Gündem
  • 24.6.2010 10:53

BOYNER: TÜRKİYE'NİN GELECEK VİZYONU KAYBOLDU

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'nin gelecek vizyonunun kaybolduğunu söyledi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Boyner, Türk siyasetinin en büyük zaaflarından birisinin kritik dönemlerde diyalog kapılarının kapalı tutulması olduğunu söyledi.

Boyner, "Bugünkü konjonktürde eski alışkanlıklara, sıfır toplamlı oyun mantığına teslim olmadan mutabakat zemini hazırlanması şarttır'' dedi.

Terörle mücadelenin kararlıkla sürmesi gerektiğini ifade eden Boyner, "Ancak, bu mücadele tüm vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunacağı, tehlikeli fay hatlarının harekete geçmemesi için azami dikkatin gösterileceği bir ortamda yapılmalıdır. Bunları talep ediyoruz. Zira Türkiye'nin giderek zihinlerde etnik temelli bölündüğünü, böyle bir ruh halinin sinsice, toplumun kılcal damarlarına nüfuz etmeye başladığını kaygısını yüreğimizde taşıyoruz" şeklinde konuştu.

'DAHA ÇOK ÖLDÜREREK ÇÖZEMEYİZ'

Ümit Boyner yaptığı konuşmada terör saldırılarına vurgu yaparak 'Daha çok öldürerek çözemeyiz' dedi.

Boyner konuşmasını şöyle sürdürdü; Terör saldırıları sonucu hayatlarını yitiren tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Hangi yönetim zaafı bizi geri düşürdü. Ab hedeflerinden uzaklaştık. Dünya değişiminde akış hızına yetişmek mümkün değil. Dünya düzeni ekonomik siyasi alanlarda yol alırken değişime dikkat etmeli...

Dah çok öldürerek terörü çözemedik. Otoriter anlayış çıkmaz yok... Açılımın neden destek kaybettiğini düşünmek zorunda..

Açılım toplumu kutuplaştırdı. Açılım neden ilk zamanki desteğini kaybetti. Açılım süreci ymönetilirken kötü yönetildi. Ama bütün bunlar toplumu şiddeti meşrulaştırmaz... Gencecik çocuklar bneden öldüğ muhasebesi yapılsın. Ölenler bizim de canımızdır. STK'ların tüm barışçı unsurları bir araya gelmelidir. Şiddete karşı ortak çözüm aramalıyız... Toplumsal birlik elzemdir...

''HİÇBİR UNSUR ŞİDDETİ HAKLI ÇIKARMAZ''

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Açılımın kötü yönetilmesi, içeriğinin tanımlanmaması, hayal kırıklığı yaratmış olması ve hatta son dönemde tutuklamalar, üzücüdür, moral bozucudur. Ancak bu unsurların hiçbiri şiddete başvurmayı haklı çıkarmaz'' dedi.
Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında, bir noktayı tüm açıklığıyla hiçbir yanlış anlaşılmaya yol açmayacak şekilde vurgulamak istediğini belirterek, ''Açılımın kötü yönetilmesi, içeriğinin tanımlanmaması, hayal kırıklığı yaratmış olması ve hatta son dönemde tutuklamalar, üzücüdür, moral bozucudur'' dedi.
Ancak bu unsurların hiçbirinin şiddete başvurmayı, terör yoluyla toplumu bölmeyi, gencecik masum insanların öldürülmesini meşru kılmayacağını, haklı çıkarmayacağını ifade eden Boyner, şöyle devam etti:
''Şiddet siyasetin inkarıdır. Siyaseti yok eder ve herkesi terörün düşmanlaştırıcı, nefret yayıcı mantığına teslim eder, buna izin veremeyiz. Türk siyasetinin en büyük zaaflarından birisi kritik dönemlerde diyalog kapılarının kapalı tutulmasıdır. Bugünkü konjonktürde eski alışkanlıklara, sıfır toplamlı oyun mantığına teslim olmadan mutabakat zemini hazırlanması şarttır. Terörle mücadele kararlılıkla sürmelidir ancak bu mücadele tüm vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunacağı tehlikeli fay hatlarının harekete geçmemesi için azami dikkatin gösterildiği bir ortamda yapılmalıdır. Bunları talep ediyoruz. Zira Türkiye'nin giderek zihinlerde etnik temelde bölündüğünü, böyle bir ruh halinin sinsice toplumun kılcal damarlarına nüfuz etmeye başladığı kaygısını yüreğimizde taşıyoruz.''
Boyner, Türkiye'nin nasıl olup da terör örgütünün kontrol ettiği bir eylem planına uymak zorunda kaldığının, İmralı'nın ya da Kandil Dağı'nda oturan ve varlık sebeplerini savaşı sürdürmekte bulanların ne olup da terörün ritmini tayin edebildiğinin anlatılması gerektiğine işaret ederek, ''Gencecik çocukların neden öldürüldüklerinin muhasebesinin şeffaf bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz. Ölenler bizim canlarımızdır'' dedi.

