Gündem
  • 26.1.2010 14:58

BAYKAL'DAN AŞK-I MEMNU'LU CEVAP!

Sosyal demokrat bir iktidar döneminde emeklilerin yüzü gülecektir ki emekliler işsiz çocuklarının yüzünü güldürsün. O nedenle öncelikle bu emekliler konusunun Türkiye için büyük önem taşıdığını düşünüyoruz.

Yeni iktidar döneminde eğitimde köklü bir değişim gereklidir. Eğitim politikasının temeli öğretmendir. Eğitim pek çok unsurun bir araya gelmesiyle oluşur. Eğitimin içinde öğretmen okul müfredat vardır. Ama bunların hiç birisi yoksa da eğimitin yapılmasına destek sağlayan tek unsur öğretmendir. Ailesi çocuğu sahipsiz bırakıyorsa öğretmen sahip çıkar. O yüzden öğretmene sahip çıkmak bugünkü manzaradan çekip çıkaracak öğretmeni eğitmek için yetiştirecek şartlara kavuşturacak eğitim politikasına şiddetle ihtiyaç var. Yaşanan problemlerin başında bu gelmektedir. 200 binin üzerinde öğretmen atanamamaktadır. Bunun bir an önce kaldırılması lazımdır. Önümüzdeki CHP iktidarında öğretmenlerin bu sorunlarına özellikle sahip çıkılacaktır.

Çalışma hayatına yönelik köklü bir çalışma yapılacaktır. Bugün karma karışık bir tablo düzenlenmiştir. Taşeronluk yaygınlaştırılmıştır. Bu çerçevede çok somut bir hedefi söylemek istiyorum. CHP'de sürekli çalışan hiç bir işçi 4C uygulamasına mahkum edilmeyecektir. 4C uygulaması sona erecektir. Çünkü o devletin sosyal devletin çalışma yaşamına yönelik çalışmaların inkarı anlamına gelmektedir. Çalıştıracaksınız ama sosyal haklardan mahrum bırakır gibi çalıştıracaksınız. CHP buna son verecektir.

Yoksullukla mücadele için bir harita çıkarılacaktır. İnsanların durumu devletin bu konudaki uzmanları tarafından yakından izlenecektir. Bu konuda yetişmiş insaların eliyle TÜrkiye'nin yerleşme haritası göze alnarak devlet tarafından doğru bir biçimde tespit edilecektir. Ve bu ailelere yönelik destek gerçekleşecektir. Bu ailelere yardım yapılacaktır. Ailelere yardım kadınlar üzerinden yapılacaktır. Ailenin bu anlamda temsilcisi olarak kadını kabul eden yardım yoksullara yardım projesinde büyük rol oynayacaktır. Her ailede mutlaka bir kişinin iş sahibi olması için devlet elindeki tüm imkanları kullanmaya yönlendirilecektir. İstihdam hakkını arttırmada eğitim kursları oluşturulacak.

Yolsuzluklarla mücadele iktidarın temel hedefi olacaktır. Bu konuda en önemli işimiz milletvekili dokunulmazlığını kaldırmak olacaktır. Hepimiz hukukun içine girmeyi üstün bileceğiz. Hukukun üstünde olmayı değil vatandaşın içine girmeyi kendimiz için şeref bileceğiz. Bunun üstünde durmayı imtiyazlı olmayı övünmek için değil utanmak için bir gerekçe sayacağız. Bu çerçevede Atilla Kart'ın benim dokunulmazlığımı istediğim halde kaldırmıyorlar dediğine dikkat çekmek istiyorum.

Önümüzdeki dönem Türkiye için yeni bir dönem olacaktır. Bu gidiş TÜrkiye için iyi bir gidiş değildir. Türkiye'yi yeni bir başlangıca hazır hale getireceğiz. Yapay tartışmaları elimizin tersiyle iteceğiz.

Bir süreden beri Türkiye'de darbe konuşuluyor. Başbakanın ağzında darbe var. Genelkurmay başkanı konuştu. Büyük bir rahatsızlık içinde özür dileyerek darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldığını söyledi. Darbe diye bir olay mı var? Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 eylülde yaşadı. 30 yıldır Türkiye'de ne bir darbe bekleyişi ortaya çıktı nede bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldı. 30 yıldır Türkiye darbeyi aşmış bir şekilde yoluna devam ediyor.

