Yaşam
  • 23.4.2007 00:18

'BABA OLMAKTAN KORKUYORUM'!..

Türkİye'de dans deyince akla ilk gelen ilk isimlerden biri Tan Sağtürk... Tan ile 7 yıl önce bir TV programının çekiminde başlayan tanışıklığımız, geçen zaman içinde güçlü bir dostluğa dönüştü. Son dönemde aşk hayatındaki gelişmelerle gündemde Tan... Mutlaka söyleyecek birşeyleri vardır diyerek soluğu danışmanlığını yaptığı Ünlüler Sirki'nin provalarında aldım... Her zamanki güler yüzüyle karşıladı bizi ve hiç bilmediğiniz yönlerini tüm açık yürekliliğiyle anlattı. İşte Tan Sağtürk ve marka olma hikayeasi....
Evlenmek çoluk çocuğa karışmak... Henüz erken... Ayrıca böylesi bir dünyaya çocuk getirmek ne kadar doğru?..
N.Y: Tan Sağtürk Bale ve Dans Eğitim Merkezleri şu anda Türkiye'de bir marka haline geldi... Peki nasıl gidiyor?
Tan: Son dönemde Doğu'daki okullarımıza yatırım yaptık, normal bir kurs programından çıkarıp, konservatuar programına doğru gidiyoruz. Kayseri, Kıbrıs, Diyarbakır, Mardin, Samsun, Ankara, İzmir ve İstanbul'da 3 tane açtık. Okullarımızdan çok özel öğrenciler çıkacağına inanıyorum.
N.Y: Doğu'ya olan bu ilgi...
Tan: Ülkemizin genelinde tanımadığımız bir Doğu gerçeği var. Oradaki kültürel alışverişlerin aslında çok yoğun olduğunu gördüm. Bu yüzden yetişen yeni neslin Türkiye'nin çok dışında değil çok içinde olduğunu fark ettim. Modern bakış açısı oralarda da var. Konferanslar ve gösteriler ile insanların heyecan duymasını sağladık. Ve bir baktık bu işin misyoneri, cengaveri olmuşuz. İyi ki de yapmışım ve iyi ki de yapmaya devam ediyorum.
N.Y: Romantika müzikalini yaptığını biliyorum...
Tan: Müzikal değil müzikli oyun... Müzikal demek için çok büyük hazırlıkların yapılmış olması lazım. Ve önce elde bir insan materyalin olması lazım... Dans edebilen, şarkı söyleyebilen, oyunculuk yapabilen!
N.Y: Türkiye'de bu özelliklere sahip sanatçı yok?
Tan: Benim açımdan yok demek hatalı olur. Özellikle Amerika ile mukayese ettiğin zaman elbette ki yol almamız gereken inanılmaz hususlar var. Bu olaya biraz daha mütevazı bakıp müzikli oyunlar üzerinden yola çıkmanın yararı var. 25 dansçı kullandık, Zeki Alasya, Melek Baykal gibi çok da iyi oyuncular var.
N.Y: Müzikaller için şimdi durum nasıl sence?
Tan: Komedi üzerinden yola çıkılan bir müzikalin tutabildiğini gördük. Müzikli oyunların tekrar yaşatılabilmesi için Romantica'nın başarılı olmasına ihtiyaç vardı. Seyirci bulmayan bir proje olduğu zaman onun bir tarafı eksiktir. Bu işin mayası tuttu. Yeni projelere doğru yola çıkacağız. Şimdi Kanlı Nigar'ı yapacağız. Onun için de çok hevesliyim.

BEN YETENEKLİYİM DEMEKLE SANATÇI OLUNMUYOR
N.Y: Türkiye'de şarkı söyleyebilen, dans edebilen, oyuncu olabilen sanatçıları ne zaman göreceğiz?
Tan: Onun için tohumların şimdiden ekilmiş olması lazım. Bir oyuncunun ben yetenekliyim dans edebilirim demesi ile olacak bir şey değil. O yüzden bale eğitimi gibi günde 8 saatten oluşan ve 10 yıl gibi uzun bir zamanı kapsayan bir eğitimden geçilmesi gerekiyor. Biz bu gelişigüzel düzen içersinde güzelleri aramaya çalışıyoruz. Bunu da gülerek söylemek lazım.
N.Y: Ne yapmalı o zaman?
Tan: Bir strateji belirlemek gerek. Konservatuarların üzerlerine düşen çok şey var. Bu işi kesinlikle paraya dönüştürmeyen, bu insanları araştıran, fazlası ile burs veren bir yapılanmaya gidilmeli. Bu kurum da devlet kurumu. 'Herşeyi devletten beklememeliyiz' gibi bir cümle oluşmuş ben bunu doğru bulmuyorum. Devletten de beklememiz gereken çok şey var.

