Gündem
  • 3.12.2023 13:00

Babam Osmanlı mareşaliydi: Mezarım bu topraklarda olsun

Suriye’nin eski Cumhurbaşkanlarından Mareşal Hasan Hüsnü Zaim’in kızı Nevine Zaim bir süredir İstanbul’da yaşıyor. Anne ve baba tarafının Türk olduğunu ve çocukluğunun Adapazarı ve İstanbul’da akrabalarının yanında geçtiğini söyleyen Zaim, “Babam Osmanlı subayıydı. Mezarım bu topraklarda olsun. Ana yurdumda, ay yıldızın altında öleyim istiyorum” diyor.

Hatay’ın Türk toprağı olduğunu ilk kabul eden Suriye Cumhurbaşkanı olarak tanınan babası Hüsnü Zaim’in Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirilip idam edildiğinde annesinin karnında olduğunu belirten Nevine Zaim, ata topraklarından hiç kopmadığını vurguluyor ve ekliyor: “Evimizde Türkçe konuşulurdu. Anneannem ve annem beni Türk gelenekleriyle büyüttü.”

Hatay’ın Türk toprağı olduğunu ilk kabul eden Suriye Cumhurbaşkanı olarak tanınan babası Hüsnü Zaim’in Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirilip idam edildiğinde annesinin karnında olduğunu belirten Nevine Zaim, ata topraklarından hiç kopmadığını vurguluyor ve ekliyor: “Evimizde Türkçe konuşulurdu. Anneannem ve annem beni Türk gelenekleriyle büyüttü.”

Ana yurdumda, ata toprağında öleyim. Müslüman mezarlığına gömüleyim. Bu yüzden Meksika’dan, çocukluğumun geçtiği İstanbul’a dönüp geldim. Burada dost ve akrabalarımın yanında yaşamak ve onların yanında ölmek isterim diyor Nevine Zaim. Küçükyalı’da bir sitenin 16. katında Türk kahvelerimizi karşılıklı yudumlarken Nevine Hanım bir yandan da cep telefonundan yıllar sonra gelip bulduğu Adapazarı’nda birlikte büyüdükleri kuzenlerinin fotoğraflarını gösteriyor. Ailenin avukatı Uğur Faruk Tüzün Nevine Hanım için Türk vatandaşlık başvurusunu yapmış. Şimdi büyük bir heyecanla bu başvurunun sonucunu bekliyor.

Nevine Zaim, Suriye’nin eski Cumhurbaşkanlarından Maraşel Hasan Hüsnü Zaim’in kızı ve bir süredir İstanbul’da yaşıyor. Annesi de babası da Osmanlı. Derdini anlatacak kadar Türkçe biliyor. Zorlandığı yerde bir süredir İstanbul’da yaşayan dostları tercümanlık ediyor. Çocukluğu Adapazarı ve İstanbul’da geçen Nevine hanım Türkçeyi annesinden öğrendiğini söylüyor ve ekliyor: “Benim çocukluğumda evde Türkçe konuşulurdu. Çocukluğumda Türkçem daha iyiydi zamanla unuttum. Türk adet ve geleneklerine göre büyütüldüm.” Nevine Zaim’in Şam’dan Beyrut’a, Beyrut’tan Meksika’ya ve oradan da İstanbul’a uzanan hikayesi aslında bir film tadında. “Sinema filmi olacak bir hayat hikayeniz var” diyorum sohbet sırasında. “Uzun bir dizi çıkar benim hayatımdan” diyor, karşılıklı gülüyoruz. “Film gibi” dediğim hayat hikayesi aslında Nevine hanımın doğumundan önceye uzanıyor.

