Gündem
  • 16.9.2004 14:05

BİR KAZA VE 'ÇOK GİZLİ' BİLGİLERİN BULUNDUĞU KAYIP BİLGİSAYAR!

TÜBİTAK’ın yürüttüğü çok gizli askeri projede yer alan 3 kişi Gelibolu’da meydana gelen kazada öldü. Cumhuriyet Savcısı’ndan önce kaza yerine gelen ve kimliği bilinmeyen bir kişi orada inceleme yaptı. İçinde “Çok gizli” bilgilerin yer aldığı dizüstü bilgisayar da olay yerinden götürüldü. Birileri bu yolla çok gizli bilgilere mi ulaştı? Daha sonra Cumhuriyet Savcılığı’na kırık bir bilgisayar getirildi. - Kazada ölen TÜBİTAK görevlilerinden Mehmet Ercan Kuruoğlu’nun yürüttüğü çok gizli projedeki başarısından dolayı Jandarma Genel Komutanlığı tarafından “Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirilmiş. Bugün, Gelibolu’da kazanın duruşması var. Çok ilginç bilgiler, iddialar gündeme gelecek. SAYGI ÖZTÜRK Bugün Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki bakılacak 2004/150 numaralı dosya her ne kadar trafik kazasında 3 kişinin ölümüyle ilgiliyse de, kazanın “çok gizli” bir görev dönüşü meydana gelmesi, kazadan önce ve sonra yaşananlar konuyu son derece karmaşık hale getiriyor. Mehmet Ercan Kuruoğlu, Türkiye derecesi ile girdiği ve burslu olarak okuduğu Bilkent Üniversitesi elektrik-elektronik bölümünü 1997’de bitirdi. Aynı yıl TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde çalışmaya başladı. Devlet eski Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun kızı olan okul arkadaşı Umay Mirzaoğlu’yla evlendi. TÜBİTAK-Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) gibi kritik bir birimde çalışan Ercan Kuruoğlu ve15 Temmuz 2004 Perşembe günü 22:30 civarında görev dönüşünde Gelibolu yakınlarında kazada öldü. Kaza sırasında, Kuruoğlu’nun yanında kriptocu yüzbaşı da bulunuyordu. Yani görev gizli, yapılan işler gizliydi.. Kuruoğlu, daha önce de kritik projelerde çalışmış, yaptığı çalışmalardan dolayı Jandarma Genel Komutanlığı tarafından kendisine “üstün hizmet madalyası” verilmişti. Eşine ve ailesine çalıştığı projelerden söz etmezdi. YİNE BİR GİZLİ GÖREV Son olarak 15 Temmuz 2004 Perşembe günü yine sabah saat 04.00 civarında evinden ayrılıp görevli olarak Çanakkale’ye gitmek üzere ekip olarak kurum aracı ile yola çıktı. Daha sonra şahsi eşyaları arasında çıkan bir alışveriş fişinden onların saat 06:00’da Tekirdağ’da kahvaltı yaptığı anlaşılıyor. Daha sonra nerelere gittikleri, nerelerde çalıştıklarını “gizli” olduğu için bilinmiyor, söylenmiyor. Bilinen, bütün gün çalıştıktan sonra aynı günün gecesinde geri dönüyorlar. Saat 21:47’de eşi Umay, Mehmet Ercan Kuruoğlu’na telefon ediyor. Kuruoğlu, eşi Umay’a çok yorgun olduğunu ancak gece 01:00 gibi Gebze’de olabileceklerini söylüyor. İşte bu son konuşmaları oluyor. Eğer bu kaza olmasaydı, aynı günün sabahı 08:30’da bütün yorgunluğuna rağmen görevi başında olacaktı. Görevden dönmekte olan kurum TÜBİTAK’a ait araç 22:30 civarında Gelibolu-Bolayır yolunda ilerlerken –araç şoförünün beyanına göre- önlerinde ilerleyen saman yüklü bir traktöre arkadan çarptı. Bu çarpmadan sonra sol şeride savrulan kurum aracına karşı yönden oldukça süratli gelen bir mercedes otomobil hızla çarptı. TÜBİTAK aracında bulunan mühendis Mehmet Ercan Kuruoğlu ile yüzbaşı Yücel Kenter olay yerinde hayatlarını kaybetti. Diğer görevli Mustafa Aktekin kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. 3 kişinin öldürüğü otomobilde, ilginçtir, otomobil sürücünde burnu bile kanamadı, bir çizik bile almadan kurtuldu. Çok gizli bir göreve gitmelerini bırakın, sıradan bir görev olsa bile otomobil sürücüsünün 21 saat çalıştırılması ne demek? Üstelik bunu yapan da TÜBİTAK... Böyle bir çalışma koşulu altında çalıştırılan sürücünün hata yapacağı bilinmiyor mu? Kaza, kurum araç şoförünün bir günlük çalışma süresi 21 saati bulmasından ve tek sürüc ü ile yola çıkılmasından kaynaklanıyor. TÜBİTAK, ekibini göreve değil, adeta ölüme göndermiş Kazanın hemen arndından, otomobil sürücüsü kazayı UEKAE merkezine cep telefonu ile bildirdi. Böyle bir kaza olduğunu ilginçtir yetkililer ailesine ya da yakınlarına bildirmiyor. UEKAE merkezi daha sonra ailelere ulaşamadığını birkaç gün sonra kendilerini arayan Kuruoğlu’nun yakınlarına söylüyor. Kazayı, Ağrı milletvekilinin