Gündem
  • 1.9.2004 01:01

BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN ÇEÇENİSTAN AÇIKLAMASI...

Türkiye ve Rusya arasında terörizmle mücadele alanında mevcut anlaşma ve mekanizmaların bu yöndeki işbirliğini etkin biçimde uygulamaya konulması için gerekli zemini oluşturduğunu ifade eden Erdoğan, Çeçenistan sorunu konusunda şunları kaydetti:
 
''Ülkelerimiz arasında bu konuda samimi bir diyalog geliştirilmesinden yanayız. Çeçenistan sorununun Rusya'nın toprak bütünlüğü ve anayasal düzeni çerçevesinde, barışçı yollardan, insan haklarını da gözeten kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını arzu ediyoruz. Terörizme hiçbir koşulda müsamaha gösterilmemesi gerektiğini düşünen Türkiye, her türlü terör eylemini de hiçbir şekilde tasvip etmemekte ve en üst düzeylerde kınamaktadır.''
 
 Putin'in 32 yıl sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk Rus Devlet Başkanı olacağını hatırlatan Erdoğan, ''Bu ziyaret, son yıllarda Türkiye ile Rusya arasında giderek gelişen karşılıklı güven ve diyalog ortamının somut bir göstergesi olacak ve bu güven ve diyalogun daha da pekiştirilmesine ivme kazandıracaktır'' dedi.
 
Ziyaret sırasında yapılacak görüşmelerde, Türk-Rus ilişkilerinin tüm veçhelerini ayrıntılarıyla ele almayı planladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Özellikle son dönemde kaydadeğer gelişme gösteren siyasi diyalogumuz, ekonomik işbirliğimiz ve enerji alanındaki projelerimiz gündemimizdeki ana maddeler arasında olacaktır. Ayrıca, Kıbrıs, Irak, Ortadoğu, Kafkaslar gibi iki ülkeyi yakından ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konuların ele alınmasını öngörüyoruz. Ziyaret çerçevesinde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkan Putin 'Türkiye Cumhuriyeti İle Rusya Federasyonu Arasında Dostluğun Ve Çok Boyutlu Ortaklığın Derinleştirilmesine İlişkin Ortak Deklarasyon'u imzalayacaklardır. Bunun yanında, çeşitli alanlarda imzalanması planlanan diğer bazı anlaşmalar ile ilgili çalışmalar sürmektedir.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ve Rus askeri kurumları arasındaki temasların giderek geliştiğini belirterek, bu alanda iki ülke makamlarının birbirlerinin tecrübelerinden yararlanmalarını ve ortak projeler geliştirme arzusunda olduklarını söyledi.
 
Erdoğan, Rus İnterfaks ajansına yaptığı açıklamada, iki ülke arasında askeri arenada ilgili kurumlar arasındaki temas ve ilişkilerin giderek arttığını belirterek, ''Bu alanda iki ülke makamlarının birbirlerinin tecrübelerinden yararlanmalarını ve ortak projeler geliştirmelerini arzu ediyoruz'' dedi.
 
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ziyaretiyle eşzamanlı olarak Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey İvanov'un Türkiye'yi ziyaret edeceğini belirten Erdoğan, İvanov'un Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile yapacağı görüşmelerin bu alandaki ilişkilere ivme kazandıracağını umduğunu kaydetti.
  
Rus Gazprom şirketinin doğal gaz alanında Türkiye'de kapsamlı yatırımlar yapmak hususunda niyetleri bulunduğunu belirten Erdoğan, ''Bu konuda Gazprom ile Türk muhatabı Botaş arasında bir işbirliği anlaşması imzalanmasına yönelik müzakereler devam etmektedir. Gazprom, yer altı doğal gaz depolama tesisleri ile gaz dağıtım şebekeleri kurulması ve üçüncü ülkelere Türkiye üzerinden gaz nakli gibi projelere ilgi duymaktadır'' diye konuştu.
  
  -RUSYA'NIN İKÖ'YE GÖZLEMCİ ÜYE BAŞVURUSU-
  
  Başbakan Erdoğan bir başka soruyu da yanıtlarken, Rusya'nın 2003'ün ikinci yarısından itibaren, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu muhtelif İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ülkeleri nezdindeki temasları yoluyla gözlemci üyelik için zemin yoklamasında bulunduğunu hatırlattı.
 
