Medya
  • 9.6.2003 11:25

AYŞE ARMAN : BİZ ÜÇ KADIN JAKUZİDE ERCAN ARIKLI KONUŞURDUK!..

ANKARA/Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman, geçenlerde kaybettiğimiz Ercan Arıklı'nın özel yaşantısını anlattı.Arman, " Ercan,Çok samimi olduğu genç bir çalışan arkadaşına tavsiyede bulunuyor: ‘‘Kızım ne aşamadasınız? Öpüşmeyi atlattınız mı? Sevişecekseniz de öyle kanepede-manepede değil de doğru dürüst bir yerde yapın bu işi. Köylülüğün alemi yok!’’dediğini aktardı. İŞTE ARMAN'IN YAZISI; Biz üç kadın jakuzide Ercan Arıklı konuşurduk BU yazı haftasonunun yazısıydı, sığmadı buraya kaydı. İtiraz etmeyin olur mu? İnsan böyle oluyor, sevdiği birini kaybedince sürekli ondan söz etmek istiyor... Erkeklere genel tavsiyelerde bulunurdu. Kadınlara özel. İnsanların (kadınların demek istiyorum) en olmadık, en özel meseleleriyle ilgilenirdi ve yaratıcı çözümler bulmak için gerçekten çaba sarf ederdi. Var mı böyle bir adam, üstelik patron seviyesinde! Çok samimi olduğu genç bir çalışan arkadaşına tavsiyede bulunuyor: ‘‘Kızım ne aşamadasınız? Öpüşmeyi atlattınız mı? Sevişecekseniz de öyle kanepede-manepede değil de doğru dürüst bir yerde yapın bu işi. Köylülüğün alemi yok!’’ İşte bu derecede yakındı kadınlara. Kızı gibi de davranırdı. Kadınlar Ercan Bey'i Ercan Bey de kadınları çok iyi anlardı. Hayat konusunda başka hiç kimseden öğrenemeyeceğin kadar derin, incelikli ve komik dersler verirdi. Bir keresinde bana kadın-erkek ilişkilerine dair temel şeyler anlatırken, ‘‘a) Asla bir erkeğin gözünün içine senin baktığın kadar direkt bakmayacaksın b) İlgilenmiyorsan, bir adamla 3 kereden fazla yemeğe çıkmayacaksın’’ demişti. ‘‘Çünkü üçüncüden sonra adam kafasında işi bitirir, seni doğal sevgilisi saymaya başlar. Yani niyetin yoksa boşuna umutlandırma, yemeğe filan çıkma!’’ Bakış konusuna gelince, onun tabiriyle klas kadınlar, hiçbir zaman niyetlerini direkt bakışlarla anlatmazmış. Ben cart diye insanın gözünün içine içine bakıyormuşum. Gözden göze bu kadar açık ve net iletişim yerine, hafif dolaylı olanı tercih etmeliymişim. ‘‘Göz, burun-yanak çizgisi üzerinde kalacak, unutma!’’ Böyle tuhaf bir bilgiyi insan başka kimden öğrenebilirdi ki? Sadece Can Dündar'a değil herkese birini yakıştırır, birlikte olmaları için çaba sarf ederdi. Üç aday arasından benim için Ergün Gündüz'ü de seçen oydu mesela. Onunla ilgili anektodlar bazen komedi biçimde de olabilirdi: Bir keresinde sevdiği bir erkek arkadaşı ve sevdiği bir kadın çalışanıyla birlikte yemek yiyorlar. Ercan Bey, durmadan kadını övüyor. Ama adamın aklı fikri, henüz yeni boşandığı karısında. Adamın ilgisini istediği yere çekemeyince yemeğin sonunda sinirlenip, kadının kulağına fısıldıyor: ‘‘Gül gibi kızımı getirdim onunla tanıştırmaya. Anlamadı! Sersem bu sersem!’’ Yani sevdiği birini, karşısındaki beğenmezse ‘‘O kaybederdi’’! Bir daha da o adam hakkında yargısını değiştirmez herkese onun bir ‘‘hıyar’’ olduğunu anlatıp dururdu. Onun hikayeleri bitmez. Tükenmez. Gelişim Yayınları'ndan ne kadar insan geçmişse, o kadar insanın yaşadığı yüzlerce, binlerce anektod da onun efsanesi olarak anlatılıp duracak. Üç kadın Swissotel'in jakuzisindeyiz bundan birkaç ay önce. Bir baktım, üçümüz de sadece Ercan Bey'i konuşuyoruz. Hangi erkek böyle bir konumda olmak istemez? Buharlar içinde kadınlar seni konuşuyor. Öyle bir becerisi vardı ki, etraftan olayı seyreden diğer erkekler, bütün o kadınların Ercan Bey'in sevgilisi olduğunu zannederdi. Yani mecazi anlamda doğru. Etrafındaki bütün kadınlar onun sevgilisiydi ama gerçek anlamda değil. Bir babayiğit de çıkıp, kim onun gerçek sevgilisi, kim sanal sevgilisi asla ayırt edemezdi. Çünkü herkese aynı davranırdı. Sevgilisine de sevdiği herhangi başka bir kadına da. İnsanı teşvik eden bir insandı. Odasına dünyası yıkılmış, her şeyin bitmek üzere olduğu bir insan olarak girersin, en fazla yarım saat konuşur, anlatır, ağzından girer burnundan çıkar ve sen odasından ayrıldığında dünyayı devirmeye hazır, enerji dolu, kendine güvenen, yaratıcı, zeki, olmadık işleri becerebilecek birisindir artık. O kadar ikna etmiştir. Yalan bile olsa seni inandırır ki, sen o işi yapasın. Bir çıkar beklediği için de değil, sen kendini iyi hissedesin diye. Ama o artık yok. Ve biz kendimizi iyi hissetmiyoruz... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:07

İLGİLİ HABERLER