LONDRA (İHA) - LONDRA (İHA) - Avrupa basınında bugün, Hindistan''da hafta sonu düzenlenen bombalı saldırılar, BBC''nin Arapça yayın yapan televizyon kurma çalışmaları ve İngiltere Başbakanı Tony Blair''in nükleer silahların yenilenmesi için 20 milyar sterlin harcanması çağrısı öne çıkıyor.
Times gazetesi, hafta sonunda Hindistan''ın başkenti Yeni Delhi''de düzenlenen saldırıları dünya haberleri sayfasında manşete taşıdı.
''''Bombacılar, barış anlaşmasını raydan çıkarmayı başaramadı'''' başlığını atan Times, saldırılara rağmen Hindistan ve Pakistan liderlerinin iki ülke arasındaki sorunlu Keşmir bölgesinde sınırları açma konusunda bir anlaşmaya vardıklarını yazdı.
Times''ın haberine göre, pek çok uzman tarafından, iki ülke arasında iyileşmeye başlayan ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu saldırılara açık bir yanıt olarak gelen anlaşma, iki hafta önce Keşmir''i vuran depremden etkilenen bölgelerdeki yüz binlerce kişiye yardım götürmeyi hedefliyor.
Gazete başyazısını bu sabah da aynı konuya ayırdı. ''''Delhi''deki bombalı saldırılar, aşırı İslamcıların ne kadar çaresiz olduklarını ortaya koyuyor'''' diye yazan Times, yorum yazısını, ''''Hem Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref hem de Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Hindu ve Müslüman bayramlarının arifesinde, kadınları ve çocukları hedef alan saldırganların Hindistan''da intikam ateşini alevlendirmeyi amaçladığını biliyor. Leşker-i Tayba gibi yasaklanmış bir İslamcı örgütün paravanı olan bir grubun saldırıları üstlenmesi, iki ülkeyi nükleer savaşın eşiğine taşıma isteğinin göstergesi, tıpkı Hindistan Parlamentosu''nun İslamcı militanlar tarafından basıldığında olduğu gibi. Ancak bu sefer bu amaca ulaşamayacaklar. Barış süreci, İslamcı militanların zalimce saldırılarıyla yıkılmayacak kadar güçlü ilerliyor'''' şeklinde sürdürdü.
Gazete, ''''Keşmir''deki deprem, aşırı İslamcı militanların, halktan büyük destek aldıkları savını da yalanladı'''' yorumunu yaptığı yazısında, ''''Son olayların ardından, ABD''den, Batı''dan ve eski düşman Hindistan''dan tonlarca yardım malzemesi Pakistan''a taşındı. El Kaide''nin, Amerika''yı düşman olarak gösterme çabaları ise, Batı''yla tek ilişkileri yaşamlarını kurtaran birkaç çuval pirinç ya da hastaneye nakledilmek için kullanılan helikopterler olan kişiler üzerinde işe yaramadı'''' ifadelerini kullandı.
Independent gazetesi bu sabah manşetine ''''Bu, 20 milyar sterlin harcamak için akıllı bir yol mu?'''' sorusunu taşıdı.
''''Blair''in, nükleer silahların güncellenmesine para harcamamaya çağrıldığını'''' yazan Independent, İngiltere''de iktidardaki İşçi Partisi içindeki muhalif milletvekillerinin, bugün hükümeti uyaracaklarını belirtti.
''''20 MİLYAR STERLİNİ HARCAMA YOLLARI''''
Gazete, okurlarına, uzmanlara göre ülkenin güvenliğine bir katkı sağlamayacak olan bu yenilemeye harcanacak parayla neler yapılabileceğini de aktardı.
Independent''ın haberine göre, nükleer silahların yenilenmesine harcanacak 20 milyar sterlinle, İngiltere ve Fransa arasındaki Manş Tüneli''ni dört kere satın almak mümkün. Aynı para, orta büyüklükte 60 hastanenin inşa edilmesine de yetiyor. Bu para, Londra Metrosu için alınacak yepyeni 400 tren için ya da yaklaşık bin 150 kilometre otoyol için harcanabilir. 20 milyar sterlin Londra Emniyet Müdürlüğü''nün 10 yıllık harcamalarını karşılamanın yanı sıra, 2012''de Londra''da yapılacak Olimpiyat oyunlarının, bir değil 10 kez yapılmasını da sağlayabilir.
BBC Dünya Servisi''nin geçen hafta 10 dil servisinin yayınına son verme kararını açıklamasının İngiliz basınındaki yankıları sürüyor.
