Medya
  • 24.10.2003 01:52

AYDIN DOĞAN : BEN DEVLETİ DEĞİL DEVLET BENİ KAZIKLADI!..

Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, İş Bankası ile birlikte 2000 yılında özelleştirmeden 1 milyar 260 milyon dolara satın aldıkları Petrol Ofisi AŞ (POAŞ)’nin 1,7 milyar dolara mal olduğunu, devlete ise 1,5 milyar dolar nakit ödeme yaptıklarını bildirdi. Ancak Özelleştirme İdaresi’nden (Öİ) aldığı malın kusurlu çıktığını belirten Doğan, “Sağlam dedikleri depolar çürük çıktı. Bana defolu mal sattılar. 200 milyon dolar harcayıp yeniden yaptırdık. Şartnamede olduğu söylenen depolar çıkmadı. Söylenen şartlar yoktu.” dedi. Doğan, Haydarpaşa’da 20 dönüm üzerinde bir benzin istasyonunun da ihale öncesi kendilerine verileceğinin ifade edildiğini kaydederek, “Biz alırken devlet ‘arazi bizim’ dedi. Biz aldıktan sonra arazinin Hazine’ye geçtiğini söylediler. Şimdi bu araziyi almaya çalışıyoruz.” diye konuştu. Aydın Doğan, POAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık ve Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İmre Barmanbek ile birlikte, hakkındaki iddialara ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Doğan’ın Altunizade’deki Doğan Holding binasında bulunan makam odasında gerçekleşen toplantıya 70 basın mensubu katıldı. Kimseyi suçlamak gibi bir hedefinin olmadığını, amacının suçlamalara cevap vermek olduğunu vurgulayan Doğan, “Hakkımda birçok iddia vardı ve bunları yanıtlamak için sizlerle toplantı yapma kararı aldım.” dedi. Doğan, “Petrol Ofisi’ni alırken cebinizden hiç para koydunuz mu? Vergisini ödüyor musunuz?” şeklindeki sorulara, “POAŞ’ı alırken Doğan Holding 500 milyon, İş Bankası 250 milyon dolar koydu. Geri kalan 760 milyon dolar için çeşitli bankalardan kredi aldık. Devlet bankası olarak 60 milyon dolar Vakıfbank’tan aldık. Şirketi en yüksek fiyatları vererek aldım.” cevabını verdi. Doğan, ‘POAŞ’ın zararda olan İş Doğan Petrol Yatırımları AŞ ile birleştirilerek devletin vergi gelirinden mahrum bırakıldığına’ ilişkin olarak da, “Birleşme, devlet teşvik ettiği için yapıldı. Garanti, Osmanlı ve Körfezbank, Koç Holding’in gıda şirketleri Tat, Sek, Maret ve Pastavilla, TABAŞ ile Türkpetrol birleşti. Teşvik için vergi muafiyeti sağlanıyorsa ben niye yararlanmayayım?” ifadelerini kullandı. Doğan, POAŞ’ın yüzde 25,8 oranındaki Öİ hisselerinin devrinden doğan 60 milyon dolarlık borcun ertelenmesi ve bu yolla devletin zarara uğratılmasına ilişkin sorulara ise şu cevabı verdi: “Borç ötelemesi tamamen yasal. Ben talep ettim, ÖİB kabul etti. ÖYK kararıyla gerçekleşti bu. Usulsüzlük bunun neresinde?” Doğan, “Neden borç erteleme anlaşmasını açıklamadınız?” sorusu üzerine de, “Gizleyeceğimiz bir konu yoktur. Biz şeffafız. İlgili tebliğler gereği açıklama zorunluluğu yoktu ki açıklayayım?” şeklinde konuştu. Uzan cebinde teyp ile gelmiş Star gazetesinin manşetten kendi resminin üzerine sinek koymasının ardından neler hissettiğinin sorulması üzerine Doğan, “Mesleğimiz kirlendi. Hepimizi paçalarından tuttular, pisliğin içine çekmeye çalışıyorlar. Okumuyorum ve de bakmıyorum.” diye konuştu. Doğan, Türkiye’de medya sektörünün, gazete ve televizyonlarını ellerindeki öteki işlerin taarruz birliği ve savunma kalkanı olarak kullanan işadamlarının istilası altında olduğunu savundu. Doğan, Cem Uzan ile Bodrum’da kendi evinde yaptığı görüşmede Motorola ve Nokia davası ile ilgili haber yapılmaması karşılığında 50 milyon dolar istediğine ilişkin iddialara da şu cevabı verdi: “Cem Uzan benden Motorola ile ilgili haberleri yapmamamızı istedi. Kendisine ‘Nasıl ki New York Times, Financial Times, Le Monde gibi saygın gazeteler bu olayı görüyorsa biz de doğru olmak kaydıyla bu olayları yazmak durumundayız.’ dedim. Para istediğim iddiaları şerefsizliktir, hayasızlıktır. İmar Bankası soruşturmasını yürüten savcı geçenlerde beni çağırdı. Bodrum’daki evimde geçen görüşmeyle ilgili bandı dinletti. Cem Uzan, Bodrum’daki evime cebine teyp koyup da gelmiş.” Bankacılığı sevmiyorum Dışbank’ın da sahibi olan Aydın Doğan’ın yaptığı açıklamalardan bazıları ise şöyle: Bugünkü aklım olsaydı bankacılık sektörüne girmezdim. Ama dünyada medya sektörü bağımsızlığını korumak için bu sektörden de yararlanma yolunu seçiyor. Ayakta durmak için değişik sektörlerden yardım almak zorundasınız. Ben bankacılığı sevmiyorum, çocuklarım da sevmiyorlar. “Daha önce başka siyasilerle yakın olduğunuz söyleniyordu şimdi de AK Parti’ye yakın olduğunuz söyleniyor.” sözleri üzerine, “Ben doğru yoldayım. Bana AKP medyası diyenler kaçmış gitmiş. Ülke dışında yaşıyor. Binamın önünde adamlarını bağırtıyor.” dedi. Sabah gazetesini maaşlar konusunda finanse etmiştim. Ayrıca 26 milyon dolar da ayrı bir borçları var. Sonra borçlarını 7 taksite bağladım. Onlar ‘Ödemiyorum.’ dedi. Sonra mahkemelik olduk. Sayın Cumhurbaşkanı, medya tekelleşmesi konusunda önyargılı. Ben başarılı isem gazetelerim çok satıyorsa bu suç mudur? Medyada tekel yoktur. Türkiye’de toplam 4,3 milyon adet gazete satılıyor. 1,6 milyon adedi benim grubumun gazeteleri. Bunun neresi tekel? Karamehmet Grubu televizyonları ele geçirmeye çalışıyor, Digitürk ile tekelleşmeye çalışıyor. Gazeteciler hak ettikleri ücretleri alamıyorlar. Bana göre daha fazla maaş almaları gerekiyor. İnşaallah bu ülkede işler gelişir de biz de çalışanlarla kârımızı paylaşırız. Çok sayıda iletişim mezunu var. Bu kadar mezunu Türk medya sektörü kaldıramaz. Gazetecilerin 212’de haksız olduğunu düşünüyorum. Ilıcaklar’ın Tercüman’ı ve Vatan’a destek şahsi hesabımdan değil. Ticari bir destek. Baskıdaki boş kapasitemizi kullanıyoruz ve bundan ekonomik fayda sağlıyoruz. Belli oranda kredi veriyoruz. Sübvanse etmiyoruz. Yeni makineler getiriyoruz. Yarın gazetesini de basacağız. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:54

İLGİLİ HABERLER