
BABCAN:"TÜRKİYE AYAĞINI VURMAZSA, ÖNÜMÜZ AÇIK"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin son derece olumlu bir büyüme trendine girdiğini belirterek, ''Eğer Türkiye kendi ayağını kendisi vurmazsa, kendi kendisine zarar vermezse, bizim önümüz açık, Türkiye'nin önü açık, Türkiye ekonomisinin önü açık'' dedi.Babacan, Hazine Müsteşarlığında düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, seçim olduğunu hatırlatarak, bütçenin durumuna ilişkin sorusu üzerine Babacan, yılda 2-3 defa bütçeyle ilgili gelişmeleri gözden geçirdiklerini, projeksiyonları yenilediklerini söyledi.
En son Nisan ayında bu çalışmayı yaptıklarını kaydeden Babacan, GSMH'nin yaklaşık yüzde 0,6'sı oranında tedbir aldıklarını ve bunu uygulamaya başladıklarını söyledi.
''Mazotun 1 YTL'ye verileceği'' şeklindeki vaatlerin gerçeği yansıtmadığını belirten Babacan, petrol, petrol ürünleri, doğal gaz ve kömür gibi ürünlere geçen yıl 29 milyar dolar ödendiğini, dışarıdan dövizle ithal edilen bir ürünün gerçek olmayan fiyatlarla satılacağını söyleyen zihniyetin, ''Türkiye'de benzinde, mazotta, karne uygulayan zihniyet'' olduğunu söyledi.
BORSADAKİ YÜZDE 12'LİK KAYIP
Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 27 Nisan'da yayınlanan bildirinin borsada yüzde 12 kayba yol açtığı şeklindeki sözlerini hatırlatarak, bu sonuca nereden ulaşıldığı sorusu üzerine Babacan, Morgan Stanley'in gelişmekte olan 25 ülkenin borsalarının endekslerinin ağırlıklı ortalamasını gösteren bir göstergesi olduğunu, 27 Nisan günü bu göstergenin 975'i gösterdiğini söyledi. Babacan, yaklaşık iki ay sonra 25-26 Haziran günlerinde, akşam saatlerinde IMKB'nin eksi yüzde 2'de olduğunu, söz konusu göstergenin ise ortalama yüzde 10 artmış olduğunun görüldüğünü anlattı.
Babacan, Türkiye'nin ortalama gelişmekte olan ülke kadar işleri götürebilse, özellikle son 2 aydır dünyada esmekte olan olumlu rüzgarı arkasına alabilse, borsanın daha yukarıda bir yerde olabileceğini belirtti.
Kamu harcamalarının büyümeye etkisine ilişkin soruya ise Babacan, kamu harcamalarının genel büyümeye etkisinin kalıcı bir faktör olduğunu düşünmediklerini, kamuya daha çok para harcatarak ekonomik büyüme taraftarı olmadıklarını ifade etti.
Büyümeyi özel sektörün yatırımlarına ve Türkiye'de verimliliği artırmaya odaklı büyüme olarak gördüklerini belirten Babacan, bundan sonraki kalkınma planlarının temelinde de yine böyle bir kompozisyon olduğunu, bunun altyapısının oluştuğunu ifade etti.
''TÜRKİYE KENDİ AYAĞINI VURMAZSA, ÖNÜMÜZ AÇIK''
Babacan, Türkiye'nin son derece olumlu bir büyüme trendine girdiğini belirtirken, ''Eğer Türkiye kendi ayağını kendisi vurmazsa, kendi kendisine zarar vermezse, bizim önümüz açık, Türkiye'nin önü açık, Türkiye ekonomisinin önü açık'' dedi.
Türkiye'nin dışarıdan gelecek kötü etkilenmelere karşı kendisini koruma altına aldığını kaydeden Babacan, bunlara karşı ekonominin çok daha korunaklı bir yapıya sahip olduğunu belirtti.
Babacan, geçen yıl özel sektörün Türkiye'ye yaptığı yatırımın 90 milyar doların üzerinde olduğunu, ancak güven ortamı olduğu sürece yatırım olacağını kaydetti.