Ortada bir darbe yok ama bir söylem var. Bu söylem şuanda ülkede bir darbe hazırlığı olduğu için bunun için çalışıldığı için mi bu konu gündeme geliyor yoksa başka bir ihtiyaçla mı bu konu gündeme geliyor? Cevaplanması gereken bir soru budur. Bu sorunun doğru cevaplandırılması büyük önem taşıyor. Böyle bir şey gerçekte var mı? Bunun gerçekliğiyle ilgili bir belge henüz ortaya çıkmadı. Darbe yok ama darbe ticareti var. Darbe söylemi artık saygınlığını yitirmiş siyasetçilerin bir yeni canlanma fırsatı arayışı içinde olmasıdır. Bu doğrultuda çok sistematik adımların atıldığını biliyoruz. Bu konuyu hepimiz ne zaman cididye aldık? Genelkurmay başkanlığında irtica eylem planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları başbakan ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Başbakan böyle bir plan var deyince bunu meydan meydan konuştu. Sonrada dava açtı. Hepimiz dedik ki böyle bir şey varsa gereğini yapalım dedik. Böyle bir şey varsa genelkurmay başkanlığının bilgisi alında mı var? Altında varsa çok vahim onun bilgisi altında yoksa daha da vahim dedik. hemen araştırılsın dedik. Ortada bir belge dolaştı dediler ki fotokopi. Bu yetmez günün teknolojisi içinde bunlar önem taşımaz dediler. Onun üzerinde iş aksadı biz de merak ettik. 4,5 ay sonra biri mektup yazdı orjinal metin bende dedi. İmzasıda ıslak imza dedi. Bunu ben tanıklık yaparak ortaya koymaya hazırım. Beni çağırın anlatayım diye bir mektup yazdı. İstanbul'daki Ergenekon savcılığına gönderdi. Savcıya ulaştı. Önemli dedik. Adli tıpa sevkedildi. Adli tıptan böyle olması kuvvetlidir diye bir yazı çıktı.Bir bakıldı ki adli tıp daha bir hafta önce oluşmuş. Nevşehirden biri Ankaradan tayin edilmiş. Bir kişi daha aynı vaziyette kadrolaşma. İşin başında yönetici var ona diyor ki ben önüme gelene imza atarım.

Bu belgeyi altında imzası olduğu iddia edilen albaya verdiler incele dediler. Ben bunu tutmam dedi. Eyer ben tutarsam parmak izim kalır üzerinde dedi. İnceleyin parmak izim var mı dedi incelemediler. Eldivenle tuttu. Noldu bu iş? Böyle bir şey var mı yok mu? Nerede o tanık? Ben biliyorum diyen o arkadaş nerede? CHP'yide suçlamaya çalışıyordu nerede o? Eskidi o konuştuk. Eskimez o konuşalım. Doğruysa getirin konuşalım doğru değilse daha önemli. Artık Dursun Çiçek'le reyting yapmak yok. Senin derdin reyting mi hukuk mu? Burayı bitir tüket aydınlat. Varsa bir yanlışlık ortaya koy.

Arkasından başka bir iddia ortaya atıldı. Yarbay komutanını öldürecek dediler. Koridorda birbirlerine selam veriyorlar. Ama Türkiye'nin bir yerinde bir dava gidiyor. Bu yarbay bu komutanı vuracak diye. Komutanın haberi yok. Birileri diyor ki senin haberin yok o seni vuracak. Böyle bir manzara. Adamı aldılar ikinci bir alınma durumu olunca çekti kendisini vurdu. Van'daki 100. yıl üniversitesindeki intihar gibi bir olay. Bu insan ölümün kapısındayken insanın artık hiç bir şeyi aldatması mümkün olmayan bir kapıda çok net bir şekilde maruz kaldığı haksızlığa rağmen kızına diyor ki kızım iyi yetiş bunun hesabını sor.

Cenaze töreninde öldürülecek denilen komutan yarbayın eşini teselli ediyor. Ağlıyor. Arkasından bir olay daha. Başbakan yardımcısına suikast var. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi. Her hafta millete bu defa nasıl bir senaryo sunalım. Daha heyecan verici bir olay çıkarın. Her hafta bir yeni episode bir yeni senaryo birileri oturmuş yazıyor birileri sahneye koyuyor millet de acaba bugün ne var diye bekliyoruz. Başbakan yardımcısına suikast denildi. 8 Kişi gözaltına alındı. Mahkeme yok bir şey dedi bıraktı. Sivil mahkeme bıraktı.

Ne oluyoruz? Bu tablo karşısında sormamız gerekmiyor mu? Bunun altında bir mesaj yok mu? Bunun bize hatırlattığı bir gerçek yok mu? Görmesini bilen görüyor.