Kuruoğlu’nun kayınpederi Eski Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nu gece saat 01:30’da aramasıyla olaydan 3 saat sonra ancak öğrenebiliyor. ŞİMDİ BABAYI DİNLİYORUM Devlet eski Bakanı Mirzaoğlu’ndan TÜBİTAK’ın ölen personeline ilgisizliğini dinlemiştim. Şimdi Kuruoğlu’nun babası emekli öğretmen Niyazi Kuruoğlu’dan dinliyorum: ?? Temmuz 2004 Cuma günü saat 09:00’da Gelibolu’ya ulaştığımda askeri hastanede oğlumun cansız vücudunu buldum. Allah kimseye yaşatmasın. Bu acıyı kelimelerle anlatabilmek mümkün değil. Bir oğlum, bir kızım, bir gelinim, bir damadım, biri henüz doğmamış üç torunum ve ileriye dönük ümitlerim vardı. Şimdi artık oğlum hayatta değil. Arkasından gözü yaşlı kalbi kırık bir gelin, biri iki buçuk yaşında diğeri henüz doğmamış iki yetim bıraktı. 16 Temmuz 2004 Cuma günü Gelibolu askeri hastanesinde cenazemizin başında bekliyoruz. TÜBİTAK’tan bir haber gelsin görev şehidi oğlumuzun cenazesine sahip çıkılsın. Saat 12:00’a kadar bekledik ama hiçbir haber yok hiçbir yetkili yok. Nihayet askeri hastane yetkililerine cenazemizi götürmek istediğimizi söyledik. Hastane yetkilileri gerekli bütün işlemleri yaptılar. Oğlumun kayınpederi Ramazan Mirzaoğlu’nun girişimleri ile Çanakkale Valiliğinden temin edilen ambulansla cenazemizi askeri hastaneden saat 14:00’da alarak Ankara’ya getirdik. Kurumundan yine bir haber ve hiçbir görevli yok. Oğlumun cenazesini 17 Temmuz 2004 Cumartesi günü Ankara Hacı Bayram Cami’siden kaldırarak Karşıyaka mezarlığına defnettik. Görev şehidi iki kişiye TÜBİTAK hiçbir özel tören yapmadı. Şehitleri için bir tören yapılmasını beklerdim. Bu güne kadar TÜBİTAK başkanından ve diğer yetkililerden bir taziye mesajı bile almadım.” GİZLİ GÖREV VE KAZANIN SIRLARI Sıradan bir kaza gibi görünse e kritik ve çok gizli bilgilerin yer aldığı bilgisayar olay yerinden kimlikleri meçhul kişiler tarafından alındı. Açıkçası kayboldu. Daha sonra Gelibolu Cumhuriyet Savcısı olayın peşini bırakmadı ve TUBİTAK görevlileri tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na kırık bir bilgisayar teslim edildi. kimliği belparçalanmış olarak olay kaza sonrası yaşananlar da var. Kaza yerinden alınan bilgisayar Olayı araştırırken ilginç bilgilere de ulaşıyorum. İşte bunlardan bazıları: 1- Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülen çok gizli proje ile ilgili bilgilerin yer aldığı bilgisayar ve kripto cihazıyla Cumhuriyet Savcısı henüz gelmeden kim ilgilendi? Savcıdan önce kimliği belirsiz bir şahsın olay yerinde inceleme yaptı. Bu kişinin ne sıfatla inceleme yaptığı, neler aradığı bilinmiyor. 2- Kaza yapan aracın plakası ile ruhsatında yazan plaka numarası birbirini tutmuyor. 3- Kaza yerine gelip dizüstü bilgisayarını aldığı söylenen TÜBİTAK görevlisinin kim olduğu bilinmiyor. 4- 3 kişinin öldüğü kazada, otomobil şoförünün bir çizik bile almadan kazadan kurtulması izah edilemiyor. Biz yine baba Niyazi Kuruoğlu ile konuşmaya devam edelim. Bu olup bitenler için onun söyleyecekleri bitmedi. Sözlerini şöyle sürdürdü: - Öğrendiğimize göre kazada hasar gören aracı TÜBİTAK’a getirmek üzere iki şoför gönderilmiş. Bir günde 21 saatlik mesai yapan üç uzmanı taşıyan araca bir şoför görevlendirilmesi nasıl izah edilebilir? TÜBİTAK’ın hasarlı aracı uzmanlarından daha mı değerlidir? - Devlet bir uzmanına ve geride kalan yetimlerine neden sahip çıkmıyor? Yetişmiş beyin gücü sınırlı olan ülkemizde bilim adamı olan böyle bir insanın hayatı bu kadar ucuz mu? - Aynı görev sırasında birlikte çalışan aynı anda, aynı araçta ve aynı şekilde hayatını kaybederek şehit olan yüzbaşı yanında, bizim gözümüzde ve gönlümüzde aynı zamanda kamuoyunun gözünde de şehit olan oğlum pozisyonu (sözleşmeli) dolayısıyla Devlet gözünde niçin şehit sayılmıyor? Görev şehidi olmak için mutlaka asker yada memur mu olması gerekiyor? Baba, bunları söyledikten sonra “Bizim bu gayretimiz her ne kadar oğlumu geri getirmeyecekse de, bir haksızlığın giderilmesine katkıda bulunacağını ümit ediyorum” diyor. Esrarengiz olayların da yaşandığı bu kaza için şüpheler bitmeyecek. Avukat Uğur Amasya da işte bunları dile getirecek... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:56

İLGİLİ HABERLER