
BU FİLMLER KAÇMAZ...İŞTE HAFTANIN FİLMLERİ...
Clint Eastwood 78 yaşına gelmesine rağmen hâlâ dur durak bilmiyor. Yönetmenlik yapıyor, filmde oynuyor, senaryo yazıyor, beste yapıyor tabiri caizse ahir ömründe sanat adına sürekli üretiyor.
Eastwood Milyonluk Bebek'te olduğu gibi bir kez daha hem yönetmenlik koltuğunda hem de başrolünde kendisine yer ayırdığı 'Gran Torino'da, vicdani bir sınıfsal sorgulama manifestosu sunuyor...
AHİR ÖMRÜNDE BiR TAS sıcak çorba için!
Adını eski bir otomobil modelinden alan 'Gran Torino', Senarist Nick Schenk'in Laos, Vietnam, Tayland ve Çin'de dağınık halde yaşayan ve 18 klandan oluşan Hmong topluluğundan birileriyle önceden çalıştığı yerde beraber olmasının verdiği esinin ardından ortaya çıkmış.
MAHALLENİN KAHRAMINI
Filmin konusuna gelince; "Walt Kowalski, eşini kaybetmiş eski bir Kore gazisidir. Oğluyla ve torunlarıyla iletişimi yok denecek kadar azdır. Karısının vasiyeti üzerine günah çıkartmasını talep eden genç kilise rahibi de sürekli peşindedir. Bu da yetmiyormuş gibi yıllardır çalıştığı Ford fabrikasında montajına şahit olduğu ve gözü gibi baktığı Gran Torino'sunu, pek sevdiği (!) yan komşularının oğlu Thao çalmaya kalkışmıştır.
Suçüstü yakalanan Thao'nun başı mahalledeki Hmong çetesiyle derttedir. Aksi ihtiyarımız Walt, istemeden çocuğu kurtarınca mahallenin kahramanı haline gelir. Artık evinin önü türlü türlü çiçek ve yiyeceklerle dolup taşmaktadır. Üstelik Thao da ailesinin ceza kesmesi sonucu onun yardımcısı haline gelmiştir. Fark etmeden kendini bu Hmong rüzgârına kaptıran Walt, Thao'nun ablası Sue ile de iletişim kurar. Ve sonunda kendini onların koruyucusu olarak bulur."
AİLE OLGUSU KENDİNİ GÖSTERİYOR
Aslında bir samimiyet sorgulaması olarak da nitelendirilebilir 'Gran Torino'... Amerika’nın öz evlatlarının günümüze kadar -bir şekilde veya bir anlamda- varlığını düşünsel köklerine dayandırarak inşa ettiği yaşamsal kriterlerin değişime uğramasının göstergesi belki de Estwood'un filmi. Irkların çatışması ilk etapta filmin ana merkezine kendisini konuşlandırmış gibi gözükse de ilerleyen anlarda tam zıttı bir durum ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Ancak çok da fazla kolay olmuyor bu değişimi gözlemlemeniz.
Çünkü huysuz ihtiyar karakterindeki savaş gazisinin Koreli komşularıyla yaşadığı iletişim süreci oldukça zorlu geçiyor. Ama bir süre sonra Doğu halkalarının tipik çekirdek aile samimiyeti ve kuşatıcılığına karşılık Batı halklarının kapitalist ve yozlaşmış modernitenin öğüttüğü aile olgusu siyah ile beyaz gibi kendini göstermeye başlıyor filmde.
VİCDANİ PAYLAŞIMLAR
Ve huysuz ihtiyar kendi çocuklarında bulamadığı samimiyeti komşularında bularak bir anlamda ömrünün son günlerinde ruhsal bir sığınma içerisine giriyor. Buradan hareketle 'Gran Torino'nun vermek istediği evrensel mesajın artık dünyanın küçük bir köy olduğu ve olması gerekenin ırksal yakınlaşmalardan ziyade ortak vicdani paylaşımların insanlığı yeniden inşa edeceği olduğu da iddia edilebilir.
