Dünya
  • 27.5.2014 12:12

Bermuda Şeytan Üçgeni'nde inanılmaz keşif

Bermuda Şeytan Üçgeni'nin ROSAT uydusu tarafından çekilen görüntülerinde oldukça garip yanıp sönen ışıklar ortaya çıktı. Güney Atlantik Anomali (SAA) olarak bilinen bölgenin merkezinde bulunan bu garip yerde, son derece yüksek radyasyon gözlemlendi.
Bermuda Şeytan Üçgeni'nin dünyanın en tehlikeli radyasyon bölgesi olduğu daha önce belirlenmişti.Uzaydan çekilen görüntüler, bu tespiti gün yüzüne çıkardı.
Avrupalı uzmanlar, bu dünyanın en tehlikeli bölgesinde yeni bir tuhaf radyasyon belirtisi ortaya çıkardı.
Bermuda Şeytan Üçgeni'nin Güney Atlantik Anomali (SAA) olarak bilinen, Van Allen radyasyon kuşakları noktasında olduğunu belirten uzmanlar, esrarengiz kayıpların bu nedenle meydana gelmiş olabileceğini savundu.
Güney Atlantik Anomali (SAA) olarak bilinen kuşakta kalan Bermuda Şeytan Üçgeni, Dünyanın manyetik alanının en zayıf olduğu nokta durumunda.
Uydudan alınan esrarengiz yanıp sönen ışıklar ve bölgede güçlü radyasyon belirlenmesi Bermuda Şeytan Üçgeni ile alakalı yeni teoriler geliştirilmeye başlandı.

SAA NEDİR?
Dünya'daki manyetik alanın küresel dağılım gösterdiğini düşünürüz.
Tahmin edilenin aksine, Dünya'nın manyetik alanında belirgin bir anomali mevcut.
Henüz yapısı çözülememiş olsa da, Dünya'nın dinomosunu etkileyen bir şeylerin olduğu düşünülüyor (Dünya'nın katmanlarının homojen olmaması ve sıvı içeriğin coriolis kuvvetinin etkisi ile manyetik alan farklılıkları oluşturması...).
Bu anomaliye, bulunduğu konumdan dolayı "Güney Atlantik Anomalisi -(South Atlantic Anomaly, SAA)" deniyor.

Anomali, NASA için çok önemli. Çünkü Uluslararası Uzay İstasyonu'nun yörüngesi bu anomali ile kesişiyor. İstasyon her 10 turunun yaklaşık 5'inde anomalinin içinden geçiyor ve her turu 90 dakika sürüyor. İstasyon anomali içerisinde ortalama 20 dakika zaman geçiriyor.

Anomalinin etkisini, "Dünya'nın bu bölgesinde manyetik alanın zayıf olması nedeniyle, içeriye yüklü parçacıkların sızması" olarak tanımlayabiliriz. Astronotlar ve donanımlar yüklü parçacıkların (Elektron,Proton ve Ağır iyonların) bombardımanına maruz kalıyor.
Şayet Güneş'te bir CME (Koronal Kütle Salımı) meydana gelirse ve istasyonda yanlış zamanda yanlış konumdaysa, çok yüksek sayıda yüklü parçacığa maruz kalması kaçınılmaz.

Bu yüzden NASA, NOAA aracılığıyla güneşi ve SAA'in durumunu gerçek zamanlı takip ediyor. Olası bir tehlikede astronotlara, en az etkilenecekleri durumu bildiriyor ve istayonun hayati elektronik donanımları haricindeki herşeyi uyuma moduna çekiyor.

Çok şiddetli Güneş fırtınalarında, SAA'in olması ya da olmaması arasında pek ayrım olmayacağından, yörüngedeki uydular da uyuma moduna çekiliyor.
 