Babası o doğmadan idam ediliyor

Nevine Zaim’in anne ve babası Osmanlı ailesine mensup. Babası Birinci Cihan Harbi Gazilerinden Hasan Hüsnü Zaim. Babasının ailesinin bir ucu Suriyeli bir aileye uzanırken, anne tarafı Erzurumlu. Babası Hüsnü Zaim, savaştan sonra Suriye toprakları Fransız mandasına girince Türkiye’nin de desteğini alıp burada kalıyor. 1949 yılında ise iki arkadaşıyla birlikte darbe yaparak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturuyor. Zaim’in cumhurbaşkanı olması ülkemizde de destekleniyor ve dönemin pek çok yayın organında övgüyle bu değişimden bahsediliyor. Hatay’ı Türk toprakları olarak tanıyan aynı zamanda ilk Suriye Cumhurbaşkanı. Ancak beş ay sonra birlikte darbe yaptıkları arkadaşının hıyanetine uğruyor ve yeni bir darbeyle koltuktan indiriliyor ve idam ediliyor. 1949 yılının Nisan ve Ağustos ayı arasında Suriye’de cumhurbaşkanı koltuğuna oturan babasıyla ilgili ayrıntılı bilgileri bu ailenin köklerini araştıran akademisyen Halim Gençoğlu’ndan alıyorum: “Zaim, Suriye’de kadınların oy kullanma ve kamu görevine aday olma hakkına verdiği destekle tanındı. Esasında bu yasa, 1920’den bu yana Suriye Parlamentosu’nda tartışılıyordu ancak Zaim dışında hiçbir lider yasayı desteklemeye cesaret edemiyordu. Suriye’deki 137 günlük hükümdarlığı boyunca Hüsni Zaim kimseyi idam etmedi. Sadece bir keresinde ülkede ekmeğin kalitesi yenilemeyecek seviyelere düştüğünde Zaim’in, tüm fırıncılara ayaklarından kan akana kadar çakıl üzerinde yalınayak yürümelerini emrettiği bilinir.”

Baba tarafı da Türkiye ile bağını koparmamış

Yine aynı yıllarda Türk gazetelerinde çıkan bir başka haberde ise dönemin din adamlarından olan Zaim’in erkek kardeşinin Ankara’ya geldiği ancak kılık kıyafetinden dolayı karakola götürüldüğü bilgisi yer alıyor. Haber şöyle: “Birkaç günden beri sehrimizde misafir bulunan eski Suriye Cumhurbaşkanı merhum Mareşal Hüsnü Zaim’in ağabeyi Şam müderrislerinden Salähattin El Zait başında uzun sarık ve sakal ile dolaşırken emniyet mensuplarının nazari dikkatini celbetmiş ve ticani zanniyle emniyet genel müdürlüğüne götürülmüştür, Emniyet birinci şube müdürlüğünce hüviyetini ibraz eden Salähattin El Zaim, şapka kanunun ecnebilere samil olmadığı beyan etmiş ve kendisi bunun üzerine serbest bırakılmıştır.”

Mareşal Hüsnü Zaim’in ağabeyi müderris Selahattin el Zaim’in Türkiye ziyaretinin bir sebebi annesinin Erzurumlu olması vesilesiyle akrabalarını ziyaret etmekmiş. Zaim ailesi bu münesebeti günümüze kadar da koparmamış.

Hüsnü Zaim ve ailesi Türkiye ile bağlantıyı koparmasa da idam edilirken henüz annesinin karnında olan Nevine hanım baba tarafıyla tanışmamış. Annesi, Nevine Hanım iki yaşına geldiğinde yeni bir evlilik yapmış. Tasvip edilmeyen bu evliliğin ardından da baba tarafından bağlantıları kopmuş. Nevine Hanım’ın annesi Nuran Bakızade eski Halep Müftüsü Müderris Ahmet Efendi’nin de torunu. Türkiye’ye gelip gittiği yıllarda verdiği bir röportajda hem eşinin idam edilmesini hem de kendi çocukluğundan da ayrıntılı olarak bahseden Nuran Hanım çocukluğunun İstanbul’da geçtiğini anlatıyor. Ancak evlenince Suriye’ye dönmüş. Eşinin vefatından sonra ise Türkiye ile bağlantısını devam ettirmiş.