KÖPRÜ SANATÇI OLMAYI TERCİH ETTİM
N.Y: Fransız genç balesi ve Fransız devlet balesinde görev aldın. Ülkemiz ile farkları nelerdir?
Tan: Avrupa'da yaşadığım süre içinde orada yapmayacağım birçok şeyi burada yapmak durumunda kaldım. Kendi mesleğimi burada tanıtmak bunlardan bir tanesi olabilir. Mensubu olmaktan gurur duyduğum bir ülkede yaşıyorum. Bu ülkede bir Batılı sanatçı gibi düşünerek hareket edersek eğer, sadece ve sadece cep tiyatromuzun içinde gelen birkaç tane fanımıza gösteri yapmaktan ileriye gidemeyiz. Ben böyle bir sanatçı olmak istemedim. Ben bir köprü sanatçı olmayı tercih ettim.
N.Y: Tatil yapmıyorum dedin...
Tan: Yeni yaptığım her iş benim için tatil gibi geliyor. Kimine göre işkoliğim, ama bence değilim. Ben hobim ile çalışan bir insanım.
N.Y: Olmazsa olmazların neler?
Tan: İnanılmaz stresliyim, çok disiplinliyim, taviz vermem... Bunlar zamanla oluşmadı hep vardı..
N.Y: Özel yaşantın nasıl?
Tan: Üstü kapalı geçmek lazım... Özel hayatını çok fazla yaşayan bir insan olmadım.
N.Y: Kız arkadaşların çok şikayetçi olmuştur herhalde bu durumdan.
Tan: Bugüne kadar benimle beraber olan insanlar da çok çalışan insanlardı. Bu yüzden bir paralellik kurulabildi.
N.Y: Bir aile kurup çocuk sahibi olmayı hiç düşündün mü?
Tan: Bugüne kadar olamadı. Bu bir hesap kitap işi değil... Çıkmaz ayın 32'si, 3'üncü köprü yapıldıktan sonra ya da Erciyes'te karlar eriyince diyemem mesela...
N.Y: Kaderci misin?
Tan: Elbette ki kaderciyim..
N.Y: Nasıl olsa sırası gelince evlenirim çocuğum olur mu diyorsun yoksa?
Tan: O bir heyecanın ve mantığın bir anda patlak vermesi olur. Ben böyle bir isteğin; babalık duygusu hayalinin oluşması ve 'doğru insan mı?' sorularının sorulması ile ortaya çıkabileceğini hissediyorum. Bir de bu dünyaya çocuk dünyaya getirmek ne kadar doğru....
N.Y: Haklısın o konu da insan çıkmaza giriyor çocuk yapmalı mı yapmamalı mı?
Tan: Ben bu konuda aceleci değilim. Ama elbette ki böyle bir açlığım da yok değil... Ama bu konular kontrol etmek istemediğim, kendi akışına bıraktığım konular..

SAHISLAR HAKKINDA KONUŞMAK İSTEMİYORUM
N.Y: Bergüzar Korel ile nasıl gidiyor?
Tan: Kişilerin üzerinde durmak ve konuşmak istemiyorum. Bu yüzden genel anlamda devam edelim..
N.Y: Peki ilişkiniz nasıl?
Tan: Aynı şey sonuçta! Kim oldu? Kim? Üçüncü tekil sahıslar hakkında konuşmak istemiyorum.
N.Y: Ünlüler sirki nasıl gidiyor?
Tan: Kurguyu yapılandırmak, akışı düzenlemek üzere bir supervisör mantığı ile çalışmaya özen gösteriyorum. Tabii söz konusu TV olduğunda bir hesap kitap devreye giriyor. Bu bağlamda TV'deki arkadaşlarımızla beraber yürüyoruz. Entresan bir proje sirk göçebe bir yaşantı aslında.
N.Y: Aslında Biz Türkler de göçebeyiz..
Tan: Evet ama bizim tam içimize girmemiş... Bu yarışma ile beraber belki bir heyecan yaratabiliriz. Özelikle çocuklarda . Okullarda ders olarak verilmeye başlanıyor. Burada çocuklar doktor veya öğretmen olmak istiyor... Fransa'da yapılan bir anket beni çok etkilemişti. 'Büyüyünce ne olmak istersin?' diye soruluyor. Bir tanesi Kaptan Gusto'nun ekibinde çalışmak, bir tanesi palyaço olmak, diğeri de çocuk bahçesi bekçisi demişti. Tabi ki bunlar ülkelerarası yapı farklılıkları..
N.Y: Marka olmak neleri üzerinde taşıyor?
Tan: Kişilerin marka olması söz konusu olamaz. Yani tanınmış olması marka olması anlamına gelmiyor. Bizler birer ürün olmamalıyız diye düşünüyorum. Ben kendimin değil, okullarımın marka olmasını tercih ederim. İnsanların bana güvenmesi ve yaptığım işlere saygı duyması bana heyecan verebilir.
Hayata dair neler söylersin?
Hayatın sadece evden işe, işten eve gitmek ve zaman zaman bir bara çıkıp içki içmek olmadığının algılanmasını çok isterim. Sanatsal birçok faaliyetin içinde yer almanın insanın kimliğini değiştireceği inancındayım. O yüzden çocuk yaştan itibaren sanat ve spor ile ilgilenmemiz ve çocuklarımızı yönlendirmemiz gerekiyor. Sanat ve sporu da birbirinden ayırmak lazım. Birbirinden çok farklı niteliklerdir. Mantalite ve düşünce biçimini ikisi de farklı geliştirir. Mümkün olduğu kadar buna zaman ayrılmasını istiyorum.

Neslihan Yavuzcan

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 19:52

İLGİLİ HABERLER