Rusya Dışişleri eski Bakanı İvan İvanov'un bu konudaki sözlü mesajını içeren bir metni 2003 Eylül ayı başında Türk Dışişleri Bakanlığı'na ilettiğini kaydeden Erdoğan, ''İKÖ 10. Zirvesi'ne katılan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin de yaptığı konuşmada, İKÖ faaliyetlerine daha etkin bir şekilde katılma niyetlerini dile getirmiştir. Rusya, 7 Mayıs 2004 tarihinde İKÖ'de gözlemcilik statüsü elde etmek için İKÖ Genel Sekreterliği'ne resmen başvurmuştur'' dedi.
  
Nüfusunun kaydadeğer bir bölümü Müslüman olan, Avrasya bölgesinde merkezi bir konuma sahip bulunan Rusya'nın İKÖ ile diyalog ve bağlarının geliştirilmesine Türkiye'nin önem verdiğini ve desteklediğini kaydeden Erdoğan, ''Ancak bunun hayata geçirilmesi İKÖ Tüzüğü'nün Rusya'nın gözlemciliği için imkan yaratacak surette değiştirilmesine bağlıdı'' diye konuştu
  
Erdoğan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
  ''Haziran ayında İstanbul'da yapılan İslam Dışişleri Bakanları Konferansı'nda (İDBK) kabul edilen gözlemcilik statüsüyle ilgili kararda, tüm üyelik kriterlerinin aynı kalması, gözlemci statüsüne ilişkin kriterlerin (halen üyelik kriterleri ile aynıdır) incelenmesi ve gözden geçirilmesi için hükümetlerarası bir uzmanlar grubunun teşkili ve İKÖ Genel Sekreteri'nin bu konuda gelecek yıl (2005) Yemen'de yapılacak İDBK'na bir rapor sunması öngörülmüştür. Söz konusu raporun hazırlanmasını müteakip Türkiye, Rusya'nın İKÖ ile diyalog ve bağlarının geliştirilmesine destek vermeyi sürdürecektir.''
  
  -KIBRIS SORUNU-
  
  Erdoğan, Kıbrıs sorunuyla ilgili bir soru üzerine de, bugün ''Kıbrıs Cumhuriyeti'' diye atıf yapılan devletin 1959 ve 1960 yıllarında Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs Rumları tarafından uluslararası anlaşmalarla kurulmuş olduğunu, bu düzenin Türkiye, İngiltere ve Yunanistan tarafından aynı anlaşmalarla garanti edildiğini belirtti.
  Bu anlaşmaların Türkiye ve Yunanistan'ın Ada'da ayrı ayrı askeri birlik konuşlandırmalarına hukuki zemin teşkil ettiğini kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti:
  
''Ancak, 1960 yılında 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin' kurulmasından sonra, Rumlar bu yeni devleti ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapacaklarını daha ilk günden belli ettiler. 1963 yılında Rum/Yunan ikilisinin hazırladığı 'Akritas Planı' çerçevesinde, Kıbrıs'ta Rumlar tarafından Türklere karşı topyekün saldırılar başlatılmıştır. Yüzlerce Kıbrıslı Türk katledilmiş, on binlercesi evsiz bırakılarak göçmen durumuna düşürülmüştür. Bugün Ada'da bulunan BM Barış Gücü birlikleri de 1964 yılında Türkleri bu zulümden korumak için Ada'ya gönderilmişlerdir. Kıbrıslı Türkler, 1974'e kadar 11 yıl boyunca Ada'nın yüzde 3'üne tekabül eden kantonlarda yaşamaya mahkum edilmişlerdir.''
  Başbakan Erdoğan, 1974 yılında Yunanistan'ın Kıbrıs'ı ilhak etme girişiminde bulunduğunu, bunun üzerine Türkiye'nin kurucu anlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak Ada'ya müdahale ettiğini ve Kıbrıs Türk Halkı'nın bu sayede Ada'daki varlığını sürdürebilmesini sağladığını söyledi.
  
  -''KALICI ÇÖZÜM OLMADAN ASKER SAYISI AZALMAZ''-
Kıbrıs'ta hala Türk askerlerinin yanı sıra yaklaşık 6 bin Yunan askerinin bulunduğunu, Rum Milli Muhafız Ordusu'nun komuta kadrosu da Yunanistan tarafından atandığını belirten Erdoğan, ''genelde, bu hususun unutulduğunu ve hep Ada'daki Türk askerinden söz edildiğini görüyoruz'' dedi.
  Ada'da bulunan Türk askeri sayesinde, Kıbrıs'ta 30 yıldan bu yana, münferit birkaç olay dışında hiçbir gerilim ve çatışma yaşanmadığını ifade eden Erdoğan, ''Doğu Akdeniz'de stratejik bir konuma sahip olan Kıbrıs Adası'nda barış ve istikrarın sağlanmasıyla bölge barışına da katkı sağlanmıştır'' diye konuştu. Kıbrıs meselesinde kalıcı bir çözüme ulaşılmadan Ada'daki Türk askerlerinin mevcudunun azaltılmasının uygun olmayacağının açık olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
  