''SİLAHLAR SUSMALI''

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Türkiye'de bugün susması gereken yegane unsur silahlardır. Bunun yolunu bulmak zorundayız''dedi.
Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında, ''Maalesef bu toplantımızı içimizi dağlayan haberler ve görüntülerin gölgesi altında yapıyoruz'' sözleriyle başladı.
Geçen yıl bu aylarda sona erdirileceğine dair büyük umutlar beslenen terör eylemlerinin yeniden tırmanmasıyla ulusça zor ve acılı günlerden geçildiğini ifade eden Boyner, terör saldırılarında hayatlarını yitirenlere tanrıdan rahmet dilerken, ailelerine taziyelerini sundu.
Boyner, terör konusuna tekrar döneceğini ancak daha önce farklı bir noktaya, gelecek vizyonunun yitirilmesinin yarattığı boşluğa değinmek istediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
''Çok değil, bundan dört yıl, hatta üç yıl önce gerek bu toplantılarda, gerek başka platformlarda Türkiye gelecek vizyonunu tartışırdı. Bu vizyon yalnızca Türkiye'nin bir bölgesel güç olması, etkisini artırması çerçevesine sıkıştırılmazdı. İçeride nasıl bir düzen kurmak istediğimiz sorgulanırdı. Asıl soru AB üyeliği bağlamında daha iyi bir gelecek inşa etmek için neler yapılması gerektiğiyle ilgiliydi. Refah açısından Avrupa standartlarına ulaşmak, hukukun üstünlüğünün getirdiği bireysel hak ve özgürlüklerden yararlanmak, bu özgürlüğün getireceği ferahlıkla yaratıcılığımızı şaha kaldırmaktan bahsediyorduk. Toplumsal barışı ve huzuru sağlayarak tüm bunları gerçekleştirmenin heyecanı ülkemize hakimdi.
Ne oldu da bu vizyonu, heyecanı daha iyi bir gelecek kurmak için gerekli disiplini tükettik? Burada AB'yi bir eşik, bir hedef, bir standartlar kümesi olarak değerlendiriyorum. Hangi yönetim zaafı, hatta körlüğü bizi kazandıklarımızın gerisine düşürdü bunu sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. Sorgulayalım ki önümüzdeki fırsatları doğru değerlendirip kaçırmayalım.''

-''SÜRECE SEKTE VURDU''-

Ümit Boyner, Türkiye'nin enerjisini geleceği kurgulamaya, gençlerine umutlu bir gelecek hazırlamaya harcamalıyken, hala geçmişten taşıdığı ve ''siyaset kurumunun çözemediği ya da çözmediği'' sorunlarla uğraşmak zorunda kalmaması gerektiğini görüşünü ifade ederek, şöyle devam etti:
''Çeyrek asrı aşan bir zamandan bu yana ülkemizi sarsan bu eylemlerin ve şiddetin bizi bir kez daha pençesine almasına tahammül edemeyiz. Bugünkü tablo karşısında geçmişte çok duyduğumuz ve kamuoyu nezdinde inandırıcılığını çoktan kaybetmiş söylemlerle işin özünü kaçırdığımızı düşünüyoruz. Bunca yıldır daha çok öldürerek ve daha çok çocuğumuzun ölümünü kabul ederek terör meselesini çözemedik. Siyaset alanında ise yükselen terör karşısında sonuç getirmediği tecrübeyle sabit otoriter yöntemler arayışına girmenin çıkmaz yol olduğunu tekrarlama gereği duyuyoruz. Hukuk ve demokrasi çerçevesinin dışına çıkmanın ülkemize yarardan çok zarar getireceğinden eminiz. Geçen yıl büyük umutlarla ortaya atılan Kürt açılımının neden kamuoyundaki ilk destek düzeyini kaybettiğini, giderek ülkedeki kutuplaşmayı arttırıcı bir nitelik kazandığını da iyice düşünmek zorundayız. Bir yanıyla, açılımın içeriğinin bir türlü tanımlanmaması sürece sekte vurdu. Diğer yandan, geriye dönüp baktığımızda körü körüne desteğin de inadına ret cephesi mantığıyla hareket etmenin de açılıma, dolayısıyla topluma verdiği zararları görüyoruz.''