Bermuda (Şeytan) Üçgeni, Atlantik Okyanusunda çok sayıda uçak ve geminin kaybolduğu, eskiden manyetik olduğu sanılan fakat günümüzde bir okyanus akıntılarının etkisiyle oluşan bir doğalgaz kaynağına ev sahipliği yaptığı düşünülen alanın olduğu bölgenin adıdır. Bu bölge Amerikan sahil koruma örgütünün 7 nolu bölge müdürlüğünün 5720 sayılı sirküler yazısında şöyle tarif edilmektedir: "Bermuda üçgeni ya da şeytan üçgeni diye anılan hayal ürünü yer, Atlantik'te, ABD'nin güneydoğu kıyılarında, açıklanamayan gemi, tekne ve uçak kayıplarının çok yüksek oranda yer aldığı bir alandır. Bu üçgenin köşelerinde Bermuda, Florida'daki Miami, ve Puerto Rico'daki San Juan olduğu kabul edilmektedir.

Kimsenin açıklama getiremediği bu esrarengiz fenomen, içinde bilim adamlarının da bulunduğu pek çok insan tarafından "doğaüstü bir takım güçlerin yaptırımı" olarak algılandı ve öyle zannedildi. Bu açıklamalar arasında kayıp kıta Atlantis'in orada bulunup (bu düşünceyle paralel olarak Atlas Okyanusu ismini almıştır.) Kayıp Kıta'nın hiçbir zaman anlaşılamayan teknolojik ve manyetik kayıp aygıtlarından birinin etkisinden veya o bölgenin defalarca Dünya dışı varlıkların ziyaretlerinde orada yarattıkları manyetik alanın bir etkisi olduğu, hatta Kristof Kolomb'un bile tuttuğu günlüklerde, o bölgede gökyüzünde uçan tanımlanamaz cisimlerden bahsedildiği iddia edilmiştir. Bu esrarengiz üçgen ile ilgili olarak yapılan son iddia ise uzun yıllardır devam eden araştırmaların birkaç yıl önce bir sonuç verdiğinin iddia edilmesi ile ortaya çıktı. Bu son iddiaya göre tüm bu gizemli olaylar aslında basit bir doğal gaz cilvesi idi.

Yer altından fışkıran doğal gazlar, sadece yüksek kara parçalarından değil, deniz ve okyanus tabanlarından da çıkarlar. Çünkü deniz tabanları da üstü suyla kaplanmış alçak kara parcalarıdır. Ancak, okyanusların derinliklerindeki bölgelerden çıkmak isteyen doğal gazlar, oradaki çok düşük ısının da etkisiyle katı hâle dönüşürler ve "hidrat" denilen beyaz ve tebeşirimsi bir madde hâline gelirler. Çok derinlere dalabilen robot kameralarının bu bölgedeki karbeyaz okyanus tabanını ve bazı gemi enkazlarinı resimlemesinden sonra konuya şu bilimsel açıklama getirilmiştir: Bu bölge, Gulf Stream denilen sıcak su akıntısının da geçtiği yerdir. Tabanın bazen ısınması yüzünden, bu "tebeşir gazlar" erir ve sudan hafif oldukları için yüzeye doğru yükselirler. O anda, tabandan yüzeye kadar suyun yoğunluğu azalır. O sırada oradan geçen ne varsa, derin bir kuyuya düşer gibi hızla okyanusun dibini boylar. Çünkü, yoğunluğu düşen su, gemileri taşıyacak kaldırma kuvvetini oluşturamaz. Gazın yükselmesi sona erince yoğunluk tekrar eski haline döner ve geride hiçbir iz kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gömülmüş olurlar.

Uçakların düşerek kaybolması ise yine aynı sebeptendir. Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan tesadüfen geçen bir uçak hemen irtifa kaybeder ve motorları durur. Çünkü, motorlardaki benzinin yanması için oksijene ihtiyaç vardır ve düşük yoğunluklu havanın içindeki oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli değildir. Böylece uçak da, hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 04:46

İLGİLİ HABERLER