
BAYKAL: MİLLETİ TEHDİT ETMEYE BAŞLADILAR
DENİZLİ - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Bunlar her yöntemi deniyorlar. 'Bize oy yoksa hizmet de yok'. Bu noktaya geldiler. Yani milleti tehdit etmeye başladılar. Bu yollarla bir yere varamazlar. Bakın herkes aklını başına alsın'' dedi.
Baykal, Denizli Özay Gönlüm Meydanı'ndaki mitingde yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdi.
''Deniz Baykal'a verip veriştirerek, İnönü'ye verip veriştirerek, Atatürk'ün önünde fren yaparak bu içindeki ateşi, yangını sen söndürebilir misin? Olmaz, işini yapacaksın'' diyen Baykal, şunları kaydetti:
''Tunceli'de olanlara ne diyorsunuz? Vali seferber etmişler. Tunceli'de vali buzdolabı, çamaşır makinesi, 3'lü koltuk, çek yat dağıtacak. Ne zaman? Seçimden 3 hafta önce. Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var. Türkiye'nin tarihinde ne zaman böyle bir iş oldu, niye bunu yapıyorsun?
Efendim 'yoksullukla mücadele ediyoruz'. Dünyanın hangi ülkesinde böyle yoksullukla mücadele edilmiştir. Oradaki insanlar senden bunu mu istiyor? Tunceli'de seçim öncesinde bunları dağıtacaksın.''
Konuşmasında, ''milletin gönlünü görevini yaparak kazanırsın'' diyen Baykal, şunları kaydetti:
''Otobüse doldurmuş oyuncakları, çocuklara oyuncak dağıtacak. Onlara oyuncak vereceğine babalarına iş ver. Babaları çocuklarına oyuncak çikolata, kitap almanın mutluluğunu yaşayabilsinler. Babanın mutluluğunu çalmaya kalkma. Sen işini yap. Araya girme sen. Bunlar her yöntemi deniyorlar. 'Bize oy yoksa hizmet de yok'. Bu noktaya geldiler. Yani milleti tehdit etmeye başladılar. Bu yollarla bir yere varamazlar. Bakın herkes aklını başına alsın. Türkiye bir hukuk, demokrasi devletidir.
İktidarlar bugün var, yarın yok. İktidarlar başbakanlar gelir geçer ama devletin görevlileri sorumluluklarını bilmeli ve gereğini yapmalıdırlar. Devletin görevlileri Başbakana, hükümete sırtını dayayarak bir yere varamaz. Devletin görevlileri sırtını Anayasaya, hukuka dayayacak.''
Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kendisine ''meydana gel meydana'' dediğini anlatarak, şöyle konuştu:
''Meydana diyorsun işte geldim. İşte meydan, işte Denizli, işte CHP, ne olmuş yani? Bir de diyor ki 'sana eskort verelim'. Benim eskorta ihtiyacım yok. Onu sen kullan. Etrafına koruma çemberi koy. onun etrafına polisi, jandarmayı yerleştir. Önüne panzeri, eskortu koy. Damlara da keskin nişancıları koy. Sen kendini koru kendini... Benim halktan kaçacak bir şeyim yok. Ben bugün Denizli'ye anamın, babamın evine gelir gibi geldim. Benim korumaya niye ihtiyacım olsun? Halka yalan söylemedim. Halkın parasıyla yolsuzluk yapmadım. Yetim hakkı yemedim, haram yemedim. Arkamda mağdurlar, mazlumlar bırakmadım. Kendi ailemi, çevremi halkın sırtından zengin etmedim. Ben halktan niye korkacakmışım? Alnım açık başım dik.''
Deniz Baykal, vatandaşların pazar günü tarihi bir görev yerine getireceklerini ifade etti. TC kimlik numarası uygulamasıyla oy kullanacaklara zorluk çıkarıldığını savunan Baykal, şöyle dedi:
''Nüfus kimliğiniz işlenmiş mi işlenmemiş mi bir bakın. Dün bakmışsınızdır, bugün bir daha bakın. Belli olmaz, bunların gece gündüz ne yapacakları belli olmaz. Biri silmiş olabilir. Bir oyun yapmış olabilir, tekrar bakın.
Şimdi bakın bir defa saçmalık. Öyle bir tablo var ki. Seçime gidiyoruz yıllardır aynı sandıkta oy kullanmışsınız. Kütükte adınız yazılı, adresiniz belli, cebinizde kimlik kartınız, nüfus cüzdanınız var. Kütüğü de zamanında kontrol etmişsiniz. Gideceksiniz pazar günü oy kullanmaya belki size diyecekler ki 'oy kullanamazsın'. Niye, çünkü nüfus cüzdanının üzerinde TC kimlik numaran yazılı değil. Böyle bir seçim yapılabilir mi? 3.5 milyon insan var diyordu İçişleri Bakanı. Bunun ne kadarı yapacak, ne kadarı yapamayacak belli değil. Yalan yanlış işler. Hepiniz dikkatli olun.''
