
AVRUPA BASININDA BUGÜN...
LONDRA (İHA) - BBC'nin Türkçe internet sitesi "www.bbc.co.uk/turkish" adresinde yer alan basın özetlerine göre, İngiltere'de bu sabah tüm gazetelerin manşetinde İşçi Partisi'ndeki Lordlar skandalı var. Hafta sonunda partinin son dönemde Lordlar Kamarası'na aday gösterdiği bazı kişilerin partiye geçen seçim kampanyasında kredi verdikleri ortaya çıkmıştı. Bugünkü gazeteler ise 14 milyon sterline varan bu kredileri veren iş adamlarının listesini yayınlandı.Independent, "Zenginler Listesi" başlığını attığı haberinde başka tartışmalı konular nedeniyle köşeye sıkışmış olan Başbakan Tony Blair'in üzerindeki baskının iyice arttığını belirterek, "İşçi Partisi, Blair'in parti kurulunda yapacağı konuşma öncesinde tartışmaları biraz olsun yatıştırmak amacıyla bağışta bulunan milyonerlerin isimlerini ilan etti.
Ancak listede, Sabıka Kaydı Bürosu da dahil olmak üzere hükümetin bilgisayar sistemi ihalelerinin çoğunu kazanan Capita'nın başkanı Rod Alridge ve süpermarketlere ünlü Hint yemeği köriyi hazır yemek olarak sokan Sir Gulam Noon'un bulunması soru işaretlerine neden oldu. İşçi Partililer, iddiaların Blair'in başbakanlığına beklenen iktidar değişimi vakti gelmeden son verip veremeyeceğini tartışıyor" ifadelerine yer verdi.
Independent gibi manşete işadamlarının fotoğraflarının basan ve kısaca bu kişiler hakkında bilgi veren Daily Telegraph ise hükümetin, iki haftadır devam eden gizli bağış tartışmaları karşısında siyasi partilere verilen kredi ve bağışlarla ilgili kurallara ilişkin yeni düzenlemeleri gündeme getirdiğini yazdı. Gazete haberi başyazısında, "Bir kamuoyu yoklaması, İşçi Partisi'nin bir önceki muhafazakar hükümetten daha gevşek davrandığına inandığını gösterdi. Kurumsal olarak yozlaşmış bir parti yönetiyor bizi. Gizli bağışlara son verme girişimi, suçunu kabul ettiğini gösteriyor" satırlarıyla duyurdu.
Independent'ın başyazılardan birinde ise, "Bu sadece İşçi Partisi'nin sorunu değil. Muhafazakarlar ve Liberal Demokratlar da belli sayıda zengin hayırsevere bağımlı. Şu anki hükümeti etkileyen bağış skandalı, demokratik siyasetin güdüldüğü yerlerde çözümlenemeyen meselelerden biridir" yazdı.
Guardian gazetesinin manşetten verdiği bir haberin başlığında Anglikan Kilisesi Başpiskoposu'nun bilimi İncil'e tercih ettiğine dikkat çekilerek, "Rowan Williams, muhafazakar din çevreleriyle bilim adamları arasında yaradılış teorisi üzerine çıkan tartışmaya katılmış görünüyor. Williams, İncil'in teori olarak sunulmasının yanlış olduğunu, bunun sadece akıl karıştıracağını savunarak bu teorinin okullarda okutulmaması gerektiği yolunda görüş belirtti. Yaradılış teorisi, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi dinlerin savunduğu, dünyanın tek bir tanrı tarafından yaratıldığı görüşüne dayanıyor" ifadelerine yer verdi.
