
AYKUT KOCAMAN'DAN İNANILMAZ İDDİALAR... FUTBOLUN ÇİVİSİ ÇIKTI!
F.Bahçe maçında böyle ağır bir yenilgi beklemiyordunuz herhalde?
"Futbol hayatımın en ağır gecesiydi. Hâlâ toparlanmaya çalışıyorum. 5-0'a çok sık rastlanmıyor. Real Madrid 6, Barcelona 4 yedi 3-4 hafta önce... Dolayısıyla skordan çok beni yaralayan başka bir gerçek var. 2. golü yedikten sonra öyle aciz ve dağınık göründük ki, içim bunu kabul etmedi. Temel değerlerimizden olan mücadele etme, savunma, hücum gibi unsurları hiç yerine getiremedik."
Kulübede neler yaşadınız?
"Kötü bir duygu. Antrenörlüğe başladığımdan beri daha çok topa sahip olan, topu kullanmayı öne çıkaran bir futbol yapısını yerleştirmeye çalışıyorum. Ayağa paslar ve kanat organizasyonları gibi. Savunmayı da topla birlikte yaptırmaya çalışan antrenörlerden biriyim. Bu anlayışa 5-0 sığmıyor. F.Bahçe maçına geldiğimiz zaman tarzımıza uygun bir durumumuz yoktu. Neler hissettim; takımım için söylediğini şeyleri kendi adıma da söyleyebilirim. Hiçbir şeye müdahale edemiyorsunuz. Bir şey yapabilme şansınız da yok. Kaderinize razı olmuş bir şekilde oyunu seyrediyorsunuz. Futbolu, takımı, her şeyi bırakmak insanın içinden geçiyor açıkçası."
Peki Nobre girdikten sonra mı herşey değişti sizce?
"F.Bahçe ilk yarıya G.Saray tertibiyle başlamıştı. Ve bu şekilde başlaması avantajdı. Çünkü Nobre özellikle iç sahada yıpratıcı. Oyun kalitesi yüksek olmasa bile savunmayı meşgul eden, geriden başlayan atakları kesen bir oyuncu. Özellikle 15-20 dakikalık periyodun dışında F.Bahçe bizim sahaya yerleşmişti. Daha sonra oyun dengelendi. Artık F.Bahçe seyircisinin de skorun değişmeyeceğine olan inancıyla birlikte Nobre tezahüratları 25-30. dakikalarda başlamıştı. Ben de 2. yarı artık oyunu dengelediğimiz anlardan itibaren Nobre'nin gireceğini varsayıyordum, gol geldi. Golden sonra oyuncu değişeceğini düşünmüyordum ama oldu. O andan itibaren Nobre'nin etkinliğinden çok hemen 2. golün gelmesi etkili oldu. Sonra ise geriye düşünce dağılma zaafımız ortaya çıktı. Bu, çok kötü. Çünkü iyi bir takımın en önemli parametrelerinden biridir bu. 4-0 gerideysen 5. golü yememek için oynayacaksın. Bunu aynı düzen içinde yıkılmadan oynayabiliyorsan iyi bir takımsındır."
İlk yarıdaki F.Bahçe maçında da futbol tarihimizin en tartışmalı olaylarından biriydi, Anelka'nın elle gol atması... Siz de o maçtan sonra istifa etmek istediğinizi açıklamıştınız. Neydi o günkü ruh haliniz?
"Ben bu futbol piyasası içinde sırtımı bir yerlere dayayarak varolan insanlardan değilim. Sadece çalışarak varolmayı seçtim. Büyük ihtiraslara da sahip değilim. İyi iş yaparsam kazanırım, iyi iş yapamazsam piyasadan çekilir giderim. O dönem F.Bahçe'nin en iyi dönemiydi. Milan ve Kayseri maçlarını oynamıştı. Öyle bir takımın karşısına tamamen futbol oynamak için çıkıyorsunuz. Bunu 73. dakikaya kadar başarabiliyorsunuz. F.Bahçe'den fazla pozisyon bulup 2 farklı öne geçiyorsunuz ama bir yerde elektrikler kesiliyor. İşte oradaki duygu burdan ortaya çıktı."
Siz o pozisyonu kenardan görebilmiş miydiniz?
