Diyanet İşleri Başkanlığı''nın Çanakkale Zaferi''nin 90. yıldönümü ve misyonerlik faaliyetleri nedeniyle camilerde okuttuğu hutbeler, AB üyesi ülkelerde ve Amerika''da tepkilere neden oldu. AB''nin genişlemeden sorumlu komiseri Olli Rehn de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül''ün Brüksel ziyareti sırasında, bu hutbelerden duyulan rahatsızlığı gündeme getirdi. Özellikle, Diyanet''in 11 Mart tarihli hutbesinde yeralan ''''İslam''ı ve müslümanları tarihten silmek için sözde kutsal ordular oluşturdular, ancak nihai amaçlarına ulaşamadılar'''', ''''Allah katında tek din İslamdır'''' cümlelerinin rahatsızlık yaratan ifadeler içerdiği ve ''''ayrımcılık'''' yapıldığı iddia edildi.
11 Mart tarihli hutbe
AB temsilcisi Rehn''in gündeme getirdiği ve AB üyesi ülkelerde tepkilere neden olan 11 Mart tarihli hutbede şu ifadeler yer alıyor:
''''Öyle ki bir kişinin tebliği ile başlayan İslam, kısa zamanda dünyanın en hızlı yayılan ve insanları, şefkatli kucağına çeken bir din haline geldi. Daha bir asır geçmeden Asya''dan Kuzey Afrika''ya, Atlas Okyanusu''ndan Çin Seddi''ne kadar insanlar İslamla şereflendiler. Allah katında yegane din olan İslam''ın bu hızla yayılışına ve insanların akın akın onu kabul etmesine tahammül edemeyen nice güçler, bu ilerleyişin önüne geçmek ve insanların kalplerini İslam''a açmalarını engellemek için her türlü yola başvurdular. İslam''ı ve müslümanları tarihten silmek için sözde kutsal ordular oluşturdular ancak nihai amaçlarına ulaşamadılar.''''
Bu arada, ABD ve AB''nin önümüzdeki günlerde İslâm ülkelerine yönelik bazı yeni uygulamalar içine gireceği bildirildi. Bu uygulamalar çerçevesinde cami imamlarının ve Cuma hutbelerinin kontrol altına alınacağı kaydedildi. Mısır yönetiminin ABD''nin desteğiyle 500 ila 600 imamı eğitmek için Washington''a 3 aylık bir eğitim için göndereceği vurgulandı.
İslam dini hak dindir diyemeyecek miyiz?
Diyanet''ten sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, AB''nin 11 Mart''ta camilerde okutulan hutbeye tepki gösterdiğine ilişkin kendisine resmi bir bilgi ulaşmadığını ancak bu konudaki haberleri gazetelerden okuduğunu belirterek, hutbede ''''dini ayrımcılık'''' yapıldığı iddiasına tepki gösterdi. Aydın, ''''İslam dini son dindir ve hak dinidir. Bir Müslümanın bunu söylemesinden doğal birşey olamaz. ''İslam dini son dindir ve hak dinidir'' diyemeyecek miyiz?'''' diye sordu. Hutbelerin hazırlanmasında hükümetin hatta Diyanet İşleri Başkanlığı''nın bile müdahalesinin olmadığını hatırlatan Aydın, ''''Bu hutbeler bağımsız bir kurul olan Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanmaktadır. Bu kurula kimsenin müdahalesi sözkonusu olmamaktadır. Hutbeler hazırlanırken Kur''an-ı Kerim ve hadis kitapları esas alınmaktadır'''' dedi. Hutbelerde dini ayrımcılık yapılmasına izin verilmediğini hatırlatan Aydın, şöyle konuştu: ''''O hutbede dini ayrımcılık göremiyorum. Hergün kilisede İsa''sız kurtuluş yoktur denilerek dua ediliyor. Bütün Hıristiyanların ifadesi budur. O öyle inanıyor, biz böyle inanıyoruz. Eğer bir başka dini kötülerseniz AB veya başka bir yer olsun buna itiraz edebilir. Kendi dininiz ile ilgili dinimize nasıl inanıyorsak öyle anlatmak zorundayız. Her Müslüman İslam''ın en son din olduğuna hak din olduğuna inanmak zorundadır. Böyle inandığı için Müslüman olur. Yahudi Yahudiliğe, Hristiyan Hristiyanlığa, Müslüman da Müslümanlığa inandığı için Yahudi, Hristiyan veya Müslüman olur.''''
''Misyonerlikle mücadele bizi aşıyor''
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman, ''''Misyonerliğe karşı koymak veya mücadele etmek, bazı yönleriyle Başkanlığımızın ilgi alanını aşmaktadır'''' dedi. Karaman, Diyanet''in aylık yayın organı Diyanet Dergi''de yayınlanan söyleşide, misyonerlik faaliyetlerinin son günlerde daha da yoğunlaştığını belirterek bu hususta başka kuruluşlara da görev düştüğünü belirtti. Özellikle Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerinde yaygın olan misyonerlik faaliyetlerin bir bölümünün Anadolu topraklarında da yayıldığını belirten Karaman şöyle dedi: ''''Misyonerlik faaliyetleri değişik görüntü ve metotlarla yürütülmektedir. Aslında misyonerliğe karşı koymak veya mücadele etmek, bazı yönleriyle Başkanlığımızın ilgi alanını aşmaktadır. Bu hususta kamu ve eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları, basın ve yayın organları gerekli duyarlılığı göstermelidir. Siyasi otorite tarafından da ihtiyaç duyulan alanlarda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Buna göre ülkemizi ve insanımızı misyonerlik faaliyetlerine karşı korumak, ilgili kurumların ortak bir görevi olmalıdır.''''
(YENİ ŞAFAK)
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:21