Bir gazetecinin, ''Genelkurmay Başkanlığının 27 Nisan bildirisinin ardından cumhurbaşkanının seçilemediğini'' ifade ederek, ''Hukuk reformu, yeni anayasa kavramı içinde Anayasa Mahkemesinin yapısal fonksiyonunda ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin hizmet yeri konusunda da yeni adımlar atmayı düşünüyor musunuz? Bu tür bildirilerin yayınlanmayacağı bir Türkiye'yi nasıl tasarlıyorsunuz?'' sorusu üzerine, ''Bir ülkenin öngörülebilirliğinin, hukuk çerçevesinin gücüyle ilgili'' olduğunu söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ TARTIŞMALARI
''Ortada bir anayasa varsa, bu anayasa 25 yıldır uygulanan bir anayasa ise bu anayasa ile 3 tane cumhurbaşkanı seçildiyse, fakat 4'ncü cumhurbaşkanının seçilmesinde anayasa çok farklı bir şekilde kullanıldı ise hele hele gerekçeli kararda bu kararın nasıl alındığıyla ilgili, belki tarihe geçecek nitelikte unsurlar varsa, bu Türkiye'nin öngörülebilirliğini kuşkusuz sıkıntıya sokan bir gelişmedir. O zaman Türkiye'ye yatırım yapan hem kendi iş adamlarımız hem de uluslararası iş çevreleri der ki, (anayasada açık açık yazan bir şey farklı uygulanabiliyorsa ben nereden bileyim Türkiye'ye yatırım yaptığımda başıma neler geleceğini. Yarın başka yasalarda başka şeyler yazar, başımız bir derde girer, bir ihtilaf çıkar Türk yargısına müracaat ederiz, acaba kanunlarda yazılanlar gerçekten uygulanır mı? Yoksa Türkiye'de farklı şeyler olur mu?) Bu çok ciddi bir kredibilite problemidir.'' Babacan, Türkiye'nin daha öngörülebilir bir ülke haline getirilmesinin sadece ekonomik politikalarla başarılamayacağını vurguladı.
YÖK'ÜN ROLÜ
Babacan bu arada, Türkiye'de yeni ekonomik yapı nasıl insan gücüne ihtiyaç duyuyorsa o nitelikte insanların yetiştirilmesi gerektiğini belirtirken, ''Türkiye'de eğitim reformu aksadığında, hep beraber 'İşsizlik çok yüksek, siz YÖK olarak kendinizi dünyadan, iş dünyasından tecrit edip bu konularda da kararlar veremezsiniz'' denileceğini söyledi.
Bu konuları zamanında öngörmek gerektiğini belirten Babacan, ''Neden doğrudan sermaye çekmekte, gelişmekte olan ülkeler içinde 5. sıraya oturuyoruz da, üniversite sistemimizde çok çok gerideyiz. Bunları kendimize sormamız lazım'' dedi.
Babacan, yarının Türkiye'sini, 10 senenin Türkiye'sini ve Türkiye'nin içinde bulunacağı Avrupa'nın geleceğini düşünerek, bu hazırlıkları yaptıklarını anlatırken, ''Yeter ki aklımızı başımıza alalım. saçmalıklar yapmayalım, yeter ki Türkiye'nin kendi gücüne, kendi geleceğine güvenelim'' diye konuştu.
YEREL YÖNETİMLERİN HARCAMALARI
Bir başka gazetecinin, ''yerel yönetimlerin gelir- gider harcamalarının ne zaman görülebileceğini sorması ve erzak yardımlarının özellikle AK Parti'nin ciddi oy kalemini oluşturduğu'' sözleri üzerine Babacan, şöyle konuştu:
''Yasal çerçeve içerisinde olduğu sürece, belediyelerimizin kendi kaynaklarını nereye nasıl harcadıkları tamamen kendi tercihleridir. 'Bu belediyeler kaynakları öyle yerlere harcadılar ki çok güzel ses getirdi, çok iyi hizmet verdiler, sosyal kaygılarla bazı adımlar attılar, onun için sonuç böyle oldu' diyemezsiniz. Daha önce bu sosyal kaygılar duyulmadıysa, kendilerine sosyal demokrat diyenler, bu konularda bayrak sallayanlar bu adımları atmadıysa, bizim belediyelerimiz atıyorsa bunu bir problem olarak görmemek lazım...
Nasıl merkezi hükümet kaynaklarını istediği yere istediği şekilde yönlendiriyorsa, belediyeler de kuşkusuz bütçe sınırları içerisinde kaynaklarını istediği şekilde yönlendirilebilir.'' Babacan ayrıca, sosyalist enternasyonel üyelerinin kendilerine, ''kendisine sosyal demokrat diyen bir parti böyle hareket edemez. Siz gelin, siz bu vasıflara daha uygunsunuz'' dediklerini söyledi.
Demokratın demokrasiye inanan, halkın iradesine güvenen, halka gitmekten korkmayan anlayış olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
''Cumhurbaşkanını halka seçtirelim diyorlar. Demokrat kimlikleriyle bunlar, diyorlar ki yok halk seçmesin halka güvenemeyiz, ne olur, belki halk yanlışlık yapabilir. Bu halka pek bir şey güvenemiyoruz. Bir seçimde tutarlar yanlış bir iş yaparlar. Bu halk memleketin başına iş açar. Bu yaklaşım aynen bu. Açıkça ifade ediyorum. Kendilerine sosyal diyenler sosyal politikalara ağırlık vermelidir, sosyal kaygılar duymak zorundadır. Kendilerine demokrat diyenler demokratik çerçevede hareket etmek zorundadır. Demokrasiye, halka, cumhura güvenmek zorundadır.'' Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 17:42