-''SUSMASI GEREKEN YEGANE UNSUR SİLAHLARDIR''-

Toplumsal birliği sağlayacak adımların sivil inisiyatif harekete geçirilerek, her kesimden sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte şiddeti kesinkes reddeden bir platformda ortak çözümler aramaya başlanması gerektiğini söyleyen Boyner, ''Şiddete karşı, terörün mantığına karşı yek vücut direnmeliyiz. Bu direnci duru, net söylemlerimizle, barışçıl duruşlarla pekiştirmeliyiz. Kısacası hayatlarımızı, geleceğimizi, dirliğimizi şiddet severlerin eline rehin vermemeliyiz'' dedi.
TÜSİAD olarak görevlerinin, sorumluluklarının bu tartışmalarda ön açıcı, çerçeveyi belirleyecek ilkeleri ortaya koymak olduğunu vurgulayan Boyner, şunları kaydetti:
''Siyaset önerilerini gündeme taşımaktır. Nitekim daha önceki çalışmalarımızda o günün ortamına göre temel önerilerde bulunmuştuk. O müktesebat üzerinden çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İnancımız odur ki bugünkü gibi zor zamanlarda bizim konuşmamız önem taşır. Konuşmayı sürdürmeliyiz. Konuşmak için gerekli zeminin hep müsait olmasını sağlamalıyız. Herhangi bir şekilde söz söyleme özgürlüğünün kısıtlandığı, insanların düşüncelerini dile getirdikleri için korktukları bir ortamın şekillenmesine göz yummamalıyız. Türkiye'de bugün susması gereken yegane unsur silahlardır. Bunun yolunu bulmak zorundayız.''

MUSTAFA KOÇ: ÇÖZÜM HERKESİN ORTAK SORUMLULUĞU
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, terör konusunda artık kınama ve lanetleme söylemlerinin ötesinde, konuyu bütün unsurlarıyla ele alan ve ortak akılla geliştirilecek yaklaşım ve eylemlere acilen ihtiyaç olduğunu bildirdi.
''Terör bu sıklıkta ve yoğunlukta can almaya devam ederse diğer konularda söyleneceklerin, yapılacakların hiçbir anlamı maalesef kalmayacak, kimsenin kimseyi anlayışla karşılamayacağı, hatta dinlemeyeceği bir ortam oluşacak'' diyen Koç, bunun Türkiye'nin, herkesin ortak sorunu olduğunu, çözümün de herkesin ortak sorumluluğu olduğunu anlattı.
''Unutmamalıdır ki siyaset sahnesinde elbirliğiyle yaratılan gerginlik ve saflaşmalar, terör için en verimli zemini oluşturmaktadır'' diyen Mustafa Koç, bu bilinçle Türkiye'deki tüm kurum ve vatandaşların sağduyuyu bırakmaması, barışçıl, insancıl ve demokratik politikalara inançlarını ve bağlılıklarını yitirmemesi gerektiğini kaydetti.
Koç, hükümetin, bu ülkenin en önemli sorunlarını çözme yönündeki girişimlerinin tüm partiler ve taraflarca desteklenmesi gerektiğinin altını çizerek, hükümetin bu büyük ve zor konunun çözümünde inancını, hedefini yitirmeden ortak akılla geliştirilen ulusal bir politikayı izlemeye devam etmesi gerektiğini söyledi.
Son zamanlarda diğer gündem maddelerini ''adeta derin dondurucuya kaldıran'' Anayasa ve referandum konusuna bir de bu pencereden bakmayı öneren Koç, bugünkü kutuplaşmada ülkenin yönetim esasları üzerindeki uyuşmazlığın önemli bir rolü olduğunun görüldüğünü, bu konuda bir uzlaşma belgesi olması gereken Anayasa'nın, Türkiye'deki gelişmelerin ''gerisinde kaldığı için fonksiyonunu yerine getirmede maalesef zorlandığını'' söyledi.
Anayasa'nın kapsamlı biçimde değiştirilmesi gerektiğinin tüm taraflarca kabul edilen bir gerçek olduğunu sandığını ifade eden Koç, şöyle devam etti:
''Ancak bu değişikliğin şekli de özü kadar önem arzediyor. Mevcut Anayasamızda öngörülen değişikliklerin siyasal ve toplumsal uzlaşmanın ürünü olması gerekirken, bazı maddelerin aksine kutuplaşmayı artıran bir etkiyi doğurmasından da aynı zamanda endişe duyuyoruz. Anayasa'nın ruhunu değiştirmeyen, ancak demokratik açıdan savunulabilecek düzenlemeler olmasına karşın, yargı bağımsızlığını geliştirmek yerine, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini artıran, siyasi parti yasaklarını kaldırmak yerine parti kapatmayı siyasi pazarlık alanına taşıyan düzenlemeler de mevcut. Zaten ardı ardına gelecek yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri varken, bunların önünde bir de referandum eklenmiş bulunuyor. Bu tablonun ülkeye yarardan çok zarar getireceği endişesini taşıyoruz.''

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 06:36

İLGİLİ HABERLER