OYUNCULUK DERSİ VERİYOR
'Atalarımızın Bayrakları' ve 'Iwo Jima'dan Mektuplar'da Amerikan resmi tarihiyle de hesaplaşan Eastwood, 'Gran Torino'yla bir anlamda oradaki meselelerinin günümüzdeki uzantıları üzerine okumalar yapıyor sanki. Eastwood, kendisinin son kez bir oyuncu olarak seyirci karşısına çıktığını belirttiği Gran Torino ile bir kez daha oyunculuk dersi verirken ince mesajları ve birinci sınıf yönetimi ile de sinema tarihindeki adını ışıldatmaya devam ediyor.
HAFTANIN FİLMLERİ
Watchmen
Amerika ve Sovyetler Birliği’nin nükleer savaşın eşiğinde olduğu 1985 yılında New York’ta, süper kahramanlar kostüm ve maskeleriyle günlük hayatın bir parçası olarak halkın arasında bulunmaktadırlar. Kendilerine yakıştırılan “süper- kahraman” tanımının aksine, ironik olarak süper güçleri olmayan bu kahramanlar, kanunlara bağlı olmadan kendi çabalarıyla adaleti sağlamaya çalışmaktadırlar. Komedyen lakaplı süper kahramanın öldürülmesi olayını soruşturan Rorschach, kahramanları gözden düşürmek ve öldürmek için düzenlenen komployu ortaya çıkarır.
Yönetmen : Zack Snyder
Tür : Aksiyon / Bilim Kurgu
Senaryo : Alex Tse, David Hayter
Oyuncular : Jeffrey Dean Morgan, Malin Akerman, Carla Gugino, Billy Crudup , Patrick Wilson, Jackie Earle Haley
Gökten Üç Elma Düştü
Adına Evim dedikleri bir apartmanda, birbirlerine ölesiye muhtaç oldukları bir anda üç kişi istemeden bir araya gelir. Üçü de bir aile olmayı düşlüyorlardır. Ama bu onları cinayet işlemeye sürükler. Bursa İpek Yolu Film Festivali'nde En İyi Film ödülünü kazanan “ Gökten Üç Elma Düştü” insanoğlunun kusurlara sahip olduğunu ama sonunda kendini bağışlaması gerektiğini anlatıyor.
Yönetmen ve senaryo : Raşit Çelikezer
Oyuncular : Köksal Engür, Bennu Yıldırımlar, Kürşat Alnıaçık, İsmail Hacıoğlu, Serhat Nalbantoğlu, Yeşim Gül
Cüceler Devlere Karşı
Sevimli cüce Junior ormanda ağaç evinde yaşamaktadır. Ormanı yöneten Jalle'nin bir gün ona yerini verme planları vardır. Junior, Jalle'e kış fırtınası öncesinde kış uykusuna yatacak hayvanlar için yemek bulmasında yardımcı olacağını söylemiştir. Fakat bu yolculuk onların ilginç hayvanlarla karşılaşacakları bir maceraya dönüşür. Çoıcuklar kadar büyüklerin de keyifle izleyecekleri bu animasyon orijinalini Hans Alfredson, Gerg Berg, Kate Higgins isimler seslendirmiş...
Yönetmen : Robert Rhodin
Tür : Animasyon
Senaryo : Salvatore Cardoni, Robert Rhodin
Oyuncular : Seslendirenler : Hans Alfredson, Greg Berg, Joe Cappelletti, Kate Higgins, Lloyd Sherr, AndrÈ Sogliuzzo
Sıradan Bir Gündü
Bob Maconel’in kötü ve sıkıcı olan bir hayatı vardır. İş arkadaşları tarafından dışlandığı bir ortamda, gri bir kabinde Her gün sekiz saat çalışıyordur. Aynı sıradanlıkta olan günlerinden birini yaşarken hayatının akışı değişir. Onu bugüne kadar hiç fark etmemiş olan Venessa adlı güzel bir kızın hayatını kurtarmıştır. Bob Maconel'in bu kahramanlığı hayatının tamamen değişmesine sebep olur.
Yönetmen : Frank A. Cappello
Tür : Dram / Gerilim / Komedi / Romantik
Senaryo : Frank A. Cappello
Oyuncular : Christian Slater, John Gulager, Elisha Cuthbert, Jamison Jones