Yerel seçimlerden önce saatlerin ileriye alınacak olmasını da eleştiren Baykal, şunları kaydetti:
''İkinci engel daha çıkardılar. Saatleri 1 saat ileriye alacaklar. İyi güzel ne zaman alıyorsun, cumartesi gecesi. Ya şu işi pazar günü yapıversene. Niye cumartesi yapıyorsun? Yani işler tam karışacak seçimin olacağı gün. Onun için bakın cumartesi akşamı hepiniz şunu mutlaka yapın. Saatlerinizi 12'yi beklemeden erkenden yatmadan önce ileriye alın ki sabah ona göre kalkın. ikincisi, yatmadan önce ampulü söndürüverin, israf etmeyin. Çünkü sabah ampule ihtiyaç yok artık sabah güneş doğacak.''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerle ilgili sözlerine tepki göstererek, ''Borcunu ödeyemeyen insanlara 'dürüst değilsin' demek Başbakanın görevi değil. Onlara çare bulmak görevi'' dedi.
Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:
''Bir de televizyon kanalı kuruyorlar. Televizyon kanalı ne yapıyor? Gece gündüz varsa yoksa 'Recep Tayyip Erdoğan'dan şaşmayın, AKP'den şaşmayın' diyor. Millet bunlardan şaşmayacak, bunlar da Ali Cengiz oyunlarını çevirmeye devam edecekler. Bunu Alman Hükümeti gördü, hemen konuya el koydu, yakaladıklarını mahkum etti. Bize de bir yazı yazdı. Yazıda dedi ki 'Bakın ben bunları tuttum, ama asıl ele başları Türkiye'de, isimleri de şunlar' dedi. 'Sen de onları yargıla' dedi. Türkiye'de kimsenin kılı kıpırdamıyor. Onun üzerine biz sorduk, cevap şu, 'Almanya'ya yazı yazdık, dosyayı istettik. Almanya'daki dosyaya senin ne ihtiyacın var? Bu suçu işleyenler Türkiye, Cumhuriyeti vatandaşı. Aldatılanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Parayı Türkiye'ye taşıyan kurye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Burada kurulan şirketler bizim ticaret kanununa göre kuruldu. Televizyon kanalı, bizim tv kanalı. Ne duruyorsun, senin polisin, savcın, hakimin, kanunun yok mu, hukukun yok mu, vicdanın yok mu? Bıraktılar öyle, 6 ay geçti. Yani Almanya'da dosyayı bir kaplumbağanın sırtına koysalar, Türkiye'ye çoktan gelmişti.
Nihayet baktık gelmiyor, onun üzerine bir arkadaşımızdan rica ettim. Dedim ki koca hükümet getiremiyor, CHP olarak biz getirelim, hadi git Almanya'ya getir dosyayı dedim. Arkadaşımız gitti, aldı getirdi. Ben de meydana çıktım, dosya dosya diyordun, al sana dosya dedim, gösterdim. Hala bir şey yok. Ne oluyor, ne yapıyorsunuz diyorum. Diyorlar ki 'tercüme ediyoruz dosyayı' diyorlar. Dosya Almanca gelmiş, Türkçe'ye tercüme ediyorlarmış. Yav kardeşim sen bak o isimler belli, onların ifadesini aldın mı? Şirketler belli, onların evrakını kontrol ettin mi? Televizyon kanalını sorguladın mı? Hayır. Sen tanıyor musun bu işlerin başındaki adamı? O adamın çocuğuyla Başbakanın çocuğu bacanaktır. Manzara bu. Sen açıkça desene ki, 'Vallahi bunlar benim yakınlarım, tanıdığım, sevdiğim insanlar. Belki çalıp çırpmışlar, ama bunlar bizi destekliyorlar. İçimden bunları yargılamak geçmiyor' desene. Gerçek bu değil mi?''
Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili mahkemece konulan yayın yasağını eleştiren Baykal, şunları kaydetti:
''Şimdi bir de yayın yasağı koydular. Deniz Feneri'yle ilgili konuşmak yasak. Çünkü mahkeme başlamış. Mahkeme tarafsız, etkilenmesin kimse bunu konuşmasın diyorlar. İyi, peki doğrudur, konuşmayalım da bak sen bir süre önce bir sürü insanı tutukladın. 11 ay içeride tuttun. O insanlar neyle suçlandıklarını bilmeden cezaevinde kaldılar. Onların hakkında yalan yanlış, ruh hastalarının hezeyanlarını her gün televizyonda, gazetelerde yayınladık. Yayın yasağı koymak o zaman aklına gelmedi mi senin?''
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kapanan fabrikalarla ilgili sözlerini de eleştirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başbakan bugün de bir laf etmiş; 'O kapanan fabrikalar var ya' demiş, 'Onlar beceriksiz de ondan kapandı' demiş. Yani yıllarca fabrikayı kurup çalıştıran, bugünlere getirenler şimdi krizde fabrikanın kapanması zorunluluğu ortaya çıkınca beceriksiz olacak. Ortada bir beceriksiz var da sen fabrikayı kurana bakıp da beceriksizi arama, sen kendine bir bak, aynaya bak. Sen beceriksiz arıyorsan aynaya bak aynaya. Türkiye'yi bu hale sen getirdin. Kapatıyorlar tesislerini, Avrupa şampiyonu tesislerini, beceriksizliklerinden kapatmıyorlar. Kendi beceriksizliğinden değil, ülkeyi yönetenlerin beceriksizliğinden kapatıyorlar.''