Guardian gazetesi bugün iki ayrı makaleyle bu kararı eleştirdi. İlk olarak Peter Preston yazısında özetle, Arapça televizyon kurmak için diğer dillerde yayın yapan radyo bölümlerini kapatmayı ''''dar görüşlü bir trajedi'''' olarak niteledi. Preston ayrıca, ''''Bu ''akıllara zarar'' olasılık bir süredir ortalıkta dolaşıyordu. Ancak hiç kimse, BBC Dünya Servisi Genel Müdürü''nün cesurca ya da belki budalaca, böyle bir açıklama yapacağını beklemiyordu. Nigel Chapman, ''Artık Avrupa bizim için önemli değil. Değişiyoruz ve yolumuza devam ediyoruz'' dedi. 19 milyon sterlinlik Arapça televizyon kanalı için 10 bölüm bir çırpıda kapatılıverdi. Chapman, bu kararı ''görev başarıyla tamamlandı'' edasıyla açıklamış olsa da tesadüfen kapatılan iki dil bölümünün başkentlerinde, Zagreb ve Sofya''da gördüklerim, duyduklarım çok farklıydı'''' ifadelerine yer verdi.
Guardian yazarı Peter Preston, hem Hırvatistan''da hem de Bulgaristan''da, Nigel Chapman''ın iddia ettiği gibi, BBC''nin yayın ilkelerine sahip bağımsız basının yerleşmediğini belirtti ve hatta Hırvat bölümünün kapatılmasının Zagreb''de, ''AB üyeliğinin engellenmeye çalışılması'' olarak değerlendirildiğini yazdı. Preston yazısını, ''''Kapatılan dil bölümlerinin, artık huzur ve istikrara kavuşmuş ülkelere yayın yaptığını söylemek bir yanılsama. Bunun Kazakistan için doğru olduğuna inanırsanız, her şeye kanabilirsiniz demektir'''' şeklinde noktaladı.
BBC Dünya Servisi''ndeki değişim Guardian gazetesinin Medya ekinde de 1986-1992 yılları arasında BBC Dünya Servisi Genel Müdürü olan John Tusa imzalı bir yazıyla değerlendirildi.
''''BBC''NİN KARARINDAKİ STRATEJİK HATALAR''''
Tusa, tek bir Arapça televizyon kanalı için 10 dil bölümünün kapatılmasının, diğer dil bölümleri için kara bulutlara işaret ettiğini savundu. ''''Bu kararın önemini görmezden gelmek mümkün değil'''' ifadesini kullanan Tusa yazısını, ''''Bu kıyım, bir kuşaktır karşı karşıya olduğumuz en büyük kayıp anlamına geliyor. Tek bir televizyon kanalı için bu kadar çok bölümün kurban edilmesi, BBC''yi, hiç olmadığı kadar, önceliklerini, Dışişleri Bakanlığı''nın öncelikleriyle denk tutma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. BBC''nin bu kararı büyük bir ciddiyetle aldığına şüphe yok. Ama bu kararın arkasında önemli bir yanlış değerlendirme ve temel bir stratejik hata var. Dışişleri Bakanlığı, Dünya Servisi''nin hangi dillerde yayın yapacağının reçetesini yazma hakkını elinde tutar. Ancak bunları seçtikten sonra maddi kaynaklarını sağlamak zorunda değildir. BBC, Arapça televizyon kurmaya karar verdiğinde Dışişleri Bakanlığı, ''Bu kadar istekliyseniz yapın. Ama parasını kendiniz bulun'' deyiverdi'''' şeklinde sürdürdü.
BBC''nin geri adım atmadığını belirten John Tusa, bu aşamadan sonra yapıldığını düşündüğü stratejik hatayı, ''''1980''li yıllarda BBC yayın şekillerini çeşitlendirme kararı aldı. Cızırtılı kısa dalga yayınlarının yerine, yayın yapılan ülkelerde FM kanalları kuruldu. Bugüne gelindiğinde BBC yayınlarını kısa dalga, orta dalga, FM ve internetten sürdürüyor. Buraya kadar her şey çok iyi. Ancak BBC Dışişleri Bakanlığı''na, bu servislere ek olarak bir de televizyon kurmak istediğini söylerken çok temel bir hesap hatası yaptı ve tüm bu hizmetlerin maliyetinin denk olmadığını gerektiği şekilde anlatamadı. Bir televizyon için 10 radyo bölümünün kapatılması bunun en güzel örneği'''' satırlarıyla anlattı.