"BELARUS SEÇİMLERİNE TEPKİLER"
Times gazetesi, Belarus'ta ezici çoğunlukla tekrar cumhurbaşkanlığına seçilen Aleksandr Lukaşenko'yu "Avrupa'nın kalan son diktatörü" şeklinde nitelendirdi. Guardian da "Belarus'ta seçim ne özgür ne de adil" başlığıyla verdiği haberinde, "Aleksandr Lukaşenko, yüzde 92'lik katılımın olduğu seçimde yüzde 82'yi aşan oy oranıyla cüretkar bir havadaydı. Sıklıkla 'Avrupa'nın son diktatörü' diye anılan Lukaşenko kendi halkını ikna etmiş olabilir ama dış ülkeler aynı fikirde değil. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) seçimlere usulsüzlük karıştığı uyarısı yaptı ama Rusya'nın tebriği gecikmedi. Rusya, Batı sınırıyla NATO ülkeleri arasındaki tek müttefikini kaybetmekten kaygılanıyor. Avrupalılar, daha büyük sorun Moskova olsa da, Minsk Hükümeti'ne sert davranmakta haklılar" ifadelerine yer verdi.
Times gazetesi yazarlarından Bronwen Maddox da, makalesinde Belarus'a değindi. Maddox'a göre Pazar günkü seçim, AB'nin Belarus ya da Ukrayna gibi ülkeler üzerindeki etkisinin 'sıfır' olduğunu ortaya koydu. Moddox yazısında, "AB'nin Belarus'ta doğrudan değişim yolunda atabileceği pek az adım var. Böyle bir şeyi ancak Moskova sağlayabilir. Avrupa Putin üzerinde baskı kuramaz ama en azından bir anlaşmaya varabilir" yazdı.
Fransız Le Figaro gazetesi, Avrupa'nın Minsk yönetimine karşı yeni yaptırımlar getirirken bir yandan da seçimlerin yeniden yapılması çağrısı yaptığını belirterek, "Batı'nın tehditleri ya da sokak gösterilerinin, Lukaşenko'nun otoriter ve giderek daha da sertleşen rejimini sarsmaya yetecek mi şüpheli. En büyük engel, Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in rejime verdiği destek" yorumuna yer verdi.
Avusturya'da yayımlanan Der Standard ise AB'ye "Korku karşısında zafer elde ettiğini" söylediği muhalefete destek vermesi çağrısında bulunarak, "Binlerce kişi şiddetle karşılaşacakları tehditlerine kulak asmadan toplandıysa, bu etkileyici bir cesaret örneğidir. Sadece saygı değil destek de görmelidir. AB'nin özgür medyayı iyileştirmeye odaklanması gerekir" yazdı.
Çek gazetesi Pravo ise aynı fikirde değil. Gazeteye göre, "Demokratik ülkelerin Lukaşenko rejimini eleştirmesi fazla bir etkiye yol açmaz, zira Belarus'un ihtiyaçlarını zaten Rusya karşılayacaktır. Ne petrolü, ne nükleer silah faaliyetleri var ne de komşularını tehdit ediyor. Demokratik ülkeler de haliyle pek ilgili değil. Belarus'un arka sokaklarındaki yoksullar ise pek tabii daha önce görmedikleri özgürlükler değil, ekmekten yana oy kullanacaklardır. Bir şeye sahip değilseniz, kaybetmiş de sayılmazsınız" ifadelerine yer verdi.
Kommersant gazetesi ise Lukaşenko'nun aradığını bulduğunu belirterek, "Belarus seçimleri meşru bulunmayacak ve Lukaşenko da nerdeyse resmen Avrupa'nın son diktatörü unvanına sahip olacak, Lukaşenko'nun ekonomik başarısının ardında ise büyük ölçüde Rusya'yla ilişkilere dayalı ekonomik politikalar yatıyor" yazdı.
Financial Times yazarlarından Quentin Peel, 3 haftadan daha az zaman içinde seçime gidecek olan İtalya'da Başbakan Berlusconi'nin bozguna uğramasına pek az Avrupalının gözyaşı dökeceği savunarak, "Berlusconi, AB zirvelerine katılmaya başladığından bu yana, pek kendini sevdirebilmiş değil. Seçimleri Romano Prodi kazanacak olsa bile, buna zoraki sevineceklerdir. Prodi, belki daha iyi bir Avrupalı olarak görülebilir ama İtalyan ekonomisindeki sorunları çözecek bir program ortaya koyması pek olası görünmüyor. Amerika'nın Irak'ı işgaline verdiği destekle de İtalya kendini en yakın müttefikleri Fransa ve Almanya'dan uzaklaştırdı" ifadelerine yer verdi. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:46