Bu 8 kişi nerede çalışıyor dendi. Kozmik odaya girdiler. İçinden patatesler çıktı. Kozmik oda tamamlandı resmi açıklamada yasalara aykırı hiç birşey bulunmamıştır.

Bu açıkça gösteriyor ki ortada sistematik bilinçli olarak bir politika olarak Türkiye'nin önüne bazı konular taşınıyor ve bunun sonuncusu olarak yeni bir gerilim bekleyen yeni bir darbe planı iddiası atıldı. Fatih Cami bombalanacakmış. Bir Türk jeti bir Türk jetini düşürecekmiş. Yunanlılar yaptı denilecekmiş. Savaş çıkacakmış.

Bu devletin resmi planıymış. Şu kişinin bu kişinin hatasından çıkan bir sorumsuzluk değil devletin silahlı kuvvetlerinin resmi planlarının içinde silahlı kuvvetleri itham eden bir plan konusu haline dönüşüyor. Artık falan albay filan yarbay olmaktan çıkıyor. Tatbikat konusuyla TSK çıkıyor.

Bu plan 2003 Mart'ta yapılmış. 2010 yılındayız. 7 yılda birinci orduda kaç tane komutan gelmiş geçmiş. O plan duruyor. O plan bir kişinin planı değil. Devletin planı. Onca komutan gelmiş geçmiş. Kimse bir şey söylemiyor. Sonra biri bu kadar zaman sonra böyle bir plan vardı diye söylüyor.

Genelkurmay başkanınında sorduğu gibi bundan kim yararlanıyor? Yararlanma hesabı içinde kim bunu yapıyor? Bu büyük bir konudur. Şu kişi bu kişi olmaktan çıkmıştır. Devletin en temel noktalarından biri TSK'dır. Ulu orta gerçekliği kanıtlanmamış bilgiler iddialar ile bu düzeyde suçlamanın hükümet düzeyinde suçlamanın mazur görülebilir bir tarafı yoktur. Bunu biri yapsa sorumsuzlukl yapıyorsun diye üzerine yürümek lazım. TSK'yı çok ağır itham ediyor. Bir an için başbakanın kendisine intikal ettirilen bilgileri dedikoduları ciddiye aldığını düşünüyorum. Böyle bir durum varsa yapması gereken iş bu olayların dedikodu olmaktan çıkarıp gerçeği yakalamak için devlet olarak bu konudaki teşhisini netleştirmektir. Bizden önce başbakan kafasında kendisine söylenen ithamı tartacak bir hükme ulaşacak. Bunu yaparkende kimseyi itham etmeyecek kırmayacak. Konuyu kendi kafasında netleştirecek. Bende bilmiyorum deyip ortaya atmak en büyük sorumsuzluktur. Böyle bir şeyi bir başbakanın yapması kabul edilemez. Senin görevin Türkiye'ye sahip çıkmaktır. TSK'yada sahip çıkmaktır. Sen herkese sahip çıkacaksın. Dedikodu dibi boşsa ne olacak? Olmadıysa sen tahkik et. Gördüysen kararını al. Böyle bir olay nasıl olabilir?

Jetleri düşüreceğiz. Plan olarak hazırlamışız. Böyle bir şey varsa genelkurmay başkanını anında görevden almalısın. Ortada gerçekten böyle bir plan varsa bu plan genelkurmay başkanının bilgisi dahilinde olmalıdır. Derhal görevden alacaksın. Almayacağım dedikodusunu yaptırıp yıpratacağım. Bu devlet adamlığı mı bu başbakanlık mı?

Baktın ortada bir yanlışlık var bu olabilir başka bir olay olabilir. Ama genel kurmay başkanının bir alakası yok diyeceksin ki benim böyle bir bilgim var gereğini yap. Şimdi böyle bir şey yok. Ortada güven mi yok? Yani sen böyle yaparsan nasıl güven olacak. hangi ciddi bilgiyle kanıtlanmış itham ile iddia ediyorsun. Sadece boş çıkan ithamlar var. Bir tek ciddi değerlendirme önemli iddia kanıtlaması çıktı mı? Hiç birimiz görmedik. Çiçek'te hepimiz ayağa kalktık. Hiç birşey çıkmadı. Ne oldu suikast iddiaları? Ne oldu? Kağıdı yutuyordu falan filan. Bunlarca Türkiye ayağa kaldırıldı. Reyting unsurudur bunlar. Hukukta böyle bir şey yok. Bu tehlikeli bir arayıştır. Türkiye'nin başını belaya sokan budur. İktidar halkın kendisine sırtını döndüğünjü görmüş. Böyle arayışlar içine girmiştir.