John Tusa, ''''Politikacılar basını kendi siyasi emelleri için araç olarak görür. Dışişleri Bakanlığı, BBC''yi El Cezire televizyonuna rakip olarak görmekten memnuniyet duyuyor. Bu, dış politikadaki ''liberal demokrasiyi teşvik etme'', ''İslam''ın radikal unsurlarıyla mücadele etme'' söylemlerine uygun düşüyor. Siyasetin açık müdahalesi, BBC''nin güvenilirliğini zedeleyebilir. Dinleyiciler, asıl amacın siyasi olduğunu düşünürse, yıllardır güçlükle kazanılan güven Arap sokaklarında bir anda kayboluverir. Bu BBC''nin üstlendiği riskin büyüklüğünü gösteriyor''''yorumunu yaptı.
İngiltere''nin Abu Dabi Büyükelçiliği''nde Savunma Ataşeliği yapmış olan Jeremy Williams ise BBC konusunda, Times gazetesinin okur mektupları köşesinde BBC''nin Arapça televizyon kararı konusunda şunları yazmış: ''''İhtiyaç duyulan şey daha fazla Arapça yayın yapan televizyon kanalı değil. Araplar Batı hakkında her şeyi biliyor. İhtiyacımız olan, Arap ülkelerinden İngiltere''ye İngilizce yayın yapan bir televizyon kanalı. Onlar hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Görüşlerinden haberimiz yok. Onları, en iyi şartlarda ''gizemli'', en kötü şartlarda ise ''tehlikeli'' olarak görmemizin sebebi bu.''''
Times gazetesinin ekinde Caitlin Moran''ın sütununda ''''Türkiye''de Q''larınıza ve W''larınıza dikkat edin'''' başlığıyla yayınlanan yazıda kısaca, ''''Türkiye''de geçen hafta bir mahkeme, Kürtlerin bir kutlamasında açtıkları pankartlarda ''Q'' ve ''W'' harflerini kullandıkları için 20 kişiyi 41''er
sterlin cezaya çarptırdı. Bazıları bu tür uygulamaların Türkiye''nin AB''ye girmemesi için yeterli sebep olduğu görüşünde. Bence bu, Türkiye''nin AB''nin ne anlama geldiğini çok iyi kavramış olmasının bir işareti. Her neyse, Türkiye''nin ''Q ve W olmaz!'' yasasını bir gün tüm Avrupa''ya yaydığını düşünsenize. Bu kelime oyunu ''Scrabble'' için büyük bir felaket olurdu'''' ifadeleri kullanıldı.
Times gazetesi, hafta sonunda Hindistan''ın başkenti Yeni Delhi''de düzenlenen saldırıları dünya haberleri sayfasında manşete taşıdı.
''''Bombacılar, barış anlaşmasını raydan çıkarmayı başaramadı'''' başlığını atan Times, saldırılara rağmen Hindistan ve Pakistan liderlerinin iki ülke arasındaki sorunlu Keşmir bölgesinde sınırları açma konusunda bir anlaşmaya vardıklarını yazdı.
Times''ın haberine göre, pek çok uzman tarafından, iki ülke arasında iyileşmeye başlayan ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu saldırılara açık bir yanıt olarak gelen anlaşma, iki hafta önce Keşmir''i vuran depremden etkilenen bölgelerdeki yüz binlerce kişiye yardım götürmeyi hedefliyor.
Gazete başyazısını bu sabah da aynı konuya ayırdı. ''''Delhi''deki bombalı saldırılar, aşırı İslamcıların ne kadar çaresiz olduklarını ortaya koyuyor'''' diye yazan Times, yorum yazısını, ''''Hem Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref hem de Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Hindu ve Müslüman bayramlarının arifesinde, kadınları ve çocukları hedef alan saldırganların Hindistan''da intikam ateşini alevlendirmeyi amaçladığını biliyor. Leşker-i Tayba gibi yasaklanmış bir İslamcı örgütün paravanı olan bir grubun saldırıları üstlenmesi, iki ülkeyi nükleer savaşın eşiğine taşıma isteğinin göstergesi, tıpkı Hindistan Parlamentosu''nun İslamcı militanlar tarafından basıldığında olduğu gibi. Ancak bu sefer bu amaca ulaşamayacaklar. Barış süreci, İslamcı militanların zalimce saldırılarıyla yıkılmayacak kadar güçlü ilerliyor'''' şeklinde sürdürdü.
