda uyuşturucu taşıma suçu oluşturuyor.''''
Guardian bu görüşleri savunurken, Daily Telegraph karşıt fikirde. Konuyu başyazısına taşıyan gazete, ''''Biraz mantığı olan herkes şunu anlar ki, bir bomba taşıyor olması en muhtemel kişileri öncelikle durdurmak, polisin görev tanımının gereğidir'''' diyor.
''''İçinde bulunduğumuz koşullarda bu tanım ister istemez, sırt çantası taşıyan, bol giysiler giyen, Asyalı veya Afrikalı kadın ve erkekleri kapsayacaktır. Sokakta yürürken polis tarafından durdurulup üstü aranan bu kişilerin çoğunluğu da kaçınılmaz olarak suçsuz çıkacaktır. Hiçbir Asyalı ya da Afrikalı''nın bu durumdan şikayetçi olacağını sanmıyoruz. Tam tersine, bu durum onları rahatlatmalı. Zira sırt çantası taşıyan masum bir Asyalı da, olası bir saldırının herkes kadar hedefi.''''
İNGİLTERE''NİN ÇOK KÜLTÜRLÜ YAPISININ GELECEĞİ TARTIŞMALARI
Üst arama tartışmasına böyle yaklaşan Daily Telegraph, 7 Temmuz''dan bu yana sıkça gündeme gelen, İngiltere''nin çok kültürlü yapısının geleceğine ilişkin tartışmalara da yer veriyor sayfalarında.
Ana muhalefet konumundaki Muhafazakar Parti''nin gölge İçişleri Bakanı David Davis''in bu konudaki bir makalesine yer veren gazete, Davis''in ''''Çok kültürlülük işe yaramıyor'''' şeklindeki sözlerini de manşetine taşıyor. Özetle şöyle diyor Davis:
''''Bu ülkeyi yönetenler, bir millet olmanın gerektirdiği ortak değerleri savunmaktan ziyade, bireylerin farklı kimliklerini ortaya koymaları için çaba sarfediyor. Oysa bu konuda diğer ülkelerden, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri''nden almamız gereken dersler var. Oradaki azınlıklar, buradakilere kıyasla, ülkenin ortak değerleri ile daha fazla gurur duyuyor. Açık olalım. Müslüman olmayanların, Müslüman vatandaşların eşit haklardan yararlanmasını sağlamak gibi bir yükümlülüğü var. Ancak bunun karşılığında Müslümanlar''a düşen görevler de var. Örneğin, terörü sadece lanetlemekle kalmayıp, onunla mücadele etmek gibi.''''
Financial Times''ın sayfalarında dikkat çeken bir haber var sırada.
Londra''da 21 Temmuz''da gerçekleşen saldırı girişimiyle ilgili soruşturmada İtalyan güvenlik birimlerinin ortaya koyduğu ilk bulguları aktaran gazete, buna göre olayların yerel ölçekte olduğuna, daha geniş bir terör şebekesine işaret etmediğine dikkat çekiyor. Bunun, dünyanın dört bir tarafındaki istihbarat ve güvenlik birimleri için kaygı verici bir gelişme olduğunu vurgulayan haber, şöyle devam ediyor:
''''Bu durum, El Kaide yapılanmasından bağımsız, yeni bir terör ağına işaret ediyor. Bu kaygıyı ilk ortaya koyan Amerikan istihbaratına göre, El Kaide lideri Usame Bin Ladin ve kurmayları tamamen kuşatılmış durumda. Bu nedenle de Batılı hedeflere yönelik eylem örgütleyemiyor, bunun talimatlarını gerekli yerlere ulaştıramıyorlar. Ancak bu yeni durum daha tehlikeli. Kadro son derece dağınık ve istihbarat yetkililerinin bu yeni yapıya ilişkin bilgisi yok denecek kadar az.''''
SUUDİ ARABİSTAN KRALI FAHD''IN ÖLÜMÜ
Suudi Arabistan Kralı Fahd''ın ölümü ve yerine ülkeyi 10 yıldır fiilen yöneten Veliaht Prens Abdullah''ın geçmesine ilişkin yorumlar, İngiliz basınında yer bulmaya devam ediyor.
Times gazetesi için bir yazı kaleme alan Orta Doğu uzmanı Amir Taheri, Suudi Arabistan''ın bölgedeki dengelerde bundan sonra oynayacağı rolü şu satırlarla yorumluyor:
''''Ülke bir yol ayrımında. Bir yanda temkinli bir reform programı yürüten Fas, Cezayir, Mısır, Lübnan ve Irak var. Öte yanda ise, despotik rejimleriyle Libya, Sudan, Suriye ve İran. Peki Riyad hangi yöne kayacak? Bu yıl başlarında, Arap dünyasındaki en eski müttefiki Suriye ile arası bozuldu. Şam yönetimi, Suudi kraliyet ailesinin koruması altında, dahası bir Suudi vatandaşı olan Lübnan''ın eski Başbakanı Refik Hariri''ye zarar vermeme sözünü tutmadı zira. Muammer Kaddafi''nin, Veliaht Prens Abdullah''a yönelik bir suikast girişimine destek verdiği ortaya çıktığında da Libya ile ilişkiler bozuldu. Birkaç yıl öncesine kadar Suudi Arabistan karşıtı hareketlerin üssü haline gelen Sudan ile durum pek iyi sayılmaz. İran''dan ise, özellikle nükleer silah geliştirme çabaları nedeniyle kaygı duyuluyor. Tüm bunlar, Abdullah''ın, bölgede bir siyasi ve ekonomik reform dalgası başlatan diğer grup ile birlikte hareket etmekten başka çaresi olmadığını gösteriyor.''''
Financial Times, bugün 4 sayfalık bir Kıbrıs özel eki yayımlıyor. Ağırlıklı olarak adanın güneyinin ele alındığı ekte, ekonomi, yatırım, turizm gibi başlıklar öne çıkıyor. Başsayfada ise siyasi alandaki kilitlenmenin sürdüğüne şu satırlarla dikkat çekiliyor:
''''Bazı gözlemcilere göre, Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos, Kıbrıslı Türkler''in eşit haklara sahip olmaktan çok, azınlık muamelesi görecekleri üniter devlet modelini canlandırmaktan yana. İkinci tercihi ise adadaki bölünmüşlüğün bugünkü gibi devamı.''''
Financial Times''ın Kıbrıs ekinde, adanın iki tarafındaki emlak piyasasında son dönemde görülen hareketlilik de yorumlanıyor.
''''Avrupa Birliği''ne katılımın emlak piyasasına olumlu etkisini adanın iki tarafında da görmek mümkün. Güneyde, yabancılar son 3 yıldır, yıllık 300 milyon sterlin gayrimenkul yatırımı yapıyor. Emlak fiyatlarının yüzde 40 daha düşük olduğu Kuzey''deki rakamlar tam olarak bilinmiyor. Ancak kıyı şeridi boyunca uzanan villa ve apartmanlara bakarak, bir canlılık yaşandığını söylemek mümkün. Kıbrıslı Türk yetkililere göre, geçen yıl 5 bin yazlık inşa edilmiş. Ancak buradaki inşaat patlaması, Rumlar''a ait arazileri de kapsadığından, iki taraf arasındaki ilişkileri daha da germiş gibi görünüyor.''''
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:43