
BABASI, BEKİR COŞKUN'A NEDEN 'İT AĞASI' LAKABINI TAKTI?
Türk basınının renkli ve farklı kalemi Hürriyet Gazetesi yazarı BekirCoşkun, “Medya sadece bizim bildiğimiz medya değil, artık alternatif
internet medyası var” dedi. NOKTA Dergisinin bu hafta yayınlanan “2005
Özel” sayısında, Ankara Temsilcisi Emin Özgönül’e konuşan Coşkun şunları
söyledi:
- Türk basınında farklı bir kalemsiniz. Medyanın bugünkü durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
COŞKUN: Türk basını bugün tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Ortada büyük
bir pasta var ve Türk basını bu pastadan payını almak istiyor. Ekonomisi
ile vicdanı arasında. Bence ihanet içinde. Bunun da bilincinde ama,
kafasını kuma gömüyor. Türkler tarihleri boyunca iki kez uygarlık için
Arap kültürüne karşı tavır koydu. Bunlardan biri 13. yüzyılda ozanlarla
yapılmak istendi ama başarılı olamadı. Bağnazlık yobazlık Anadolu’ya hakim
oldu. İkincisi ise Mustafa Kemal döneminde laik Cumhuriyettir. Bugünlerde
bu tavır da kaybediliyor. Türkiye artık, ılımlı İslam Cumhuriyeti olarak
anılıyor. Cumhuriyetin kazanımları bir tarafa atıldı. İslami yaşam
getiriliyor. Laik Cumhuriyeti kaybediyoruz. Medya bunun kaybedilmemesi
için savaş verenlerden yana değil. Laik Cumhuriyeti katletmekte olanlardan
yana tavır koyuyor.
- Doğa ve hayvan sevgisi, farklı mizahi bakışlar gibi özellikleriniz var.
Gazeteciliğe nasıl başladınız, nereden nereye geldiniz?
COŞKUN: Ankara’da Hür Anadolu Gazetesinde foto muhabiri olarak başladım.
Gazete Süleyman Demirel’i destekliyordu, beni de Demirel’in katıldığı bir
nişan törenine gönderdiler. Tek foto muhabiri bendim. 30 kaset film
çektim, filmleri yıkadık, büyük bölümü çıkmadı, çıkanlar da yarımdı.
Mesela Demirel’in sadece ayakları gözüküyordu. Beni de hemen kovdular.
Sonra Türk Haberler Ajansında Parlamento muhabirliği yaptım. Ardından
Karadeniz Haber Ajansı kuruldu ve oraya Genel Müdür oldum. Ama benim
yöneticilik yeteneğim olmadığı için, ajans batma noktasına geldi. Ardından
Günaydın Gazetesine geçtim ve orada köşe yazıları yazmaya başladım. Oradan
da istifa ettim.
Sadece Zafer Mutlu aradı
- Günaydın’dan ayrılınca 3 ay süreyle evde telefon başında oturmuşsunuz.
Teklif mi beklediniz?
COŞKUN: Evet, Günaydın’ı Asil Nadir satın alınca ben bu kişinin para
kaynağının, pek ak pak olmadığını düşündüğüm için istifa ettim. İstifa
edince zannettim ki, bütün basın beni arayıp iş teklif edecek. Evde üç ay
telefon başında bekledim. Kimse aramadı. Beklemekten vazgeçtiğim sırada da
Zafer Mutlu aradı. Sabah Gazetesi Ankara temsilciliği teklif etti. Orada
çalıştım, sonra Hürriyet’e geçtim ve 10 yıldır da Hürriyet’te yazıyorum.
- Gazeteciliği başladığınız günler ile, bugünkü medya dünyasını nasıl
kıyaslıyorsunuz?
COŞKUN: Medya dünyası artık akıl almaz bir dünya. Toplum kendi medyasını
yarattı. İnternet medyası doğdu. Haberleşiyor, makale, şiirler, yorumlar,
örgütlenmeler var. Bizim medya bildiğimiz şey bütün medya değil.
Alternatif medya doğdu. Bu da internet medyası…
“ Ofer’in gözlüğü”
Siz günlük yazılarınızı yazarken, mutlaka mizahi yaklaşım ile mi gündemi
yakalamak istiyorsunuz?
COŞKUN: Çünkü Türkiye enteresan. Mesela Başbakan Ofer ile görüşmüş ama
unutmuş. Sabah gazeteciler soruyor, görüşmediğini söylüyor. Oysa ben Ofer’
i o meşhur gözlüğü ile rüyamda görsem, korkup yataktan fırlarım.
Fenerbahçe tribününün ortasına binlerce kişinin arasına otursun, uzaktan
tanırım. Başbakan nasıl unutmuş anlayamadım. Akşama doğru da hatırladı
zaten.