Gazete, ''''Keşmir''deki deprem, aşırı İslamcı militanların, halktan büyük destek aldıkları savını da yalanladı'''' yorumunu yaptığı yazısında, ''''Son olayların ardından, ABD''den, Batı''dan ve eski düşman Hindistan''dan tonlarca yardım malzemesi Pakistan''a taşındı. El Kaide''nin, Amerika''yı düşman olarak gösterme çabaları ise, Batı''yla tek ilişkileri yaşamlarını kurtaran birkaç çuval pirinç ya da hastaneye nakledilmek için kullanılan helikopterler olan kişiler üzerinde işe yaramadı'''' ifadelerini kullandı.
Independent gazetesi bu sabah manşetine ''''Bu, 20 milyar sterlin harcamak için akıllı bir yol mu?'''' sorusunu taşıdı.
''''Blair''in, nükleer silahların güncellenmesine para harcamamaya çağrıldığını'''' yazan Independent, İngiltere''de iktidardaki İşçi Partisi içindeki muhalif milletvekillerinin, bugün hükümeti uyaracaklarını belirtti.
''''20 MİLYAR STERLİNİ HARCAMA YOLLARI''''
Gazete, okurlarına, uzmanlara göre ülkenin güvenliğine bir katkı sağlamayacak olan bu yenilemeye harcanacak parayla neler yapılabileceğini de aktardı.
Independent''ın haberine göre, nükleer silahların yenilenmesine harcanacak 20 milyar sterlinle, İngiltere ve Fransa arasındaki Manş Tüneli''ni dört kere satın almak mümkün. Aynı para, orta büyüklükte 60 hastanenin inşa edilmesine de yetiyor. Bu para, Londra Metrosu için alınacak yepyeni 400 tren için ya da yaklaşık bin 150 kilometre otoyol için harcanabilir. 20 milyar sterlin Londra Emniyet Müdürlüğü''nün 10 yıllık harcamalarını karşılamanın yanı sıra, 2012''de Londra''da yapılacak Olimpiyat oyunlarının, bir değil 10 kez yapılmasını da sağlayabilir.
BBC Dünya Servisi''nin geçen hafta 10 dil servisinin yayınına son verme kararını açıklamasının İngiliz basınındaki yankıları sürüyor.
Guardian gazetesi bugün iki ayrı makaleyle bu kararı eleştirdi. İlk olarak Peter Preston yazısında özetle, Arapça televizyon kurmak için diğer dillerde yayın yapan radyo bölümlerini kapatmayı ''''dar görüşlü bir trajedi'''' olarak niteledi. Preston ayrıca, ''''Bu ''akıllara zarar'' olasılık bir süredir ortalıkta dolaşıyordu. Ancak hiç kimse, BBC Dünya Servisi Genel Müdürü''nün cesurca ya da belki budalaca, böyle bir açıklama yapacağını beklemiyordu. Nigel Chapman, ''Artık Avrupa bizim için önemli değil. Değişiyoruz ve yolumuza devam ediyoruz'' dedi. 19 milyon sterlinlik Arapça televizyon kanalı için 10 bölüm bir çırpıda kapatılıverdi. Chapman, bu kararı ''görev başarıyla tamamlandı'' edasıyla açıklamış olsa da tesadüfen kapatılan iki dil bölümünün başkentlerinde, Zagreb ve Sofya''da gördüklerim, duyduklarım çok farklıydı'''' ifadelerine yer verdi.
Guardian yazarı Peter Preston, hem Hırvatistan''da hem de Bulgaristan''da, Nigel Chapman''ın iddia ettiği gibi, BBC''nin yayın ilkelerine sahip bağımsız basının yerleşmediğini belirtti ve hatta Hırvat bölümünün kapatılmasının Zagreb''de, ''AB üyeliğinin engellenmeye çalışılması'' olarak değerlendirildiğini yazdı. Preston yazısını, ''''Kapatılan dil bölümlerinin, artık huzur ve istikrara kavuşmuş ülkelere yayın yaptığını söylemek bir yanılsama. Bunun Kazakistan için doğru olduğuna inanırsanız, her şeye kanabilirsiniz demektir'''' şeklinde noktaladı.
BBC Dünya Servisi''ndeki değişim Guardian gazetesinin Medya ekinde de 1986-1992 yılları arasında BBC Dünya Servisi Genel Müdürü olan John Tusa imzalı bir yazıyla değerlendirildi.
