
"BIÇAKLAMA STATTA OLUNCA KIYAMET KOPUYOR DA SEMPOZYUMDA OLUNCA HADİSEYE SESSİZ SEDASIZ YAKLAŞILIYOR!.."
Ekrem Dumanlı'nın Zaman'daki yazısı:
Önceki gün Gazi Üniversitesi’nde başlayan bir sempozyum, ilginç ayrıntılar taşıyordu. Programın sponsorluğunu Ulusal Kanal yapıyor; yani Doğu Perinçek grubunun desteklediği kanal.
Programın davetlileri, düşündürücü bir fotoğraf vermeyi ihmal etmiyor. Eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, İstanbul Milletvekili Emin Şirin, CHP Grup Başkan Vekili Ali Topuz ve onun hemen yanında kırıta kırıta oturan Perinçek. Nasıl kırıtmasın; paşalar, protokolde Perinçek’in arkasında...
Bu haftaki Aksiyon’da Oral Çalışlar ile röportaj yapılmış. Malum Oral Bey, 1978-80 döneminde Perinçek’in dergisi Aydınlık’ta yayın yönetmenliği yapmıştı. O yıllarda derginin neşrettiği isimler fail-i meçhul cinayetlere kurban ediliyordu. Çalışlar, bu meselenin abartıldığını söylüyor. O günlerde kendilerine ulaş(tırıl)an bilgilerin istihbarat servisi tarafından verildiğini söylüyor. İşte bu endişe verici! Çünkü Çalışlar, kendine demokratik bir yol buldu; ancak Aydınlık tarzını hiç değiştirmedi. İstihbaratçılar neden bir dergiyle 30 yıllık bir dostluk kurar, bilemiyorum. Demek ki bir dergiyi kullanmayı faydalı buluyorlar.
Çalışlar diyor ki: “Doğu Perinçek’in şu anda durduğu ve izlediği çizgi esas olarak devlet içinde şahin kanadına yakın. Yani derin devletin şahin kanadına yakın. Derin devletin şahin kanadına yakın bir çizgi izlerseniz onlardan size malzeme gelir. Bunun hiç sürpriz bir tarafı yok. Bence, derin devletin içindeki şahin kanadın bir parçası haline geldiler şimdi.”
Çalışlar’ın söyledikleri ürpertici. Gerçekten de Perinçek’i destekleyen “derin devlet” var mı? Ordumuzda önemli görevler yapmış Eruygur ve Kılınç paşaların, Emin Şirin’in, Ali Topuz’un, Ufuk Söylemez’in Ulusal Kanal’ın programında Perinçek’le aynı kareye girmesi şüphe doğurmuyor mu? Haydi bunları açıkladık diyelim; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “derin devlet” şaibesi taşıyan bir grubun sponsorluğunda yürütülen programda ne işi var?..
Aslında Aydınlık’ın “derin” ilişkilerinden şüphelenmek için Oral Çalışlar’ın beyanına da gerek yok. Dergi öteden beri ajancılık oynuyor. İlginç olan şu: Vaktiyle Kontrgerilla olmakla, suçladığı insanlarla malum grup nasıl bir araya geliyor ve ortak operasyonlar yapıyor...
Sponsor Perinçek olur da program olaysız biter mi? İşçi Partili gençler Gazi’de gövde gösterisi yapıyor, dergi dağıtıyor ve ülkücü gençlerle çatışıyor. Üç genç bıçaklanıyor. Düşünebiliyor musunuz cumhurbaşkanlarının, milletvekillerinin, emekli paşaların ve öğretim görevlilerinin katıldığı programda üç genç bıçaklanıyor, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaldırılıyor. Daha birkaç hafta önce bir genç bıçaklandı İnönü Stadyumu’nda ve yer yerinden oynadı. Bıçaklama statta olunca kıyamet kopuyor da sempozyumda olunca (üstelik düzenleyenler hakkında derin devletin parçası olma iddiası varken) hadiseye sessiz sedasız yaklaşılıyor. Anlamak zor!
Ulusal Kanal ilginç bir metoda da başvurmuş. Katılımcılardan davetiye parası istemişler. Bu durum tepkilere yol açmış. Ulusal Kanal yöneticisi Necla Yalçın “Davetiye ücretlerini 100 milyon olarak belirledik TÜSİAD da böyle yapıyor.” demiş.
Perinçek grubu da TÜSİAD’a özendiyse, bu milletin çekeceği var demektir. Zaten Ulusal Kanal hissesi satmak için yürüttükleri kampanya bir fiyaskoya dönüştü. Perinçek 700 milyardan bahsediyor; ama SPK izinsiz toplanan paraya ulaşamıyor. Kampanyanın yasal olmadığı çok açık. Ancak tuhaf bir iş dönüyor SPK’da. “Yeşil sermaye” suçlamasıyla bazı şirketlere aslan kesilen bazı bürokratlar, Ulusal Kanal’ın dosyasını hasır altı ediyor. Oysa bu dosya yandaş-yoldaş torpiliyle kapatılabilecek kadar basit bir hata içermiyor. Bu skandal bile “derin” ilişkileri ortaya çıkarıyor aslında...