KAYNAK : Haber Vitrini
Zirveden çıkar karar basında farklı yorumlara neden oldu. 'Bardak dolu' diyen bazı yazarlar, her şeye rağmen 2004'ün iyi bir tarih olduğunu söylerken, kararı Helsinki'nin bile gerisinde bulan yazarlar, 'bardak boş' yorumunda buluştu.
AKŞAM yazarı Serdar Turgut zirve öncesinde kaleme aldığı yazılarda, AB'den umut olmadığını ilan etti. Bir yazısında, 'Avrupa tarihini iyi incelemek lazım. Bunu yaptığınız takdirde onların tüm geçmişinin, 'vermeden almak' üstüne kurulduğunu görürsünüz' ifadesiyle, beklentisini açıkça dile getirdi ve haklı çıktı.
Kopenhag'da alınan karar ve AKP Hükümeti'nin diplomasi sınavı, köşe yazarlarının dünkü sütunlarına şöyle yansıdı:
Kararı ortada görenler
Güneri Cıvaoğlu (Milliyet)
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 'AB'ye giden ince uzun yolda çok zorlanacağız, belki de onurumuzla oynanacak. Ama yılmak yok. Sonunu getirmeliyiz' demişti.... Daha üç ay öncesine kadar tarihi aklınıza bile getirmeyin söylemleri varken, şimdi takvimi beğensek de beğenmesek de görüşmelerin başlangıcı için 2004 sonuna kadar gün verildi. İki yıl daha dişimizi sıkalım.
Murat Belge (Radikal)
Ortada, AB konusunu ciddiye aldığını gösteren yeni bir hükümet var. Yine de orta vadede ne olur, nasıl gelişir, bir şey söylemek zor. Çünkü, sonuçta aynı toplumun ve dolayısıyla aynı kültürün ve üslubun içinden geliyoruz. 'Tarih aldık, almadık' tartışmasının gerginleştiği anlarda, hükümet sözcülerinin söz ve davranışlarında da pek fazla olgunluk izlenimi vermeyen örnekler görülmedi değil.
Karara iyimser bakanlar
Mehmet Barlas (AKŞAM):
Durum, Kopenhag öncesine göre, daha kötü değil. Daha iyi mi? Eğer Kıbrıs'ta çözüm için bir uzlaşmaya varılsaydı, kesinlikle daha iyi olurdu. Türkiye bir gün mutlaka girecek AB'ye. Bize düşen AB standartları ne ise ve Kopenhag neyi gösteriyorsa, bunları gerçekleştirmektir. Bunu kendimiz için yapmak zorundayız.
Nuray Başaran (AKŞAM):
İlk haber gece yarısından sonra geldi, moraller bozuldu. Çünkü Türkiye, en başından çıtayı yüksek tutmuştu. Ancak torbadan çıkan tarih hedefe yakın görünmüyordu. Tarafsız bir değerlendirmede, 'Avrupalılar çok ayıp etti' diyemeyiz. 'Biz tüm ödevlerimizi yaptık' da diyemeyiz.
Fehmi Koru (Yeni Şafak)
Başbakan Gül'ü Basın Merkezi'nde izlerken, Özal'ı düşünmeden edemedim. AB süreci ne uzun ve ince bir yolmuş. AB, iki yıl sonra Helsinki'de kapılarını Türkiye'ye araladı ama 2002 Ağustos'una kadar, yerine getirilmesi gereken şartlar yine ihmal edildi. Çıkan karar, durumumuza göre, gerçekten büyük bir başarı.
Ferai Tınç (Hürriyet)
Avrupa'nın kararını, 'çok iyi bir sonuç' olarak satın almak zor. Ama Başbakan Abdullah Gül'ün, 'Biz yolumuza devam edeceğiz, demokratik ve ekonomik reformları halkımız için gerçekleştireceğiz' açıklaması anlamsız tepkiler vermekten çok daha iyi idi.
M. Ali Birand (Posta)
Türkiye bir açıdan kendi kendine gol attı. Rahatlıkla kabul edebileceği ve isteklerinin büyük bölümünü içeren AB kararına sert tepki gösterdi ve Kıbrıs Rumları'nın AB'ye katılmasını da kolaylaştırdı. Üzüm yemek yerine bağcıyı dövdü. Erdoğan-Gül ikilisi, çıtayı çok yukarda tuttu.
Karara kötümser bakanlar
Zeynep Atikkan (AKŞAM)
Bu zirvenin mesajı, ortalığı sakinleştirmek için, 'Türkiye 2005'te masaya oturuyor' kolaycılığı ile izah edilemez. Lüksemburg Türkiye'yi dışlamıştı. Helsinki'de Türkiye'ye yeşil ışık yakıldı. Kopenhag ise bunun bir adım gerisinde. Çünkü bu zirveden bir tarih çıkması bekleniyordu.
Bekir Coşkun (Hürriyet)
Seçimlerden sonra, 'Siz oylarınızla AB'yi reddettiniz' dediğim, işte buydu. Cumhuriyet devrimleri ile 'güneşin peşinden koşan' ulus tökezledi. Sonunda sistem başımıza çöktü. Türkiye aç ve işsizdi. 3 Kasım seçimleri bir umuttu. Bu kez AKP'yi seçtiler. O gün zaten AB reddedilmişti. Siz Batı'nın bunu görmediğini mi, bilmediğini mi sanıyorsunuz. Olan oldu artık.
Mümtaz Soysal (Cumhuriyet)
Kabul etmek gerekir ki yeni iktidar orada iyi sonuç alabilmek için kendi tarzınca elinden geleni yapmış ve müthiş bir çaba göstermiştir. Ama tekrar etmek gerekir ki kendi tarzlarınca. Bu tarzın AB gibi ortamda olumlu sonuç vermesi zordur. O ortamda açık sözlülüğün, efeliğin, sabırsızlığın, hele hele kendini tutamayıp ifadelere hakaret yüklemenin yeri yoktur. Diplomasi böyle ortamlarla baş edebilmek için vardır.
Abdurrahman Dilipak (Vakit)
Bu buluşma, Doğu ile Batı'nın buluşmasıdır ve ahir zaman ümmeti için zorlu bir sınavdır, belki de kıyamet alametlerindendir.... Batı'ya sığınma ihtiyacı hissetmemiz, kendi mahallemizdeki İslam düşmanı belalımızdan kaçarak, komşu mahallenin kilisesine sığınan adamın halini hatırlatıyor bana. Hem de kilisesine zangocunun, mahallemizdeki belalımızın suç ortağı olduğunu bile bile.
akşam
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:55