"Çok net gördüm. O anda 2 oyuncu değişikliği vardı. Mehmet Yozgatlı topu aldığında ben de Tayfun'a birşeyler anlatıyordum. Tam önümüzdeydi pozisyon. Mehmet ortayı yaptı, Anelka ve Özden topa çıktıkları anda çok net gözüktü, el ve faul. Tekrar bakmadım bile, gol vereceklerini düşünmedim. Tayfun'a anlatmaya devam ettim. Sonra yanımdaki arkadaşlar 'Golü verdi' deyince isyan noktasına geldim. Orada hesap yapan biri olsam, F.Bahçe ile olan bağım aklımla birleştiği zaman böyle bir maçtan sonra istifa etmemeyi söylerdi bana. Ama oradaki durum ne F.Bahçe ne de başka bir şeydi. Bu değildi, bu tamamen benim iç dünyam ve futbola bakışımla alâkalı bir şeydi. 'Ne yaparsan yap olmuyor' duygusu ağır basıyordu."
Anelka'nın yerinde olsaydınız attığınız golün haksız olduğunu söyler miydiniz? Futbolda böyle bir dürüstlük var mı?
"Şu andaki futbol piyasamız için bunu yapmak zor. Çünkü yöneticiniz de taraftarınız da taraflı basın mensupları da böyle bir şeyi söylememeniz gerektiğine inanıyorlar. Biliyorlar ki 1-2 hafta sonra bu söylem aleyhinize kullanılacak bir durum haline getirilebiliyor. Dolayısıyla herkese 'Sus, gözlerini kapa' diyorlar."
Fener'den teşvik primi alınmadı!
İstanbulspor'dan beri medyaya hiç konuşmadınız. Duruşunuzu, seçtiğiniz kimliği biliyoruz. Ama iş İstanbulspor'a geldiğinde bir karışıklık var. O dönemde sizin takıma teşvik primi gönderildiği TMSF raporlarıyla belgelenmişti. Siz ise bir şey söylemediniz, sadece 'Bravo! Istanbulspor'u bu şekilde suçlayarak Türk futbolunu temizlediniz' şeklinde bir tepkiniz oldu?
"Çok büyük sırlar yok orada. Prim listesini VATAN'da gördüm daha sonra, İstanbulspor'un o günkü şartlarını yaşayanlar bilir. Yöneticin yok, kurtlar sofrasında bir yer bulmaya çalışıyorsunuz. Zaten ülkemizin tarzı şudur: 'Güçlüye kulluk et, güçsüzü ez.' Kolay suçlanacak durumdaydık yani. Ben bu işin dışında kalmaya çalıştım. Ama şunu rahat bir şekilde söyleyebilirim: O günkü koşullarda kimden ne şekilde para geldiyse, helâl olsun. Maç satmamız kolaydı. Kümede kalmak için trilyonlar verecek kurumlar, kişiler varken takımım maç satmak yerine savaşmayı göze aldıysa konuşmaya gerek yok. Ben o açıklamayı yaparken Malatya'nın hocasıydım... Kara mizah yapmaya çalıştım, olmadı. O Beşiktaş maçını hakedip kazanmıştık. Beni ilgilendiren oyuncularımın mutluluğu ve para kazanmasıydı, yoksa prim var mı, kim göndermiş değil. Kariyerimde hiç teşvik almadım. Ama teşvik primi futbolumuzda var. Yok diyen yalancıdır. F.Bahçeli de olsam, F.Bahçe bana teşvikle gelemez. Bence o maçta teşvik yok. Ama aldılarsa da, helal-i hoş olsun hepsine."
Şampiyonu hakemler belirler
Ligin kaderini belirleyen hakem hataları sizin maçlarınızda çok net oldu. Federasyon eski başkanı Levent Bıçakçı seçime gitme nedenlerinden birinin de F.Bahçe maçlarındaki hakem hataları olduğunu söylemişti. Klasmanın bu hatalarla değiştiğine inanıyor musunuz?
"Gönül istiyor ki 'hayır' diyelim. Ancak yaşanan ve görülenler ligin hakem hatalarıyla dolu olduğunu gösteriyor. Bunları kamuoyunun bilmesi için hep şikayet etmeniz gerekiyor. Bura
da muazzam bir oyun var. Bu oyuna uygun insanlar da var ama ben bu insanlardan olamıyorum maalesef. Çünkü söylediğin şeyin 1 hafta sonra tersi olduğunda ne yapacağımı bilemiyorum. Lehimize bir hakem kararından sonra bunun tersini yapmak gibi bir yapım yok. Oysa bu piyasanın içinde bunu yapmanız lazım. 'Hakem çok iyi' demeniz lazım. Ertesi hafta işler kötü gittiğinde 'Bizi yaktı, kötü yönetti' demeniz lazım. Bunu da en iyi Lucescu yapıyordu."
(SANEM ALTAN - VATAN)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:49