''Bu sebeple konunun kalıcı bir çözüm çerçevesinde ve bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Kıbrıs'ta güvenlik ve garantiler konusu kapsamlı çözümün ana parametrelerinden bir tanesidir. Nitekim, BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde ve KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın inisiyatifiyle başlatılan son müzakere süreci ertesinde Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının katkılarıyla hazırlanan ve tüm dünya tarafından desteklenen 'Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözüm Planı' da, Ada'daki Yunan askeri birliklerinin sayısının 950'ye; Türk birliklerinin sayısının ise sadece 650'ye indirilmesini öngörmüştü. Ancak bildiğiniz gibi, 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs'ın iki kesiminde yapılan referandumlarda Türk tarafı bu planı kabul ederken, Rum tarafı planı ve çözümü, hem de büyük bir çoğunlukla reddetmiştir. Eğer Rum tarafı 'evet' demiş olsaydı, kapsamlı çözüm tüm unsurlarıyla uygulanmaya başlanacaktı.''
 
Erdoğan, bu aşamada, eğer Kıbrıs sorununun çözümüne katkı sağlanması amaçlanıyorsa öncelikle kalıcı bir çözüme ulaşmak için iyi niyetini sergilemiş ve tüm dünyanın takdirini kazanmış olan Kıbrıs Türk tarafına yönelik uluslararası izolasyonun kaldırılmasına ve Rum tarafına bir yanlış yaptığının hatırlatılmasına çalışılmasının daha yerinde olacağını düşündüğünü Rusya'dan da beklentilerinin bu yönde olduğunu söyledi.
  
Türkiye ile Rusya ekonomik ve ticari ilişkilerinin daha da ileri düzeylere taşınması gerektiği düşüncesinde olduğunu kaydeden Erdoğan.
iki ülke arasındaki ticaret hacminin Türkiye açısından tatmin edici bir düzeyde olduğunu belirtti.  Ticaret dengesinde Türk tarafı aleyhine 4.057,1 milyar dolar tutarında bir açık ortaya çıktığını söyleyen Erdoğan, ''Bunun büyük bir bölümünün doğal gaz alımından oluştuğunu vurgulamak isterim'' dedi.
  
Enerji alanındaki işbirliğinin Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkilerin en önemli ayaklarından birini teşkil ettiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
  ''Ülkemiz yıllık 14 milyar metreküp kapasiteli Batı Hattı ve 16 milyar m3 kapasiteye sahip Mavi Akım boru hattı üzerinden Rusya'dan doğal gaz satın almaktadır. Böylece Türkiye toplam 30 milyar metreküp senelik kontratlarla Rusya'nın AB'den sonraki en büyük doğal gaz pazarı haline gelmiştir. 1984 yılında imzalanan ilk doğal gaz alım anlaşması, aynı zamanda ikili ekonomik ilişkilerimize ivme kazandırmış; ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmini arttırmış ve Türk şirketlerinin Rusya'da üstlendikleri müteahhitlik hizmetleri alanında da önemli gelişmeler sağlanmasına yol açmıştır. Öte yandan, Karadeniz'e ulaşan Rus petrolüne ilaveten Hazar Havzasında da petrol üretimine başlanmasıyla Türk Boğazları'ndaki tanker trafiği çevre ve güvenlik açısından kabul edilebilir limitleri zorlamaya başlamış; orta ve uzun vadede Türk Boğazlarının petrol taşımacılığı için güvenilir bir yol olmadığı gerçeği belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
  
Bu çerçevede, Türkiye ilgili petrol şirketleriyle bir diyalog ortamı oluşturarak soruna gönüllü ilkeler çerçevesinde bir çözüm bulmak için somut bir girişim başlatmıştır.''
  Başbakan Erdoğan, petrol şirketlerinin gönüllü olarak petrol taşımacılığında Türk Boğazlarından ''sarf-ı nazar ederek'', ''by-pass'' boru hatlarını kullanmaya yönelmelerini amaçlayan söz konusu girişime, Rus petrol şirketlerinin de, sosyal sorumluluklarının bilinci içinde ve ekonomik açıdan kendileri için avantaj teşkil eden bu girişim karşısında, olumlu bir tutum sergilemelerini ve oluşum içinde yer almalarını umduklarını söyledi. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:50

İLGİLİ HABERLER