Kim bilir daha neler çıkacak diyor. Sen bilirsin. Sen bilmeden olur mu bunlar? Bekleyelim bakalım bu cami bombalamada ne gibi heyecan unsurlarıyla karşılacağız? Başbakan bir sivil dikta kuruyor. Vesayet kuruyor iddialarına ciddi tepki gösteriyor. Bunun nerden kaynaklandığını kendisine geçmişte anlayış göstermiş destek vermiş olan yazarlar dahil olmak üzere pek çok çevrenin bu gidiş iyi değil demenin bunun sonu siyaset rejimidir demeleri karşısında çok büyük tepki gösteriyor. Herkesi suçluyor. Başbakanın sorması laızm niye böyle oluyopr diye. Türkiye'de başbakanın yönetiminde git gide tek partinin devlete egemenliğini sosyal toplumsal örgütlere egemenliğini götürülmekte olduğunu görmüyor muyuz? Kadrolaşma bu değil mi? Kadrolaşma başbakanın zihniyetine paralel bir oluşum içine sokulmuyor mu? Kadrolaşma bunun bir parçası. Kadrolaşma futbol federasyonlarına kadar devlet gücü tahkim kılınarak seferber edilmiyor mu? Demokratik bir toplumun temel taşı basın medya yavaş yavaş ortadan kadlırılmaya yönelinmedi mi? Medyada yepyeni oluşumlar ortaya çıkıp bende bir finansal desteğiyle ortadan değiştirilmek istenmedi mi?

Korkunun egemenleştirildiği bir gerçek değil mi? Böyle bir tablo karşısında TÜrkiye siyasi vesayete gidiyor diyenlerin bunları anlaması mümkün mü? Herkesin buınu anlaması lazım. Herkese ateş püskürüyor sonra da benim açılışımı 5 televizyon verdi. Yolu yapmış sizi izliyorum diyor. Bneim konuşmalarımı vermiyorsunuz diyor. Senin ortaya koyduğun tablo manzara bu. Şİmdi geldiğimiz noktada başkbaan üzerindeki bu vesayet iddiasını siyasi egemonya kurma iddiasını kaldırmak için çıkmış diyor ki dikta bizimle son buldu ve CHP diktayı gerçekleştiren partidir diyor. Bunların tabi hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını biliyoruz. Dikta bizimle son buldu diyor. 2002'ye kadar dikta varmış geldiklerinde sona erdirmişler. Ecevit'in diktası mıydı? Türkyie'deki hangi diktayı konuşuyor. CHP dikta dönemini gerçekleştiren partidir diyor. Neyi söylüyor kimi söylüyor kim o CHP. Türkyie'de askeri sivil diktasını kurdunuz dediğiniz kişi kim?

Türkiye böyle ağzında gümüş kaşıkla doğmuş asilzade çocukları gibi kucaklanarak ortaya çıkmış bir ülke değildir. Türkiye varlığını her türlü tehdite düşmana karşı büyük bir milli mücadeleyle şerefiyle şanıyla kanıyla kazanmış olan bir millettir. Türkiye Cumhuriyeti savaş meydanlarında kurulmuştur. Askeri harekatlerın içinde kurulmuştur. Türkiye'yi yönetmek isteyenler buna heves ettiği için değil. Bu mücadele gerekli olduğundan. Bizim arzumuz değil. Biz işgal edilmiş bir ülke bulduk. Bu devleti kuranlar bu mücadeleyi yaparken Eroğdan'ın zihniyetindekiler bu teröre destek veriyordu. Türkiye bu güç koşullarda kuruldu. Kurulduğu zaöam asler iktidardaydı. Mustafa kemal demişti. Asker üniformasını giyecek siyasetçi siyasetini yapacak. Daha o zaman ayırıldı. Bugün var olan siyasi hareketlerin kökleri kadroların uzantıları olarak ortaya çıkmıştır. Milli bir tek parti düzeni çıkmıştırç Oradan başlayan rejim İnönünün zamanında demokratik bir açılıma tabi tuıtulmuştur.

O dönemde sistematik olarak tek parti rejimini diktayı kurumsallaştırmak için çalışmadılar. Bu gerçeği hatırlatayım. Fransız bilim adamı der ki Türkiye bir dikta rejimi olarak kurulmadı demokratikleşme rejimine göre kuruldu. Ondan sonra 1946 seçimleriyle bir deneme yapıldı demokrasiye geçiş doğrultusunda. Demokratik bir seçim değildi ama 1950'de milletin oyuyla devleti milletin istediği bir hükümete devretmeyi başardılar.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 10:50

İLGİLİ HABERLER