''''BBC''NİN KARARINDAKİ STRATEJİK HATALAR''''
Tusa, tek bir Arapça televizyon kanalı için 10 dil bölümünün kapatılmasının, diğer dil bölümleri için kara bulutlara işaret ettiğini savundu. ''''Bu kararın önemini görmezden gelmek mümkün değil'''' ifadesini kullanan Tusa yazısını, ''''Bu kıyım, bir kuşaktır karşı karşıya olduğumuz en büyük kayıp anlamına geliyor. Tek bir televizyon kanalı için bu kadar çok bölümün kurban edilmesi, BBC''yi, hiç olmadığı kadar, önceliklerini, Dışişleri Bakanlığı''nın öncelikleriyle denk tutma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. BBC''nin bu kararı büyük bir ciddiyetle aldığına şüphe yok. Ama bu kararın arkasında önemli bir yanlış değerlendirme ve temel bir stratejik hata var. Dışişleri Bakanlığı, Dünya Servisi''nin hangi dillerde yayın yapacağının reçetesini yazma hakkını elinde tutar. Ancak bunları seçtikten sonra maddi kaynaklarını sağlamak zorunda değildir. BBC, Arapça televizyon kurmaya karar verdiğinde Dışişleri Bakanlığı, ''Bu kadar istekliyseniz yapın. Ama parasını kendiniz bulun'' deyiverdi'''' şeklinde sürdürdü.
BBC''nin geri adım atmadığını belirten John Tusa, bu aşamadan sonra yapıldığını düşündüğü stratejik hatayı, ''''1980''li yıllarda BBC yayın şekillerini çeşitlendirme kararı aldı. Cızırtılı kısa dalga yayınlarının yerine, yayın yapılan ülkelerde FM kanalları kuruldu. Bugüne gelindiğinde BBC yayınlarını kısa dalga, orta dalga, FM ve internetten sürdürüyor. Buraya kadar her şey çok iyi. Ancak BBC Dışişleri Bakanlığı''na, bu servislere ek olarak bir de televizyon kurmak istediğini söylerken çok temel bir hesap hatası yaptı ve tüm bu hizmetlerin maliyetinin denk olmadığını gerektiği şekilde anlatamadı. Bir televizyon için 10 radyo bölümünün kapatılması bunun en güzel örneği'''' satırlarıyla anlattı.
John Tusa, ''''Politikacılar basını kendi siyasi emelleri için araç olarak görür. Dışişleri Bakanlığı, BBC''yi El Cezire televizyonuna rakip olarak görmekten memnuniyet duyuyor. Bu, dış politikadaki ''liberal demokrasiyi teşvik etme'', ''İslam''ın radikal unsurlarıyla mücadele etme'' söylemlerine uygun düşüyor. Siyasetin açık müdahalesi, BBC''nin güvenilirliğini zedeleyebilir. Dinleyiciler, asıl amacın siyasi olduğunu düşünürse, yıllardır güçlükle kazanılan güven Arap sokaklarında bir anda kayboluverir. Bu BBC''nin üstlendiği riskin büyüklüğünü gösteriyor''''yorumunu yaptı.
İngiltere''nin Abu Dabi Büyükelçiliği''nde Savunma Ataşeliği yapmış olan Jeremy Williams ise BBC konusunda, Times gazetesinin okur mektupları köşesinde BBC''nin Arapça televizyon kararı konusunda şunları yazmış: ''''İhtiyaç duyulan şey daha fazla Arapça yayın yapan televizyon kanalı değil. Araplar Batı hakkında her şeyi biliyor. İhtiyacımız olan, Arap ülkelerinden İngiltere''ye İngilizce yayın yapan bir televizyon kanalı. Onlar hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Görüşlerinden haberimiz yok. Onları, en iyi şartlarda ''gizemli'', en kötü şartlarda ise ''tehlikeli'' olarak görmemizin sebebi bu.''''
Times gazetesinin ekinde Caitlin Moran''ın sütununda ''''Türkiye''de Q''larınıza ve W''larınıza dikkat edin'''' başlığıyla yayınlanan yazıda kısaca, ''''Türkiye''de geçen hafta bir mahkeme, Kürtlerin bir kutlamasında açtıkları pankartlarda ''Q'' ve ''W'' harflerini kullandıkları için 20 kişiyi 41''er
sterlin cezaya çarptırdı. Bazıları bu tür uygulamaların Türkiye''nin AB''ye girmemesi için yeterli sebep olduğu görüşünde. Bence bu, Türkiye''nin AB''nin ne anlama geldiğini çok iyi kavramış olmasının bir işareti. Her neyse, Türkiye''nin ''Q ve W olmaz!'' yasasını bir gün tüm Avrupa''ya yaydığını düşünsenize. Bu kelime oyunu ''Scrabble'' için büyük bir felaket olurdu'''' ifadeleri kullanıldı.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:46