Adapazarı’na gelirdik

Nevine Zaim “Üvey babamdan uzak kalmak için ben yatılı okumak için Beyrut’a gittim. Annemin Türkiye’de yaşayan akrabalarıyla ise hiç bağlantımı kesmedim. Annemin bu evliliğinden bir erkek kardeşim var. Annemin tarafı Adapazarı’nın Arifiye ilçesine bağlı Boğazköy’dendi. Çerkeslerin yaşadığı bir köydü. Okullar kapanınca her yaz Beyrut’tan Boğazköy’e anneannemin yanına gelirdik. Dedem köyün ileri geleniydi. Hiç unutmam bir gelişimizde bütün köy halkının sırayla hepimizin elini eteğini öptüğünü hatırlıyorum, bir çocuğun elinin ve eteğinin öpülmesi o yaşta bana çok tuhaf gelmişti. Çocukluğumun en güzel hatıralarını bu köyde yaşadım. O yıllarda evimizin büyükçe bir bahçesi vardı ama evlerde ne elektirik vardı ne de su. Çeşmelerden su taşınırdı. Ama çok güzeldi. Çocukluğumda Beyrut’taki evimizin duvarında aile büyüklerin resimleri yanında Atatürk’ün de bir posteri vardı. Türkiye ile her türlü gündemi yakından takip ederdik ” diyerek bugün yine salonun girişinde aile büyüklerinin çerçeveli fotoğrafları arasında yerini alan Atatürk resmini gösteriyor.

Türk kültürüyle büyütüldüm

“Anne ve anneannemle büyüdüğüm için Türk kültürüyle yetiştirildim. Ailede herkes Türkçe konuşurdu” diyen Nevine Hanım’ın anneannesinin ismi ise Faika imiş. Lübnan’da yatılı bir okulda lise eğitimini tamamlayan Nevine Hanım, o yıllarda İstanbul’daki akrabalarını da sık sık ziyarete geldiklerini anlatıyor ve o yıllardan özellikle Beşiktaş’ta oturan akrabalarında kaldıklarını hatırlıyor. Beyrut’ta iç savaş çıkınca da Nevine hanım yeniden ailesinin yanına Şam’a taşınmış. Nevine Hanım burada güzel sanatlar fakültesinde tasarım bölümünde okumuş. O yıllarda da eşiyle tanışmış. “Eşimin ailesi de Türk kökenliydi. Eşim Suriye’nin önde gelen ailelerinden Mustafa Paşa Abit’in çocuklarından. Ancak onlar da Cumhuriyet sonrası Suriye topraklarında kalmış. Eşim Şam’da ticaretle uğraşıyordu biz tanışıp evlendik. Uzun yıllar Şam’da yaşadık. Anneannemi 1986 yılında kaybettim ve o zamana kadar da benden çocuklarımı büyütürken de yardımlarını esirgemedi. Onu minnetle anıyorum.”

Meksika’dan İstanbul’a göçtü

Nevine Hanım 18 yaşındaki oğlunun bir gün Şam’da bir polis tarafından öldürülmesiyle hayatlarının alt üst olduğunu söylüyor. Bu acıya daha fazla dayanamayınca ailece çocukluk ve ilk gençliğinin geçtiği Beyrut’a göç ediyorlar. Beyrut’ta resim galerisi açıyor ve burada uzun yıllar galericilik yapıyor. Eşinin erken yaşta vefatından sonra ise yeni bir yol ayrımına giriyor: “Suriye’de savaş çıkmıştı oraya tekrar dönemezdim. Bir kuzenim de o yıllarda Meksika’ya taşınmıştı. Beni de yanına çağırınca Meksika’ya gittim ve sekiz yıl orada yaşadım. Ancak Pandemi döneminde herkes evine kapanınca kendimi çok yalnız hissettim. Dünyanın bir ucunda tek başıma kalmak istemedim. Burada vefat etsem beni kim Müslüman mezarlığına gömer diye düşünmeye başladım ve bundan sonraki hayatımı Müslüman bir ülkede dost ve akrabalarımın yoğunluklu olarak yaşadığı İstanbul’da sürdürmeye karar verdim. İstanbul’da hem akrabalarım var hem de Suriye’den pek çok dostum var. Müslüman bir ülkede yaşamak ve ölmek benim için çok önemli. Bu yüzden İstanbul’a geldim ve Türk vatandaşı olup bundan sonraki ömrünü burada sürdürmek istiyorum.Anne babamın toprağında, ayyıldızın gölgesinde ölmek burada aile mezarlığına gömülmek en büyük hayalim” diyor ve büyük bir heyecanla Türk vatandaşlığına geçeceği günü bekliyor.

Güncellenme Tarihi : 3.12.2023 10:46

İLGİLİ HABERLER