“Ben aslında köylüyüm”
- Doğa ve hayvan sevgisine olan tutkunuz nasıl başladı?
COŞKUN: Ben aslında köylüyüm. Hepimiz kentli olmak isteriz ama içimizde
bir köylülük vardır. Ben en lüks otelin kral dairesi yerine, söğüt
ağacının gölgesinde yatmayı severim. En lüks restoran yerine, göl
kenarında karpuz peynir yerim. Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın uçağında
onlarla değil, Sultan sazlığında soğan ekmek yiyip, oradaki çobanla
konuşmayı severim. Bu bir sevda. Urfa’da ben çocukken ağalar şehre gelir
çarşının içinden geçerlerdi. En önde ağalar yürür, arkasından da 20-30
adamı giderdi. Ben de çarşıdan geçerdim ve arkamdan 10 tane köpek gelirdi.
Onun için babam bana (İt Ağası) adını taktı. Eşeğim, atım, ineğim vardı.
Güvercin ve Ceylan besledim. Sonra kader, Andre ile evlendim. O da
hayvanları çok seviyor, evimizin için hayvanlarla doldu.
- Pako öldü ama sizin kalbinizde yaşıyor. Şu anda evinizde başka kimler
var ?
COŞKUN: İki köpeğimiz, 25 kedimiz var. Ama bütün hayvanlar bizim. Camın
önüne gelen güvercinler de bizim. Hepimizin böyle olması lazım. Bugün
ekonomi bozuk, terör var. Bunlar yarın düzelebilir. Ama Gelibolu ormanları
gittiği zaman geri gelmiyor, doğa yok olursa bir daha yerine koyabilir
misiniz? Anadolu kaplanı, Anadolu vaşağını tekrar kim geri getirebilir?
“ Ben en seksi erkek olamam”
- Sizi geçen yıl en seksi erkek ve kadınların en çok koklamak istedikleri
erkek seçtiler. Bu nasıl oldu?
COŞKUN: Birileri seçmiş. Ama ben kızdım. Seksi ya da koklanmak istenen
erkek olamam. Ama hani gazetecilikte bir deyim vardır (Haber koklamak)
diye. Haberi koklayan gazeteci seçilirsem tamam. Ama en seksi erkek
olamam. Önceki sene de Ahmet Mete Işıkara’yı en seksi erkek seçmişlerdi.
Belki bu yıl da, Haydar Dümen’i seçerler. Seksilik bana göre değil…
- Siz bir zamanlar avcıydınız. Doğa ve hayvan sevgisi ile avcılık nasıl
bağdaşabiliyor?
COŞKUN: Sabah Gazetesinde, çok sevdiğim dostum Muammer Yaşar Bostancı,
by-pass ameliyatı olmuştu, doktorlar doğada yürüyüş tavsiye ettiler.
Kendisi avcıydı. Ben de avcıyım diye yalan söyleyip onu dağlara götürdüm
ve dağlara aşık oldum. Bir gün ben Angıt kuşu vurdum. İlk ve son oldu. Üç
gün hasta yattım. Sonra da Angıt kuşu yazısını yazdım. Bu sayede doğayı
tanıdım. Bu sayede kavgasını verdiğim Seyfe gölünü, Sultan sazlığını
tanıdım.
- Alt kimlik, üst kimlik tartışmaları için ne düşünüyorsunuz?
COŞKUN: Benim eşim hristiyan. Fransız kökenli. Alt, üst kimlik, laiklik,
bizim evde belirgindir. Ben eşimle evlendikten sonra Kuran okumaya
başladım. O da kendi kitabını daha çok okumaya başladı. Biz ırkçılığı,
milliyetçiliği, Türklüğü, Fransızlığı aramızda çözdük. Önemli olan insan
olmak. Önce Müslümanlık dersen din kavgası çıkar, Türküm dersen ırk
kavgası çıkar. Sihirli kelime önce insandır. Çözüm önce insan demeyi
öğretmek.
Türkiye’yi yeni yılda neler bekliyor? Siz 2006’dan neler bekliyorsunuz?
COŞKUN: Bir parti dini siyasete alet edip iktidara geldi. Türkiye’ye kendi
ideolojisini dayatıyor. Cumhurbaşkanlığı ve TSK gibi bir iki kurum dışında
tüm ülkeye egemen. Türk toplumu yarın bir seçimle bu iktidarı
uzaklaştırırsa iyi olur. Ama maalesef böyle olmayacak. Bir toplumun sadece
yüzde 20’si aydın ise demokrasi yaşamaz. 2006’da Türkiye daha da zor
günler yaşayacak.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:18